top of page

#hivbilgisi arama sonuçları

298 öge bulundu

  • Avrupa PrEP ve Belirlenemeyen = Bulaştırmayan zirvesine konuğuz!

    Ana hedeflerinden bir diğeri, Türkiye'yi uluslararası HIV çalışmaları gündeminin önemli ve saygın bir parçası yapmak olan Kırmızı Kurdele İstanbul, önemli bir uluslararası etkinlikte daha bu hedef için çalışıyor. 10 -12 Ekim tarihleri arasında Polonya'da gerçekleşecek olan zirveye organizasyon komitesinin davetiyle katılan Kırmızı Kurdele İstanbul, genel durum ve çalışmaları hakkında bir de sunum yapacak. Detaylı programını www.prepineurope.org adresinde bulabileceğiniz zirveyi *www.facebook.com/groups/PrEPinEurope bağlantısı üzerinden canlı olarak ve *#PrEPinEurope etiketiyle Twitter'da takip edebilirsiniz.

  • UNAIDS 48 ülkeye, HIV'e ilişkin seyahat kısıtlamalarını kaldırma çağrısını tekrarladı.

    HIV pozitif bireylere seyahat kısıtlamaları uygulamaya devam eden ülkeler, temel insan haklarını ihlal ediyor! Birleşmiş Milletler AIDS Programı (UNAIDS) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), tüm ülkeleri 2016 yılında verdikleri sözlere sadık kalmaya ve HIV'e ilişkin her türlü seyahat sınırlandırmalarını kaldırmaya çağırdı. UNAIDS bu çağrısıyla, HIV durumuna ya da çeşitli HIV varsayımlarına dayanan tüm seyahat kısıtlamalarının ayrım olduğunu, insanların HIV hizmetlerine erişmesini önlediğini ve damgalanma ve ayrımcılığı yaygınlaştırdığını bir kez daha vurguladı. 2016'dan bu yana sadece 4 ülke HIV ile ilgili seyahat kısıtlamalarını kaldırmak için adımlar attı ve yasal değişiklikler yaptı. Bu ülkeler Belarus, Litvanya, Kore Cumhuriyeti ve Özbekistan. UNAIDS Direktörü Gunilla Carlsson, “HIV'e ilişkin seyahat kısıtlamaları temel insan haklarını ihlal ediyor ve yeni HIV bulaşlarını önlemeye yönelik halk sağlığı yaklaşımlarına uyumlu değil'' dedi. “UNAIDS, hâlâ HIV ile ilgili seyahat kısıtlamaları bulunan tüm ülkeleri bu tutumlarını sonlandırmaya çağırıyor”. UNDP HIV, Sağlık ve Kalkınma Grubu Direktörü Mandeep Dhaliwal ise “HIV'e ilişkin seyahat kısıtlamaları, hareket halindeki HIV pozitif bireylerin hastalığa yol açtığına dair tehlikeli ve yanlış inanışı güçlendirerek dışlanma ve hoşgörüsüzlüğü artırıyor” diyor. Kısıtlamaları sürdüren 48 ülkeden en az 30 tanesi hala HIV statüsüne dayanarak giriş veya kalış ve ikamet yasağı getirmekte ve en az 19'u vatandaş olmayanları HIV statüsüne dayanarak sınır dışı etmekte. Diğer ülkelerde ise çalışma, iş veya giriş vizesi için HIV testi istenmesi söz konusu. HIV'e ilişkin seyahat kısıtlamalarını sürdüren ülkelerin çoğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da. Ancak Asya ve Pasifik ile Doğu Avrupa ve Orta Asya'daki birçok ülke de kısıtlama uygulamayı sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde 41. toplantısını Cenevre'de gerçekleştiren İnsan Hakları Konseyi, HIV ile küresel mücadelede en etkin yöntem olarak insan haklarının teşvik edilmesi ve farkındalığın artırılması konularına özellikle dikkat çekti. Kurul HIV ile küresel mücadelede insan hakları temeline dayalı yöntem ve politikalar benimsenmesinin gerektiğini her fırsatta hatırlatıyor ve ilgili hükümetleri uyarıyor. UNAIDS uzun yıllardır, aralarında seyahat kısıtlamalarının da dahil olduğu pek çok farklı başlıkta istatistiksel veriler derliyor. Bu sene bu veriler daha detaylı bir hale getirildi ve seyahat ksıtlamaları türleri de sınıflandırıldı. Bu çalışma sonucunda elde edilen tabloya göre, halen HIV ile ilgili seyahat kısıtlamaları olan 48 ülke ve bölge şunlardır: Angola, Aruba, Avustralya, Azerbaycan, Bahreyn, Belize, Bosna Hersek, Brunei Sultanlığı, Cayman Adaları, Cook Adaları, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Mısır, Endonezya, Irak, İsrail, Ürdün, Kazakistan, Kuveyt, Kırgızistan, Lübnan, Malezya, Maldivler, Marshall Adaları, Mauritius, Yeni Zelanda, Umman, Palau, Papua Yeni Gine, Paraguay, Katar, Rusya Federasyonu, Saint Kitts ve Nevis, Samoa, Suudi Arabistan, Saint Vincent ve Grenadinler, Singapur, Solomon Adaları, Sudan, Suriye Arap Cumhuriyeti, Tonga Adaları, Tunus, Türkmenistan, Turks ve Caicos Adaları, Tuvalu, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen. Eğer bir başka ülkeye seyahat etmeyi ya da iş, eğitim vb. bir amaçla geçici olarak yerleşmeyi düşünüyorsanız, UNAIDS tarafından hazırlanan travelrestrictions.unaids.org adresindeki interaktif haritayı kullanarak seyahat kısıtlaması olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • Şifa çalışmaları hız kazandı. *'Truva atlarından' biri HIV’e çare olur mu?

    Yararlanılan yazı bağlantısı Yayın Tarihi: Ağustos 2018 *Truva atı, bilgisayar yazılımları teknolojisinde kullanılan yararlı bir programın içine gizlenen zararlı mini programlar/ajanlara verilen genel isim. Terim klasik Truva Atı mitinden türemiş. Truva atları kullanıcıya kullanışlı veya ilginç programlar gibi görünebilir ancak çalıştıklarında sisteme zarar verebilir, çökertebilirler. Bu prensipten yola çıkan araştırmacılar, ''Truva Atı''nın HIV şifa çalışmalarında denenecek versiyonunda, insan genine yapılacak bir müdahaleyle HIV’in kesin tedavisinin mümkün olup olmayacağını araştıracak. Araştırmada hücre DNA’sındaki genlere direk enjekte edilecek “Truva Atı” olarak kodlanan molekül sayesinde, HIV’in hücre ile ilişkisinin kesilip kesilemeyeceği sorusuna cevap aranacak. Eğer HIV'in hücre ile ilişkisi kesilirse virüsün çoğalması da duracağı için, genetik yapı bozulmadan HIV'e kesin ve etkili bir mücadele sağlanmış olacak. HIV salgınının ilk yıllarında kurulan ve günümüze kadar HIV ve AIDS alanında yüzlerce bilimsel araştırma projesine yaptığı bağışlarla hayat veren **amfAR ***ARCHE programı vasıtasıyla verdiği 1.16 Milyon dolarlık yeni bağışla HIV’e kesin tedaviyi bulmayı hedefliyor. Biri HIV’in kesin tedavisi için genetik bir yaklaşıma sahip olan bir çalışma, diğeri ise tedaviye ara verdikleri ya da tamamen sonlandırdıkları halde hala virüsü kontrol edebilme becerisine sahip HIV ile yaşayan bireyler (PTC olarak da adlandırılmaktadır) üzerindeki bir araştırma olan iki ayrı projeye ayrılacak bağış tutarının projelere aktarılacağı, geçtiğimiz günlerde amfAR’ın yetkilileri tarafından basın açıklamasıyla duyuruldu. Toplam tutardan 344.000 doların aktarılacağı Washington Üniversitesi’nden Dr. Keith Jerome ve ekibinin “HIV şifası için gen terapisi” projesi, insan genine yapılacak bir müdahaleyle HIV’in kesin tedavisinin mümkün olup olmayacağını araştıracak. Araştırmada hücre DNA’sındaki genlere direk enjekte edilecek “Truva Atı” olarak kodlanan molekül verilen madde sayesinde HIV’in hücre ile ilişkisinin kesilip kesilemeyeceğine cevap aranacak. 816.000 dolar bağış aktarılacak diğer proje ise, PTC’lerin, ilaç kullanımına son vermelerine rağmen nasıl hala virüsü kontrol altında tutabildiklerini ve çalışmadan elde edilecek sonuçların tüm HIV ile yaşayan bireylere uygulanıp uygulanamayacağı üzerine odaklanıyor. Boston Kadın Hastalıkları Hastanesi’nden Dr.Jonathan Li ve ekibi tarafından yürütülecek projede farklı yaş, etnik köken ve tedavi geçmişlerinden bireyler izlenecek. amfAR’ın ARCHE programı, her yıl HIV araştırmalarına büyük miktarlarda bağış yaparak kesin HIV tedavisi için bilimsel araştırmalara destek oluyor. Yapılan son bağışlarla ilgili detaylı basın bildirisine buradan ulaşabilirsiniz. Kırmızı Kurdele İstanbul'un değerlendirmesi Düzenli takipçilerimizin bildiği gibi HIV şifa çalışmalarındaki artan hızı ve buna bağlı olarak başlayan/sürdürülen nitelikli çalışmaların her birini düzenli olarak takip ederek, kayda değer olduğuna inandıklarımızı paylaşıyoruz. Bu Türkiye'nin en çok başvrulan #hivbilgisi sağlayıcısı olan Kırmızı Kurdele İstanbul modelinin temelindeki kanıt temelli aktivizm yaklaşımının ana unsuru. HIV'in yapısına ve onu yok etmeyi zorlaştıran karakteristik özelliklerine bağlı olarak(1), şifasını genetik biliminin ve kanser araştırmalarından edinilmiş tecrübelerin ışığında arama fikri epeydir üzerinde çalışılan, bugüne kadar milyarlarca dolar harcama yapılan ve diğer şifa yaklaşımlarına göre en çok yol kat edilen metot. Ancak hedefin/çalışma ortamının DNA ve genetik yapı olması yüksek derecede titizlik gerektirdiği için hem zaman hem de parasal maliyeti oldukça yüksek. Çalışmaların yavaş ilerlemesinin sebebi bu. Fakat buna rağmen HIV şifası konusunda en umutlu olacağımız yaklaşım bu ve eğer şifa bulunacaksa muhtemelen bu yaklaşımın bir sonucu olarak bulunacak. (1) HIV'in yapısını ve vücutta ilerleme/çalışma biçimini anlattığımız HIV yaşam döngüsü başlıklı #hivbilgisi yazımızı okumak için görsele tıklayabilirsiniz. Fakat her fırsatta tekrar ettiğimiz gibi: kesin tedavinin-şifanın geldiği güne kadar; günümüzdeki etkin tedaviye tam uyumlu kalmak ve yeni seçenekleri, kesin tedavi- şifa gibi konuları ilgi ve heyecanla takip ederken, tedaviden uzaklaşmamak, yeni HIV bulaşlarını engelleyen belirlenemeyen seviyeye ulaşmak ve korumak hayati önem taşıyor. www.kirmizikurdele.org/besittirb #hivhakkindahersey #besittirb ** amfAR, The Foundation for AIDS Research ***ARCHE, the amfAR Research Consortium on HIV Eradication

  • Haftanın 7 günü yerine sadece 4 gün ilaç kullanarak HIV tedavisi mümkün mü?

