#hivbilgisi arama sonuçları
326 sonuç bulundu
- Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul için kayıt başvuruları başladı
Türkiye’de herhangi bir sağlık alanında düzenlenen ilk aktivist konferansı olan ve 4-6 Kasım 2022 tarihleri arasında hibrit (çevrimiçi ve fiziksel) olarak gerçekleşmesi planlanan Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul için kayıt başvuruları başladı. Detaylar ve başvuru için bağlantı aşağıda. Kırmızı Kurdele İstanbul #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Serkan Yayın tarihi: Ekim 1, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. - 2022 teması; #CevapSivilToplumda Çalışmalarına başladığı 2016 yılından bu yana pek çok ilk ve yenilikçi projeyi hayata geçiren, Türkiye'nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı #kirmizikurdeleistanbul'un, Türkiye’nin 40 yıla yaklaşan HIV (ve yarattığı sorunlar) ile mücadele tarihinde yine bir ilk olarak hayata geçirdiği çok önemli bir aşama olan Sivil Toplum HIV Konferansı'nın ikinci edisyonu, #CevapSivilToplumda temasıyla 4-6 Kasım tarihleri arasında hibrit (çevrimiçi ve fiziksel) olarak gerçekleşecek. Konferans, #KaybedenHIVOlacak temasıyla düzenlenen 2021 edisyonunun henüz ilk yılında gösterdiği başarının ardından daha kapsayıcı bir ajanda ile daha geniş bir katılım ve uluslararası etki hedefliyor. --- Sivil toplum HIV Konferansı #HIV2021İstanbul videolarına ve sonuç bildirgesine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. --- - Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'un amaçları Yeni ilaçlar, tedavi yaklaşımları, PrEP, Medula bilgi sistemi, Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, Testlere erişim, Fast Track Şehirler, Kırmızı Kurdele İstanbul Mikro Araştırma Fonundan çalışmalar gibi genel başlıklar altınd, yerelde ve uluslararası düzeyde tanınmış aktivistlerin ve hekimlerin yer alacağı #HIV2022İstanbul'un amaçları, · Türkiye HIV sivil toplumunun HIV olgusuna ortak bir anlayış ile bir bütün olarak cevap vermeye hazır olduğunun görünür kılınması, · UNAIDS’in 95-95-95 hedefleri doğrultusunda kendi ortak stratejisini oluşturmak için geniş bir tartışma ve iş birliği zemininin oluşturulması, · HIV sivil toplumunun çözüm üretmeye yönelik operasyonlarını şekillendirecek ortak stratejiler, eylem planları üretilmesi, · Özellikle dolaylı olarak HIV çalışan ve yerellerde faaliyet gösteren STK’ların sosyal konulara ve problem alanlarına odaklanan ölçümler yapmasının teşvik edilmesi ile sosyal HIV bilimi üretiminin ülke çapında yaygınlaşması, · Konferansı uluslararası katılıma açarak, Türkiye HIV sivil toplumunun bir bütün olarak uluslararası görünürlüğünün yükseltilmesi, yeni bölgesel ve uluslararası iş birliklerine olanak sağlanması, · Ulusal düzeyde birlik görüntüsü ile farklı sorun alanları/sivil toplum çalışma alanları için örnek olunarak, HIV sivil toplumunun başarı öyküsünün başta kamu olmak üzere tüm paydaşlara ve muhataplara en iyi biçimde aktarılması, olarak özetlenebilir. - Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'a katılım başvurusu Bu yıl belirli sayıda fiziksel katılım olanağı da sunan Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'a HIV ile yaşayanlar ve yakınları, aktivistler, gönüllüler, sivil toplum çalışanları, basın mensupları ve konuyla ilgilenen herkes ücretsiz kayıt yaptırabilir (#HIV2022İstanbul Sivil Toplum HIV Konferansı katılımı endüstri çalışanlarına, ilaç firması çalışanlarına ve firma adına takip etmek isteyen sağlık profesyonelleri için ücretlidir). Kayıt için yukarıdaki görsele ya da buraya tıklayabilirsiniz
- Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul
(Click for English) Türkiye’de herhangi bir sağlık alanında düzenlenen ilk sivil toplum/aktivist konferansı olma özelliğini taşıyan Sivil Toplum HIV Konferansı'nın ikinci edisyonu #HIV2022İstanbul 4 - 6 Kasım 2022 tarihleri arasında hibrit olarak gerçekleşecek. Bu yılki teması #CevapSivilToplumda olan ve ajandasında Alison Rodger, Pietro Vernazza gibi yıldız isimler olan konferansın ana fikri, detaylar, panelistler, ajanda, kayıt.. Yani #HIV2022İstanbul hakkında her şey aşağıda. Kırmızı Kurdele İstanbul #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı Yayına hazırlayan: Sivil Toplum HIV Konferansı HIV2022İstanbul Ekibi Yayın tarihi: Ekim 20, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. - 2022 teması; #CevapSivilToplumda Çalışmalarına başladığı 2016 yılından bu yana pek çok ilk ve yenilikçi projeyi hayata geçiren, Türkiye'nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı #kirmizikurdeleistanbul'un, Türkiye’nin 40 yıla yaklaşan HIV tarihinde ilk olarak gerçekleştirdiği Sivil Toplum HIV Konferansı'nın ikinci edisyonu, #CevapSivilToplumda temasıyla 4-6 Kasım tarihleri arasında hibrit (çevrimiçi ve fiziksel) olarak gerçekleşecek. Henüz ilk haftasında 500'ün üzerinde kayıt başvurusu alan konferansın hedefi uluslararası kayıtlarla birlikte 700'e ulaşmak. - Zengin ajanda, geniş uluslararası katılım, yıldız konuklar Türkiye'nin güvenilir #hivbilgisi kaynağı ve sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından düzenlenen Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul, geçen yıl gösterdiği büyük başarının ardından ikinci yılında daha da kapsayıcı bir ajanda ile daha geniş bir katılım ve uluslararası etki hedefliyor. International Treatment Preparedness Coalition (ITPC), Fast Track Cities Institute (FTC), Prevention Access Campaign (PAC) gibi uluslararası STK'ların ve yerel STK'ların katkı ve destekleriyle güçlenen #HIV2022İstanbul ajandasının başlıca konuları şöyle; *HIV aktivizminde Belirlenemeyen = Bulaştırmayan'ın etkisi, *Dünyadan Belirlenemeyen = Bulaştırmayan örnekleri, *HIV tedavisi çalışmalarında güncel durum, *Yeni ilaç çalışmalarında güncel durum, *PrEP, *HIV ile yaşayanların kişisel veri güvenliği, *HIV'e bağlı sınır dışı uygulamaları, *Yerel ve bölgesel STK'ların gündemleri, *İstanbul'un fast track city olabilmesi hedefinde yapılması gerekenler, *Bölgeden fast track city örnekler, *Aktivist ve hekim grupları arasında iş birliğini arttırmaya dönük tartışmalar, *#İstanbulHIVForumu Panelistler arasında ise Partner 1 ve 2 çalışmaları ile bilinen Alison Rodger, Swiss Statement/İsviçre Bildirisi ile tarih yazan Pietro Vernazza gibi dünyaca ünlü bilim insanları ile Türkiye'den, bölgeden ve dünyadan başarılı, yaptıklarıyla HIV alanında önemli değişimler yaratmış aktivistler var. Komünite ile her zaman yakın çalışan, HIV pozitif dostu, aktivist ruhlu hekimler ise her zaman olduğu gibi, #HIV2022İstanbul'da de yanımızdalar. Tüm panelistler, ajanda ve kayıt için tıklayın. - Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022istanbul içn geliştirilmiş özel bir fon; "Mikro Araştırma Fonu" Mikro Araştırma Fonu Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından, Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul için geliştirilmiş bir araştırma fonudur. Türkiye'de kayıtlı tüm sivil toplum kuruluşlarına açık çağrıyla ve aşağıdaki amaçlarla duyurulmuş "Kırmızı Kurdele İstanbul Mikro Fon"a 34 başvuru olmuş ve bunlardan 9'u kabul edilmiştir. Kabul edilen bu 9 çalışmanın sonuçları ilk kez Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'da sunulduktan sonra bir bildiri kitapçığı halinde kamuoyuna sunulacaktır. --Farklı sorun alanlarında çalışmalar yürüten kurumların bu alanların HIV ile kesiştiği açılardan durum okuması ve saha araştırması yaparak veri üretmesi, --HIV olgusunun bu verilerin sağladığı imkanlar ile daha geniş ve kapsayıcı bir çerçevede hep birlikte tartışılması, --Türkiye HIV sivil toplumunun daha olgun bir yanıt üretmesi. - 75 Saniyede Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2021istanbul --- Sivil toplum HIV Konferansı #HIV2021İstanbul videolarına ve sonuç bildirgesine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. --- - Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'un amaçları Yeni ilaçlar, tedavi yaklaşımları, PrEP, Medula bilgi sistemi, Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, Testlere erişim, Fast Track Şehirler, Kırmızı Kurdele İstanbul Mikro Araştırma Fonundan çalışmalar gibi genel başlıklar altında, yerelde ve uluslararası düzeyde tanınmış aktivistlerin ve hekimlerin yer alacağı #HIV2022İstanbul'un amaçları, · Türkiye HIV sivil toplumunun HIV olgusuna ortak bir anlayış ile bir bütün olarak cevap vermeye hazır olduğunun görünür kılınması, · UNAIDS’in 95-95-95 hedefleri doğrultusunda kendi ortak stratejisini oluşturmak için geniş bir tartışma ve iş birliği zemininin oluşturulması, · HIV sivil toplumunun çözüm üretmeye yönelik operasyonlarını şekillendirecek ortak stratejiler, eylem planları üretilmesi, · Özellikle dolaylı olarak HIV çalışan ve yerellerde faaliyet gösteren STK’ların sosyal konulara ve problem alanlarına odaklanan ölçümler yapmasının teşvik edilmesi ile sosyal HIV bilimi üretiminin ülke çapında yaygınlaşması, · Konferansı uluslararası katılıma açarak, Türkiye HIV sivil toplumunun bir bütün olarak uluslararası görünürlüğünün yükseltilmesi, yeni bölgesel ve uluslararası iş birliklerine olanak sağlanması, · Ulusal düzeyde birlik görüntüsü ile farklı sorun alanları/sivil toplum çalışma alanları için örnek olunarak, HIV sivil toplumunun başarı öyküsünün başta kamu olmak üzere tüm paydaşlara ve muhataplara en iyi biçimde aktarılması. - Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'a katılım başvurusu Bu yıl belirli sayıda fiziksel katılım olanağı da sunan Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'a HIV ile yaşayanlar ve yakınları, aktivistler, gönüllüler, sivil toplum çalışanları, basın mensupları ve konuyla ilgilenen herkes ücretsiz kayıt yaptırabilir (#HIV2022İstanbul Sivil Toplum HIV Konferansı katılımı endüstri çalışanları, ilaç firması çalışanları ve firma adına takip etmek isteyen sağlık profesyonelleri için ücretlidir). Kayıt için yukarıdaki görsele ya da buraya tıklayabilirsiniz
- "Glasgow Bildirisi"ne Türkiye'den tek imzacı Kırmızı Kurdele İstanbul
Kırmızı Kurdele İstanbul HIV alanında Türkiye'nin uluslararası yüzü olmaya gururla devam ediyor. Detaylar yazıda... www.kirmizikurdele.org #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Kağan Çavuşoğlu, Aktivist Yayın tarihi: Ekim 26, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. - Glasgow Bildirisi, Yaş alan HIV pozitifler için eşitlik ve kaliteli hizmet çağrısı 23-26 Ekim tarihlerinde Glasgow'da gerçekleşen ve Gönüllümüz, Tedavi Aktivisti Arda Karapınar'ın Bilim Kurulu üyelerinden biri olduğu saygın HIV kongresi HIV Glasgow 2022 HIV bilimindeki güncel gelişmelere ilişkin sunumların yanı sıra uluslararası düzeyde ortak aktivizm girişimlerine de sahne oldu. Bunlardan en öne çıkanı ise "Uluslararası HIV ile Yaş Alanlar Koalisyonu" tarafından hazırlanan ve dünya çapında 110'dan fazla kuruluşun imzaladığı Glasgow Bildirisi oldu. Kırmızı Kurdele İstanbul'un Türkiye'den tek imzacısı olduğu belge Dünyanın her yerindeki HIV ile yaşayan yaş almış insanların kendilerine uygun tedavi hizmetlerinden eşit yararlandırılmalarını talep ediyor. HIV işe yaş almak konusu Türkiye'de henüz üzerinde çok konuşulmayan bir bilim ve aktivizm alanı. Ana fikri "Bedenlerimiz, kalplerimiz, zihinlerimiz HIV yanıtını inşa ederek kazanılan yara izlerini ortaya koyuyor. Bizler yaş aldıkça, birden fazla kronik sağlık durumuyla yaşıyor, kırılganlık, engellilik ve/veya bilişsel bozukluklarla başa çıkıyor, sosyal olarak daha fazla izole oluyor ve HIV damgalaması ve diğer ayrımcılık biçimlerine ek olarak yaş ayrımcılığı yaşıyoruz" cümlesiyle özetlenebilecek bildiriyi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
- UNAIDS’in 2022 raporu neler söylüyor? HIV ile ortak küresel mücadele ne durumda?
UNAIDS’in 2022 raporu neler söylüyor? * Uluslararası toplum başarısız mı? * Türkiye’de durum ne? * Sivil toplum katkısı olmadan başarı mümkün mü? HIV ile ortak küresel mücadele ne durumda? Tedavi Aktivisti, U=U Kampanyası Küresel Kurul Üyesi, gönüllümüz Arda Karapınar, takipçilerimiz, okurlarımız ve konuyla ilgilenen herkes için değerlendirdi. www.kirmizikurdele.org #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Yayın tarihi: Ekim 2,2022 (Güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) Birleşmiş Milletler HIV/AIDS ortak programı UNAIDS, geçtiğimiz günlerde yayınladığı ve dünyanın son bir yıl içindeki HIV ve AIDS ve doğurduğu sorunlarla ortak mücadelesini değerlendiren rapor, bir halk sağlığı krizi olarak tanımladığı HIV yayılımını 2030’a kadar sona erdirme hedefinde ilerlemenin durduğunu ve işlerin yeniden rayına oturtulması için acilen harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Raporda UNAIDS’e ulaşan verilere göre 2021 yılında 1,5 milyon insanın HIV ile enfekte olduğunu ve bu sayının Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 2021 yılına dair küresel yeni HIV vakası öngörüsüne kıyasla bir milyondan fazla yeni enfeksiyon anlamına geldiğini belirtildi. Raporda altı çizilen bir diğer önemli nokta da, AIDS dolaylı yıllık ölüm sayısının yaklaşık 650.000 olduğu, bunun da ortalama her bir dakikada bir kişinin öldüğü anlamına geldiği oldu. Bu veri, HIV’e karşı etkin, virüsü B (belirlenemeyen) seviyeye (Bkz: Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan) baskılayarak bulaştırılmasını dahi önleyen, HIV ile yaşayanların AIDS tablosuna asla girmeden tamamen sağlıklı bir hayat sürdürmelerine olanak sağlayan ilaçların olduğu bir ortamda hepimiz için utanç kaynağı olmalı. Çünkü bu veri en basit ifadesiyle, HIV tedavisi ilaçlarına ihtiyaç duyan insanları bu ilaçlarla buluşturmak konusunda hep beraber başarısız olduğumuzu ve her yıl 650.000 insanın bu başarısızlık yüzünden öldüğünü söylüyor. UNAIDS Proje Direktörlerinden Mary Maby de aynı görüşte. Maby, tüm bu ölümlerin önlenebilir olduğunu, HIV tanısı koymaya, baskılamaya, kontrol etmeye, yeni bulaşıları engellemeye, fırsatçı enfeksiyonları saptamaya, önlemeye ve tedavi etmeye yönelik araçların mevcut olduğunu, ancak bu araçlardan politik, ekonomik vb. sebepler dolayısıyla dünya genelinde adaletli bir şekilde yararlanılamadığını söylüyor. HIV bulaşılarından orantısız olarak en fazla etkilenenler ise Sahra-altı Afrika’daki adolesan ve genç kadınlar (15 - 24 yaş aralığı). UNAIDS verileri adolesan ve genç kadınların HIV ile karşılaşma olasılığının aynı bölgedeki aynı yaş grubuna kıyasla üç kat daha fazla olduğuna işaret ediyor. Bunun başlıca sebepleri ise bölgedeki ilaca erişim oranının dünya geneline göre düşüklüğü, gelir dağılımdaki eşitsizlik, ev-aile içi şiddet ve bölgeye özel sorunlar. Özetle; HIV tedavisi ilaçları -dünyanın çeşitli yerlerinde ucuz jenerikleri üretilirken bile- bu bölgeye yeterli sayıda ulaşmıyor, uluslararası toplum bu bölgedeki HIV pozitiflerin ilaca erişimini sağlayamıyor ve yeni HIV bulaşıları önlenebilecekken engellenemiyor. Yani uluslararası toplum HIV ile mücadelenin bu boyutunda da başarısızlığını ilan ediyor. Raporda yeni HIV enfeksiyonlarının Doğu Avrupa, Orta Asya, Orta Doğu, Kuzey Amerika ve Latin Amerika'da birkaç yıldır istikrarlı bir biçimde arttığı da vurgulanırken, dünyanın en kalabalık bölgesi olan Asya ve Pasifik'te yeni enfeksiyonların arttığının altı çiziyor. Asya ve Pasifik’teki artışların altının çizilmesi önemli bir vurgu, çünkü bu bölgelerdeki yayılım yoğun çabalar sonucu yavaşlatılmış ve eğri aşağıya doğru yönlendirilmişti, ancak rapor geçtiğimiz yılların kazanımlarının kaybedildiğini ve eğrinin yeniden yukarı doğru yön kazandığını belgeliyor. Dünya genelinde HIV yayılımını 2030’a kadar sona erdirme hedefinde ilerlemenin durmasına ve mücadelenin yavaşlamasının başlıca sebepleri ise COVID-19 salgını ve Ukrayna'nın işgalinin doğrudan ve dolaylı etkileri olarak gösterilmekte. Bu faktörler pek çok konuda olduğu gibi HIV’in yarattığı sorunlarla ile ortak küresel mücadelede de negatif etkenler oldular, bu doğru. Ancak uluslararası toplumun HIV konusundaki başarısızlığını sadece bu bahanelerin arkasına saklanarak açıklamak kolaycılık olur. Alanda deneyimli ve dünya HIV gündemini çok yakından takip eden bir aktivist olarak, esas sebeplerin politik ilgisizlik, konuya gereken ciddiyetle yaklaşmamak, yetersiz kaynak ayırmak ve daha kötüsü bu alana ayrılmış kısıtlı kaynakların yanlış politikalar sonucu başka alanlara aktarılması olduğunu söylemem gerekiyor. - Türkiye’de durum ne? Aynı ilgi azlığını Türkiye’de de görmek mümkün. T.C. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Bulaşıcı Hastalıklar ve Erken Uyarı Dairesi Başkanlığı Dairesinin paylaştığı resmi verilere göre Türkiye’de istatistiklere yansımış toplam 32.376 HIV ve AIDS olgusu var. Her ne kadar düşük gibi görünen bu sayının gerçek tabloyu yansıtmadığından emin olsak da, bu veri bile Türkiye’de HIV ve AIDS’e verilen kamu cevabının başarılı olmadığını kanıtlar nitelikte. Çünkü yine UNAIDS verilerine göre Türkiye, içinde bulunduğu bölge ile birlikte yeni HIV bulaşılarının uzun yıllardır istikrarlı biçimde arttığı ender ülkelerden biri. Bunun sebepleri ise; *Muhafazakar politikalar sonucu konunun rahatça konuşulamıyor olması, *Konuya politik ilginin neredeyse sıfır düzeyinde olması, *kKamu aygıtının başta HIV olmak üzere, cinsel yolla bulaşabilen enfeksiyonlara ilişkin önleyici politikalar ve farkındalık çalışmalarının en düşük seviyede olması, *Bulaş önleyen PrEP gibi ilaçların geri ödeme sistemine dahil edilmemesi, olarak sıralanabilir ve en az bir bu kadar daha sebep eklenebilir. Çözüm ise aslında çok uzakta değil. Ulusal HIV/AIDS Kontrol Programı gibi strateji belgelerinin hem daha kapsamlı bir içerikle yeniden hazırlanması hem de gerçek anlamıyla uygulanabilmesi için Türkiye’nin en dinamik ve yaratıcı sivil toplum alanlarından biri olan HIV sivil toplumunun ve STK’ların tüm süreçlere katılımlarına ve eşit muhatap olarak benimsenerek, rol üstlenmelerine olanak tanınması kısa zamanda büyük fark yaratabilir. Uzun lafın kısası HIV ve sebep olduğu sorunlarla ortak küresel mücadelede ne Türkiye’de ne de dünyada sivil toplum katkısı olmadan başarı elde etmek olanaksız. HIV alanında sorun ve soru çok ve #CevapSivilToplumda Raporun tamamına www.unaids.org/en/resources/documents/2022/in-danger-global-aids-update adresinde erişilebilir. HIV bilimini, Dünya HIV gündemini ve ajandasını düzenli olarak takibe ve kayda değer gelişmeleri #hivbilgisi yazıları ile Türkiye HIV topluluğuyla ve tüm ilgilileriyle paylaşmaya devam edeceğim. Arda Karapınar Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Twitter: @MAPanosian, @RedRibbonTR
- HIV ilaç tedavisi kilo mu aldırıyor?
*International AIDS Society'nin (Uluslararası AIDS Topluluğu - IAS) resmi akademik dergisinde yayınlanan bir araştırma, Integraz ve Proteaz grubundan ilaçlar kullanan HIV ile yaşayan bireylerde, NNRTI grubundan ilaçlar kullanan bireylere oranla daha hızlı kilo artışı ve vücut-kitle endeksinde düzensizlik gözlemlendiğini bildiriyor. Detaylar #hivbilgisi yazımızda. www.kirmizikurdele.org #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı (*Uluslararası AIDS Topluluğu, Dünya genelinde 10 binden fazla üyesi ile küresel HIV yanıtının her seviyesinde çalışan bir HIV uzmanları topluluğudur. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibinin iki üyesi; üyelerinin uzmanlığı, bilimsel otoritesi ve üyelerin birlikte hareket etme gücü ile küresel düzeyde kolektif çaba misyonu ile çalışan ve sadece alanında saygınlığı ve verimliliği ispatlanmış bireylerin üyeliğe kabul edildiği topluluğun üyesidir.) Yayına hazırlayan: Kağan Çavuşoğlu, Aktivist Güncelleme tarihi: Eylül 3, 2022, Yayın tarihi: Nisan 30, 2020 (Güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) Çalışma aynı zamanda, antiretroviral tedavi alan bireylerde obeziteye yatkınlığın yaygın bir şekilde görüldüğü ve metabolik ve kardiyovasküler hastalıklar konusunda da risk grubunda bulunduklarını doğruladı. Kilo artışı, HIV ilaç tedavisi (ART) alan bireylerde karşılaşılabilen bir durum ve özellikle düşük CD4, farklı yan enfeksiyon ve hastalıklar nedeniyle ilaç tedavisine düşük kiloda tbaşlayan bireylerde vücudun HIV ile enfekte olunmadan önceki normlara dönmesinin bir göstergesi sayılıyor. Ancak özellikle uzun süredir devam eden tedavi süreçlerinde görülen kilo alma belirtileri, dikkatle edilmesi gereken bir konu haline geliyor. Bu çalışmanın araştırıcıları da buna odaklanmış ve farklı HIV ilaç sınıfları ile kilo almak arasındaki ilişkiyi araştırmışlar. Araştırma, 2007 - 2016 yılları arasında, Amerika ve Kanada’daki kliniklere HIV tedavisi için başvuran ve tedaviye başlayacak 22.972 yetişkin bireyin katılımıyla gerçekleştirilmiş. Kuzey Amerika AIDS Kohort Araştırma Grubu tarafından sürdürülen çalışmanın %87 erkek, %13’ü kadın; %49’u NNRTI grubu HIV tedavisi ilaçları, %31’i proteaz inhibitörü grubu HIV tedavisi ilaçları ve %20’si de *integraz grubu HIV tedavisi ilaçlarını kullanmışlar. (*Hangi grupta hangi ilaçların kullanıldığına ilişkin not sayfada, en altta) Araştırmaya göre, tedaviye başlanmasından yaklaşık 3 yıl sonra, *Integraz grubundan HIV tedavisi ilaçları kullanan ve tedaviye standart vücut kitle endeksiyle başlayan bireylerin %32’sinde, *Proteaz grubundan HIV tedavisi kullanan ve normal vücut kitle endeksiyle tedaviye başlayan bireylerin %29’unda ve *NNRTI grubu HIV tedavisi kullananlara ve normal vücut kitle endeksiyle tedaviye başlayan bireylerin %25’inde anormal fazla kilo artışı tespit edilmiş. Fazla kilodan obezite tanısına geçiş yapan bireylerin orası ise integraz grubunda %28, proteaz grubunda %26 ve NNRTI grubunda %22 olarak gözlemlenmiş. Tedavi başladıktan 5 yıl sonra, integraz ve proteaz inhibitörleri grubu HIV tedavisi ilaçları kullanan bireylerde ortalama kilo artışı yaklaşık 6 kilo iken, NNRTI grubu HIV tedavisi ilaçları kullanan bireylerde ise bu oran ortalam 3,5 kilo seviyelerinde kaldığı, araştırmanın önemli sonuçlarından biri. Araştırmayı yürüten doktorlar, kısıtlı sayıda örneklem grubu üzerinden yürütülen araştırma sonuçlarının, hastalarda gelişebilecek olası kilo artışının arkasındaki sebepleri anlama ve HIV tedavisi sürecindeki karşımıza çıkabilecek kardiyo-metabolik risklerin anlaşılması açısından önemli olduğunu belirtiyorlar. Integraz ve proteaz inhibitörleri grubuna dahil olan HIV tedavisi ilaçlarının, NNRTI grubu HIV tedavisi ilaçlarına nazaran daha az yan etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Kırmızı Kurdele İstanbul HIV ile yaşayan tüm bireylerin, sağlığın temeli olan dengeli ve yeterli beslenme konusunda standartlaşmış önerilere uymasını tavsiye eder. Bu kapsamda kilo alış verişi hareketleri HIV pozitif kişinin kendisi tarafından mutlaka takip edilmeli, HIV ilaç tedavisini düzenleyen ve takip eden uzman hekimlerle düzenli olarak paylaşılmalı ve gerek görülüyorsa uzman diyetisyen desteği aranmalıdır. *Integraz Grubu HIV Tedavisi İlaçları (Etken Madde İsimleri): Bictegravir, Dolutegravir, Elvitegravir, Raltegravir. *Proteaz Grubu HIV Tedavisi İlaçları (Etken Madde İsimleri): Atazanavir, Darunavir, Fosamprenavir, Saquinavir, Tipranavir, Norvir. *NNRTI Grubu HIV Tedavisi İlaçları (Etken Madde İsimleri): Efavirenz, Nevirapine, Delavirdine, Doravirine, Etravirine, Rilpivirine. Yazıya konu olan çalışmanın orijinal versiyonuna buradan ulaşabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #kanittemelliaktivizm
- HIV saç döker mi?