    Yayın tarihi: Temmuz 2019 Fransa'da yapılan deneysel bir çalışma her gün ilaç almak yerine haftada sadece dört gün ilaç kullanımının viral baskı sağlamada önemli ölçüde başarılı olduğunu gösterdi. HIV biliminde özellikle son bir kaç yılda görülen hızlı gelişmeler sadece yeni ve daha etkili HIV tedavi ilaçları (*ART), önleyici yaklaşımlar ya da şifa/kesin tedavi çalışmaları ile ilgili değil. Araştırmacılar, uzun yıllardır HIV ilaç tedavisi ART uygulayan ve belirleneyemen seviyeyi istikrarlı bir biçimde koruyan HIV pozitif bireyleri, daha az miktarda ve daha az sayıda ilaçla tedavi etmenin mümkün olup olmadığını araştıran çalışmalar da yapıyorlar. *HIV ilaç tedavisi hakkında daha fazla bilgi için www.kirmizikurdele.org/art Günümüzdeki HIV ilaç tedavisi, HIV pozitif bireylere sağlıklı ve uzun yaşam süreleri sağlamak ve virüsü baskılayarak *belirlenemeyen (B=B) seviyeye indirmek ve yeni HIV bulaşlarını engellemek konusunda son derece başarılı olsa da farklı yaşam alışkanlıkları ve sosyal koşullar bazı insanlar için her gün düzenli olarak ilaç kullanmayı zor bir hale getirebiliyor.  HIV pozitif bireylerden gelen bu şikayetleri ciddiye alan ve bunları gidermek ile ilgili yaklaşımlar geliştirmeyi hedefleyen bilim insanlarının yaptıkları bazı çalışmalar, HIV ilaç tedavisini daha az sayıda ilaç kullanarak sürdürmenin mümkün olup olmadığını uzun yıllardır araştırıyor. *B=B hakkında daha fazla bilgi için www.kirmizikurdele.org/besittirb Fakat bu konuda bugüne kadar yürütülen çalışmaların başarı oranının çok yüksek olduğunu söylemek mümkün değil. Geçmişte bu konuda yürütülen çalışmalarda tedavilerine kısa ilaç tatilleri verilen HIV pozitif bireylerde CD4 değerlerinin düşmesi, virüsün yeniden belirlenebilen seviyelere erişmesi ve hatta kullanılan ilaçlara direnç geliştirilmesi gibi sonuçlarla karşılaşıldı. Fakat Paris'te yürütülen ve ara sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklanan QUATUOR isimli çalışma geçmişteki benzerlerine göre biraz daha umut verici. Paris Diderot Üniversitesinde Dr. Roland Landman ve ekibi tarafından başlatılan ve halen devam eden çalışmanın 3. fazı Eylül 2017 ile Ocak 2018 arasında %80'i farklı Avrupa ülkelerinden ve %15'i ise Sahraaltı Afrika ülkelerinden olan 636 katılımcı ile gerçekleşti. Ortalama yaşları 49 olan ve 4'te 3ü erkek olan bu katılımcılar, ortalamada 7 yıldır ART kullanıyor ve 6 yıldır Belirlenemeyen seviyedeydiler. Araştırmacılar bu 636 kişiden biri haftanın sadece 4 günü ilaç alıp diğer 3 gününde almayacak yani ilaç tatili yapacak, diğeri her zaman olduğu gibi haftanın 7 günü ilaç almaya 2 ayrı grup oluşturdu. 48 haftalık gözlem süresinin sonunda viral baskı oranları 4 günlük grupta % 95.6 yedi günlük grupta % 97.2 olarak ölçüldü. 4 günlük grupta 6 kişi (% 1,9), günlük grupta 4 (% 1,3) kişi virolojik tedavi başarısızlığı yaşadı ve toplamda 3 kişi direnç geliştirdi. Bu erken dönem bulguları 4 günlük ilaç kullanımın 7 günlük ilaç kullanımına göre daha kötü veya iyi olmadığını gösteriyor. Araştırma ekibi çalışmanın sonraki evrelerinde, HIV pozitif bireylerin yaşam kalitelerini doğrudan etkileyen vücuttaki ilaç seviyesi, daha az ilaç kullanımının B=B açısından risklerinin olup olmadığını, eşlik eden hastalıklar ve bağışıklık sisteminin cevap hızı/gücü gibi başka önemli konularda da ölçümler yapmayı ve haftanın 7 günü ilaç kullanmak yerine 4 gün kullanmanın gerçekten anlamlı olup olmadığı sorusuna bilimsel cevaplar verebilmeyi umuyorlar. Dr. Landman 7 gün yerine haftanın 4 günü ilaç kullanmanın % 43 oranında doğrudan bir maliyet azalmasına yol açabileceğini ve daha fazla insanın tedaviye erişmesini sağlayabileceğini umduğunu da ekliyor. Kırmızı Kurdele İstanbul'un değerlendirmesi; Çalışmadan ne anlamak gerekli? HIV tedavisinde daha az ilaç kullandırarak viral baskı sağlamak ve ömür boyu süren ilaç tedavisini HIV pozitif bireyler için daha konforlu bir hale getirmek fikri, üzerinde uzun süredir çalışılan bir fikir. Bazı bireyler için çevresel, sosyal, kültürel vb. pek çok faktör tedavi uyumunu ve her gün düzenli ilaç kullanmayı zorlaştırıcı faktörler olabiliyor. Günlük tablet kullanımı yerine daha uzun bir süre vücutta kalacak uzun salınımlı aşı çalışmalarını da aynı çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu tip yaklaşımlar olumlu sonuç verirse, daha az maliyetle daha çok insana tedavi sunulabilecek olması da önemli bir kazanım olacak. Ancak bu konuda bugüne kadar yapılan çalışmalar, haftanın her günü yerine ilaç tatili içeren tedavi yaklaşımlarını standart uygulamalar haline getirmeye yeterli olmadı. Bu çalışmalardan elde edilen bulgular, bu tip uygulamaların viral baskı açısından ciddi sorunlar yaratmadığını gösterse de, bulaştırıcılık riskilerin artması, direnç geliştirme ihtimallerinin yükselmesi, eşlik eden hastalıkların yeniden görülebilmesi ve zaman zaman beklenenin aksine tedavi uyum, tedaviye bağlılık konsantrasyonunun düşmesi gibi veriler dikkate alındığında, ilaç tatili içeren tedavi yaklaşımlarını hala riskli kılıyor. İlaç tatili içeren tedaviler ya da uzun salınımlı aşıların çok yakın bir gelecekte kullanıma sunulacağından eminiz. Ancak unutulmaması gereken en önemli detay, tüm bu çalışmaların, ilaç tedavisi altında olduğu yıllar boyunca hiç doz atlamamış, direnç geliştirmemiş ve belirlenemeyen seviyeyi istikrarlı biçimde korumuş bireyler üzerinde yapıldığı. Yani bu tip tedavi seçenekleri çıktığında, eğer geçmişte tedavi uyumu sorunu yaşamış, doz atlamış, belirlenemeyen seviyeyi koruyamamış HIV pozitif bireyler için söz konusu olmayacaklar. O yüzden, her zaman tekrar ettiğimiz gibi; günümüzdeki etkin tedaviye tam uyumlu kalmak ve yeni seçenekleri, kesin tedavi gibi konuları ilgi ve heyecanla beklerken, tedaviden uzaklaşmamak hayati önem taşıyor. www.kirmizikurdele.org/sosyal #hivhakkindahersey

  • HIV 72 ülkede hala suç!

    HIV Justice Network (HIV Adalet Ağı) tarafından hazırlanan, dünya çapında HIV’e yönelik suçlama ve cezalandırmaları konu alan araştırmanın sonuçları, geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Araştırmanın sonuçlarına göre 72 ülkede HIV’e yönelik cezalandırma mekanizmaları hala mevcut ve bu ülkelerin 49’unda ise son dört yılda verilen ceza oranlarında ciddi artışlar söz konusu… Dünya çapında, HIV pozitif bireylerin mevcut sağlık sorunlarından dolayı karşılaştıkları her türlü yasal süreçler üzerinden hak savunuculuğu faaliyetleri yürüten ve küresel raporlar hazırlayan HIV Justice Network’ün yürüttüğü araştırma raporunda, birçok ülkede HIV ile ilişkili suçlamalar ve bireylerin aldığı cezalar büyük hayal kırıklığı yarattı. Aralarında Kırmızı Kurdele İstanbul’un da yer aldığı yerel dernekler ve aktivistlerin desteğiyle oluşturulan raporda, 29 ülkede hala HIV’e yönelik ceza yasalarının bulunduğu, 37 ülkede uygulanan genel ceza yasalarının HIV için de uygulandığı ve 6 ülkede hem özel hem de genel ceza yasalarının HIV için de uygulandığının altı çizildi. Aşatırmaya konu olan yasalarda bireylere verilen cezaların, bireylerin mevcut HIV tanılarını partnerlerine söylememeleri ve potansiyel bulaştırıcılık olma suçları da yer alıyor. Veriler ise düşündürücü! Ekim 2015 – Aralık 2018 yılları arasında sürdürülen araştırmaya göre 49 ülkede HIV ile yaşayan bireyler hala, tıbbi tanıları ile ilişkili tutuklamalar, göz altına alınmalar ve hapis cezaları ile karşılaştı. Söz konusu davaları inceleyen ve araştırma sonuçlarını yorumlayan uzmanlar, ilgili ülkelerde HIV ile yaşayan bireylerin yaklaşık binde 5’inin, başka bir suç ile itham edilmeleri gerekirken, dava ya da soruşturma dosyasına giren, bireylerin sağlık raporları dolayısıyla direk HIV tanıları yüzünden suçlu konumuna düştüklerinin altını çiziyorlar. Araştırma sonucunda görüşlerine yer verilen uzmanlar, son dönemde HIV ile ilişkili dava veya suçlamalarda uyuşturucu kullanımı, etnik köken, cinsiyet, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, göçmenlik statüsü, ve dezavantajlı gruplara karşı arttığı bilinen ayrımcılık ile yerel seviyede yeni HIV vakalarındaki artış arasında bir bağlantı olmadığını söylüyorlar. Özellikle Sahraaltı Afrika, Doğu Avrupa ve Merkez Asya’da kadınlara yönelik suçlamalar ve açılan davaların sayısı daha yüksek. Cinsel deneyimlerini çoğu zaman sadece evlendikleri erkeklerle yaşama zorunluluğu olan ya da gebelik nedeniyle tesadüfen uzun süre sonraki ilk kez sağlık taramasına tabi tutulan kadınlar, yeni tanı almalarına rağmen direk suçlu konumuna düşürülüyorlar. Hatta bazı davaların konusu, HIV pozitif olan anne ve anne adaylarının gebelik, emzirme ya da doğum sırasında bebeğe HIV bulaştırmaları olarak karşımıza çıkıyor. Ek olarak, HIV salgınının yüksek seviyede olduğu Sahraaltı Afrika ülkelerinden göçmen olarak Kanada, Batı Avrupa (AB), Yeni Zellanda ve Avustralya gibi “gelişmiş” ülkelere gelen bireyler içinse, HIV tanısı almaları sonrasında ülkeden sınır dışı edilme vakaları hatrı sayılır sayıda! Hali hazırda, doğrudan HIV’e ilişkin yasaların yürürlükte olduğu 75 ülke bulunuyor. Yasalarla ilgili olarak dünyadaki gelişmeler Her ne kadar sonuçları çok da hoşumuza gitmeyen bir rapor önümüzde olsa da, HIV bilimindeki Belirlenemeyen = Bulaştırmayan gibi çok önemli birçok gelişme ve yerel organizasyonların yoğun hak savunuculuğu çalışmaları ile yasalarda iyileşmeler ve yeni gelişmeler de yaşanıyor. Yakın geçmişte Avusturalya’nın Victoria eyaletinde ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde HIV’e ilişkin ceza yasaları yürürülükten kaldırıldı. Yine Belarus’ta, yoğun bir hak savunuculuğu ve yerel bir oluşum olan People PLUS (Artı Bireyler) isimli derneğin de çalışmalarıyla HIV pozitif bireylerin, mevcut sağlık durumlarını cinsel partnerlerine açıklamaları koşuluyla, potansiyel bulaştırıcılık suçundan yargılanamayacağı sonucuna ulaşıldı. Amerika’nın Colorado eyaletinde bir seks işçisinin davasının sonucuna göre ise, HIV ile yaşayan bir seks işçisinin, hayatını bu yolla kazanması nedeniyle postansiyel bulaştıcılık suçundan yargılanamayacağı kararı verilerek, gelecekte oluşacak başka davalara da örnek teşkil etti. Yine geçtiğimiz yıllarda İsçivre, Norveç ve Amerika’nın California, Mishigan ve Carolina eyaletlerinde HIV suç olmaktan tamamen çıkarıldı. Ek olarak, son bilimsel çalışmalar ve HIV konusunda gelişen araştırmaların da etkisiyle, Finlandiya, Almanya, Yunanistan, İtalya, İsveç ve Fas’ta, potansiyel bulaştırıcılık söylemleri yasalar çekilerek, bilimsel sonuçlara önem verilmesinin altı çizildi. Peki Türkiye’de durum nasıl? HIV bilimindeki son gelişmelerle birlikte artık HIV ile yaşayan bireylerin, tedavilerine ara vermeksizin devam ettikleri ve viral yükleri belirlenemeyen seviyede kaldığı sürece, virüsü cinsel yolla başkalarına bulaştıramayacakları bilinen bir gerçek. Yani Belirlenemiyorsa, Bulaştırmıyor! Son bilimsel gelişmeler ve yürürlük olan mevzuat ile ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Hukuk Danışmanımız Av. Fırat Can Güngör ise, mevcut durum ile ilgili şunları söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti’nde yürürlükte olan mevzuat uyarınca HIV ile yaşamak bir suç unsuru olarak kabul edilmiyor. Dolayısıyla bireylerin “potansiyel bulaştırıcı” olarak itham edilmesi de söz konusu değil. Sağlık mevzuatında HIV, düzenli tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalık olarak nitelendirildiği için, HIV’e ilişkin olası suçlamalar da ‘vücut bütünlüğünü bozucu suçlar” altında sınıflandırılıyor. Yani birey, sağlık durumu hakkında bilinçli olmalı ve yeni bir bulaşıya mahal vermemek için düzenli tedavisini sürdürmek ve gerekiyorsa diğer korunma önlemlerini de almakla mükellef tutuluyor. Eğer bunları yapmazsa da ‘taksirle yaralama suçu’ndan yargılanıyor.” T.C. mevzuatında, sanık adına HIV nedeniyle taksirle yaralama suçunun oluşması için, bireyin olayın geliştiği dönemde HIV ile enfekte olduğunu bilmemesi gerekiyor. Ancak bulaşının kimden ve hangi yolla bulaştığını tespit etmek neredeyse mümkün olmayan bir durumdur. Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından hazırlanan #hivbilgisi yazı dizisi HIV ve Hukuk için burayı, HIV Justice Network tarafından hazırlanan raporun İngilizce tam metnine ulaşmak için burayı tıklayınız. www.kirmizikurdele.org ''HIV hakkında her şey''

  • Berlin, Londra.. Şimdi de Sydney'li hasta... HIV kendi kendine yok oldu!

    Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllü Editör Ekibi Tarihte bir ilk! Geçtğimiz aylarda duyurulan ve bizim de ‘Londra Hastası’ HIV kesin tedavisi yolunda iliklerimize kadar umutlanmaya değer mi? başlıklı çok ilgi çeken ve okunan #hivbilgisi yazımızla değerlendirdiğimiz Londra Vakasından sonra, şaşırtıcı ve bilimsel açıdan ufuk açıcı bir vaka daha gelişti. Avusturalya’nın Sidney kentinde gerçekleştiğ duyurulan bu olayı **Türkiye'nin en çok başvurulan ve güvenilir #hivbilgisi kaynağı Kırmızı Kurdele İstanbul'un ''HIV hakkında her şey'' sayfaları gönüllü editör ekibi sizin için değerlendirdi ve (sayfada, aşağıda bulacağınız) referansları ile birlikte yayına hazırladı. HIV kendi kendine yok oldu! Avusturalya’nın Sidney kentinde yaşayan bir HIV pozitif bugüne kadar hiç ilaç kullanmadığı halde, tanı aldıktan yıllar sonra HIV enfeksiyonu kendiliğinden yok oldu. “Vaka-C135” adı verilen olayın, normal şartlarda bir arada olması mümkün olmayan bazı özel durumların, kendiğinden bir araya gelmesiyle gerçekleştiği belirtildi. Vaka ile ilgilenen araştırmacılar, C135 kodu verilen hastada gözlemlenen durumun aslında, HIV’in insan vücudundan nasıl tamamen atılabileceğini anlamanın çok kolay olmayacağını ve eğer mümkünse bile bunun, farklı insanlar için farklı şekillerde gerçekleşeceğini öngörerek, HIV’I insan vücududan tamamen silme çalışmalarını hızlandıracak veriler sunmadığını ve o aşama için henüz çok erken olduğunun altını çizdiler. C135 adı verilen hastaya 1981 yılında, daha henüz 34 yaşındayken, bir araba kazası sonrası kendisine verilen kandan HIV bulaştı. Sidney Kan Bankası Kohortu (SKBK) adı verilen bir gruba dahil olan kan donörü tarafından o dönemde Vaka-C135’in de aralarında bulunduğu 8 kişiye HIV bulaşının gerçekleştiği resmi kayıtlar altında. Çünkü o yıllarda kan ürünleri HIV bakımında taramak mümkün değildi. Böyle bir risk bugün sıfır değilse de sıfıra çok yakın. İlgili ek bilgi için görseli okuyabilirsiniz. SKBK Hastaları olarak adlandırılan 8 kişi, enfeksiyonun bulaşmasından bu yana, herhangi bir ilaç tedavisi kullanmadan, CD4 sayıları hiç düşmeyerek, elit kontrolör olarak yaşamlarına devam ettiler. Hastaların ikisi, tanı aldıktan sonraki yıllarda, HIV ile ilişkili ya da HIV’den bağımsız nedenlerle hayatlarını kaybettiler. Geriye kalan 6 hasta ve donör’den günümüzde sadece 3’ü hala *elit kontrolör olarak yaşamlarını sürdürüyor. *Elit kontolör: HIV taşıyan olan (HIV pozitif) ancak hiçbir ilaç kullanımına gerek kalmadan virüs vücut tarafından tamamen kontrol altına alınarak baskılanan ve belirlenemeyen seviyede olan çok az sayıdaki insana verilen isim. 2011 yılında bu hastalar üzerinde başlanan çalışmaya göre, elit kontrolör olarak yaşamlarına devam eden hastaların CD4 hücrelerinin, HIV’in p24 proteinine karşı tepki verdikleri ve bu sebeple HIV’in viral kopyalamayı gerçekleştiremediği belirtildi. Özellikle C135 kodlu hastada CD4’ün HIV’e karşı verdiği “reddedici” tepki, genetik döngünün oluşmasına da tamamen engel oldu. Araştırmacılar, Vaka-C135’in geçmiş sağlık kayıtlarına baktıklarında, kendisinin kesinlikle HIV tanısı aldığını ve doktor kontrolünde takip edildiğini onaylıyorlar. Yaptıkları incelemede ise CD4’ün hiç 500’n altına düşmediğini hatta yaklaşık 20 yıl önce sadece 750 seviyesine gerilediğini belirtiliyor. İncelemeye konu olan vakada görülen patolojik durum kesinlikle şahsa münhasır yani kişiye özel, hatta eşsiz bir durum. Hastanın vücuduna giren bir antijene bağışıklık sisteminin verdiği tepki, HIV söz konusu olduğunda, normalde olması gerekenden daha farklı gelişmiş Yapılan araştırmada, SKBK hastalarının tümüne HIV bulaşmasına aracı olan donörün kanındaki virüs, yeniden DNA oluşması sırasında, viral olarak kaliteli yeni virüsler oluşmasını da engellediği belirtiliyor. Bu sayede de yeni oluşan kopya virüslere bağışıklık sisteminin farklı tepki verip onları baskıladığı görüşü hakim. Aynı zamanda virüsün kendisini kopyalaması, vücuda girdikten sonra çoğaltması (replikasyon) sürecinin de olağandan yavaş olmasından dolayı, normal viral döngünün başarılı olamadığı araştırma sonuçları arasında. Ek olarak, C135’te görülen bağışıklık sisteminin erken dönem tepkisi, zaten genetik açıdan başarılı bir yapıya sahip olmayan virüslerin, temizlenmesine yol açtığı da raporda yer alıyor. Peki bilim insanları, C135’te gerçekleşen olayı, diğer hastalarda da olmasını sağlayabilirler mi? Muhtemelen cevabımız hoşunuza gitmeyecek fakat sadece bilimsel araştırmalara dayalı aktivizim ve #hivbilgisi yayıncılığı yapan bir STK olarak doğruyu söylemek zorundayız. Sanıyoruz bizi Türkiye'nin en çok başvurulan ve güvenilir #hivbilgisi kaynağı yapan şey de bu yaklaşımımız. Şimdi oruyu tekrar hatırlayalım; Peki bilim insanları, C135’te gerçekleşen olayı, diğer hastalarda da olmasını sağlayabilirler mi? Çok büyük olsalıkla hayır! Çünkü, C135 isimli vakada gerçekleşenlerin diğer hastalarda da olabilmesi için, bulaşının gerçekleştiği hastanın bağışıklık sisteminin karakteristiği ve viral yapının “başarısızlığı” gibi bir çok farklı karakteristik özelliğin zincirleme olarak gerçekleşmesi gerekiyor. Araştırmacılar, şu anda henüz gün yüzüne çıkmamış olsa da, dünyanın benzeri vakaların olabileceğinin altını çiziyorlar. Bu sebeple, dünyanın neresinde olursa olsun, elit kontrolörlerin dikkatli bir şekilde takip edilmesi, belki ilerleyen dönemde, HIV’I tamamen yok etmek adına yapılacak çalışmalara da farklı bir bakış açısı kazandıracağının belirtiyorlar. www.kirmizikurdele.org/sosyal #hivhakkindahersey **2018 yılı tamamı ve 2019 yılı ilk 5 ay karşılaştırmalı Alexa, SimilarWeb analizlerine göre Referanslar Zaunders J ve diğerleri. Possible clearance of transfusion-acquired Nef and LTR-deleted attenuated HIV-1 infection by an elite controller with CCR5 Δ32 heterozygous and HLA-B57 genotype. Journal of Virus Eradication, issue 2. Online publication, June 2019. Zaunders J ve diğerleri. The Sydney Blood Bank Cohort: implications for viral fitness as a cause of elite control. Current Opinion in HIV AIDS 6(3):151-6. May 2011. See abstract here.

  • Depo ilaç araştırmalarından son haberler, güncellemeler

    Yayın tarihi: Nisan 2019 Geçtiğimiz günlerde yayınladığımız ve oldukça ilgi çeken '‘Londra Hastası’ HIV kesin tedavisi yolunda iliklerimize kadar umutlanmaya değer mi? başlıklı #hivbilgisi yazımızda, depo ilaçlarla ilgili çalışmaların erken sonuçlarını CROI 2019'da izlediğimizi ve aldığımız notları kapsayan bir #hivbilgisi yazısını önümüzdeki günlerde paylaşacağımızı not etmiştik. Bu sözümüzü yerine getiriyor ve HIV ilaç tedavisinin bir sonraki kuşağı olan enjektör formunda uzun salınımlı HIV ilaç çalışmalarının öne çıkanlarından olan ve şimdilik GS-6207 olarak anılan ilaç/çalışmaya ilişkin notları aktarıyoruz. İyi okumalar. Geçtiğimiz haftalarda Seattle’da (ABD) gerçekleşen *CROI 2019'da sunulan erken araştırma sonuçlarına göre, HIV tedavisinde kullanılması planlanan enjektör formunda uzun salınımlı bir ilacın insanlar üzerinde güvenli ve yararlı olduğu görüldü. *Retrovirüsler ve Fırsatçı Enfeksiyonlar Konferansı Araştırma ekibi, tek bir GS-6207 enjeksiyonunun, en az 24 hafta boyunca sürekli konsantrasyonlara neden olduğunu bildirdi. Laboratuvar çalışmasının bu aşamasında iki farklı dozaj (300mg ve 450mg) denenmiş ve enjeksiyonu takip eden 12. hafta sonunda ortalama konsantrasyon (vücuttaki ilaç miktarı) % 95’in üzerinde kalmış. İlacın 24 haftaya kadar sistemde kalabilmesi ihtimalinin kuvvetliliği ise oldukça umut verici. Bu en basit ifadeyle HIV ilaç tedavisini günde 1 ya da 2 tablet yutarak sürdürmek yerine 3 ay (ya da belirlenecek 1 ay, 2 ay gibi bir başka sürede ) bir aşı yaptırarak sürdürmek anlamına geliyor. Şu anda GS-6207 dışında bir kaç uzun salınımlı HIV ilacı araştırması daha devam etmekte. Günümüzde, günde 1 ya da 2 tablet yutularak sürdürülen HIV ilaç tedavisi oldukça iyi tolare edilebilir, kesintisiz uygulanabilir durumda ve Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan gibi harika bilimsel gelişmeler sayesinde yeni HIV bulaşlarını da engelliyor. Ancak günlük dozu unutmak, ilacı sürekli yanında bulunduramamak, ilaç eişiminde yaşanan geçici sorunlar vb. gibi faktörler zaman zaman virüsün farklı türlerine direnç geliştirilmesine ve tedavi başarısızlığına sebep olabiliyor. Bu yüzden GS-6207 gibi uzun salınımlı tedaviler tedavi uyumunu arttırarak, tedavi kesintisi sorununu ortadan kaldırabilir ve her gün ilaç almak istemeyenler için hayatı kolaylaştırabilir. Yeni bir ilaç sınıfı olan Capsid inhibitörleri ailesinin bir ferdi olacak olan GS-6207 temel olarak, genetik materyalin konak hücreye taşınmasına müdahale ederek HIV yaşam döng gibi harika bilimsel gelişmeler sayesinde yeni HIV bulaşlarını da engelliyor. Ancak günlük dozu unutmak, ilacı sürekli yanında bulunduramamak, ilaç erişiminde yaşanan geçici sorunlar vb. gibi faktörler zaman zaman virüsün farklı türlerine direnç geliştirilmesine ve tedavi başarısızlığına sebep olabiliyor. Bu yüzden GS-6207 gibi uzun salınımlı tedaviler tedavi uyumunu arttırarak, tedavi kesintisi sorununu ortadan kaldırabilir ve her gün ilaç almak istemeyenler için hayatı kolaylaştırabilir. Araştırma ekibi, çalışmada ciddi bir olumsuz olay veya ölüm meydana gelmediğini ve şu ana kadar klinik olarak anlamlı olduğu düşünülen laboratuvar anormallikleri görülmediğini de ekledi. Şimdiye kadar görülen tüm yan etkiler, hafif veya orta derece olarak kaydedilmiş. En sık görülen yan etki ise hafif ve geçici enjeksiyon bölgesi reaksiyonları olmuş. Bu noktada, konu hakkında daha önce yayınladığımız öncü #hivbilgisi makalesinde de altını özellikle çizdiğimiz ''Kırmızı Kurdele İstanbul olarak, HIV ilaç tedavisi ART’yi düzenli ve sadık bir biçimde kullanmanın ve erişilmiş belirlenemeyen seviyenin sürekliliği için tedavi uyumunun önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Muhtemelen aşı formunda HIV tedavisi ilaçları piyasaya çıktıklarında, hap formundan aşı formuna geçişte aranacak ilk gereklilik belirlenemeyen seviyeye erişmiş ve bunu ortalama bir süre (örnek: 48 hafta) boyunca korumuş olmak olacak. Yani nasılsa aşı formu çıkacak diye, halen kullanmakta olunan hap formunu aksamaya başlamak pek de akıllıca bir fikir değil!'' paragrafını tekrarlamakta fayda var. Özetlersek; enjektör formunda uzun salınımlı HIV ilaçları çalışmaları hızlı ve oldukça umut verici bir şekilde ilerliyor. İlk sonuçlar beklentileri canlı tutmanın ötesinde arttıracak cinsten. Ancak gerçekçi olmak/kalmak ve tedavinin bir sonraki kuşağı için hazır olmanın ilk koşulunun mevcut ilaç tedavisine ve kontrollere sadakat olduğunu akıllardan hiç çıkarmamak gerekiyor. www.kirmizikurdele.org/sosyal #bilonemsekorun

  • HIV’in kesin tedavisi hakkında güncel 4 soru, 4 cevap

    *Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul Gönüllüsü Oğuzhan Yayın tarihi: Nisan 2019 Geçtiğimiz günlerde yayınladığımız bir başka #hivbilgisi yazımıza da konu olan ‘Londra Hastası‘ 40 yıla yaklaşan HIV/AIDS tarihindeki 2. kesin tedavi olarak tarihe geçti ve kesin tedavi konusunu belki de her zamankinden daha popüler bir hale getirdi. Biz de, #hivhakkindahersey temasıyla Türkiye'nin **en çok başvurulan #hivbilgisi kaynağı ve #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul olarak, 'Londra Hastası' başlığı etrafında en çok sorulan 4 soruya net ve anlaşılır cevaplar vermek istedik. 'Londra Hastası' konusunu daha iyi anlamak isteyenler, aşağıdaki görsele tıklayarak ilgili #hivbilgisi yazımızı da okuyabilirler. Peki bu gelişme HIV ile yaşayan bireyler için bir şey değiştirecek mi ? Ne yazık ki henüz değil. 'Londra hastası‘ üzerinde çalışılan konseptlerin başarısının bir kanıtı olsa da bilim insanları sonuçların dikkatli değerlendirilmesinin ve beklentileri buna göre oluşturmanın önemini vurguluyorlar. En kısa ifadesiyle bu gelişme kesin tedavinin piyasaya sürülmesine çok az bir zaman kaldığı ve bu sebeple yeni tanı alan bireylerin şu an mevcut olan tedavilere başlamaması veya şu an HIV ilaç tedavisi sürdüren bireylerin tedavilerini bırakmaları anlamına gelmiyor! Şu ana kadar yapılan tüm çalışmalarda sadece 2 bireyde başarılı olarak sonuçlanan bu yöntem, HIV ile yaşayan 37 milyon bireye uygulanabilecek bir yöntem değil. Bunu ‘Londra Hastası’ HIV kesin tedavisi yolunda iliklerimize kadar umutlanmaya değer mi?' başlıklı değerlendirme yazımızda da anlattık. Şimdilik elimizdeki verilere baktığımızda şunu söyleyebiliriz; kesin tedaviye ulaşmamızı sağlayacak yol çok da kolay ve kısa bir yol değil. Viral baskı/baskılanma, Remisyon ve Kesin tedavi (cure, şifa) arasındaki farklar neler? Tedavilerine düzenli bir şekilde devam eden bireyler vücutlarındaki viral yükün belirli bir seviyenin altına düşerek belirlenemeyen seviyede olmasına viral baskılanma adı verilmektedir. Bu konu hakkında detaylı bilgiyi viral baskı hakkında bilinmesi gereken 10 şey başlıklı #hivbilgisi yazımızda bulabilirsiniz. Geçtiğimiz yılların önemli araştırmalarından ve düzenli takipçilerimizin #hivbilgisi yayınlarımızdan bildiği PARTNER 1 ve 2 araştırmaları, viral yükleri en az 6 aydır belirlenemeyen seviyede olan bireylerin, kondom kullanmasalar dahi virüsü cinsel partnerlerine bulaştırmadıklarını kanıtladı. Remisyon ise virüsün vücuttan temelli yok olmuş gibi görünmesi durumuna verilen addır. Bu durumda vücut virüsü kontrol altına alır fakat bu temelli olmayabilir ve virüs bir süreden sonra tekrar görülebilir. Kesin tedavi ise bu remisyon durumunun temelli olması ve virüsün bir daha geri gelmemesi demek. Londra hastasına kadar kabul gören tek başarılı kesin tedavi vakası olan 52 yaşındaki Timothy Ray Brown’un (Berlin Hastası) vücudunda, kemik iliği nakli sonrası 12 yıl boyunca virüse rastlanılmamıştır. Bu vaka sonrası aynı yöntemin başka bireylere de uygulanması denenmiştir fakat ne yazık ki bu denemeler başarıya ulaşamamıştır. Bireyler kemik iliği nakli sonrası HIV tedavisi için kullandıkları ilaçları bıraktıklarında virüs geri gelmiştir. Londra hastası olarak bilinen bu yeni başarılı vakada ise bireyin vücudunda HIV tedavisini bıraktıktan sonra 18 ay boyunca virüse rastlanılmamıştır. Kontrollerde kullanılan aşırı hassasiyete sahip testler virüsü vücutta saptayamamıştır. Bazı araştırmacılar buradan kesin tedavinin başarılı olduğu sonucunu, bazıları ise gözlenmeye devam edilmesi gerektiği anlamını çıkarıyorlar. Bu gelişmelerin yanı sıra kemik iliği nakli olmadan da remisyon yaşayan vakalar gözlenmiştir. Bu bireylerde bağışıklık sistemi, virüsü sıkı bir kontrol altında tutmayı başararak ilaç kullanımına gerek kalmadan etkisiz hale getirmektedir. Bu kontrolün nasıl yaşandığını anlamak üzere uzmanlar çalışmalarına uzun yıllardır devam ediyorlar. Bir sonraki adım ne ? Delta 32 genetik mutasyonuna sahip bireylerden alınan kemik iliğinin nakli, HIV e karşı dayanıksız/korunmasız olan bağışıklık sistemi hücrelerin yerini direnç sahibi yeni hücrelerin almasını sağlar. Günümüzde bir çok bilim insanı bu konu üzerine çalışmaktadır. Delta 32 mutasyonu bu dayanıksız/korunmasız hücrelerin yüzeyinde bulunan ve bazı HIV tiplerinin bağışıklık hücrelerinin içine girmek için kullandığı proteinlerden biri olan CCR5 proteininin üretimini önler. Konuyu daha iyi anlamak isteyenler Londra Hastası hakkında yazdığımız değerlendirme yazısına görsele tıklayarak ulaşabilirler. Bu CCR5 proteinin üretiminde etkin olan genetik kod üzerinde, hemofili ve orak hücreli anemi tedavisinde de kullanıldığı gibi gen terapileri ile değişiklikler yapılabilir. Araştırmacılar bu gen terapileri sonrası değişime uğramış yeni hücreleri vücuda geri enjekte ederek bu proteinin üretimini önlemeye çalışmışlardır. Fakat transferi yapılan hücrelerin HIV’e direnç geliştirilmesi için yeteri sayıda olmaması sebebi ile denemeler başarılı olmamıştır. Yine de bazı çalışma sonuçlarında direnç gelişimi görülmesine rağmen virüs miktarında büyük düşüşler gözlendiğini de belirtmiştir. Kesin tedavinin piyasaya sürülmesi ne kadar sürer? En iyi ihtimalle 5-10 yıl arası. Ve bu öngörü -şimdilik- yalnızca bağışıklık hücrelerine CCR5 proteini üzerinden giriş yapan HIV tipleri için geçerli olan yöntem içindir. HIV’in farktı tipleri farklı proteinler üzerinde hücrelere giriş sağlamaktadır bu da her bir HIV alt tipi için ayrı çalışmalar yapılması, ayrı yaklaşımlar gerektiği anlamına gelir. Alanda çalışmaya devam eden uzmanlar kesin tedaviye şu an üzerinde çalışılan veya başka bir yöntem ile elbet ulaşılacağını ama bunun henüz çok yakın tarihte mümkün olmadığını tekrar tekrar ifade ediyorlar. HIV biliminden ve güncel araştırmalardan, gelişmelerden haberdar olmak için Kırmızı Kurdele İstanbul’u takipte kalın! www.kirmizikurdele.org/sosyal #hivhakkindahersey *Bu #hivbilgisi yazısı New York Times'ın 5 Mart 2019 tarihli yazısından yararlanılarak hazırlanmıştır. ** Ocak, Şubat, Mart 2019 karşılaştırmalı, Google, Alexa, SimilarWeb analizlerine göre