Saç dökülmesi (ve incelmesi) yaş alma sürecinin doğal bir parçasıdır ve HIV dışındaki pek çok nedene bağlı olarak da (Ör: sağlıklı yaşlanma) ortaya çıkabilir. Güvenilir #hivbilgisi kaynağı #kirmizikurdeleistanbul, hakkında pek az Türkçe kaynak bulunan bu konuda hazırladığı bu #hivbilgisi yazısında, saç dökülmesine neden olan birkaç durumu ve bunların HIV pozitiflikle ve ilaç kullanmakla ilişkili olup olmadığını inceleyerek HIV saç döker mi sorusuna bilimsel cevap aradı. İyi okumalar. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Güncelleme tarihi: Eylül 1, 2022, Yayın tarihi: Aralık 7, 2020 (Güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) -Telogen effluvium ne demek? "Telogen", dinlenme durumunda olduğu için büyümeyen saçları ifade eden bir tanım. "Effluvium" ise saç dökülmesi anlamına gelen bilimsel bir kelime. Telogen effluvium (TE), yoğun miktardaki saç kılının büyümesinin bir süre/çok uzun süre durması durumunda ortaya çıkar. Yeni saçlar nihayet uzamaya başladığında, kalan tüyleri dışarı iterek dökülmesine neden olur. Şu aşamada TE hakkında az şey biliniyor. Buna bağlı olarak HIV ile yaşayan bireylerin bu duruma yatkın olduğuna dair kısıtlı miktarda araştırma sonuçları olduğu gibi, bir ilgisi olmadığını söyleyen uzmanlar da var. Peki HIV ilaç tedavisinde kullanılan ilaçlar dökülmeye sebep olurlar mı? Bu tip dökülmesi, AZT, Crixivan, Atripla gibi eski kuşak HIV tedavisi ilaçlarının (ART) yaygın görülen bir yan etkisiydi. Bu ilaçlar günümüzde neredeyse hiç kullanılmıyor. Bazı istisnai vaka çalışmaları bildirilmiş olsa da, günümüzdeki HIV ilaç tedavisinde kullanılan ilaçların genellikle saç dökülmesine neden olmaz. Böyle yoğun bir ilaç yan etkisi bildirilmemiştir. -HIV ve TE (Telogen effluvium) ilişkisi TE herhangi bir enfeksiyon, kronik hastalık, fiziksel veya psikolojik stres ve yetersiz beslenmeden (özellikle protein eksikliği) ötürü gelişebilir. Bu faktörlerin tümü aynı zamanda HIV ile de ilişkilidir. Bu faktörlerden herhangi biri tek başına bir kişinin bağışıklık sisteminde şok etkisi yaratabilir ve saç dökülmesine neden olabilir. Bu şoka bağlı olarak bireyin saçının yarısına dahi varabilecek orandaki bir kısmı iki ay içinde dökülebilir. Fakat bu cümle sizi ürkütmesin. Bu her zaman mümkün olan bir şey değil. Böyle bir durum görüldüğünde ise tamamen stres kaynaklı ve geçici bir durum da olabilir. Yani telaşa mahal yok. Yapılacak ilk iş, hemen HIV tedavisi takibinizi sürdüren hekiminize ulaşmanız ve onun görüşlerine başvurmanız olmalı. -Yoğun saç dökülmesi ve HIV Diffuse alopecia (DUPA saç dökülmesi) kafa derisinin her yerinden yoğun saç dökülmesi durumudur ve bağışıklık bozukluklarına eşlik eden bir durum olduğu söylenir. 2006 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, HIV ile yaşayan bireylerin yaklaşık yüzde 7'si yaygın Diffuse alopecia bildirmiştir. (1) -Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve saç dökülmesi Cinsel yolla bulaşabilen bir enfeksiyon olan Sifiliz saç dökülmesine sebep olabilir (2) Genital herpes tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir ilaç etken maddesi olan asiklovir de saç dökülmesine neden olabilir. Bu ilaç HIV enfeksiyonu ile birlikte gelişebilen cilt, göz, burun ve ağız uçuklarını tedavi etmek veya önlemek için reçete edilebilir zaman. Asiklovir ayrıca dilde veya yanakta tüylü, beyaz lekelere neden olan HIV ile ilgili bir durum olan lökoplaki tedavisinde de etmek için kullanılır. Dolayısıyla siize asiklovir içeren bir ilaç yazıldıysa, hekiminizden ilaç-ilaç etkileşimini kontrol etmesini, ettiyse sizi bu konuda bilgilendirmesini rica edebilirsiniz. HIV ilaçları ile diğer ilaçların etkileşimleri konusunda #hivbilgisi edimek için #hivhakkindahersey sayfalarımızdaki HIV ve ilaç etkileşimi bölümümüzü mutlaka okuyun. -Saç dökülmesi tedavisi Yukarıda belirtilen sorunlardan herhangi birinin neden olduğu saç dökülmesi çoğu zaman geçicidir. TE durumunda saçların yeni saç çıktığı için döküldüğünü hatırlamak da dönemli. Doğal yaşlanma süreçlerinin neden olduğu saç dökülmesinin dışında, ilaçları değiştirmek ve doğru beslenmek saç dökülmesini önlemeye yardımcı olabilir. Bu konudaki önerimiz saç dökülmesini tespit ettiğiniz ilk anda hiç gecikmeden durumu HIV tedavi ve takibinizi sürdüren hekim ile paylaşarak görüş ve önerilerini almanızdır. Çoğu zaman yaşam tarzınızda yapacağınız değişikliklerle ve/ya da ufak stres yönetimi müdahaleleriyle saç dökülmesi sorunu ortadan kalkabilir. -Sağlıklı bir yaşam, sağlıklı saçlar Saç dökülmesi bir zamanlar yaygın olarak HIV ile ilişkilendirilse de, günümüz HIV tedavisi ilaçları saç dökülmesine neden olmaz. Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdüren HIV pozitif bireyler genellikle görünüşlerini ve sağlıklarını kaybetmezler. Doğru tedavi sadece Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan sayesinde virüsün kondomsuz ilişkilerde bile cinsel partnerlere bulaştırılmasını engellemekla kalmaz, aynı zamanda HIV ile yaşayan bireylerin de HIV taşımayan bireyler kadar uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürmelerine olanak tanır. Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan hakkında detaylı bilgi için tıklayın. #hivbilgisi blogumuza dönmek için tıklayın. #hivhakkindahersey sayfalarımıza dönmek için tıklayın. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Referanslar 1- Stem cell apoptosis in HIV‐1 alopecia - Barcaui - 2006 - Journal of Cutaneous Pathology - Wiley Online Library 2- STD Facts - Syphilis (cdc.gov) Yararlanılan yazı bağlantısı
- Sigara içenlerde tedavi başarısı oranı düşük.
Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Güncelleme tarihi: Ağustos 26, 2022 Yayın tarihi: Haziran 19, 2021 (#hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) Drug and Alcohol Dependence isimli dergide yayınlanan bir araştırma sonucuna göre sigara içen HIV pozitif bireylerin *B (belirlenemeyen) seviyeye ulaşma oranları içmeyenlere göre %91 daha düşük. Yani sigara B seviyeye ulaşmayı belirli ölçülerde zorlaştırıyor. California San Francisco Üniversitesi'nden Derek Satre ve meslektaşları, HIV ilaç tedavileri California'daki bir merkez tarafından takip edilmekte olan 8.958 HIV ile yaşayan bireyin tıbbi kayıtlarını gözden geçirdi ve ne sıklıkla sigara içtiklerine dair verileri karşılaştırdı. Ardından, katılımcıların HIV tedavisine uyumları, ilaç sadakatleri ve viral baskı yani B seviye deneyimlerini de gözden geçirdi. Katılımcıların %54’ü beyaz, %18'i Latin ve %15'i siyah, ortalama yaş 48’di ve sadece %9’u kadındı. Katılımcıların %54'ü beyaz, %18'i latin, %15'i siyah ve ortalama yaş 48. (*B seviye (Belirlenemeyen = Bulaştırmayan) Belirlenemeyen viral yük düzeyindeki HIV taşıyıcısı bireylerin (kondom kullanmasalar dahi) cinsel ilişki yoluyla HIV bulaştırmayacağının ve bulaştırma riskinin SIFIR olduğunun bilimsel ve çok güçlü kanıtlarla ispatlandığı anlamına geliyor. Detaylı bilgi için burayı tıklayarak ilgili sayfayı ziyaret edin.) Çalışmanın en ilginç çıktılarından birisi katılımcıları sigara içenler ve içmeyenler olarak iki gruba ayırdıktan sonra belirdi. Sigara içenlerin düzenli HIV ilaç tedavisi ile bağlantılı olma oranı içmeyenlere göre %60, -tedaviye başlamışlarsa- tedaviye uyum oranı %30, B seviyeye ulaşma (viral baskı) oranı %91 daha düşük olarak ölçüldü. Araştırma ekibinden Derek Satre "sigara içmenin zayıf viral kontrolle ilişkisine dair bulgularımız, HIV ile yaşayan insanlar arasında sigara içme alışkanlığını daha ciddi bir biçimde ele almak konusunda ek aciliyet sağlıyor’’ diyor. Kırmızı Kurdele İstanbul’un değerlendirmesi Bugüne kadar yaptığımız bazı #hivbilgisi yayınları ve paylaşımlarımızda sigara (ve alkol) kullanımının HIV ilaç tedavisine ve genel sağlığa olumsuz etkilerini vurgulamıştık. Yukarıda alıntıladığımız çalışma, sigara kullanımının HIV ile yaşayan bireyler için oldukça önemli olan bulaş engelleyen B seviyeye erişmek ve korumak konusunda ne kadar belirleyici olduğunu bir kez daha gösteriyor. #kanittemelliaktivizm yaklaşımı ile Türkiye’nin güvenilir #hivbilgisi kaynağı ve sağlayıcısı #kirmizikurdeleistanbul, HIV ile yaşayan bireyleri hem genel sağlık, hem tedavi uyumu, hem de viral baskı başarısı açısından sigarayı bırakmak konusunda cesaretlendirmekte. Bu bağlamda, sigarayı bırakmak konusunu öncelikle HIV tedavinizi takip eden doktorunuzla ve akabinde onun yönlendireceği uzman bölümle birlikte değerlendirmenizi bir kez daha tavsiye ediyoruz. HIV, sigara ve alkol konusunda daha fazla bilgi alabileceğiniz ''HIV, sigara ve alkol'' başlıklı #hivbilgisi yazımızı okumak için buraya ya da yukarıdaki görsele tıklayabilirsiniz. Çalışma hakkında daha fazla bilgi ve veri için buraya tıklayabilirsiniz www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey
- Cinsel sağlığınız hakkında doktorunuzla konuşmanızı önerdiğimiz beş şey
Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü S. Yayın tarihi: Aralık 2020 Güncelleme: Ağustos 22, 2022 (#hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) Cinsel sağlığınızı doktorunuzla konuşabilmeniz oldukça önemlidir. Doktorunuzla paylaşacağınız ve onun size vereceği bilgiler ışığında, daha da bilinçli cinsel pratikleri benimseyen biri haline gelebilir ve olası riskleri daha kolay yönetebilirsiniz. Hem yetiştirilme biçimimiz hem de çevresel faktörler dolayısıyla birçoğumuz cinsel hayatımıza dair detayları konuşmaktan çekiniriz, hatta cinsel yönelimimiz hakkında açık açık da konuşamayabiliriz. Ancak unutmamalıyız ki doktorlar, size verdikleri sağlık hizmetinden kalitesinden ve yaptığınız konuşmaların gizli kalmasından hem tıbbi hem de hukuki olarak sorumludurlar, hem de sizin sorabileceğiniz soruları muhtemelen daha önce duydukları ve cevapladıkları için sizi en doğru şekilde yönlendirecek kişilerdir. Dolayısıyla onlarla hastaları olarak gireceğiniz dürüst ve samimi bir cinsel sağlık sohbeti, kesinlikle sizin faydanıza olacak ve sizi daha da bilinçlendirecektir. #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul’un ilk günden beri kesintisiz olarak sürdürdüğü #onlinehivdanismanligi servisine her gün gelen onlarca soru arasında, muhtemelen -Koronavirüs pandemisi ve medyaya yansıyan Maymun Çiçeği Virüsü/Hastalığı olgularının da etkisiyle- bireylerin cinsel sağlıklarını nasıl koruyacakları ve farklı cinsel pratikleri deneyimlerken cinsel yolla bulaşabilen enfeksiyonlardan nasıl korunacaklarına sorular son dönemde artış gösterdi. Her ne kadar Kırmızı Kurdele İstanbul #onlinehivdanismanligi servisindeki gönüllü danışmanlarımız sizleri güvenli alanda tutacak cevaplar verseler de, özellikle cinsel yolla bulaşabilen diğer enfeksiyonlar hikayesi bulunan ve/veya hali hazırda tedavi gören HIV pozitif bireylerin bu sorularını, kendilerini takip ve tedavi eden doktorlarıyla konuşmaları daha doğru buluyor ve bu konuda cesaretlendirmek istiyoruz. İşte buz yüzden #onlinehivdanismanligi servisimize en çok gelen sorulan arasında öne çıkan ve cinsel sağlığınız hakkında doktorunuzla mutlaka konuşmanızı önerdiğimiz beş konu başlığını sizler için derledik. İyi okumalar. Kırmızı Kurdele İstanbul #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı 1. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE) Kendinizi cinsel yolla bulaşabilen enfeksiyonlardan koruyarak, cinsel ilişkilerinizi yaşamak çok önemli bir konudur. Özellikle ülkemizde son 5 yıl içerisinde HIV enfeksiyonuna maruz kalan bireylerin sayısındaki artış, cinsel deneyimlerimiz sırasında neden dikkatli ve korunarak ilişki yaşamamız konusunda bizleri uyarıyor. Ancak elbetteki bu başlığın konusu sadece HIV değil. Bel soğukluğu, frengi, hepatitler, klamidya, HPV gibi diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar da bu başlığında altında sıralanmaktadır. Cinsel yolla bulaşabilen enfeksiyonlar, cinsel ilişkiniz/ilişkileriniz sırasında, cinsel partnerin birbirlerine bulaştırabilecekleri ve ancak bir tedavi ile kontrol altına alabilinecek sağlık durumlarıdır. Bunların bazıları, bulaşı sonrasında belirtiler gösterip sizin fark etmenizi sağlarken, bazıları bulaşıdan sonra uzun bir süre hiç bir belirti dahi göstermeyerek varlığını sürdürebilir. Dolayısıyla cinsel partnerinizde bir enfeksiyon olup olmadığını çoğu zaman anlamayabilirsiniz bile. Bu sebeple gireceğiniz cinsel ilişkilerde tedbir almanız, ilişkideki herkes için de önemlidir. Cinsel ilişkilerinizde yaşadığınız cinsel pratiklerin ne gibi korunma şekilleri olabileceğine ve korunmazsanız nelerle karşılaşabileceğinize dair detaylı bilgiyi mutlaka doktorunuzla konuşmanızı öneriyoruz. Doktorunuz hangi pratiklerin ne gibi risklere sahip olduğunu ve bu risklerden nasıl korunabileceğinizi size en detaylı şekilde anlatacaktır. 