  • HIV biliminde bir dönüm noktası: HIV pozitif bireyden böbrek nakli!

    Yayına hazırlayan: Arda Karapınar Yayın tarihi: Nisan 2019 Johns Hopkins Üniversitesi'ndeki (ABD) cerrahlar, bağışçının HIV ile yaşayan bir birey olduğu tarihteki ilk böbrek nakillerinden birini gerçekleştirdiler. Hem donörün (bağışçı) hem de alıcının HIV pozitif olduğu operasyonu yöneten doktorlara göre her iki hasta da hızla iyileşiyorlar. Konuyu biraz daha detaylı aktarmak gerekirse, aslında Johns Hopkins Üniversitesi bunu ilk kez yapmıyor. Aynı üniversite 2016 yılında, bu #hivbilgisi yazımıza konu olan nakilin gerçekleşmesine yol açan bir operasyon gerçekleştirdi. 2016 yılındaki o operasyon kapsamında, hayatını kaybeden bir HIV pozitif bireyden alınan böbrek ve karaciğer başarılı bir şekilde nakledilmişti. 2016 yılındaki bu nakiller, 1988 yılında yapılan, HIV pozitif bireylerin organ bağışçısı olmasını engelleyen yasal düzenlemeden sonraki ilk nakil işlemiydi. Amerikan Ulusal Organ Bağışı Ağı UNOS'un verdiği bilgiye göre son bir kaç yıl içinde HIV pozitif bireyden (HIV pozitif bireye) tam 116 bağış işlemi gerçekleşti. Bu operasyonların hiçbiri ise tedavi başarısızlığı, ilaç direnci, HIV’in mutasyona uğrayıp vücutta yeniden çoğalmaya başlaması gibi sonuçlar doğurmadı. Oysa bu çalışmalardan önce iki HIV pozitif arasında organ bağışının yukarıda da saydığım çeşitli gerekçelerle, asla mümkün olamayacağı düşünülüyordu. Ekipten Dr. Segev ‘’geçmişte ölüm fermanı olan bir virüsün günümüzde tamamen kontrol altına alınmasının gösterdiği yeni bir boyutuyla karşı karşıyayız. Şu anda dünyanın herhangi bir yerinde HIV ile yaşayan onbinlerce insan organ bağışçısı olabilir’’ diyor. Bu cümleyi bundan çok değil on sene önce söyleyen bir doktor, aklını kaybettiği ya da gerçek bir doktor olmadığı gerekçeleriyle 24 saat içinde meslekten men edilebilirdi! HIV belirtileri hakkında bilgi için tıklayın HIV bulaş hakkında bilgi için tıklayın HIV testleri hakkında bilgi için tıklayın HIV hakkında her şey sayfalarımız için tıklayın Bu hikayenin kahramanı Nina. HIV tanısı almak, organ bağışçısı olmaya yıllar önce karar veren Nina'nın bu isteğine engel olmamış. Yakın bir arkadaşının böbreğe ihtiyacı olduğunu öğrenen Nina, bu konudaki çalışmaları ile bilinen Dr. Segev'e ulaşmış, HIV pozitif olsa da arkadaşına böbrek bağışlamak istediğini söyleyip yardım istemiş. Fakat maalesef arkadaşı, bu operasyonun önündeki yasal engeller ve bilimsel belirsizlikleri aşmak için gereken sürecin sonunu görememiş ve hayatını kaybetmiş. Bu derin üzüntüyü vazgeçmek için değil daha çok ısrar etmek için sebep sayan Nina sonunda ondan böbrek almaya istekli bir başka aday bulmuş. Nina kendisine ısrar ve şaşkınlıkla yöneltilen ‘neden böbrek vermek için bu kadar ısrar ettin?’ sorusuna çok güzel bir yanıt veriyor; ‘’Pek çok insana göre HIV ile yaşayan bireyler hasta, zayıf ve bedenen güçsüz. Ben sadece HIV ile yaşayan bir birey olarak, en az herhangi biri kadar sağlıklı olduğumu, organ bağışı yapabilmemin en az herhangi biri kadar mümkün olduğunu göstermek istedim!’’ Geçmişte, HIV pozitif bireylerin organ bağışçısı olabilmelerinin önündeki engeller olan endişeleri ve belirsizlikleri yukarıda kısaca özetlemeye çalıştım. Fakat başarılı başka nakiller gerçekleştikçe, virüs yükü (viral yük) belirlenemeyen seviyede olan HIV pozitif bireylerin de HIV negatif organ bağışçıları kadar sağlıklı olduklarını ispatlamaya daha da yaklaşmış oluyoruz. Bu da erken imzacılarından ve uluslararası sözcülerinden biri olma vizyonuyla, ilk günlerden beri ısrarla ve risk almaktan çekinmeden duyurduğumuz Belirlenemeyen = Bulaştırmayanın HIV bilimi ve tıp tarihi için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ispatlıyor. HIV alanındaki güvenilir referans ve bilgi kaynaklarını tarayarak yaptığım kısa bir internet araştırmasına göre 2016 yılında HIV pozitif donör sayısı 500 ila 600. Ortalama bir hesaba göre, eğer yasalar HIV pozitif bireylerin HIV taşımayan bireylere de organ bağışlamalarını mümkün kılarsa, bu bağışçılar *sadece Amerika’da yılda yaklaşık 1.000 kişinin hayatını kurtarabilirler. *Bu konudaki bütün araştırmalar ABD’de yapıldığı için, örnekler ABD üzerinden verilmiştir. Fırsat bulduğum her yerde söylediğim ve düzenli #hivbilgisi yayınlarımızdan aşina olduğunuz gibi; HIV bilimi bir kaç yıl öncesine kadar tahmin dahi edemeyeceğimiz bir hızla ve şaşırtıcı araştırmalar/uygulamalarla ilerliyor. İlaç çeşitliliği, tedavi başarısı, önleme metotları, B eşittir B ve nihayet organ bağışlarının normalleşmeye başlaması… Bütün bunlar yakın bir gelecekte AIDS’in tamamen silinip, HIV yayılımının önce durması ve sonra adım adım ortadan kaldırılmasının düşük ihtimalli hayaller olmadığını işaret ediyor. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak en önemsediğimiz konu olan HIV bilimini ve tüm araştırmaları takip etmeye ve Türkiye’nin en çok başvurulan #hivbilgisi sağlayıcısı olma sorumluluğuyla güncel #hivbilgisi’ni düzenli olarak Türkiye ile paylaşmaya devam edeceğiz. Kırmızı Kurdele İstanbul’u takipte kalın! www.kirmizikurdele.org/sosyal #hivhakkindahersey

  • Pozitif Akademi ilk mezunlarını verdi ve Pozitif Akademi küçük hibe çağrısını da duyurduk!

    Positive Academy Graduated the First Term and called for the Small Grant! -English below- Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından, Avrupa’nın en geniş HIV aktivizmi ağı European AIDS Treatment Group (EATG) işbirliğinde Türkiye'de ilk kez uygulanan kapasite geliştirme programı 'Pozitif Akademi' ilk mezunlarını verdi! HIV alanında daha donanımlı ve daha aktif biçimde aktivizm yapmak isteyen bireylerin güçlendirilmesi ve sivil toplumun HIV cevabının daha olgun bir hale getirilmesi amacıyla Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından geliştirilen Pozitif Akademi'nin 1. dönemi katılımcıları doktor, sosyal hizmet uzmanı, aktivist, psikolog, avukat, tıp öğrencisi, görsel sanatlar gibi farklı alanlardan oluştu. İstanbul, Bursa, Mersin, Trabzon, Balıkesir, Van, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi farklı yerlerden gelen tüm katılımcılar programı başarı ile tamamladılar. Kendilerinden ilk beklentimiz ilişkili oldukları STK'larda ve yerelde HIV farkındalığının yükselmesine katkı ve soruna yerinde müdahale olan katılımcılar, Ekim - Mart ayları arasına yayılan üç modülde, HIV'in tıbbi, sosyolojik, tarihsel vb. tüm boyutlarına odaklanan bir eğitim/kapasite geliştirme sürecinden geçtiler. İçerikleri birlikte hazırladığımız EATG'den konuk eğitmenler ve yöneticilerin de katıldığı program kapsamında ayrıca Prof. Dr. Volkan Korten'i, Uzm. Dr. Arzu Doğru'yu, Aktivist Murat Çekiç'i ve HIV ile yaşayan bireyleri de konuk eğitmen olarak ağırladık. Pozitif Akademi küçük hibe çağrısı nedir? Türkiye'de ilk kez uygulanan bir program olan Pozitif Akademi, yine Türkiye'de ilk olan bir modelle proje yarışması duyurdu. Diğer STK'lara da örnek olmasını umduğumuz bu modelle, katılımcıların fikirlerini projeye dönüştürmeleri ve programdan edindikleri deneyimi pratiğe aktarmaları için sadece program katılımcılarına özel bir proje çağrısı/fon desteği duyurduk. Pozitif Akademi programı ve katılımcı sayısı arttıkça, yararlanıcı sayısının da artacağı proje yarışması, katılımcılara önceliklendirdikleri sorunlara çözüm önerilerini uygulama ve pratik tecrübesi edinme olanağı sunarak, HIV alanında dönüşüm yaratma fırsatı sunacak. Pozitif Akademi nedir? Türkiye’de HIV konusunda daha aktif bir biçimde ve daha donanımlı bir seviyede çalışma sürdürmek isteyen bireyleri ve sivil toplumun HIV cevabının daha olgun bir hale getirilmesi fikrini desteklemek amacıyla Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından Avrupa’nın en geniş HIV aktivizmi ağı European AIDS Treatment Group  ile işbirliği içinde geliştirilmiş modüler bir eğitim programı olan Pozitif Akademi'nin 2. dönem başvuru çağrısı önümüzdeki haftalarda duyurulacak. Kırmızı Kurdele İstanbul'u takipte kalın! www.kirmizikurdele.org/sosyal #hivhakkindahersey #hivindogrusu Positive Academy Graduated the First Term and called for the Small Grant! Positive Academy, a capacity building education programme applied in Turkey for the first time by Red Ribbon Istanbul in cooperation with European AIDS Treatment Group (EATG) – Europe’s largest HIV activism network, graduated the first term. The participants of the first term of the programme included indivuals working as a medicine doctor, social services specialist, activist, pyschologist, lawyer, medicine student, digital visual artist and people working at other NGOs. The content of the programme generated by Red Ribbon Istanbul regarding the local needs to strengthen the participants who want to make better and proof-based activism in the field of HIV and to provide better HIV response of civil society. All the participants from different locations, like Istanbul, Bursa, Mersin, Trabzon, Balıkesir, Van and North Cyprus, got a detailed education about HIV in medical, sociological and historical aspects during the sessions took place in between October 2018- March 2019 and completed the programme successfully. At the end of the programme, all the participants were told that the first expectation from the participants as a graduate was to contribute to raising awareness of HIV and support finding solutions in their own community. The programme hosted visiting trainers from EATG and also Prof.Dr. Volkan Korten - famous MD on HIV in Turkey, Dr. Arzu Doğru - Infectious Diseased Specialist, Murat Çekiç - famous activist on human rights and people living with HIV as live study cases. WHAT IS SMALL GRANT CALL? Positive Academy, the education programme implemented for the first time in Turkey, has announced a competition project, a model applied again for the first in Turkey. In the model, we announced a special grant for the participants for their small influencing projects that they will find a chance to realize what they learnt from the Positive Academy. As the numbers of programme terms and participants increase, more people will find the opportunity to take action with their ideas and support the positive transformation in the HIV field. We hope that the small grant model we run will be a role model in Turkey for the other NGOs. WHAT IS POSITIVE ACADEMY? Positive Academy is a modular activist education programme, created by Red Ribbon Istanbul in cooperation with Europe’s largest HIV activism network European AIDS Treatment Group (EATG) for those who want to carry their performance more equipped and empowered with the most recent and reliable HIV information to support HIV response of the civil society. Positive Academy Education Term #2 will be announced in the coming days. For further and updated information, please follow Red Ribbon Istanbul’s social media accounts.