2. Tedbirli davranmak (bilgi, kondom, PrEP vb.) Tedbirli davranma konusu, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarla birlikte konuşulması gereken bir konudur. Doktorunuzda, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar hakkında bilgi alırken bu enfeksiyonlardan nasıl korunabileceğinizi de öğrenebilirsiniz. Korunma başlığı altında, doktorunuzla konuşabileceğiniz ilk konu kondom ve kayganlaştırıcı kullanımı gelebilir. Kondom günümüzde, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların bulaşısını önlemede en etkili korunma aracıdır. Doktorunuzdan kondom çeşitleri ve arasındaki farklar konusunda bilgi talep edebilirsiniz. Ek olarak, kullanım sırasındaki herhangi bir deformasyonu önlemek adına, kondom kullanımını daha da güvenli hale getirecek kayganlaştırıcılar hakkında bilgiler de işinize çok yarayacaktır. Cinsel ilişkileriniz sırasında tercih ettiğiniz seks pratikleri ve bunları nasıl uyguladığınız gibi başlıklar da tedbirli davranmak başlığı altında konuşulabilir. 3. Fiziksel yapınız Cinsel sağlık dediğimizde aklınıza sadece CYBE ve korunma yöntemleri gelmemeli. Çünkü vücut yapınız cinsel sağlığınızı ve dolaylı da olsa ruh sağlığınızı önemli ölçüde etkiler. HIV pozitif bireyler bilirler; düzenli muayenlerinde doktorları, kilo alma veya verme gibi, onların vücut yapılarında değişiklikleri de gözlemler ve sorgularlar. Aynı zamanda HIV pozitif bireyler de bu değişiklikleri gözlemleyip, kendilerini sorgularlar. Ve Türkiye'nin *en çok başvurulan #hivbilgisi kaynağı Kırmızı Kurdele İstanbul olarak da aşırı kilo alma veya kilo verme konusunda çok soru aldığımız doğrudur. Vücut yapınızdaki değişiklikler tedaviniz ya da ruh sağlığınız ile doğru orantılı olarak artabilir ya da azabilir. Ancak bunda endişe edecek bir durum söz konusu değildir. Çünkü HIV’den bağımsız olarak farklı etkenler vücudunuzdaki bu değişikliklere zemin hazırlıyor olabilir. Örneğin; HIV nedeniyle siz farkında olmadan bir depresyon geçiriyor ve bu sebeple de beslenmenize dikkat etmiyor olabilirsiniz… Ya da tam tersi, çok yemek yiyerek farkında olmadan kilo alma eğilimine girmiş olabilirsiniz. Bu gibi durumları doktorunuzla konuşarak, sağlıklı beslenme ve formda kalma konusunda destek alabilirsiniz. Hatta doktorunuz, eğer çok acil bir durum var ise, sizi bir beslenme uzmanına da yönlendirebilir… HIV pozitif olsun ya da olmasın, her birey için fiziki görünüm ve vücut yapısı, az ya da çok önem taşımaktadır. Farklı fiziki görünümlere girmek adına yapacaklarınız, siz farkında olmadan vücudunuzun savunma sistemi olan bağışıklık sisteminizi etkileyebilir ve farklı enfeksiyonlara karşı vücudunuzun savunması zayıflatabilir. Bu sebeple, bu konuda doktorunuzun vereceği bilgileri ve yönlendirmeleri dikkate almanızı öneriyoruz. 4. Ruh sağlığınız Ruh sağlığımız ile cinsel sağlığımız birbirleriyle çok yakın ilişkilidirler. Bunun en iyi örneği olarak, kendimizi iyi hissetmediğimizde ya da depresif bir ruh halinde olduğumuzda, cinsel ilişkiye karşı isteksiz yaklaşmamızı gösterebiliriz. Özellikle HIV pozitif bir bireyseniz ve henüz mevcut sağlık durumunuza tam uyum sağlayamadıysanız, gelecek kaygısı, ölüm korkusu, ifşa korkusu gibi birçok faktör ruh sağlığınızı etkileyebilir ve sizi bunalıma sürükleyebilir. Bu gibi durumlarda, içinde bulunduğunuz kötü düşünce kalıplarından ve bozuk ruhsal durumdan kurtulmanız için doktorunuzla açık açık konuşmanız gerekir. “İnsan bilmediği şeyden korkar” sözüyle, HIV nedeniyle içinde bulunduğunuz/bulunabileceğiniz depresyon durumundan kurtulmanızın temel şartlarından birinin, doğru ve güncel #hivbilgisi edinmek ve bilinçlenmek olduğunu hatırlatmak isteriz. Bir HIV pozitif birey olarak, HIV hakkında ne kadar çok doğru ve güvenilir #hivbilgisi ile kendinizi zenginleştirir ve mevcut sağlık durumunuzu nasıl yöneteceğinizi öğrenirseniz, zaman içerisinde HIV’e karşı gösterdiğiniz depresif ruh hali de sona erecektir. Eğer kendinizi mevcut kötü ruh halinden kurtaramıyorsanız ya da bu durumu kontrol edemiyorsanız, doktorunuz bir ruh sağlığı uzmanından destek almanız konusunda sizi yönlendirebilir. 5. Sigara, alkol ve uyuşturucu (kullanıyorsanız) Size her ne kadar zevk verdiğini ve size psikolojik olarak destek olduğunu düşünseniz de, sigara ve alkol kullanımı sağlığınızı doğrudan etkileyen faktörlerdir. Bu konuda çok fazla söze gerek yok. Eğer HIV ile yaşıyorsanız ve düzenli sigara ve alkol vb. kullanıyorsanız, bu alışkanlıklarınızdan kurtulmanız için doktorunuzla konuşabilir ve hatta sizi bağımlılık polikliniğine yönlendirmesini talep edebilirsiniz. Sigara ve alkol kullanımını sonlandıran HIV pozitif bireylerin yaşam kalitelerinde gözle görülür artışların olduğu gözlemlenmiştir. Düzenli ya da düzensiz uyuşturucu kullanımı ise kesinlikle destek alarak bir an önce sonlandırılması gereken durumudur. Artan uyuşturucu kullanımı ile yeni HIV tanıları arasında ilişki arayan çeşitli çalışmalar mevcuttur. Uyuşturucu kullanımı ile birlikte bireylerde azalan tedbir bilinci, beraberinde tüm CYBE'lere zemin hazırlamaktadır. Ek olarak uyuşturucu kullanımı, kimyasal madde ile beyin kimyanıza zarar vermesinden dolayı, ruhsal hastalıkların da gelişmesine neden olacaktır. Günümüz ruh sağlığı uzmanları, hastalarından onlarla ilgili bilgileri toplarken, özellikle uyuşturucu kullanımı olup olmadığını sorgulamaları bu sebeptendir. Doktorunuzla tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımınız hakkında mutlaka konuşmanızı öneririz. Doktorunuz zararlı maddeleri kullanımınızı azaltmak için çeşitli yöntemler konusunda sizi bilgilendirir ve destek programlarına yönlendirebilir. Özetleyecek olursak; cinsel sağlığınızı korumak ve sağlıklı bir cinsel yaşam sürdürmek için gerekli her bilgiyi doktorunuzdan, birinci ağızdan temin edebilirsiniz. Doktorunuz her türlü mahrem konunuza saygı duyacak ve sizi en doğru şekilde bilgilendirecek sağlık profesyonelidir. CYBE, CYBE’den korunma ve ruh sağlığınız ile ilgili her türlü soru ve sorununuzda, size yol gösterecek ve gerektiğinde başka bir sağlık profesyoneline yönlendirecek kişi, yine doktorunuzdur. Korunma başlığı altında, doktorunuzla konuşabileceğiniz ilk konu kondom ve kayganlaştırıcı kullanımı gelebilir. Kondom günümüzde, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların bulaşısını önlemede en etkili korunma aracıdır. Doktorunuzdan kondom çeşitleri ve arasındaki farklar konusunda bilgi talep edebilirsiniz. Ek olarak, kullanım sırasındaki herhangi bir deformasyonu önlemek adına, kondom kullanımını daha da güvenli hale getirecek kayganlaştırıcılar hakkında bilgiler de işinize çok yarayacaktır. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu
- Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı (Yazı dizisi, 4. Bölüm, 2010'lar)
Sabancı Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Beste İrem Köse’nin Türkiye'nin HIV aktivizmi tarihi odağında hazırladığı bu referans niteliğindeki yazı dizisi ''80’ler: HIV temelli damgalamanın inşası'' başlıklı birinci, ''90’lar: Dernek bazlı HIV aktivizminin doğuşu'' başlıklı ikinci ve ''2000’ler:Özne odaklı bir HIV aktivizmine doğru'' başlıklı üçüncü bölümünden sonra HIV aktivizminin 2010'lu yıllardaki artan potansiyelini mercek altına alarak son buluyor. Bizce temel bir başvuru kaynağı niteliğinde olan bu yazı dizisinin tüm bölümlerinin, HIV ile yaşayanlar, yakınları, hekimler, alanda çalışanlar ve konuyla ilgilenen herkes tarafından dikkatle okunması gerektiğine inanıyor ve Türkiye HIV aktivizmini akademik çalışma alanı olarak seçen alanın çok değerli bir fotoğrafını çeken Beste İrem Köse'ye Türkiye'nin #hivbilgisi kaynağı www.kirmizikurdele.org'de yer vermenin mutluluğunu paylaşıyoruz. Yazı dizisinin tüm bölümlerine yukarıdaki bağlantılardan ve sayfada en alttaki görsellerden erişebilirsiniz. İyi okumalar. www.kirmizikurdele.org #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı Yayına hazırlayan: Beste İrem Köse Yayın tarihi: Ağustos 11, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı, 4. Bölüm 2010'lardan Günümüze: Türkiye'de HIV Aktivizminin Artan Potansiyeli Türkiye’de 2010’lardan günümüze kadar süren dönemin etki alanı gittikçe artan muhafazakâr ve otoriter politikalarla karakterize olduğu söylenebilir. 2015 yılında LGBTİ+ Onur Yürüyüşünün, Ramazan ayına denk gelmesi gerekçesiyle İstanbul Valiliği tarafından yasaklanması ve kolluğun orantısız güç kullanımına maruz kalması muhafazakâr ve otoriter politikaların nasıl beraber yürüdüğüne örnek olup gelecek yıllara hâkim olacak siyasi iklimi göstermektedir. 2000’li yıllarda cinsel sağlık hakları alanında başlayan gerilemeler, 2012’de kürtaj yasağının tekrar gündeme gelmesinin ardından devlet hastanelerinin çoğunun kürtaj yapmayı reddetmeye başlamasıyla hız kazanmıştır.[1] Ancak bir yandan da -sayıları yetersiz olsa da- anonim ve ücretsiz HIV testi yapan yeni Gönüllü Test ve Danışmanlık Merkezlerinin açılması gibi HIV aktivizmi için olumlu gelişmeler de yaşanmıştır. 2016 yılında Kırmızı Kurdele İstanbul’un kurulmasıyla Türkiye HIV aktivizminde yeni bir sayfa açıldığı söylenebilir. Kanıt temelli aktivizm ve HIV bilgisi sağlayıcılığı odağıyla yola çıkan bu sivil toplum kuruluşu, bilimsel olarak kanıtlanmış HIV bilgisini toplumun tüm kesimleri ile kolay anlaşılır bir dille paylaşma amacı güttüğü gibi Türkiye’nin yerel HIV topluluğunu çeşitli uluslararası HIV aktivizmi etkinliklerinde/organizasyonlarında da başarıyla temsil etmektedir. 2018 yılında kurulan Pozitif-iz Derneği ise akran danışmanlığında uzmanlaşmış olup yeni HIV tanısı almış kişilere verdikleri kapsamlı eğitimlerle yeni HIV aktivistleri yetiştirme konusunda önemli sonuçlar elde etmiştir. 2005’ten beri çalışmalarını sürdüren ve son dönemde mülteci HIV ile yaşayanlar için önemli çalışmalar yapan Pozitif Yaşam Derneği ile beraber bu iki yeni STK'nın HIV aktivizminin farklı yönlerinde uzmanlaşarak Türkiye’de HIV aktivizmini çok daha kapsamlı bir mücadele alanı hâline getirdikleri görülebilir. HIV aktivizmi için yaşanan güncel bir gelişme de 2019 yılında yürürlüğe giren HIV/AIDS Kontrol Programıdır. Ancak bu programın hazırlık sürecine dahil edilen HIV aktivistlerine göre programın içeriği ve işlevselliğiyle ilgili ciddi sorunlar mevcut. Belirlenemeyen = Bulaştırmayan ve PrEP’e ilişkin güncel HIV verilerinin programda yer almaması ve COVID-19 pandemisinin başlamasıyla programdaki hedeflerin yerine getirilmemesi bu eleştirilerin başlıca sebepleri. Yine de HIV aktivistlerinin, oldukça otoriter bir siyasi iklimde bu programın hazırlık sürecine dahil edilmesi HIV aktivizminin politik pozisyonunun devlet tarafından tanındığını gösteriyor. Benzer şekilde, Kırmızı Kurdele İstanbul’un COVID-19 aşılamasında HIV ile yaşayanların öncelikli grup olması yönünde verdiği ve HIV alanında çalışan diğer STK’ların da imzacı olduğu talep mektubunun bir hafta içerisinde Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmasıyla HIV aktivizmi siyasi temsil konusundaki yetkinliğini göstermiştir. 2019 yılında Mersin Belediyesi öncülüğünde bir cinsel sağlık kampanyası kapsamında bir devlet üniversitesinde kondom dağıtılmasının belediye meclisinde tartışma yaratması üzerine Sağlık Bakanlığı kampanyadan desteğini çekmiştir.[2] Kondomu adeta bir suç unsuru olarak lanse eden medyanın da etkisiyle korunma yöntemleri konusunda kamuyu bilinçlendirmek oldukça güç hâle gelmiştir. 2012 yılından itibaren Dünya AIDS gününde İstiklal Caddesinde düzenlenen yürüyüşlere de izin verilmediği göz önünde bulundurulduğunda HIV aktivizminin HIV temelli damgalamayla olan mücadelesinde ciddi engellerle karşı karşıya olduğu görülebilir. Ancak yukarıda söz edilen başarılarından da anlaşılabileceği gibi Türkiye’deki HIV aktivizmi, sivil toplumun politikaya yön vermesinin gittikçe imkânsızlaştığı bir bağlamda taleplerini gerçekleştirme konusunda emin adımlar atarak bu engellerin üstesinden gelebilecek potansiyelde olduğunu kanıtlamıştır. Bu yönüyle yalnızca sağlık alanındaki savunuculuk mücadelelerine değil birçok aktivizm mücadelesine de örnek teşkil etmektedir. Beste İrem Köse (Yazı dizisinin tüm bölümlerine yukarıdaki bağlantılardan ve sayfada en alttaki görsellerden erişebilirsiniz.) [1] Nil Mutluer, “The Intersectionality of Gender, Sexuality, and Religion: Novelties and Continuities in Turkey during the AKP Era,” Southeast European and Black Sea Studies 19, no. 1 (2019): 101, https://doi.org/10.1080/14683857.2019.1578049. [2] Volkan Yılmaz ve Paul Willis, “Challenges to a Rights-Based Approach in Sexual Health Policy: A Comparative Study of Turkey and England,” Societies 10, no. 2 (2020): 7, https://doi.org/10.3390/soc10020033.
- Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı (Yazı dizisi, 2. Bölüm, 90'lar)
Sabancı Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Beste İrem Köse’nin hazırladığı bu yazı dizisinin “80’ler: HIV temelli damgalamanın inşası” başlıklı birinci bölümü 80’li yıllarda HIV temelli damgalama ve ayrımcılığın temellerinin nasıl kurumsallaşmış homofobiden beslendiğini ve HIV ile yaşayan öznelerin sesini duyamamamızın 1980 darbesini takip eden baskıcı politikalarla oldukça ilişkili olduğunu göstermiştir. 90’lar: Dernek bazlı HIV aktivizminin doğuşu başlıklı bu ikinci bölüm ise doktorların başını çektiği ilk HIV derneklerine odaklanarak, günümüzün özne derneklerinin nasıl bir mirası devraldıklarının izini sürüyor. Bizce, HIV ile yaşayanlar, yakınları, hekimler, alanda çalışanlar ve konuyla ilgilenen herkesin kesinlikle okuması gereken bu yazı dizisinin ‘Dernek bazlı HIV aktivizminin doğuşu’ başlıklı ikinci bölümünü de aynı heyecanla ilginize sunuyoruz. İyi okumalar. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Beste İrem Köse Yayın tarihi: Haziran 27, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı, 2. Bölüm 90’lar: Dernek bazlı HIV aktivizminin doğuşu 1990’larda başlayan dönem, aktivist Dr. Muhtar Çokar tarafından sivil toplum kuruluşlarının alanda önemli aktörler haline geldiği dönem olarak nitelendiriyor.[1] Nitekim bu yıllarda yaşanan hak ihlallerine karşı bir araya gelen gruplar, insan haklarını merkeze alan bir aktivizm yürütmüşlerdir. Bu bağlamda kadın hareketi, LGBTI+ hareketi, çevreci hareket ve öğrenci örgütlenmeleri görünürlük kazanmıştır.[2] Bu hareketlerle eş zamanlı olarak 1991 yılında İzmir’de yalnızca HIV ile mücadeleyi merkezine alan ilk dernek olan AIDS ile Mücadele Derneği kurulmuştur. 1992 yılında ise İstanbul’da etki alanı daha geniş olan AIDS ile Savaşım Derneği kurulmuştur. Doktorların, avukatların ve dönemin entelektüellerinin başını çektiği bu dernekler[3] kısa zamanda prestij kazanarak çoğu doktorun üye olmaya çalışacağı dernekler haline gelmişlerdir.[4] Dahası, AIDS ile Savaşım Derneği Sağlık Bakanlığı ile yakın ilişkiler yürüterek projelerine finansman bulmayı başarmıştır.[5] Ancak anahtar nüfusların yönetim kurulundaki temsiliyeti gibi konularda olan anlaşmazlıklar derneğin dağılmasına ve etkisiz hale gelmesinde rol oynamıştır. Bu türden kimlik krizlerini devletle kurulan yakın ilişkilerin yarattığı imkân ve sınırlamalardan bağımsız düşünemeyiz. 1990’lar aynı zamanda Zülfükar Çetin’in ilk lobicilik girişimi olarak nitelendirdiği TAPV tarafından sunulan ilk HIV eylem planına ve ardından kurularak 2007 yılına kadar toplantılarına devam edecek olan Ulusal AIDS Komisyonuna da sahne olmuştur.[6] Bu sivil toplum-devlet girişimlerini değerlendirirken, sivil toplumun tıbbi yetkinliğini ön plana çıkarmasını ve bunun yarattığı meşruiyeti gözden kaçırmamak gerekir. Dönemin sivil toplum gelişmeleri, küresel STK’laşma eğilimleriyle de sıkı etkileşim içindedir. 1980’lerden itibaren Birleşmiş Milletler, insan hakları, kadın hakları ve çevre gibi konularda sorumluluğu sivil toplum kuruluşlarına yüklemeye başlamıştır.[7] Böylelikle demokratikleşme süreçlerinde önemli bir rol oynamaya başlayan STK’lar[8], dernek çerçevesi altında aktivizm yapmaya başlamıştır.[9] Aktivizmin bu türü, siyasi baskı dönemlerinde bir tür hayatta kalma yöntemi de sunmaktadır.[10] HIV hareketinin dernek çerçevesi altında aktivizm yürütmeye başladığı bu dönemde medya HIV’e yönelik kaygıları kızıştırarak HIV ile yaşayanlara yönelik damgalamayı beslemeye devam etmiştir. Örneğin, Uğur Dündar’ın Arena programında gösterilen, HIV ile yaşayan bir seks işçisi ve kamyon şoförü arasındaki pazarlığı konu alan ünlü sahne, bir jenerasyonun HIV’i ahlaki bir krizle eşdeğer görmesine katkıda bulunmuş olabilir. Nitekim bu türden bir medya temsili sansasyon yöntemine başvurarak halihazırda damgalanmış gruplar olan HIV ile yaşayanlar ve seks işçilerini tekrar damgalamaktadır. 1990’larda seks işçiliğine yönelik damgalama, Sovyetler Birliğinden göçen ve özellikle Doğu Karadeniz’de seks işçiliği yapan kadınlar bağlamında oldukça yaygınlaşmıştı. Bu kadınlar yalnızca ülke sınırlarına “HIV taşımakla” değil aynı zamanda ülke ahlakını bozmakla da suçlanıyorlardı.[11] Tüm bunların ışığında 1990’ları HIV temelli damgalamanın özellikle anahtar nüfus için devam ettiği ancak aynı zamanda küresel STK’laşma eğilimleriyle ilişkili olarak dernek çerçevesi altında bir HIV hareketinin temellerinin atıldığı bir dönem olduğunu görebiliriz. Burada bahsedilen HIV hareketinde özne temsiliyetinin oldukça sınırlı olduğunu göz önünde bulundurursak, kendi üzerine söz söyleyen ve kolektif olarak politika üreten bir özne hareketine ne kadar ihtiyaç duyulmuş olduğu açıktır. Nitekim, bir sonraki yazıda anlatılacağı üzere 2000’li yıllar, bu ihtiyaca cevaben doğan özne derneklerine sahne olacaktır. (Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı başlıklı yazı dizisi 2000'li yıllara odaklanan 3. bölümü ile www.kirmizikurdele.org ‘de devam edecek. ) www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey
- Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı (Yazı dizisi, 3. Bölüm, 2000'ler)
Sabancı Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Beste İrem Köse’nin hazırladığı bu önemli yazı dizisi “80’ler: HIV temelli damgalamanın inşası” başlıklı birinci ve ''90’lar: Dernek bazlı HIV aktivizminin doğuşu'' başlıklı ikinci bölümünden sonra 2000'li yıllardaki HIV aktivizmi hareketlerini mercek altına alıyor. Bizce, HIV ile yaşayanlar, yakınları, hekimler, alanda çalışanlar ve konuyla ilgilenen herkesin kesinlikle okuması gereken, temel başvuru kaynağı niteliğindeki bu yazı dizisinin ‘'2000'ler: Özne Odaklı Bir HIV Aktivizmine Doğru'' başlıklı 3. bölümünü de aynı heyecanla ilginize sunuyoruz. İyi okumalar. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Beste İrem Köse Yayın tarihi: Temmuz 22, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı, 3. Bölüm 2000’ler: Özne Odaklı Bir HIV Aktivizmine Doğru Yazı dizimizin 1990’lı yılları konu alan 2. bölümü, 90’lı yılların dernek bazlı HIV aktivizme ve uzun soluklu devlet-sivil toplum girişimlerine sahne olduğunu konu etmişti. 90’larda ayrıca uluslararası kamuoyunda cinsel sağlık alanında hak temelli bir yaklaşım benimsenmiştir. Türkiye’de anne sağlığı yerine kadın sağlığını önceleyen Birleşmiş Milletler Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansına imzacı olmak ve UNAIDS gibi uluslararası HIV aktivizmi yürüten organizasyonlarla ortak projeler yürütmek gibi hak temelli politika adımları atmıştır.[1] 2000’li yıllar ise muhafazakâr politikaların benimsenmesiyle beraber hak temelli cinsel sağlık yaklaşımında atılacak geri adımların habercisi olacaktır. 2000’lerin başında Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmek için gösterdiği çabalar, örneğin yeni derneklerin kurulmasının kolaylaştırılması, sivil toplum için elverişli koşullar oluşturmuştur. Bu gelişmelerin yanında dijitalleşmenin hız kazanması, HIV ile yaşayanların ilk özne derneği olan Pozitif Yaşam Derneğinin kurulmasına ortam hazırlamıştır. HIV ile yaşayanlar önce bir mail grubu üzerinden deneyimlerini paylaşmaya başlamış, ardından tanık oldukları hak ihlalleri üzerine harekete geçmek isteyerek dernekleşme yoluna gitmişlerdir. HIV ile yaşayanlar, aileleri ve doktorların yoğun katılım gösterdiği Pozitif Yaşam Derneği, HIV ile yaşayanlara destek sağlamak, hak savunuculuğu yapmak ve kamuyu HIV konusunda bilinçlendirmek gibi çalışmalarda bulunarak Türkiye’de HIV aktivizminin seyrini değiştirmiştir. Böylece artık HIV ile yaşayan öznelerin girişimleriyle HIV ile yaşayanları gözeten politikalar üretilmeye başlamıştır. HIV ile yaşayanların örgütlenmeye başladığı bu yıllarda aynı zamanda cinsel sağlık hakları konusunda yaşanacak gerilemenin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştır. Örneğin, 2003 yılında hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Programını takiben birinci basamakta üreme sağlığı hizmeti verme konusunda özelleşmiş Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Müdürlüğü kapatılmış ve aile hekimliği sistemine geçilmiştir. 2003 yılında hükümetin gebeliğin onuncu haftasından sonra yapılan tedavi amaçlı kürtajı kısıtlama yönündeki girişimi kadın örgütleri, tıp dernekleri ve medya tarafından itirazla karşılaşınca tasarı geri çekilmiştir.[2] Bu tür muhafazakâr politikalar 2005’te Avrupa Birliği ile olan görüşmelerin kısmen askıya alınması sonucu Avrupa Birliğine girme umudunun azalmasıyla hız kazanmıştır. Türkiye’nin adaylığının askıya alınmasının nedenlerinden biri de hükümetin zinayı suç sayma çabasıdır.[3] Cinselliği aile içine hapseden bu bakış açısı, HIV aktivizminin ne denli zor bir atmosferde yürütüldüğünü gözler önüne sermektedir. Sonuç olarak, 2000’li yılların başında HIV aktivizminin Avrupa Birliğine girme yolunda atılan özgürlükçü adımlar ve dijitalleşme sayesinde hız kazandığını ancak sonrasında Avrupa Birliği üyeliği umudunun azalmasıyla kendini göstermeye başlayan muhafazakâr eğilimler sonucunda zorluklarla karşılaştığını söyleyebiliriz. Çünkü cinselliğin aile içine hapsedilmesi, HIV’e yönelik halihazırda var olan ön yargıları artırmaktadır. Nitekim bu ön yargılar, 2010’lardan günümüze kadarki dönemi ele alacak olan bir sonraki ve son yazıda anlatılacağı üzere HIV aktivizminin önüne aşılması güç bariyerler oluşturacaktır ancak yine bir sonraki yazıda bahsedileceği gibi yıllar geçtikçe olgunlaşan ve karşılaştığı zorlukları kapasite gelişimi açısından fırsat olarak değerlendirmeyi başaran Türkiye HIV aktivizmi hareketi bu zorlukların üstesinden gelebilecek potansiyele sahiptir. (Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı başlıklı yazı dizisi 2010'lu yıllara odaklanan 4. bölümü ile www.kirmizikurdele.org ‘de devam edecek. ) www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey [1] Dağlar Çilingir, “Young Activist Perspectives towards Turkish Sexual and Reproductive Health Policy and Services: Problems, Barriers, Ideals”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2021, s. 32. [2] Ayşe Dayı, “Neoliberal Health Restructuring, Neoconservatism and the Limits of Law: Erosion of Reproductive Rights in Turkey,” Health and Human Rights 21, no. 2 (2019), s. 59-61. [3] Ayşe Güneş-Ayata and Gökten Doğangün, “Gender Politics of the AKP: Restoration of a Religio-Conservative Gender Climate,” Journal of Balkan and Near Eastern Studies 19, no. 6 (2017), s. 615.
- Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı (Yazı dizisi, 1. Bölüm, 80'ler)
Sabancı Üniversitesi öğrencisi ve Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Beste İrem Köse’nin hazırladığı bu yazı dizisi, Türkiye’de kamuya duyurulmuş ilk HIV ile yaşayan kişi olan Murtaza Elgin’in yaşadığı HIV temelli ayrımcılıktan günümüzde HIV ile yaşayanların COVID-19 pandemisini nasıl deneyimlediğine kadar olan tarihi süreçte HIV aktivizminin oynadığı rolü ve sosyolopolitik bağlamını anlatmayı hedefliyor. 80’ler, 90’lar, 2000’ler ve 2010 sonrasına odaklanan dört ayrı yazıdan oluşan bu yazı dizisi, günümüz HIV aktivizminin tarihsel bağlamından kopuk olarak değerlendirilemeyeceğini savunuyor ve HIV temelli ayrımcılığa karşı koyarken, bu tarihin bizlere ışık tutabileceğini öne sürüyor. Bizce, HIV ile yaşayanlar, yakınları, hekimler, alanda çalışanlar ve konuyla ilgilenen herkesin kesinlikle okuması gereken bir yazı dizisi. İyi okumalar. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Beste İrem Köse Yayın tarihi: Haziran 12, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı -80’ler: HIV temelli damgalamanın inşası- Dünya medyasında ilk olarak “Gay bağlantılı bağışıklık yetmezliği (GRID)” adlandırmasıyla kendine yer bulacak olan AIDS’in bir “kriz” olarak anılmaya başladığı 80’li yılları analiz etme çabasına girişmeden önce Türkiye’nin cinsel ve üreme sağlığı politikaları tarihinin önemli kırılım noktalarına göz atmak şarttır. 1911 ve 1923 yılları arasında yaşanan 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve çeşitli salgınlar sonucu yaşanan nüfus kaybını telafi etmek için hayata geçirilen ve doğurganlığı teşvik eden politikaların etkileri 1965 yılına dek sürmüştür.[1] Uygulanan kürtaj yasağı, evlilik yaşının düşürülmesi, ailelerin en az beş çocuk yapmaya teşvik edilmesi gibi politikalar anne ve bebek ölümü gibi sonuçlar verince doktorlar, akademisyenler ve sağlık alanında çalışan dernekler harekete geçerek birinci Beş Yıllık Kalkınma Planının nüfus artışını dengeleyici bir çizgide hayata geçmesinde rol oynamışlardır.[2] Ancak anne ve bebek ölümlerinin anlamlı ölçüde azalması, önde gelen sağlık ve aile planlama derneklerinin 1983 yılında talebe bağlı kürtajın önünün açılmasını sağlamasıyla gerçekleşmiştir.[3] Türkiye’de cinsel ve üreme sağlığı politikalarında bu değişiklikler yaşanırken Amerika Birleşik Devletlerinde, ilk önce “5 genç homoseksüel erkekte” rastlandığı rapor edilen, ardından insan bağışıklık yetmezliği sendromu, yani AIDS adını alan sendrom hızla heteroseksüellerde de görülmeye başlamasına rağmen “gay kanseri” gibi yakıştırmalarla anılmaya başlamıştır.[4] Takip eden yıllarda homofobik sağ grupların liderleriyle stratejik dirsek temasını sürdüren Reagan hükümetinin, 20.000’den fazla insanın hayatını kaybettiği 1987 yılına dek AIDS sözcüğünü dahi telaffuz etmemesi de şaşırtıcı değildir.[5] Bu yıllarda benzer bir kayıtsızlığı Türkiye’de de görmek mümkündür. Nitekim 1985 yılında Sağlık Bakanı Mehmet Aydın, AIDS’i bir “homoseksüel hastalığı” olarak tanımlamış ve Türk toplumunun gelenek görenekleri, dini değerleri, ahlak anlayışı ve aile değerleriyle bu hastalığa bağışıklığı olduğunu söylemiştir.[6] “Ahlaklı Türk toplumu” ve “ahlaksız Batı” arasında çizilen bu sembolik sınırın[7] yanı sıra, AIDS ile homoseksüelliği eşitleme çabası İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’ın 1985 tarihli şu açıklamasında adeta vücut bulmuş haldedir: “AIDS, Allah’ın eşcinsellere verdiği cezadır”.[8] 2 Kasım 1985’te Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan “İşte AIDS’li Türk” başlıklı haberle birlikte Murtaza Elgin, doktoru Hüseyin Sipahioğlu tarafından tamamen etik dışı bir şekilde ifşa edilmekle kalmamış,[9] kısa süre içinde mesleği ve evliliği gibi kişisel bilgileri kısa süre içinde basına servis edilmiş ve bir sansasyon malzemesi haline getirilmiştir.[10] Gazeteler Elgin’in homoseksüel ilişkilerde bulunmuş olabileceğini ima etmiş, hatta Hürriyet gazetesi Elgin için “Seks yapmayı bırakmalı” demiştir.[11] Almanya’ya gidecekken havaalanında tutuklanan ve zorla karantinaya sokulan Elgin nihayetinde Almanya’ya gidip HIV negatif olduğunu belgeleyen test sonuçlarıyla dönmüş ancak 1992 yılında AIDS ile bağlantılı fırsatçı bir enfeksiyon nedeniyle hayatını yitirmiştir.[12] Elgin’in cenazesi de, tıpkı yaşarken olduğu gibi şiddete maruz kalmıştır. Öyle ki, bir avuç insanın katıldığı cenazesi çinko tabuta konularak kireç kuyusuna gömülmüştür.[13] Elgin’in hem yaşarken ve hem de ölüyken deneyimlediği bu şiddet sarmalı, sağlıktan sorumlu kurumların ve halka doğru bilgiyi sağlamakla yükümlü olan medya kuruluşlarının bu sorumlulukları üzerlerinden bir çırpıda atarak HIV ile mücadeleyi bireylerin sırtına nasıl da kolayca yüklediğini ve HIV ile enfekte olanları birer suçlu gibi gösterdiğini gözler önüne sermektedir. Nitekim doktor ve aktivist Muhtar Çokar da 1985 ile 1991 arasındaki dönemi başlıca aktörlerin medya ve hekimler olduğu bir “vesayet dönemi” olarak tanımlayarak bu dönemde HIV ile yaşayan öznelerin ön plana çıkamadığına dikkat çekecektir. Dahası, Çokar’a göre dönemin doktorları salgının sansasyonel yönüyle daha çok ilgilenmiş ve salgını önlemeye yönelik çabalar yetersiz kalmıştır.[14] 80’li yıllarda HIV ile yaşayan öznelerin sesini duyamamamış olmamızın arkasında yatan sebeplerden başlıca sebeplerinden bir tanesi de kuşkusuz 1980 darbesini takip eden baskıcı atmosferdir. Dernek faaliyetlerinin baskılandığı, siyasi partilerin siyasetten men edildiği, gösteri ve yürüyüşlerin büyük ölçüde kısıtlandığı bu dönemde HIV ile yaşayanlar tarafından kurulan herhangi bir sivil toplum kuruluşuna rastlanılmaması şaşırtıcı değildir.[15] Bu dönemde diğer coğrafyalarda yürütülen HIV aktivizmlerinin izini sürmek 1980 darbesinin Türkiye sivil toplumunu ne denli etkilediğini daha anlaşılır kılabilir. Örneğin 1987 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan ACT-UP adlı HIV aktivisti grup sivil itaatsizlik, protesto ve sokak tiyatroları gibi yöntemler ile HIV ile mücadele tarihine damgasını vururken[16] Türkiye’de ACT-UP’ın yürüttüğü türden bir aktivizme neden rastlanamadığı çok açıktır. Sonuç olarak 80’li yıllarda HIV temelli damgalamanın ve ayrımcılığın temelleri atılmış ve bu temeller kurumsallaşmış homofobiden açıkça beslenmiştir. Her ne kadar kürtajın yasallaşması gibi politikalarla dönemsel olarak kesişse de 80’lerde cinselliğin yalnızca heteroseksüel aile çerçevesinin içinde deneyimlenmesi gerektiği ve nihai amacının doğurganlık olduğu normu, hükümet, sağlık otoriteleri ve medya tarafından durmaksızın topluma aşılanmaya çalışılmıştır. Murtaza Elgin ve bugün adlarını bilmediğimiz HIV ile yaşayan diğer kişiler, bu toplumsal baskının yükünü sırtlanmak zorunda kalmış ve ayrımcılığın en keskin tezâhürleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Bugünden dönüp 1980’lere bakmak, Elgin ve diğerlerine yaşatılmış olan HIV temelli ayrımcılığın o günün sosyopolitik bağlamına ne kadar sıkı sıkıya bağlı olduğunu göstermesi açısından önemli olup bu ayrımcılık pratiklerinin günümüzdeki kalıntılarıyla mücadele etmemiz için bizlere ışık tutabilir. (Türkiye’de HIV Aktivizminin Tarihi Bağlamı başlıklı yazı dizisi 90’lı yıllara odaklanan 2. bölümü ile www.kirmizikurdele.org ‘de devam edecek. ) Kaynakça; [1] Ayşe Akın & Funda Sevencan. Türkiye’de kadın sağlığının düzeyi ve aile planlaması uygulamalarının durumu, Türkiye Klinikleri Cerrahi Tıp Bilimleri Jinekoloji Obstetrik Aile Planlaması Özel Sayısı-I 2, no.13 (2006): 1-14. [2] Ayşe Dayı. Neoliberal Health Restructuring, Neoconservatism and the Limits of Law: Erosion of Reproductive Rights in Turkey. Health and Human Rights 21, no: 2 (2019):58. [3] Ayşe Akın. Emergence of the family planning programme in Turkey. In W.C. Robinson, J.A. Ross (Ed.), The global family planning revolution: Three decades of population policies and programs, (New York: The World Bank): 85-102. [4] Chambré, Susan Maizel. Fighting for Our Lives: New York’s AIDS Community and the Politics of Disease (New Brunswick, N.J: Rutgers University Press, 2006). 1-2. [5] Gould, Deborah B. Moving Politics: Emotion and ACT UP’s Fight against AIDS (Chicago: The University of Chicago Press, 2009), 354. [6] “Örflerimiz AIDS’e karşı en iyi önlem” Cumhuriyet, 28 Ocak 1985; Turan, Alper. “Positive Space: A Curatorial Project on HIV/AIDS”. (Yüksek Lisans Tezi. Sabancı Üniversitesi, 2020), 33. [7] Bayramoğlu, Yener. “Border Panic over the Pandemic: Mediated Anxieties about Migrant Sex Workers and Queers during the AIDS Crises in Turkey.” Ethnic and Racial Studies 44, no. 9 (2021): 1589–1606. https://doi.org/10.1080/01419870.2021.1881141. [8] Turan, “Positive Space”, 33. [9] Bayramoğlu, “Border Panic”, 1954 [10] Turan, “Positive Space”, 37-8. [11] “M Raporu” Hürriyet, 8 Kasım 1985; Ibid., 38-41. [12] Ibid, 42-45. [13] Bayramoğlu, “Border Panic”, 1596. [14] Güzel, D. AIDS’li İğne. Ankara: KAOS GL. 2020. 12. [15] Çetin, Zülfükar. “Intertwined Movements, Interwoven Histories: HIV and AIDS in Turkey.” Disentangling European HIV/AIDS Policies: Activism, Citizenship and Health (EUROPACH) 17–001, no. 2. 13-15. [16] Gould, Moving Politics, 4.
- ''Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan''ın faydaları
Yayına hazırlayan: Kağan Çavuşoğlu, Aktivist Yayın tarihi: Mart 15 , 2021 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) BELİRLENEMEYEN eşittir BULAŞTIRMAYAN'ın temeline aldığı çok sağlam bilimsel kanıtlar, başta bulaş önleyicilik olmak üzere, hem toplum geneline hem de HIV ile yaşayan bireylerin genel sağlıklarına faydalarını açık ve net bir hale getiriyor. Fakat yine de, özellikle doktorlar ve HIV ile yaşayanlarla doğrudan iletişimde olan tüm sağlık profesyonelleri, B eşittir B’nin hem HIV ile yaşayan bireylere, hem de toplumun tamamına sunduğu kişisel ve sosyal faydaları her fırsatta yüksek sesle vurgulamaya ve altını kalın çizgilerle çizmeye devam etmeliler. Bu alanda çalışan STK’lar, inisiyatifler, aktivistler ve HIV ile yaşayan bireyler, yani tüm paydaşlar ise Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan'ın HIV yayılımın dünya genelinde tamamen durdurulabilmesi için en önemli araç olduğunu tekrarlamaktan yılmamalılar. BELİRLENEMEYEN eşittir BULAŞTIRMAYAN küresel HIV aktivizminin şimdiye kadar ki en etkili, en tartışılmaz aracı. BELİRLENEMEYEN eşittir BULAŞTIRMAYAN HIV ile yaşayan bireylerin güçlendirilmesi, damgalama ile mücadele, toplumun HIV konusunda en kısa yoldan ve doğru biçimde bilgilendirilmesi, kamu otoritesi ve karar vericilerin HIV alanını etkileyen uygulama ve kararlarında bilimsel gelişmelerle uyumlu, yenilikçi yaklaşımları benimsemesi gibi birbirinden farklı faydalar sağlıyor. Kırmızı Kurdele İstanbul’un Avrupa’dan ilk imzacı olarak, henüz ilk gününde Türkiye’ye taşıdığı ve küresel sözcülerinden biri olmaktan gurur duyduğu Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan hakkındaki mesajları, görselleri ve içerikleri mümkün olan her fırsatta paylaşarak, HIV yayılımın tamamen durdurulması hedefine ulaşılmasına siz de katkı da bulunabilirsiniz. Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan hakkında her şey için; www.kirmizikurdele.org/besittirb
- Dünyanın ilk HIV pozitif kişiden HIV pozitif kişiye kalp nakli gerçekleşti
New York'taki bir hastanede görev yapan doktorlar Ulrich Jorde, Omar Saeed, Daniel Goldstein ve nakil ekibi, Dünya tarihinin ilk HIV pozitiften HIV pozitife kalp naklini başarıyla gerçekleştirdi. Detaylar aşağıda. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Yayın tarihi: Ağustos 3 , 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) Altmış yaşlarında olan ve ileri kalp yetmezliği olan bir kadın olan alıcıya eş zamanlı olarak böbrek nakli de yapıldı ve operasyonların tamamı sorunsuz gerçekleşti. Uzmanı Dr. Ulrich Jorde “HIV ile yaşayan insanlar önemli tıbbi gelişmeler ve ilaç tedavisi sayesinde virüsü o kadar iyi kontrol edebiliyorlar ki, bu durumla yaşayan diğer insanların hayatlarını kurtarabiliyorlar. Bu bakımdan bu ameliyat, organ bağışı tarihinde bir dönüm noktası ve bir zamanlar yasal engeller ve organ sıkıntısı nedeniyle çaresiz kalan insanlara yeni bir umut olacak” diyor. Ekipten bir diğer uzman Dr. Omar Saeed ise operasyonun multidisipliner çaba gerektiren çok karmaşık bir vakanın sonucu olduğunun altını çiziyor ekliyor; ''HIV ile yaşayan insanlara böyle bir seçenek sunmak, bağışçı havuzunu genişletiyor ve daha fazla insanın hayat kurtaran bir organa ve organ bağışı imkânına daha hızlı erişimi olacağı anlamına geliyor''. Peki, bu haber neden bu kadar önemli? Bu haberi bu kadar önemli yapan şey nedir derseniz cevabı şu; HIV ile yaşayan bireylerden organ nakli dünyanın pek çok yerinde hala yasal engeller nedeniyle mümkün değil. Bu da organ nakline ihtiyaç duyan pek çok HIV pozitifin, yaşam kalitesi sorunları yaşamasına hatta yaşamlarını kaybetmesine yol açıyor. HIV pozitif bireyler arasında organ nakli ABD'de ise sadece 10 yıl önce yasal olarak uygulanabilir hale geldi. Tarihteki iki HIV pozitif arasındaki organ nakli ise 2019 yılında gerçekleşen böbrek nakli operasyonuydu. Sonuç olarak; HIV ilaç tedavisinin öneminin ve başarısının altını çizen bu tip gelişmeler hem dünya çapında HIV'in normalleşmesine hem de dünyanın her yerindeki HIV ile yaşayanların çeşitli sebeplerle maruz bırakıldığı tıbbi, hukuksal, sosyal tüm ayrımcılık ve damgalamaların dayanaksız kalarak hızla ortadan kalkmasına katkı sağlıyorlar. Çünkü günümüzdeki etkin ilaç tedavisi sayesinde virüsü bulaştırmayan ve hatta organ dahi bağışlayabilen insanları sırf HIV pozitif oldukları için çeşit türlü ayrımcılık ve damgalamaya konu etmenin akla yatkın hiçbir gerekçesi kalmıyor. Yeni ilaç, yeni tedaviler hakkındaki tüm HIV bilimi çalışmalarını düzenli olarak takibe ve kayda değer gelişmeleri Türkiye HIV topluluğuyla ve tüm ilgilileriyle paylaşmaya devam edeceğim. Takipte kalın. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey
- #AIDS2022'nin #UequalsU zirvesinde konuşmacıyız
Bu sene Kanada'da fiziksel ve online olarak gerçekleşecek Dünya AIDS Konferansı AIDS2022 kapsamında düzenlenecek Uluslararası Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan Zirvesinin içerik destekçilerinden birisi de Kırmızı Kurdele İstanbul. Zirve kapsamında Gönüllümüz, Tedavi Aktivisti ve Topluluk Yazarı Arda Karapınar ''Dünyadan zorluklar ve başarı öyküleri'' başlıklı oturumda Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan kampanyasının Türkiye ve bölgesindeki 6 yıllık serüveni hakkında bir konuşma yapacak. Zirve ajandası, online kayıt linki ve detaylar aşağıda. www.kirmizikurdele.org #belirlenemeyenesittirbulastirmayan Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü S. Yayın tarihi: Temmuz 23, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. Kırmızı Kurdele İstanbul'un dünya genelinde öncü imzacılarından olduğu aktivizm kampanyası Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan (#UequalsU, #BesittirB) 105 ülkede, 1050'den fazla imzacı kurum/kuruluşa ulaştığı 6 .yılını, özel bir etkinlikle kutluyor. Bu sene Kanada'da fiziksel ve online olarak gerçekleşecek Dünya AIDS Konferansı AIDS2022 kapsamında düzenlenecek olan zirve, kampanyanın 6 yıllık serüveninden başarı ve liderlik örnekleri sergilerken, henüz başarılamayanları, mevcut zorlukları ve kampanyanın geleceğini de tartışacak. Gönüllümüz, Tedavi Aktivisti ve Topluluk Yazarı Arda Karapınar ise ''Dünyadan zorluklar ve başarı öyküleri'' başlıklı 6. oturumda Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan kampanyasının Türkiye ve bölgesindeki 6 yıllık serüveni hakkında bir konuşma yapacak. Kırmızı Kurdele İstanbul, kampanyanın temelindeki güçlü bilimsel kanıtların yeni bilimsel çıktılarla destekleneceği ve dünyanın her yerinden #BesittirB mesajının herkesçe duyulması için her gün çalışan lider aktvistlerin konuşmalarıyla zenginleşecek bu önemli zirvenin destekçilerinden biri olarak Türkiye HIV topluluğunu ve Türkçeyi zirve kapsamında görünür kılmaktan ötürü mutluluk duyuyor. Uluslararası Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan Zirvesi ajandası için buraya, online kayıt için buraya, zirve hakkında tüm güncellemeler için buraya tıklayabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #belirlenemeyenesittirbulastirmayan
- PrEP kılavuzu yayında
Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Yayın tarihi: Temmuz 29, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) Türkiye'de HIV/AIDS alanında çalışan uzman derneklerinden olan AIDS ve CYBH Derneği HIVEND, HAKED, EKMUD ve KLİMİK’in oluşturduğu HIV/AIDS Platformu’nun bir yayını olan PrEP (Temas Öncesi Profilaksi - Temas Öncesi Korunma) Kılavuzu yayınlandı. Türkiye'de bir ilk olan ve hekimler arasında PrEP farkındalığının doğru bilgi ile arttırılmasına katkı sunacak olan başvuru kaynağı niteliğindeki bu önemli rehberin yazarları Deniz Gökengin, Asuman İnan, Selçuk Kaya, Hüsnü Pullukçu, Figen Sarıgül ve Yeşim Taşova, katkıda bulunanlar ise Halis Akalın, Yaşar Bayındır, Mustafa Kemal Çelen, Dilara İnan, Behice Kurtaran, Fehmi Tabak ve Serhat Ünal. Kırmızı Kurdele İstanbul Ekibi olarak HIV alanı için oldukça önemli ve gerekli olduğunu düşündüğümüz bu kılavuzun hayata geçmesi için emek HIV/AIDS Platformu’na, tüm yazarlara, editörlere ve hazırlık aşamalarında emek veren herkese yürekten teşekkür ederiz. Kılavuzu yukarıdaki görsele ya da buraya tıklayarak indirebilirsiniz.
- HIV ile yaşayanlarda akran danışmanlığının önemi araştırması
Pozitif-iz Derneği'nden aktivist arkadaşlarımız, HIV ile yaşayanlarda akran danışmanlığının önemini ölçen bir araştırma kapsamındaki ankete katılımınızı bekliyor. Araştırmanın sonuçları Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından 4 - 6 Kasım tarihlerinde 2.si düzenlenecek olan Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul'da paylaşılacak. Detaylar aşağıda. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Kağan Çavuşoğlu - Aktivist Yayın tarihi: 16 Temmuz , 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. HIV tanısı almış kişilere yönelik yürütülecek olan araştırma ile *akran danışmanlığının etkilerinin ölçülmesi amaçlanıyor. Hedef; akran danışmanlığının tanı travmasını atlatmada, HIV ile yaşamı normalleştirmede, tedaviye bağlılık ve uyumda, belirlenemeyen seviyeye erişmekte ve korumakta ayrıca psikolojik olarak sağlamlıklarına olan katkısının ölçülmesi. (*Akran danışmanlığı: HIV tanısı almış bir kişinin kendi gibi, HIV alanında çalışan bir derneğe bağlı, HIV konusunda yetkin başka bir HIV pozitiften bilgi/destek alması) Pozitif-iz Derneği, araştırmanın ana fikrini ''HIV tanısını yeni alan kişiler için HIV ile yaşamayı normalleştirmiş, HIV'e her boyutuyla hakim, HIV alanında çalışan bir dernek çatısı altında danışmanlık veren akranından destek alması çok kıymetli ve önemlidir. Bu destek, tanıdan sonra HIV ile barışmasını, hayatına nasıl devam edip yön vereceğini de belirleyen çok önemli bir destektir. '' cümleleriyle özetliyor. Araştırma kapsamındaki anketin linki 15 Temmuz 2022 – 15 Eylül 2022 tarihleri arasında açık kalacak. Anket hakkında detaylı bilgi için buraya, ankete katılmak için buraya ya da yukarıdaki görsele tıklayabilirsiniz. ''HIV ile Yaşayanlarda Akran Danışmanlığının Etkisinin Araştırması'' Sivil Toplum HIV Konferansı #HIV2022İstanbul Mikro Araştırma Fonu tarafından desteklenmiştir.
- HIV, yaşlanma süreçlerini hızlandırıyor olabilir.
Gönüllümüz, Tedavi Aktivisti ve Topluluk Yazarı Arda Karapınar HIV’de erken tanının ve önleyici çalışmaların öneminin altını da çizen bir araştırmayı yazılaştırdı. Çalışma, HIV tanısını takip eden henüz ilk aylarda bile, virüsün DNA düzeyinde hızlandırılmış bir yaşlanma sürecini harekete geçirdiğini gösteriyor. Bu da HIV pozitifliğin olabilecek en erken aşamalarda tespitinin önemi kadar yeni farkındalık çalışmalarının ve tüm önleyici çalışmaların önemini vurguluyor. iScience Dergisinde yayınlanan çalışmanın detaylarına birlikte bakalım. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, (Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı) Yayın tarihi: Temmuz 10, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. -HIV yaşlanmayı hızlandırıyor olabilir! Bugüne kadar HIV ile yaş alma/HIV ile yaşlanma konusunda yapılan araştırmalar, çoğunlukla yaşlanma sürecinin HIV ile yaşayan insanlardaki etkilerine sonuçlarına odaklandılar. Amerika’nın Los Angeles eyaletinde bulunan Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) yapılan bu araştırma ise konunun başka bir boyutuna odaklanıyor; acaba HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) yaşlanmayı hızlandırıyor olabilir mi? Sonuçları iScience Dergisinde yayınlanan araştırma kapsamında HIV pozitif (erkek) katılımcılardan alınan kan örnekleri, HIV negatif katılımcılardan alınan örneklerle karşılaştırıldı. Birçok farklı yaşlanma kriteri üzerinden yapılan karşılaştırmanın sonuçları ise ilginç; HIV ile yaşayanlar özellikle HIV tanısı almalarını takip eden ilk 3 yıl içinde 2 ile 5 yıl arasında daha hızlı yaşlanıyorlar. Bir başka ifadeyle 30 yaşında HIV ile enfekte olmuş birisi 33 yaşına geldiğinde, kendisi ile aynı yaştaki bir HIV negatife kıyasla 2 ila 5 yıl oranında daha fazla yaşlanmış (görünüyor/yaşlanmanın fiziksel etkisini) hissediyor olabilir. Araştırmayı konu edinen makalenin şef yazarı, *Psikonöroimmunoloji Uzmanı Elizabeth Crabb Breen “Çalışma, HIV ile enfekte olmayı takip eden ilk aylarda bile, virüsün DNA düzeyinde hızlandırılmış bir yaşlanma sürecini harekete geçirdiğini gösteriyor. Bu da HIV pozitifliğin olabilecek en erken aşamalarda tespitinin önemi kadar yeni HIV bulaşlarını henüz oluşmadan önlemenin değerini de vurguluyor’’ diyor. Yani evet, erken tanı ve hızlı tedavi başlangıcı her zamanki kadar önemli ama odaklanılması gereken esas konu virüs ile enfekte olmamak. Bu da sadece bu alanda çalışan aktivistlerin, sivil toplum kuruluşlarının, hekimlerin, devletin değil, en başta kişinin kendi çabası, kendi sağlığına değer vermesi ve özen göstermesi ile mümkün olabilecek bir şey. Araştırma kapsamında yarısı HIV pozitif yarısı HIV negatif toplam 204 kişiden kan örnekleri alındı ve bu örnekler belli bir süre sonra çeşitli kan testlerine tabi tutularak, yaşlanmanın etkileri açısından önemli göstergeler olan **epigenetik ve ***metilasyon döngüsü gibi belirleyici açılardan karşılaştırıldı. (*Psikonöroimmünoloji, psikolojik süreçler ile insan sinir ve bağışıklık sistemi arasındaki etkileşiminin disiplinlerarası yaklaşımdır. **Epigenetik: Biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan, ama aynı zamanda ırsi olan, gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalı. ***Metilasyon insan vücudunun en temel metabolik fonksiyonlarından biridir ve her bir dakikada bir kez gerçekleşir Metilasyon döngüsü denilen bir dizi reaksiyonlar zinciriyle vücudumuzda DNA aktivasyonu ve onarımı, hormon sentezi ve yıkımı, ağır metal ve toksinlerden arınma, enerji üretimi, stres cevabının düzenlenmesi gibi olaylar gerçekleşir) Karşılaştırmanın sonuçları ise şaşırtıcı; HIV pozitif kişiler özellikle HIV ile enfekte olmalarını takip eden ilk 3 yıl içinde, yaşlanmanın etkisini daha fazla hissediyorlar ve 2 ile 5 yıl arasında daha hızlı yaşlanıyorlar. Bu çıktıyı doğrulamak için tahlillere tabi tutulan 102 kişilik kontrol grubunda ise hızlı yaşlanma olarak değerlendirilebilecek hiçbir gösterge yoktu. -Peki bu araştırma ne işe yarayacak? Bence en önemli ve cevabıyla en çok ilgilenilen soru bu. Çünkü HIV ile yaşayan ve bu yazıyı okuyan birisi ‘’demek ben daha hızlı yaşlanacağım’’ diye düşünüp karamsarlığa kapılabilir. Kapılmasınlar. Çünkü; her şeyden önce, araştırma ekibinin de söylediği gibi bu sadece 204 kişi ile yapılmış küçük bir çalışma. Ayrıca bu 204 kişinin tamamı erkek ve bu kişiler sadece belli bir bölgeden seçilmişler. Yani ne biyolojik, ne bölgesel, ne ekonomik, ne etnik vb. farklılıklar kapsanmamış. Dolayısıyla bu sadece bir başlangıç verisi. Çalışmadan elde edilen ilk veriler, aynı çalışmayı daha kapsayıcı bir biçimde yapmak için kullanılacak ve her iki çalışmadan elde edilecek veriler HIV ile yaşayan bireylerde yaşlanma etkilerinin kolayca yönetilmesini sağlayacak yeni nesil ilaçlar ve tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesinde kullanılacak. Ayrıca sağlıklı beslenme, düzenli uyku, düzenli spor, stres yönetimi gibi basit yaşam biçimi değişiklikleri ile yaşlanma süreçlerin başarıyla yönetmenin ve hatta yaşlanmanın etkilerini tersine çevirmenin mümkün olduğu da hepimizin her daim aklında olmalı. Yeni ilaç, yeni tedaviler hakkındaki tüm HIV bilimi çalışmalarını düzenli olarak takibe ve kayda değer gelişmeleri Türkiye HIV topluluğuyla ve tüm ilgilileriyle paylaşmaya devam edeceğim. Takipte kalın. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey
- Tüm dikkatler onun üzerinde; Maymun Çiçeği Virüsü/Hastalığı
Geçtiğimiz iki yılda tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisinin etkileri henüz yeni yeni hafiflemişken, yeni bir haber ile birlikte dikkatler yeniden enfeksiyon hastalıkları üzerinde toplandı. Belçika’da düzenlenen bir etkinliğe katılan farklı ülkelerden bireylerde görülen Maymun Çiçeği adı verilen bir virüs ile dünya yeni bir pandemi endişesi ile yüzleşmeye başladı. Biz de güvenilir bir bilgi kaynağı olmanın sorumluluğuyla hareket ettik ve Doç. Dr. Asuman İnan’ın da uzman görüşlerini alarak bir bilgi notu hazırladık. Umarız faydalı olur. İyi okumalar. #kirmizikurdeleistanbul #hivhakkindahersey Yayına hazırlayan: Kağan Çavuşoğlu, Aktivist Yayın tarihi: Mayıs 30, 2022 (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. -Nedir bu Maymun Çiçeği Virüsü? Maymun Çiçeği Virüsü (Monkeypox, MPX) ilk kez bugünlerde görülen, tamamen yeni bir hastalık değil aslında. Doç. Dr. Asuman İnan “Maymun Çiçeği (MPX), yeni bir hastalık değildir. Hastalık ilk olarak 1958 yılında maymunlarda saptanmıştır. 1970 yılında ise insanlarda ilk olgu Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde görülmüştür’’ diyor. Viral bir zoonotik hastalık olan MPX ilk olarak laboratuvar maymunlarında çiçek hastalığındaki gibi lezyonların görülmesi sonrasında bir enfeksiyon olarak nitelenmesi nedeniyle adı Maymun Çiçeği Olarak tanımlanmış. Maymun Çiçeği, hayvanlardan insanlara bulaşan bir virüs. Çoğunlukla kemirgenlerden ya da primatlardan (goril, orangutan, şempanze gibi insansılar vb.) bulaşır, ancak ilerlemiş olan hastalık insandan insana bulaşıya neden olabilir. Hayvandan insana bulaş daha çok hasta ya da ölü hayvan ile temas ve bu hayvanlardan enfekte olmuş hayvanların etlerinin insan tarafından tüketilmesi ile gerçekleşmektedir. İnsandan insana bulaş ise çoğunlukla fiziksel temas ile gerçekleşmektedir. Maymun Çiçeği virüsü ile enfekte olmuş kişinin vücut lezyonuna ve tenine temas, vücut sıvıları alışverişi ve solunum damlacıkları ile bulaşabilmektedir. Aynı zamanda anneden bebeğe (fetüse) plasenta yoluyla da bulaşabilemektedir. Kuluçka süresi 1-2 hafta kadar olan Maymun Çiçeği Hastalığının belirtileri arasında -ateş, -lenf bezlerinde şişme, -deride kızarıklık ve döküntü, -yaygın ağrı, -akıntılı sıvı lezyonlar gibi, diğer enfeksiyon hastalıklarında da görülen çeşitli belirtiler bulunmaktadır. -Maymun Çiçeği şüphesi varsa ne yapmak gerekir? Doç. Dr. Asuman İnan şu şekilde cevaplıyor; ‘’Maymun Çiçeği Hastalığından şüphelenilen durumlarda, belirti gösteren kişilerin son bir ay içinde riskli bölgelere seyahat edip etmedikleri ya da benzer belirtileri olanlarla yakın temasları olup olmadığının sorgulanması gerekmektedir. Hastalık şüphesinde lezyonlardan uygun şekilde ve gerekli güvenlik önlemleriyle alınıp paketlenen örneklerin "biyogüvenlik düzeyi 2 olan" laboratuvarlara (Halk Sağlığı Laboratuvarı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi) gönderilmesi gerekmektedir. Maymun Çiçeği Hastalığı kesinleşen hayvan veya kişilerle temas edenlerin, son temastan sonraki 21 gün boyunca belirti ve bulgular açısından izlenmesi gerekmektedir’’. -Maymun Çiçeği Virüsü’nün tedavisi Maymun Çiçeği Virüsü enfeksiyonu için kanıtlanmış, güvenli bir tedavi yok. Maymun Çiçeği salgınını kontrol altında tutmak amacıyla Çiçek Hastalığı aşısı ve antiviral tedaviler önerilse de, şu anda, orijinal (birinci nesil) çiçek hastalığı aşıları artık halka açık değildir. 