  • "Londralı Hasta" HIV kesin tedavisi yolunda iliklerimize kadar umutlanmaya değer mi?

    Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı, U=U Global Community Board Üyesi Yayın tarihi: Mart, 2019 Güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler kaynak göstermek şartıyla herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ediyoruz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur. 1980’lerin başında, dünyaya duyurulduğu günden beri HIV ve AIDS hakkında üç şey, azalmak şöyle dursun yıldan yıla artmaya devam etti: Kesin tedavi (şifa) araştırmalarının sayısı, bu konu hakkında yapılan haberlerin sayısı ve dünya çapında milyonlarca insanın kesin tedavi (şifa) umudu. Seattle’da duyurulan ‘Londra Hastası’ çalışması kesin tedavi hakkında mı? Geçtiğimiz günlerde bu üç popüler başlığı da kapsayan çok önemli bir duyuru yapıldı. HIV ve AIDS’i de kapsayan önemli konferanslardan olan ve bu yıl Seattle’de gerçekleşen *CROI’den gelen haber, 40 yıla yaklaşan HIV ve AIDS tarihinde 2. kez kesin tedavi vakasından bahsediyordu. Çoğu zaman kullandıkları ayrımcı ve yanlışlarla dolu dil yüzünden HIV’in hala gulyabani olmasını sağlayan ana akım medya ise, konuya atlamakta gecikmedi ve bir kutlama havasında ‘AIDS’e kesin çare bulundu’ gibi abartılı, gereğinden fazla umut veren başlıklarla duyurdu. *Retovirusler ve Fırsatçı Enfeksiyonlar Konferansı Hal böyle olunca hem kişisel e-posta ve sosyal medya hesaplarım, hem de Kırmızı Kurdele İstanbul’un online HIV Danışmanlığı servisi üzerinden, sayısı 2 günde 300’ü aşan e-posta/mesaj aldık. Haber linkleri, videolar, sevinçler, şüpheler, hatta ‘çalışma ekibinden bir doktorun telefon numarası’ gibi istekler içeren tüm mesajları tek bir cümleye indirgemek mümkün: Bu sefer çare bulunmuş muydu? Kırmızı Kurdele İstanbul neden kanıt temelli aktivizmde ısrar ediyor? Bu önemli konuya ve sorulara gelmeden önce, konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm için paylaşmak istediğim kişisel şeyler var. Açıkça söylemek isterim ki bu ilgi ve Türkiye’de konuya ilgi duyan pek çok insanın, özellikle bilimsel gelişmeler ve konferanslardan haberler söz konusu olduğunda ‘onlar bilirler’ düşüncesiyle Kırmızı Kurdele İstanbul’a ve bana ulaşmaları mutluluk verici. Çünkü 11 yıl önce Pozitif Yaşam Derneği’nde başladığım günden bu yana kesintisiz sürdürdüğüm ve son 3 yıldır da Kırmızı Kurdele İstanbul ile devam eden HIV aktivizmi çabamın en çok önemsediğim boyutu bilimsel gelişmeler, araştırmalar ve bunların yoğun bir akış halinde paylaşıldığı üst düzey konferanslar, yani bilimsel kanıt! HIV bilimi, kişisel olarak çok ciddiye aldığım ve gerçekten sıkı çalıştığım bir alan. Bu bağlamda zaman ve kaynak denkleminin izin verdiği ölçüde tüm konferanslara gitmeye çalışıyorum yıllardır. Fakat maalesef bu sene hem Kırmızı Kurdele İstanbul’un devam eden ve hazırlanan projeleri hem de maddi olanaksızlıklar (ekonomik durum, kur yüksekliği vb.) sebebiyle CROI’de değildim. Amerika’da gerçekleşen ve en az bir hafta kalmanızı gerektiren bir konferansa gitmek için gereken minimum bütçe, hele de içinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda oldukça yüksek. Burs olanakları ise, iyi tanınan bir aktivist olsanız bile kısıtlı. Çünkü bursların dağıtımında ülkenizin politik durumu, bilimsel seviyesi, Dünya HIV bilimine katkısı vb. gibi pek çok şey göz önünde bulunduruluyor. Tam da bu noktada ‘coğrafyan kaderindir’ diyen İbn-i Haldun’u bir kez daha rahmetle anmak hepimize iyi gelebilir. Evet, yukarıda da bahsettiğim sebeplerden ötürü CROI’de değildim ancak konferansı takip etmenin tek yolu orada olmak değil. Ne mutlu ki internet çağındayız ve takip etmek zor, erişilebilecek bilgi biraz kısıtlı olsa da konferansı online takip etmek mümkün. Ayrıca konferansta bulunan pek çok arkadaşımla sürekli iletişimde kalarak bilgi akışını kaçırmamaya çalıştım. Tabi bunun için konferans günleri boyunca zamanı, İstanbul’dan 11 saat geride olan Seattle’a göre ayarlamak ve oradaymış gibi yatıp kalkmak gerekti ama bunu pek sorun etmedim. Sıkı çalışıyorum diyorsanız hakkını da vermek gerekir. Ben öyle yapmaya çalışıyorum. Çünkü Kırmızı Kurdele İstanbul için anahtar kavramlardan birisi kanıt temelli aktivizm. HIV ve AIDS’in en çok asparagas uydurulan konulardan olması, söylediğimiz her şeyin bilimsel kanıta dayalı olmasını tercih olmaktan çıkarıp, zorunlu kılıyor. Peki eldeki tedavi kötü mü ki şifa çalışmalarını daha çok önemsiyor ve daha çok okuyoruz? “Londralı Hasta’’ya ve ana soruya döneceğim ama dönmeden önce soruyla ilgili iki konudan daha bahsetmeyi gerekli görüyorum; o da mevcut HIV ilaç tedavisi seçenekleri ve sunduğu imkanlar... Konferansın ilk günü, açılış konuşmasını da yapan olan ve düzenli #hivbilgisi yayınlarımızdan aşina olduğunuz kahramanımız Dr. Fauci’nin HIV.gov'daki canlı video söyleşisini izliyordum. Geçtiğimiz yaz Amsterdam AIDS2018’de, Türkiye’nin HIV aktivizmi tarihinde bir ilk olarak aynı panelde konuşmacı olma şerefine de eriştiğim, HIV bilimi tarihinin tartışmasız en önemli isimlerinden olan Dr. Fauci’nin 15 dk.lık söyleşisi dolu doluydu. Dr. Fauci, şu anda elimizde olan (ve ne mutlu ki Türkiye’de kolaylıkla erişilebilen) ilaç tedavisini ve onun sunduğu yaşam süresi, kalitesi ve bulaş engelleme (Bkz. Belirleneyemen = Bulaştırmayan) gibi olanakları phenomenal – olağanüstü olarak tanımlarken, bir yakın gelecek zamanın tedavi yaklaşımı *depo ilaç çalışmalarının da çok iyi gittiğini söylüyor. (*Tedavinin her gün tablet almak yerine, 2 haftada 1, ayda 1 vb. sürelerde yapılacak tek bir iğne ile devam etmesi) -Depo ilaçlarla ilgili iki çalışmanın ilk sonuçlarını CROI 2019 konferansında bulunan bir aktivist arkadaşımın görüntülü WhatsApp araması ile izledim. Aldığım notları kapsayan #hivbilgisi yazısına aşağıdaki görsele tıklayarak ulaşabilirsiniz- Yani basit bir dille tekrarlarsam; Dr. Fauci henüz şifa (kesin tedavi) yoksa da, eldeki ilaç tedavisinin çok çok iyi olduğunu, bu tedavinin sunduğu olanakların alelade şeyler olmadığını bir kez daha tekrarlıyor. Peki tarihte, vücudundaki HIV tamamen yok edilen ilk insan olan ‘Berlin Hastası’ Timothy ne diyor? “Londralı Hasta’’ya gelmeden önce bahsetmek gereken diğer ve esas önemli konu ise tarihteki ilk HIV kesin tedavisi örneği olan, bilinen adıyla ‘Berlin Hastası’’ ya da Timothy Ray Brown. Tam da bu noktada, geçtiğimiz günlerde 12. şifa yıldönümünü kutlayan ve kendisiyle önümüzdeki haftalarda yayınlamak üzere uzun bir söyleşi yaptığım dostum Timothy’den bahsetmek şart. Çünkü Berlin ve Londra vakalarının süreçleri benzerlikler içeriyor ve bu benzerlikler, farklar ve iki olay arasındaki ilişkiyi doğru anlamak bizi, akılları kurcalayan “acaba bu sefer çare bulundu mu?” sorusunun cevabına götürebilir. 2003 yılında HIV tanısı alan Timothy sonraki yıllarda ise lenf kanseri olduğunu öğreniyor ve 2006 yılında iki ayrı ilik nakli operasyonuyla beraber, kanserli hücreleri yok etmek için iki tur kemoterapi ve yoğun bir radyoterapi süreci geçiriyor. İşte ne oluyorsa bu operasyonlardan sonra oluyor ve Timothy’nin vücudundaki HIV kayboluyor! Şimdi biraz detaya girip HIV’in hücreye girişini ve yaşam döngüsünü iyi anlamak gerekecek; çünkü hem Berlin, hem de Londra vakalarını anlamak için buna ihtiyaç duyacağız! Bu konu hakkında detaylı bilgiyi HIV yaşam döngüsü başlıklı #hivbilgisi yazımızda ve grafiklerde bulabilirsiniz (Bkz.1 Adım: Bağlanma) HIV vücuda girdikten sonra kendine kalıcı bir yer bulmak için, CD4 adıyla bilinen akyuvarlardaki, bir çeşit kapı olarak tanımlayabileceğimiz CCR5 reseptörlerine tutunuyor ve bu reseptörler aracılığıyla (konak) hücreye yerleşerek çoğalıyor. Yani asıl amacı vücuda giren zararlıları etkisiz hale getirmek olan CD4 hücrelerine sızarak, onları önce etkisiz, sonra zararlı hale getiriyor. Bir tür kaleyi içten fethetmek yani... Olağan süreç bu şekilde işliyor. Fakat bazı olağandışı şeyler de mümkün. Mesela bazı insanların CCR5 reseptörlerinin HIV’e doğal olarak dirençli olması gibi. Yani kapıdaki güvenlik ekibi kendisine güler yüzle ‘bir arkadaşa bakıp çıkacaktım’ diyen HIV’i hemen tanıyıp, ‘giremezsin’ diyorlar. HIV hakkındaki bu önemli bilgiye aşina olmayanlar ve doğal olarak heyecanlananlar için hemen ekleyeyim; Dünya genelinde mutasyona uğramış CCR5 sahibi insan sayısı oldukça az! Bu kafa karıştırıcı bilgiyi vermek zorundaydım çünkü hem Berlin, hem Londra vakalarının iki temel belirleyici noktası var; -Birincisi her iki kişinin de kanser olması, -İkincisi ise her ikisine de ilik bağışlayan kişilerin mutasyona uğramış CCR5 sahibi olması. Yukarıda bahsettiğim gibi kendisiyle tüm nakil süreci ve ‘kazara’ HIV kesin tedavisi sonrasında kendini HIV çalışmalarına adadığı 12 yıla dair uzun bir söyleşi yaptığım dostum Timothy, ‘’Londra Hastası’’ için ise şunları söyledi; ‘’Heyecanlıyım! Aslında olaydan bir süredir haberdardım ama konuşamazdım. Şu anda ortaya çıkmak isteyeceğini de sanmıyorum çünkü hem zorlu bir süreçten geçiyor hem de henüz her şey kesin değil. Ama kendisine destek olmak için elimden geleni yapacağım. Heyecanımın bir diğer sebebi ise harika HIV bilimi insanlarının, HIV’in şifasının bulunabileceğini bir kez daha kanıtlaması oldu. Bu olay bize gösterdi ki bu gerçekten mümkün. O günü görmek için sabırsızlanıyorum’’. Geçirdiği zorlu süreç ve kesin tedavi araştırmalarında kullanılmak üzere bedenini ‘yaşarken’ bilime bağışlayarak, muhtemelen üzerinde en çok bilimsel çalışma yapılmış insan olan Timothy’nin, bunca şeyden sonra hala bu kadar umutlu ve adanmış olması karşısında duyduğum hayranlığı gizleyemiyor ve sizlerin huzurunda bir kez daha minnet ve şükranlarımı iletiyorum. Peki ilik nakli HIV’in kesin tedavisi için kesin bir yöntem olabilir mi? Bu soruya verebilecek en kısa cevap şu olurdu: Olmaz öyle saçma şey! Fakat bunun teorik açıdan mümkün olmadığını da söyleyemem. Çünkü elimizde en azından iki örnek ve kanıt var. Ama elimizde başka şeylere dair güçlü kanıtlar da var: *İlik nakli operasyonun çok zor, çok zahmetli ve riskli olduğuna, *Doğru iliği bulmanın neredeyse imkânsız olduğuna, *Doğru iliği bulsanız bile vücudunuza uyum gösterme ihtimalinin çok düşük olduğuna, *İlik naklinin sadece kan kanseri olmuş kişiler için bir seçenek olduğuna dair kanıtlar vs. Yani ilik nakli HIV’in kesin tedavisi için bir seçenek olamaz. Benim yorumumu ikna edici ya da yeteri kadar bilimsel bulmayanlar için Londra Queen Mary Üniversitesi’nden, dünyaca tanınmış viral patoloji profesörü Aine McKnight’ın açıklamasından kısa bir alıntı yapayım; "Bu tedavi yaklaşımının tüm HIV pozitif bireyler için tedavi önerisi olması mümkün değil!" Tedavi konusunda yanlış yere odaklanıyor olabilir miyiz? Bilimin HIV konusunda aldığı mesafe ve tüm gelişmeler gerçekten muazzam. Bunun bir sonucu olarak AIDS ve HIV’i, tarihte ölümcül bir hastalığın kronik taşıyıcılık seviyesine en kısa sürede indirildiği başarı örneği olarak tanımlayabiliyoruz. Sadece ömür uzatmaya yarayan ilk ilaçların 1986, HIV’i kronik bir taşıyıcılık seviyesine indirgeyen ART’nin 1996’da kullanılmaya başladığını hatırlarsak, bu başarıyı takdir etmek kolaylaşır. 1996’dan sonrasının gelişmeleri ise uzun süre hayal dahi edilemeyen sonuçlar. O günlerde avuç avuç yutulan ve oldukça yüksek yan etkilere sebep olan ilaçlardan, bugün günde sadece bir tabletle sürdürülen tedaviye ulaşan bir yol. Üstelik bu standart ve kolay erişilebilir tedavi, HIV pozitif bireylerin uzun ve kaliteli bir ömür sürmelerini, HIV bulaştırma korkusu olmadan ebeveyn olabilmelerini, hatta *kondomsuz ilişkilerde dahi virüs bulaştırma endişesi taşımamalarını yani kendilerini bir tehlike, bir risk, bir sorun olarak görmemelerini sağlıyor. Yani sadece sağlık değil, psikolojik ve sosyal açıdan kazanımları da oldukça yüksek. *Detaylı bilgi için www.kirmizikurdele.org/besittirb Bu da şu anlama gelir: eğer bizler dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan tüm HIV pozitifleri ilaç tedavisi ile buluşturmayı ve sürekliliği başarabilirsek, yeni HIV bulaşıları oluşumunu tamamen engellemiş oluyoruz. Bu da AIDS’in ve HIV’in sonu demek. Fakat UNAIDS’in 2018 verilerine göre dünya genelinde düzenli tıbbi bakım ve HIV ilaç tedavisine erişebilme oranı sadece %60 dolaylarında. Yani an itibarıyla HIV ile yaşayan insanların neredeyse yarısı, onlara sağlıklı bir ömür sunacak, AIDS ve HIV durduracak bu tedaviden yoksun. Kırmızı Kurdele İstanbul’un partner kuruluşlarından, saygın HIV bilgisi sağlayıcısı NAM-AIDSmap’in yöneticisi arkadaşım Matthew Hodson da aynı önemli noktaya odaklanmayı tercih ediyor: ‘’Bilim insanları HIV'i etkili bir şekilde tedavi etmek için gerekli tıbbi araçlara sahip olduğumuzu duyurduktan 20 yıl sonra bile dünya çapında HIV ile yaşayan insanların yaklaşık yüzde 40'ı bu hayat kurtarıcı tedaviye erişemiyor. Üstelik sahip olduğumuz bu tedavi, HIV pozitif bireylerin herkesle aynı yaşam beklentisine sahip olabilirler demek. Ve bu mevcut popülasyonu tedavi etmeyi başarırsak, yeni enfeksiyonları da durdurabileceğimiz anlamına gelir. ‘Londra Hastası’ çalışması zaman içinde uygulaması kolay, risksiz ve HIV’i vücuttan tamamen atan ya da ilaç kullanmayı gerektirmeden sürekli baskılama başarısı yüksek tedavilerin gelişmesine yol açabilir. Bunun çok yakın zamanda gerçekleşmesini umuyorum. Fakat asıl odaklanmamız gereken şeyin, yirmi yıl sonra bile herkese ilaç tedavisi sunmayı başaramadığımız gerçeği olduğunu hatırlarsak, HIV'in kesin tedavisini bulmanın eşiğinde olduğumuzu düşünmek pek de akıllıca olmaz’’. Kesin tedaviyi ararken, neleri unutuyoruz? Dr. Ravindra Gundra’nın Londra Hastası çalışmasını sunduğu oturumun tamamını izledim. Ve bence bütün bu yaygarayı boşa çıkaran asıl önemli detay şuydu: Dr. Gundra sunumunda  'cure' (kesin tedavi – şifa) kelimesini hiç kullanmadı! Çünkü çalışma devam ediyor ve açıklanan şey kesin sonuç değil! Bence 2019’un Londra Hastası olayı, on iki yıl önceki Berlin Hastası olayından daha önemli değil. Daha net olmak gerekirse, pek önemli de değil. Üstelik aralarında bazı farklar ve Berlin’den alınacak çok büyük bir ders var. En belirgin fark şu: Timothy şifa bulduğunda, HIV ilaç tedavisi yüksek yan etkili ve daha pahalıydı. İlaç seçenekleri azdı, PrEP yoktu, B eşittir B yoktu. Daha az seçenek, daha çok sıkıntı vardı ve HIV’in tamamen tedavi edilebileceği fikri sadece varsayımdı. Yani Berlin olayı, başka bir tedavinin beklenmeyen bir sonucu olarak tarihi ve kazara da olsa devrimsel! ‘Londra Hastası’ ise kendisine uzun ve kaliteli bir ömür sunan, virüsü başkalarına bulaştırmayacağına bilimsel olarak ikna olduğu bir tedavi çağının insanı. Üstelik virüsün yok edildiği bir kaç laboratuvar çalışmasından, yani tedavinin teorik olarak mümkün olduğundan da haberdar. Ve ne şanslı ki önünde Timothy gibi bir örnek var. Muhtemelen Berlin’den alınması gereken dersi de almış olmalı ki kimliğini şimdilik gizli tutmayı tercih ediyor. Yukarıda da değinmeye çalıştım; Timothy tarihin ilk kesin HIV tedavisi örneği olmayı şanstan çok sorumluluk olarak gördü ve kendini bilime bağışladı. Türkiye’de kadavradan organ bağışı oranının sadece yüzde 25 olduğunu hatırlatırsam, bedenini yaşarken bağışlamayı daha iyi değerlendirebilirsiniz. Onun on iki yıl boyunca geçirdiği operasyonlar ve katıldığı bilimsel çalışmaların HIV araştırmalarına ve genel bilime yararları tartışılamayacak kadar çok. En basit örneği; eğer onun gönüllüğü olmasaydı, bugün Londralı Hastadan bahsetmek mümkün olmayacaktı. Ama bu on iki yılın, Timothy’nin yaşam kalitesine ve hayatına etkileri için aynı olumlu şeyleri söylemek zor. Kalıcı fiziksel hasarlar şöyle dursun, hayatının sadece ve sürekli olarak HIV’den, HIV konuşmaktan, HIV dinlemekten, HIV okumaktan ibaret olması bile bize bir şeyler söylüyor olmalı. Konuyu toparlarsam; kesin HIV tedavisi elbette üzerinde çalışılması gereken ve herkesi çok mutlu edecek bir şey. Bunu herkes istiyor. Ama en az kesin tedavi bulunması isteği kadar güçlü iki isteğimiz daha olmalı: HIV ile yaşayan herkesin ilaç tedavisine erişimini sağlamak ve yeni HIV bulaşlarını tamamen durdurmak. Bu hepimizin sorumluğu ve görevi! Bunu nerede söylersem söyleyeyim, mutlaka ‘ama biz birey olarak ne yapabiliriz ki; bunlar hükümetlerin yapabileceği şeyler’ diyen birileri mutlaka çıkar. Bu düşünceye katılanların ellerini kaldırmalarını rica ettiğimde ise ortamdakilerin en az yarısının elleri havada olur. Bu uzun yazıyı yukarıdaki cümleye verdiğim cevapla bitireyim; Önermeniz haklı ama eksik. Bu sadece hükümetleri ilgilendiren bir sorun değil, hepimizi ilgilendiren ve bir şeyler yapabileceğimiz bir sorun. HIV hakkında konuşmaktan çekinmemek, onu ahlak eksikliği olarak ya da ceza olarak görenlere karşı sakin ama net ve açıklayıcı konuşmak, HIV’e dair pozitif mesajlar içeren sosyal medya içeriklerini kendi hesaplarımızda da paylaşmak, düzenli olarak HIV testi yaptırmak ve bunu yakın çevremizde de önermek, cesaretlendirmek, işyeri ya da okulda bilginin yayılmasını sağlayacak basit etkinlikler düzenlemek bunlardan sadece birkaçı. Şimdi de son bir yılda yukarıda saydığım şeylerden en az ikisini yapanların ellerini kaldırmalarını rica edebilir miyim? www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey Herkes için #hivbilgisi