2019'da çiçek hastalığı ve maymun hastalığının önlenmesi için daha yeni bir aşı onaylanmış olsa da henüz kamuya açık bir şekilde kullanımına başlanmamıştır. -Peki nasıl korunabiliriz? Maymun Çiçeği Virüsünden korunmak için alınması gereken tedbirler, diğer bulaşıcı enfeksiyonlardan korunurken alabileceğiniz genel tedbirlerden çok da farklı değil. Tekrarlamak gerekirse; Virüs barındırabilecek hayvanlarla (ölü ya da diri) temastan kaçınmak, Virüs barındırabilecek hayvanların yaşadığı bölgelerden uzak durmak, Geniş katılımlı, kapalı alanlardaki kalabalık etkinliklerden uzak durmak, Vücudunda enfeksiyon belirtileri görünen bireylerle yakın temastan kaçınmak, Hastalık teşhisi konmuş kişilerin kullandığı malzemeleri, steril etmeden kullanmaktan kaçınmak, Özellikle yurtdışı seyahatleriniz sırasında yukardaki önlemleri almanız önem arz etmektedir. -Endişelenecek bir şey var mı? Asuman Hocamızın bu önemli soruya cevabı ise şöyle; ‘’Maymun Çiçeği Hastalığının belirti ve bulgularının belirgin olması, şu anki bilgilere göre belirtisiz enfeksiyon yapmaması, yakın ve uzun süreli temas ile bulaşması, bir DNA virüsü olduğundan ,kolay değişime uğrayarak yeni varyantlarının ortaya çıkmaması gibi faktörler nedeniyle Covid-19 benzeri bir pandemiye yol açması beklenmemektedir. Ancak yine de hem birey hem ülkeler bazında hastalığın belirtilerinin, bulaşma yolları ve korunma yöntemlerinin bilinmesi ve gerekli tedbirlerin alınması önemlidir’’. -HIV ile yaşayanların özellikle dikkat etmesi gereken şeyler var mı? Bu önemli soruyu halen farklı şehir ve hastanelerde HIV takibi ve tedavisi yapan pek çok enfeksiyon uzmanına sorduk. Tüm cevaplarda öne çıkan ortak noktalar ise şunlardı; *HIV ile yaşayan kişilerin paniğe kapılmalarını gerektirecek özel bir durum olmadığı, *HIV ve Koronavirüs ile mücadeleden öğrendiklerimiz ışığında, önerilen tedbirlere uymanın ve güvenilir kaynaklardan güncel bilgiler edinmenin çok önemli olduğu, *Herhangi bir sebeple hastalık şüphesi içinde olunan durumlarda, panik duygusu ya da kaygı içinde hareket etmek yerine en kısa zamanda doktora başvurmak ve görüş almak gerektiği, *Ve şartlar ne olursa olsun devam eden HIV ilaç tedavisini aksatılmaması gerektiği. MPX Hastalığı gündemini ve gelişmeleri yakından takip etmeye, HIV topluluğumuzu ilgilendiren bir gelişme olursa bilgi sağlamaya devam edeceğiz. #kirmizikurdeleistanbul #bilonemsekorun Kaynaklar; KLİMİK Derneği, CDC, Dünya Sağlık Örgütü, www.seyahatsagligi.gov.tr
- HIV kesin tedavisi ve ilaç tedavisini bırakmak hakkında üç efsane
HIV hakkında herkesçe bilinen şeylerden en belirgini, virüsü vücuttan tamamen atacak bir kesin tedavisinin (cure, şifa) henüz olmadığı. Fakat son yıllarda artan bir hızla devam eden çalışmalar ve Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan gibi HIV’i tamamen baskı altına alan ve HIV ile yaşayanlara da hiç virüsü kondomsuz ilişkilerde bile bulaştırma kaygısı olmadan, HIV taşımayan bireylerle aynı şartlarda, sağlıklı ve uzun bir ömür imkânı sunan ilaç seçenekleri var. Tüm bu ilaçlar sayesinde sağlıklı ve uzun bir ömür sürdürülmesi mümkün. Ve ülkemizde bu HIV tedavisi ilaçları ne mutlu ki tamamen ücretsiz ve kolay erişilebilir durumda. Buna rağmen, henüz olmayan bu kesin tedavi hakkındaki yalan dolan haberleri ciddiye alan insan sayısı bir hayli yüksek ve maalesef aralarında, bu asılsız haberlere umut bağlayarak ilaç tedavilerini bırakmayı düşünen HIV pozitifler de var. Bu #hivbilgisi yazımızda, Türkiye'nin en çok başvurulan #hivbilgisi kaynağı olan www.kirmizikurdele.org'nin #onlinehivdanismanligi servisine, HIV’in kesin tedavisi olduğu inancıyla, ilaç tedavisini bırakmayı düşünen bireylerden farklı zamanlarda gelen üç soruyu seçtik ve hiç kimsenin böyle bir hataya düşmemesi ümidiyle doğrularını anlatmaya çalıştık. İyi okumalar. Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, (Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı) Güncelleme tarihi: Mayıs, 2022, (Yayın tarihi: Aralık, 2020) (Türkiye’nin #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Alıntılarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi ve @redribbontr'yi etiketlemenizi rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. -HIV’i tedavi eden bitkisel ilaçlar varmış? İİlaç yerine bir süre onlardan kullanıp tedaviyi bırakayım mı? En kısa cevap; yok öyle bir bitkisel ilaç! Bize ulaşan bazı sorulara ve duyumlarımıza göre kimi sahtekârlar ve şarlatanlar çeşitli otlardan yapılmış karışımları, HIV’in kesin tedavisi olarak pazarlamaya çalışıyorlarmış. Üstelik ‘mevcut ilaçları kullanmayın, onlar zehir’’ gibi yorumlarla insan sağlığına kastediyor olmaktan hiçbir utanç ve vicdan azabı duymadan! İşin hukuki boyutu bir yana, bahsedilen karışımların/otların işe yaradığına dair hiçbir kanıt yok. Bu tip bir tedavi yaklaşımının, bağışıklık sisteminizi koruyacağına dair bir garanti olmadığı gibi, HIV ilaçlarınız ile etkileşime girerek sağlınızı bozabilir ve kaş yapayım derken göz çıkarabilirler. Bu tip, HIV'in kesin tedavisi olarak sunulan ot vb. karışımlara itibar etmemenizi tavsiye ediyorum. Eğer bu bitkisel formülleri satanlar onların işe yaradıkları konusunda bu kadar iddialılarsa, kanıt olarak tedaviyi önce kendi üzerlerinde denesinler ve sonuçları, tedavi araştırmaları yapan kurumlarla ve kamuoyuyla paylaşsınlar! Ben onlardan bunu istemenin pek de yanlış olmadığını düşünüyorum. HIV ile yaşarken sağlığınızı korumanın tek yolu, doktorunuzun öngördüğü antiretroviral tedaviyi reçete edildiği şekilde almak ve randevularınıza sadık kalarak, HIV yükü/viral yük ölçümü ve diğer tüm testleri düzenli yaptırmaktır. #hivbilgisi okuma önerisi; Tedaviye (ART) ara vermek mi? *B (Belirlenemeyen) seviyedeyim, viral yük testlerinde (vücuttaki virüs miktarını ölçen test) negatif çıkıyorum. Artık ilaç kullanmama gerek yok! Son derece yanlış bir bakış açısı ve eksik bir bilgi bu! B(elirlenemeyen) seviyede olmanız harika. HIV tedavisinin ve bilimsel gelişmelerin sunduğu bu harika gelişme sayesinde hayatınıza -ilaçlarınızı düzenli kullanmaya devam ettiğiniz müddetçe- HIV taşımıyor gibi devam edeceksiniz! Fakat başka yazılarda da belirttiğimiz gibi B seviyede olmak, vücudunuzun HIV’den tamamen arındığı anlamına gelmiyor. Bu da demektir ki, Belirlenemeyen seviyeyi korumak, yani HIV’i bulaştırma risklerini tamamen ortadan kaldırmak için tedaviye aynı bağlılıkla devam etmek, her zamankinden daha önemli. Yani tedaviyi bırakma fikrinin, kalabalık bir insan grubunun tam ortasında ‘ben aslında yoğuuuum’ diye bağırmaktan pek de farkı yok. Üstelik ikincisi belki birkaç kişiyi, hiç değilse sizi güldürebilr ama birincisinin başta siz olmak üzere kimseyi güldürmeyeceğinden oldukça eminiz. *Birkaç yıl önce HIV tanısı aldım ama hala şikâyetim yok, sağlığım çok iyi. Vücudum HIV’i kendi kendine yenmiş olabilir mi acaba? Dünyada öyle insanlar (*elit kontrolör) varmış diye duydum. Bence ben de öyleyim. Hevesinizi kursağınızda bırakmak istemem ama; muhtemelen elit kontrolör değilsiniz. (*Elit kontrolör, HIV taşıyıcısı olan (HIV pozitif) ancak hiçbir ilaç kullanımına gerek kalmadan virüs vücut tarafından tamamen kontrol altına alınarak baskılanan ve belirlenemeyen seviyede olan çok az sayıdaki insana verilen isim. Detaylı bilgi için tıklayın) HIV nadiren de olsa, uzun yıllar boyunca herhangi bir belirti göstermeden vücutta var olabilir. Bu süre zarfında kesinlikle iyi hissetmeye devam etmeniz de mümkündür. Fakat hem psikolojik hem fiziksel olarak iyi hissetseniz bile, tedavi görmediğiniz müddetçe, virüsün tekrar belirlenebilen seviyeye gelerek bir noktada bağışıklık sistemini er ya da geç zayıf düşürmesi ve hayati riskler dahi oluşturabilecek hastalıklara karşı savunmasız bırakması neredeyse kesindir. O noktada HIV ilaç tedavisine başlamak oldukça önemli olacaktır ve HIV ilaç tedavisinin günümüzdeki seviyesine ulaşması işte bu yüzden çok önemli bir bilimsel aşamadır. HIV tedavisi hakkında daha fazla bilgi için HIV tedavisi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Eğer HIV tanısı aldığınız ve henüz tedaviye başlamadığınız halde hala hiçbir şikâyetiniz yoksa bu iyi, çok iyi. Ancak bunun sonsuza kadar böyle devam edeceğine kesin gözüyle bakmayın ve tedavi görmediğiniz müddetçe bulaştırıcılık riskinizin yüksek olabileceğini de aklınızdan çıkarmayın. HIV tedavisi hem kendi sağlığınız hem çevreniz için faydalıdır. Tedavinin yeni HIV bulaşlarına karşı neden önemli olduğunu anlatan TasP - Korunma Amaçlı HIV Tedavisi başlıklı #hivbilgisi yazımızı bu linkte okuyabilirsiniz. Bir yerden duyduğunuz şu konuya gelirsek; doğrusunu anlatayım; Dünya genelinde oldukça az sayıdaki ve belli bölgelerde yaşayan ya da bölgesel genetik miras taşıyan insan, bağışıklık sistemlerindeki bir hücrenin genetik yapısının doğuştan farklı olması sebebiyle HIV, Ebola vb. karşı avantajlıdır. Bu insanlar HIV'i hala taşıyor durumda olurlar ama ilaç kullanmalarına gerek olmaz. Yani, virüsü vücutlarından atmış değillerdir ve HIV testlerinde hala pozitif çıkarlar. Cevabın ilk cümlesinde ‘muhtemelen değilsiniz’ dememin sebebi işte bu. Çünkü olsaydınız ilaç kullanmadığınız halde virüsün baskılanmış durumda olduğu dikkat çekerdi, doktorunuz detaylı tetkikler yaparak bunu fark etmiş olurdu ve çok büyük ihtimalle bazı bilimsel araştırmaların parçası olmuş olurdunuz. Zaten bizce elit kontrolör olup olmamanız çok da önemli değil. HIV taşımakta olduğunuzu bilmek çok daha önemli. İyi ki de biliyorsunuz, çünkü artık HIV’i nasıl kontrol edebileceğinizi ve düzenli tedavi sayesinde sağlıklı, cinsel partnerinize virüs bulaştırma riskinin SIFIR olduğu, sağlıklı, uzun bir ömür sürdürebileceğinizi de biliyorsunuz. Yani, HIV ilaç tedavisini sakın ve lütfen ihmal etmeyin. HIV tedavisi ilaçlarınız sizin en iyi arkadaşlarınızdan biri. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu
