  • UNAIDS'ten Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü mesajı

    Birleşmiş Milletler'in AIDS ile mücadele ortak programı olan UNAIDS Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü'nde tüm ülkeleri ve hükümetleri, yasa ve politikalarındaki ayrımcı uygulamaları incelemeye ve eşitlik, koruma ve eşit katılım sağlamak için olumlu değişiklikler yapmaya çağırıyor. Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü için bir demeç veren UNAIDS direktörü Michel Sidibé “Dünya'nın her yerinde, ayrımcı yasalar ve uygulamalar nedeniyle insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Oysa yasalar korumalı, zarar vermemeli. Tüm ülkeler, istisnasız her bireye eşitlik ve koruma sağlamak için yasalarını ve politikalarını dikkatlice incelemeli'' dedi. Birleşmiş Milletler'in AIDS ile mücadele ortak programı olan UNAIDS, her insanın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde belirtildiği gibi eşit itibarını ve değerini hatırlatıyor ve HIV ile yaşayan bireylerim sağlık ve diğer hizmetlere eşit şartlarda erişimi önünde önemli bir engel oluşturabilen ayrımcı yasaları ve uygulamaları değiştirmek için başta hükümetler olmak üzere tüm paydaşları harekete geçmeye çağırıyor. UNAIDS tarafından yayınlanan basın bildirisinde ''Devletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve diğer uluslararası yükümlülükler uyarınca ayrımcı yasaları kaldırmaya ve insanları ayrımcılığa karşı korumaya yönelik yasaları çıkarmak için ahlaki ve yasal bir yükümlülüğü vardır. Ayrımcılığa son vermek ve yasaları değiştirmek hepimizin sorumluluğundadır. Herkes ayrımcılığa son vermeye yardımcı olacak büyük ya da küçük roller üstlenebilir. 2019 yılı Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü 2019 kampanyası, herkesi ayrımcılığa sebep olan yasalara karşı hareket etmeye çağırmaktadır'' ifadelerine yer verildi. UNAIDS'in kampanya broşürünü buraya tıklayarak indirebilir, UNAIDS direktörü Michel Sidibé'nin açıklamasını aşağıda izleyebilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Bilinen en yaşlı HIV pozitif birey 100. yaşını kutluyor!

    Sizi önümüzdeki aylarda ‘Lizbon hastası’ adıyla yayınlanacak bir çalışma ile Dünya HIV çevresinin tüm detaylarıyla tanıyacağı Miguel’le tanıştırmak istiyoruz. 100. yaşın doğum gününü kutlamak pek çok kişi için hayal, o güne erişenler için ise tarifi zor bir his olabilir. Fakat Miguel için 100. doğum gününe ulaşmak kişisel anlamlardan fazlasını taşıyor. O 100 yaşına sağlıkla erişen bir HIV pozitif birey olmanın hem HIV ile yaşayanlara hem de HIV bilimi çevresine vereceği güçlü mesajların da farkında ve bundan ötürü çok mutlu. Amerikan CTV’nin haberine göre, Miguel 2004 yılında Lizbon yakınlarındaki bir hastaneye başvurduğunda, ileri evrelerde görülen belirtiler taşıyordu ve bağışıklık sistemi çok zayıflamıştı. Tanı konulduğu gün 84 yaşında olan Miguel’in ve HIV pozitif olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Hemen HIV ilaç tedavisi ART’ye başlandı ve bu vaka, etkin ART kullanımının 84 yaşında, son evrede tanı almış birini dahi sağlığına yeniden kavuşturmadaki etkisinin kanıtı olarak kaydedildi. Miguel’e günlük hayatında yardımcılık yapan bir sağlık profesyoneli olan Ines, Miguel’in ilerlemiş yaşına rağmen koruduğu sağlığının, düzenli HIV tedavisinin HIV pozitif bireylere sağlıklı ve uzun bir ömür sürmekteki yararı konusundaki tüm açıklamaları doğrular nitelikte olduğunu söylüyor. Kendisine uzun yaşamın sırrı sunulan Miguel’in cevabı ise ilginç: limon çayı! ‘’Bu yaşa ulaşmamın nedeni, her gün yatmaya gittiğimde bir bardak limonlu çay yapmam” diyor gülerek. “Büyükçe bir dilim limon, kabuğu ile beraber beş dakika kaynar ve sonunda bir tatlı kaşığı bal eklerim”. Araştırma ekibinden, HIV uzmanı olan Dr. Guaraldi, Miguel’in durumunda küçük bir ilhamdan fazlasını buluyor. İtalya, Modena Üniversitesi'nde çalışan Guaraldi, “Bu olaydaki ana mesajın HIV pozitiflerin sadece daha uzun bir ömür sürebilecekleri değil, uzun, sağlıklı, dolu dolu bir ömür sürecekleri. Lizbon Hastasının HIV ile yaşayan bireylere sağlıklı yaşama ve sağlıklı yaşlanma konusunda umut, bir sembol olduğuna inanıyorum. Araştırmacılar ve doktorlar için ise HIV ile yaşayan insanlara daha iyi bakım sağlayabileceğimize ilişkin iddialarımızın bir kanıtı’’. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak Miguel’e sağlıklı ve olabildiğince uzun bir ömür diliyor ve hem HIV pozitif bireylere ilham olduğu hem de HIV bilimine katkıları için teşekkürü borç biliyoruz. HIV hakkında her şey sayfalarımızdaki temel konu başlıklarından biri olan ‘HIV ile yaş almak’ başlıklı #hivbilgisi yazımızı buraya tıklayarak hemen okuyabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • İngiltere ve Amerika HIV'i durdurmakta kararlı!

    Yayın tarihi: Şubat 2019 Yayına hazırlayan bilgisi sayfa sonunda Geçtiğimiz hafta iki heyecan verici ve umut vaat eden taahhüde tanık olduk. İlk günlerden bu yana HIV araştırmalarının öncülerinden olan İngiltere ve Amerika’dan gelen açıklamalara göre iki ülke de, UNAIDS’in hedeflerine uyumlu olarak 2030 yılına kadar HIV yayılımını durdurmuş olmayı hedefliyorlar. Birleşmiş Milletler ortak AIDS programı UNAIDS’in geçtiğimiz yıllarda duyurduğu ortak belge, 2020 yılına kadar 90-90-90 hedefine küresel çapta ulaşmayı ve 2030 yılına kadar dünya genelinde yayılımının en az %95 oranında durdurulmuş olmasını hedefliyor. UNAIDS’in küresel hedeflerini inceleyen ‘’iddialı ve istekli bir tedavi hedefi’’ başlıklı #hivbilgisi yazımızı buraya tıklayarak, UNAIDS'in ‘’End the AIDS epidemic by 2030’’ İngilizce basın bültenine ise buradan ulaşabilirsiniz. İlk ülke İngiltere Elton John AIDS Vakfı tarafından düzenlenen 'AIDSfree' şehirler küresel forumunda konuşan İngiltere Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanı Matt Hancock İngiltere’nin önümüzdeki on yıl içinde yayılımı tamamen durdurmasının çok yüksek bir olasılık olduğunu söyledi. İngiltere bu noktaya daha etkin ve akılcı, önleme, tarama ve tedavi stratejileri ile ulaşmayı ve dünya genelinde bu başarıyı gösteren ilk ülke olmayı hedefliyor. İngiltere’nin yeni bulaşıları engellemedeki son bir kaç yıllık performansına baktığımızda bu hedefe ulaşmalarının oldukça mümkün göründüğünü söyleyebiliriz. Çünkü İngiltere’de yeni HIV bulaşısı oranları 2005 yılından bu yana düşüş halinde. 2016 yılında bir önceki yıla göre %28 oranında azalan yeni bulaşılar, 2017 yılında %17 oranında azaldı*. İngiltere 90-90-90 hedefine ise beklenenden üç yıl önce 2017 yılında ulaşmıştı. Amerika’nın taahhütü gerçekçi mi? İngiltere’den gelen açıklamayı takip eden günlerde Amerika’dan, bizzat Devlet Başkanı Donald Trump’tan duyulan 2030’a kadar HIV yayılımını durdurma hedefi ise hem sürpriz, hem de inanılması güç bir taahhüt olarak değerlendiriyor. Başkan Trump’ın çok yakın zamana kadar, HIV tedavisi ilaçlarını devlet programları ile alan bireylerin ilaç erişimlerini aksatacak kesintiler yapmak istemesi ve 2017 yılında Başkanlık HIV/AIDS danışma komitesi üyelerinin tamamını kovması bu şüphelerin başlıca sebeplerinden. ABD, HIV tedavi araştırmalarının lider ülkesi hatta günümüzde kullanılan çok etkin ilaçların pek çoğunun keşfedildiği ülke olmasına rağmen tedaviye erişim ve viral baskı oranları 90-90-90 hedefinin oldukça gerisinde. Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) verilerine göre ABD genelindeki tedaviye erişim oranı %63, viral baskı oranı ise sadece %51! Fakat tablo her açıdan kötü sayılmaz. Genel istatistikler böyleyken, ‘sıfıra ulaşmak’ isimli stratejiyi başarıyla uygulayan ve kesintisiz ilaç erişimi sorununu çözmüş görünen Chicago, Connecticut, San Francisco ve San Diego eyaletleri 90-90-90 hedefine eriştiler. Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz, Yale Halk Sağlığı Okulu Epidemiyoloji Profesörü Gregg Gonsalves; ‘’Eğer bunun erişilebilecek bir hedef olup olmadığını sorarsanız cevabım; evet erişilebilir ya da çok yaklaşılabilir olur. Ancak bunun için öncelikle daha çok insana ilaç erişimi olanağı sunmalıyız. Trump yönetiminin bugüne kadar yaptıkları ise bunun tam tersi yönünde. İlaç erişim programlarını zayıflatarak yayılımı durdurmamız mümkün değil. Yani eğer Trump yayılımı tamamen durdurmakla ilgileniyorsa, önceliğin neresi olduğu çok açık.’’ dedi. Peki bizde durum ne? Uzun yıllardır uluslararası HIV platformlarında da çalışan ve pek çok farklı ülkenin tedaviye erişim olanaklarını yerinde gözlemlemiş birisi olarak, Türkiye’nin HIV performansı hakkında konuşulduğunda söylemekten daima mutlu olduğum şey; tanı sonrası aşamalarda Avrupa’nın en iyi ülkelerinden biri olduğumuz. Yani HIV tanısı almış bireyleri tedaviye eriştirmekte ve belirlenemeyen seviyeye erişme oranlarında %90’ları görmüş durumdayız. Fakat aynı şeyi tanı koyma aşaması için henüz söyleyemiyoruz. Her ne kadar elimizde resmi bir istatistik olmasa da çeşitli matematik modellemeler ve alanın duayeni hekimlerin gözlemlerine dayanarak tanı koyma oranımızın %50 dolaylarında olduğunu söylüyoruz. Bir diğer sorun ise şu; Türkiye resmi verilere göre yeni HIV bulaşıları görülme sıklığının son 10 yılda %460 seviyesinde olduğu bir ülke. Yani vaka sayısı az ancak artış hızı çok yüksek. Ve bu da önleme çalışmaları, tedbir bilinci, Kırmızı Kurdele İstanbul’un en çok önemsediği konu olan doğru #hivbilgisi'nin toplumun tüm kesimlerine ulaşması ve ülke genelinde mahremiyet endişeleri duyulmadan test yaptırma imkanlarının arttırılması konularında daha yapacak çok işimiz var. Ancak başta İngiltere ve Amerika’nın yayılımı tamamen durdurma yolunda atacağı kimi adımlar örnek alınır ve yerel uygulamamızın başarılı yanlarına eklenirse 2030 yılına kadar Türkiye’nin de bu hedefi yakalayacağı konusunda hiç de ümitsiz değiliz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivcokdegisti *Yayına hazırlayan: Arda Karapınar. Aktivist. 2009 yılından bu yana aktivizm çalışmaları sürdürmekte. Bu süre zarfında yurt içi ve yurt dışında farklı STK’larda yöneticilik yaptı/yapıyor. 2016 yılında Kırmızı Kurdele İstanbul Derneğini kurdu. 2017, 2018 ve 2019 yıllarında Türkiye’nin Dünya AIDS günü bildirilerini yazdı. 2017 Paris Avrupa AIDS Kongresi ve 2018 Amsterdam Dünya AIDS Konferansında konuşmacı oldu. 2019 yılı Ocak ayında, Türkiye’nin 11 örnek STK’sından biri olarak belirlenen Kırmızı Kurdele İstanbul adına Avrupa Parlamentosu'nda konuşma yaptı. Halen Belçika Merkezli Avrupa AIDS Tedavi Topluluğu Bilim Çalışma Grubu (EATG) ve Cenevre Merkezli Dünya AIDS Topluluğu (IASociety) üyesi ve New York Merkezli Undetectable = Untransmittable (Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan) kampanyasının uluslararası sözcüsü. www.ardakarapinar.me

  • HIV'in küresel maliyeti dudak uçuklatıyor

    İnsanlık tarihi boyunca tüm toplumları doğrudan ilgilendiren konular arasında en çok konuşulanı belki de HIV olmuştur. Virüsün sosyal, ekonomik ve tüm diğer boyutlarını göz önünde bulundurduğumuzda ise bu haklı şöhretine pek şaşırmayız. Sonuçlarını aşağıda paylaştığımız bir araştırma, HIV’in henüz başlarında olduğumuz 2000’li yıllarda dünya ekonomisine maliyetini ortaya çıkardı ve yeni tartışmalara yol açtı. Uluslararası HIV gündemini ve bilimsel yayınları yakından takip eden, Türkiye'nin güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak istikrarla sürdürdüğümüz yayınlarımızda bu kez, HIV’in dünya ekonomisine, yani aslında hepimize olan maliyetini ele alıyor ve verileri konuyla ilgilenen herkesin faydasına sunuyoruz. İyi okumalar. Geçmişte HIV'i ciddiye almamanın ve yok saymanın maliyeti, yarım trilyondan dolardan fazla! Küresel çapta etkili olan HIV salgınının uzun dönem maliyetini analiz etmek üzere yapılan bu çalışma, sadece 2000 yılından bu yana, enfeksiyonla mücadele için harcanan tutarın yarım trilyon doların üzerine çıktığını ortaya koydu. Yani fatura bol sıfırlı! Araştırma sonucunda belirtilen rakamlara göre, 2000 ile 2015 yılı arasında, tanılama, tedavi ve korunma yöntemleri için yapılan harcamalar toplamının 562.6 milyon dolar olduğunu gösterdi. Bir diğer ilginç veri ise sadece 2013 yılında, yıllık küresel maliyetin 49.7 milyon dolara fırlamış olması. “HIV/AIDS ve Sağlık Harcamaları: 188 Ülkedeki Yerel Sağlık Harcamaları ve Gelişim Yardımı, 1995-2015” isimli bu yeni çalışma, tıp alanındaki gelişmeler ve akademik çalışmalara ait makalelerin yayınlandığı en saygın mecra olan The Lancet isimli sitede, 17 Nisan 2018 tarihinde yayınlandı. Araştırmaya göre gelir düzeyi düşük ülkelerde kişi başına yapılan yıllık sağlık harcamaları sadece 100 dolar seviyesinde kalırken, gelir düzeyi yüksek ülkelerdeki kişi başına yapılan sağlık harcamaları ise 5.000 dolar seviyesine kadar çıkıyor. Ve işte bu devasa fark da, araştırmanın ana konusu ve sonucu olan yüksek tutarların oluşmasında en büyük etkenlerden biri olarak kendini gösteriyor. Konu tüm dünyayı etkileyen bir enfeksiyon olduğunda, kimin HIV pozitif ya da HIV negatif olduğundan bağımsız olarak hepimizi ilgilendirir bir hale geliyor. “Son 50 yılda, sağlık harcamaları gelişigüzel bir oranda artış gösterirken, bu oran çoğu zaman ekonomik büyüme rakamlarını da geçmektedir” diyen araştırmacılar, sözlerine şunları ekliyor: “Küresel ekonominin bir parçası olarak sağlık harcamalarında doğal bir artış söz konusuyken, bu artış içerisinde farklı hastalıklar için yapılan harcamalardaki farklılığı ve dengesizliği de görmüş olmak, bize gerçekten önemli bir veri de sağladı”. Araştırmaya 63 ülkeden 256 araştırmacı dahil olmuş ve araştırmada ülkelerin kendilerine ait yayınladıkları raporlar, çevrimiçi veri tabanlarından alınan sonuçlar, uluslararası dernek ve oluşumların yaptıkları projelerden alınan sonuçlar gibi HIV ve AIDS için yapılan harcamaların listelenebileceği 5385 veri göstergesi analiz edilmiş. Sonuçlardan anlamlı çıktılar alabilmek için ise bilimsel olarak güvenilirliği en yüksek düzeyde olan Spatio-Temporal Gaussion - Süreç Regresyonu (STGP) adı verilen analiz metodu kullanılmış. Araştırma raporlarına göre, gelir düzeyi düşük ülkelerle gelir düzeyi yüksek olan ülkeler arasındaki sağlık harcamaları farkı, küresel düzeydeki sağlık harcamaları miktarını da arttırıyor. Buna ek olarak, gelir düzeyi farklılıkları da, ülkeler arası destek harcamlarının da miktarını arttırmaktadır. Sahra altı Afrika 24.4 milyon kişi* ile, dünyadaki en büyük HIV pozitif nüfusuna sahip bölge ve bu bölge gelir düzeyi yüksek ülkelerin destekleriyle ayakta kalıyor. Güney Asya’da da aynı şekilde, görece daha varlıklı ülkelerin yüksek oranda destekleri söz konusu. Ülkelerin birbirlerine hem gelişim hem de destek anlamında yaptığı yardımlar, tüm HIV/AIDS harcamalarının %64’ünü oluşturuyor. *2015 yılı sonu itibarıyla Washington Ünivertitesi’nde Sağlık Muhasebesi ve Değerlendirme Enstitüsü yöneticisi olarak çalışan Dr. Christopher Murray, sağlık alanı yayınları yapan saygın web sitesi Medical Xpress’e verdiği röportajda konu ile ilgili olarak, şunları söyledi: “Bu araştırma, belirli bir hastalığa özel olarak yapılan harcamaları ve ayrılan kaynakların takibine yönelik önemli bir adım niteliğinde ve aynı zamanda sağlık alanında yapılan harcamalardaki büyümeye neden olan itici güçlerin de tanımlamasını ve buna uygun politikaların analizini mümkün kılıyor” Sağlık harcamalarının kapsam ve karakteristiği üzerine daha önce de farklı araştırmalar yapıldı. Fakat bu çalışma, öncekilerden farklı olarak daha geniş bir coğrafik alanda, toplamda 188 ülke üzerinde yapılmış. Böylelikle salgının etki alanının doğru tanımlanmış ve sonrasında toplanan veriler ile 2000 yılından bu yana enfeksiyonun dünya genelinde bir bütün olarak yarattığı mali etkiyi ölçme ve daha doğru analiz edebilme şansı yakalanmış oldu. Elde edilen bu verilerin, ülkelerin sağlık bütçelerini daha akılcı biçimlerde kullanarak, daha fazla insana tedavi hizmetleri eriştirilmesine katkı sağlaması umuluyor. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrus

  • B eşittir B için yeni bir bilimsel kanıt daha geldi!

    Amerika Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi (NIAID), virüs miktarları (virüs yükü, viral load) yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış HIV pozitif bireylerin dahil olduğu 12 ayrı çalışmanın sonuçlarını inceleyerek, ses getirecek bir bildiriye imza attı. Bildiriyi hazırlayan saygın uzmanlar B = B’nin karşı konulamayacak kanıtlara sahip olduğunu bir kez daha vurguladılar. Amerika’nın önde gelen sağlık otoritelerinden biri sayılan Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi’nin (NIAID) yayınladığı, “Viral yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanan HIV pozitif bireyler, cinsel yolla virüsü bulaştıramazlar” ifadesini içeren bildiri, B eşittir B’nin sayısız güçlü kanıtları arasında yerini aldı bile. Son yıllarda B eşittir B üzerinde yapılan araştırmaları inceleyen Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi uzmanları, bilim tarihinin en basit ama en güçlü mesajlarından biri olan B = B’yi bir kere daha ve çok daha güçlü bilimsel bir referansla tekrarlamış oldular. NIAID araştırmacıların hazırladığı özet çalışma geçtiğimiz günlerde Amerikan Tıp Derneği Dergisi’nde (Journal of the American Medical Association – JAMA) yayınlandı. Çalışmanın rapörtörü ise dünyada HIV alanında en tanınmış uzmanlardan biri olan ve Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak bizim de çok sevdiğimiz ve Amsterdam’da gerçekleşen AIDS2018 kongresinde aynı oturumda panelist olma gururunu yaşadığımız NIAID Direktörü Dr. Anthony Fauci. ''Ezici Kanıt” NIAID tarafından hazırlanan bildiride, Belirlenemeyen = Bulaştırmayan mesajı için “ezici” kanıt betimlemesi özellikle kullanılmış. Viral yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış HIV pozitif bireylerin virüsü bulaştırma ihtimallinin olmadığının yanı sıra Belirlenemeyen seviyenin uzun dönem sağlıklı yaşam beklentilerine de katkı sağladığı belirtilmiş. Düzenli #hivbilgisi yayınlarımızda okuduğıunuz PARTNER ve PARTNER-2 çalışmalarından alıntıların yapıldığı bildiride, bu çalışmalarda çok sayıda kondomsuz ilişki söz konusu olmasına rağmen, biri HIV pozitif diğeri HIV negatif olan (sero-different) çiftlerde virüs geçişinin asla gerçekleşmemiş olmasının, HIV ilaç tedavisi ART’lerin bir başarısı olduğuna da değinilmiş. Bildiride ezici kanıtların yanı sıra, tedaviye bağlılığın önemi, viral yükün baskılanmasının kişiden kişiye değişerek 1-6 ay arasında gerçekleşebileceği ve her HIV pozitif bireyin düzenli olarak *kan testleri ve doktor takibi yaptırması gerekliliğinin de altı çizilmiş. *HIV tedavisi süresince kullanılan testler hakkında kılavuz #hivbilgisi yazımız için buraya tıklayın Geçtiğimiz günlerde #hivbilgisi blogumuzda duyurduğumuz bir başka *çalışma sonucu da araştırma bildirinde yerini almış. NIAID bildirisinde, tedaviye bağlılığın ilk ve vazgeçilmez şart olduğunu ve “eğer ART kullanımına ara verilirse, yaklaşık 2-3 hafta gibi bir sürede viral yükün tekrar görülerek, bulaşıcılığın söz konusu olacağı” da belirtilmiş. *HIV ilaç tedavisine ara vermek mi? başlıklı #hivbilgisi yazımız için burayı tıklayın Ülkemize bakacak olursak, her ne kadar tanı koyma başarısı düşük seviyede olsa da, tanı sonrası tedaviye ve ilaca erişimin olanaklarının iyi ve tedaviye bağlılık oranlarının yüksek, UNAIDS’in küresel 2020 hedefi olan *90-90-90’ın ikinci ve üçüncü 90’lar olan ilaca erişim ve viral baskılanmanın gerçekleştirilerek, bu konu başlıklarında hedeflere ulaşıldığını söyleyebiliriz. *90-90-90 hakkında hazırladığı bloğumuzda duyurduğumuz bir başka *çalışma sonucu da araştırma bildirinde yerini almış. NIAID bildirisinde, tedaviye bağlılığın ilk ve vazgeçilmez şart olduğunu ve NIAID tarafından yapılan çalışmanın sonuçları Amerika’da da büyük ses getirdi. Sonuçları büyük bir hayranlıkla ve coşkuyla kutlayanlardan birisi de, B=B kampanyası direktörü Prevention Access Campaign’in kurucusu, yayınlarımızdan ve videolarımızdan tanıdığımız dostumuz *Bruce Richman oldu. Dostumuz Bruce Richman ile AIDS2018 Amsterdam’da kaydettiğimiz özel video söyleşiyi aşağıda izleyebilirsiniz. Richman sosyal medya platformu Twitter’dan paylaştığı notta“Bu çok büyük bir haber ve dünyanın 3 numaralı tıp dergisinde alanında en önemli kişiler tarafından onaylandı” dedi. Uluslararası proje ortaklarımızdan NAM-AIDSmap’in yöneticisi Matthew Hodson’ın ise Star News gazetesine verdiği demeçte “Anthony Fauci Amerika’nın HIV alanında çalışan en üst düzey bilim insanı. Onun B=B mesajını tartışmasız kabul ediyor ve destekliyor olması çok ama çok memnuniyet verici” diye belirti ve sözlerine şöyle devam etti: “HIV’e karşı damgalama ve ayrımcılık günümüzde hala devam etmekte ve aslında bu sosyolojik bir krizden daha çok bir sağlık krizine dönüşmekte. Viral yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış bir HIV pozitif bireyin virüsü bir başkasına bulaştıramayacağının hem bilimsel hem de toplumsal kabul edilmesi, beraberinde ayrımcılık ve damgalamayı da sonlandıracaktır. Bu sebeple kamu yönetimleri, B=B mesajını çekinmeden ve yüksek sesle dile getirmeli ve toplum geneline yaymak için öncü olmalı; bu onların sağlık otoritesi olarak, HIV ile mücadeledeki önemli görevlerinden biridir.” Kırmızı Kurdele İstanbul’un erken imzacılarından biri ve Uluslararası sözcüsü olduğu B=B kampanyası, 2016’nın ilk aylarında duyurulduğu ilk günlerde hayli yüksek seviyede bir şüphe ile karşılanmış, pek çok doktor tarafından önemsenmemiş ve pek çok ilgili STK uzun süre bu tarihi bildiriyi imzalamamıştı. Bugün ise dünya genelinde 97 ülkeden 815 sivil toplum kuruluşu ve 300 kamu sağlık kurumu tarafından destekleniyor. UNAIDS, CDC, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) gibi dünya çapında sağlık otoritelerinin de imza koymasıyla küresel değeri büyüyen ve HIV aktivizmi tarihinin en köklü değişimine sebep olan bu kampanyayı dünya genelinde açıkça ve yüksek sesle destekleyen ilk bir kaç STK’dan biri olmaktan ve pek çok saygın kongrede kürsü konuşmaları yaparak küresel seviyede tanınan, ciddi bir aktörü olmaktan ülkemiz adına duyduğumuz gururu, bu yayını fırsat bilerek bir kez daha sizlerle paylaşmak isteriz. İlk günden bu yana yorum, paylaşım ve mesajlarıyla B eşittir B konusunda bizlere açık destek olan tüm takipçilerimize teşekkürler. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu Kaynak yazı bağlantısı; https://www.nih.gov/news-events/news-releases/science-clear-hiv-undetectable-equals-untransmittable

  • Avrupa Parlamentosu Kırmızı Kurdele İstanbul'u ağırlıyor! I We will be at European Parliament!

    We are proud to share this brand-new news with you! Red Ribbon Istanbul, recognized with its works in international public opinion in less than three years, has been invited to a 4-day-long event at the European Parliament to talk about the up-to-date HIV agenda of Turkey. We will also give a speech on HIV facts of Turkey and our works in line with those facts during the event where eleven leading NGOs of Turkey working in different fields. We are proud to share the news to emphasize the success we have achieved in a short time around our organization’s visions “being Turkey’s most trusted civil society organization working in the HIV field, with international recognition and representation” and “making Turkey an important player of international HIV agenda”. You can have further information about the event, that will take place in 7-10 January Belgium, from the website facesofturkey.eu and follow our social media accounts for details from the event! Interview with Miltiadis KYRKOS (MEP) about 'Faces of Turkey' and Red Ribbon Istanbul Watch on YouTube ------------------ Kırmızı Kurdele İstanbul Avrupa Parlamento'sunda! Bu sevinç ve gururu sizlerle paylaşmak istiyoruz. Üç yıldan kısa sürede yaptığı çalışmalarla adını Uluslararası kamuoyunda da duyuran Kırmızı Kurdele İstanbul, Türkiye'nin HIV gündemini aktarmak üzere Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenecek dört günlük bir etkinliğe davet edildi. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren ve başarı hikayeleriyle isimlerinden söz ettiren 11 STK'nın davet edildiği 'Türkiye'nin Yüzleri' isimli etkinlik kapsamında, bir de kısa konuşma yaparak Türkiye'nin HIV gerçeğini ve bu doğrultudaki çalışmalarımızı anlatacağız. Önceliklerinden ve hedeflerinden birisi Türkiye'nin HIV gündemini uluslararası gündemin bir parçası yapmak olan bir kurum olarak, kısa sürede yakaladığımız bu başarıyı sizlerle paylaşmaktan ötürü gururluyuz. 7 Ocak - 11 Ocak tarihleri arasında Brüksel'de gerçekleşecek etkinliğin detaylarını facesofturkey.eu/tr adresinden öğrebilir, etkinlikten paylaşımlar için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz. #kirmizikurdeleistanbul #hivhakkindahersey

  • Pasteur Enstitüsü, hücre içindeki HIV’i yok etmeyi başardı!

    Yayın tarihi: Ocak 2019 Paris Pasteur Enstitüsü’nde çalışan bilim insanları, HIV ile enfekte bağışıklık hücrelerini yok etmeyi başardılar. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan ilk sonuçlar şifa (kesin tedavi) için umut verici. Çalışmanın sonucu eşzamanlı olarak hem *Cell Metabolism Journal’de hem de enstitünün resmi **internet sayfasında yayınlandı. Rezervuar hücre nedir? HIV vücuda bir kez girdikten sonra oradaki varlığını sürdürmeye devam eder. Günümüzdeki başarılı ilaç tedavileri (ART) ve yeni bulaşları engelleyen belirlenemeyen (B eşittir B) seviyesi, HIV pozitif bireylerin sağlıklı ve uzun bir ömür sürmelerine olanak sağlasa da, kesin tedavisi (şifa) henüz yok. İşte rezervuar hücre tam da bununla ilgili. HIV belirlenemeyen seviyeye inse de belirli hücrelerde, küçük miktarlarda varlığını sürdürür. HIV’in varlığını sürdürdüğü bu hücrelere ise rezervuar hücre deniyor. Bu enfekte hücre yapılarında saklanan HIV’e ulaşmak ve onu yok etmek, uzun zamandır bilim dünyasının yakından ilgilendiği popular bir konu. Çünkü ancak o zaman bir şifadan (kesin tedaviden) bahsetmek mümkün olabilir. Enstitünün resmi sözcüsü, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “ART tedavisi günümüzde HIV enfeksiyonunun baskılanması ve insan vücudunda zararsız hale getirilmesi üzerine çalışan etkili bir tedavi. Ancak ne yazık ki bu tedavi virüsü vücuttan silip atamıyor. Virüs rezervuarlarda saklanıyor ve bazen de küçük sıçramalarla varlığını hatırlatıyor. Bizim bu çalışmamız, işte bu rezervuarlarda saklanan virüsle enfekte bağışıklık hücrelerine ulaşmak ve onları tamamen ortadan kaldırıp, insan vücudunu virüsten arındırmak üzerine kurulu. Ve açıkça söylemek gerekirse iyi bir ilerleme kaydettik.” Enstitü'nün ulaştığı bu sonucun, son yıllarda giderek hızlanan şifa araştırmalarında yeni bir aşamaya geçilmesinde öncü olabileceği umut ediliyor. Pasteur Enstitüsü, Fransa merkezli bir kar amacı gütmeyen kuruluş. Vakfın kuruluş amacı özellikle biyoloji, mikroorganizmalar, hastalıklar ve aşılar hakkında araştırma ve geliştirme faaliyetleri sürdürmek. Enstitü 80’li yılların başında rapor edilen ilk vakalardan beri AIDS ve HIV üzerine ciddiyetle ve kesintisiz çalışmalar yapıyor ve bugün HIV adıyla bilinen virüsü tanımlayan ilk iki kuruluştan biri. Çalışma ile ilgili enstitünün resmi internet sayfasındaki yayına ve çalışmaya ait bilimsel metne aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz. *https://www.cell.com/cell-metabolism/fulltext/S1550-4131(18)30734-4 **https://www.pasteur.fr/fr/espace-presse/documents-presse/sida-piste-elimination-reservoirs-du-vih #hivhakkindahersey #kirmizikurdeleistanbul

  • Bir yıl daha büyüdük!

    -English below- 2018 yılına başlarken, 2017’den daha atak, daha aktif ve daha yoğun bir yıla hazırlanıyoruz demiştik. İşin doğrusu beklentimizden daha yoğun, planladığımızdan daha verimli olduğumuz bir yılı geride bırakıyoruz. 2018 yılında gerçekleştirdiğimiz bazı önemli başarılara göz atacak olursak; *Tüm zamanların en büyük HIV/AIDS konferansı olan Amsterdam2018’e katıldık ve tüm gelişmeleri anlık olarak paylaştık. Bir tür konferans haberciliği denilebilecek bu uygulamamızı bir #kirmizikurdeleistanbul geleneği olarak, katıldığımız tüm etkinliklerde sürdüreceğiz. Konferans ortamında, Amerikan ABC TV'nin ünlü ekran yüzü, HIV pozitif birey Karl Schmid ile yaptığımız söyleşiyi bu linkten izleyebilirsiniz. *Bir AIDS konferansları geleneği olan AIDS Yürüyüşü’nün düzenleyici kurumlarından biri olarak bir ilki gerçekleştirdik. Tarihte, Türkiye’den bir STK’nin, ana düzenleyicilerinden biri ve Türkçe’nin ana dillerinden biri olduğu ilk AIDS March’tan görüntülerini bu linkten izleyebilirsiniz. *İlk imzacılarından ve uluslararası sözcülerinden biri olduğumuz B=B kampanyasının ilk uluslararası konferansına katıldık ve açılış panelinde Nobelli Dr. Anthony Fauci ile aynı oturumda konuşarak, bu kampanyadaki görünürlüğümüzü bir üst seviyeye taşıdık. *Kasım ayında Antalya’da gerçekleşen Türkiye Ulusal HIV/AIDS kongresine sivil toplum temsilcisi olarak katıldık. Tüm etkinliklerde yaptığımız gibi yerinden anlık bildirimler yaptığımız kongrede bir de konuşma yaptık ve Türkiye’nin önde gelen enfeksiyon uzmanlarından bazılarıyla söyleşiler gerçekleştirdik. Bunlardan biri olan Volkan Korten söyleşini bu linkten, diğerlerini YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz. *Türkiye’nin çeşitli noktalarında, gençlerle ve özel kuruluşlarla HIV söyleşileri gerçekleştirdik. *Üzerinde 2 yıla yakındır çalıştığımız ve şimdiden benzerleri yapılmaya başlanan Pozitif Akademi’yi hayata geçirdik. Avrupa’nın en geniş HIV aktivizmi ağı European AIDS Treatment Group (EATG) desteğiyle hayata geçirdiğimiz, modüler ve interaktif yapısıyla Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı HIV aktivisti okulu olan Pozitif Akademi’nin ilk modülünden fotoğraflar için tıklayın. Bunlar 2018’de yaptıklarımızdan sadece bazıları... Tüm bunların dışında, Online HIV danışmanlığı servisimizle Türkçe ve İngilizce binlerce soru yanıtladık, yüzlerce ücretsiz HIV testine erişim sağladık, düzenli HIV bilgisi yayıncılığı ile #hivhakkindahersey temalı www.kirmizikurdele.org'yi Türkiye’nin en çok başvurulan #hivbilgisi kaynağı yaptık. Daha da yoğun ve kreatif olmayı planladığımız 2019’a ise çoktan ve hızlı başladık bile! Ocak ayınca Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleşecek olan kapsamlı bir etkinliğe, Türkiye’nin HIV gerçeğini aktarmak üzere davet edildik! Detaylarını önümüzdeki günlerde paylaşacağımız bu etkinlik kapsamında Avrupa Parlamentosu’nda bir de konuşma yapacağız. 2016 yılının ilk aylarında başladığımız ve henüz 3 yılı dahi tamamlamadan, pek çok ilki gerçekleştirdiğimiz bu yolculukta yanımızda olan, destek olan, olumlu olumsuz geri bildirimleri ile öğrenmemize, gelişmemize katkısı olan herkese çok teşekkür ederiz. 2019’da, Türkiye’nin en saygın ve uluslararası bilinirliği yüksek STK’larından biri olma vizyonu ve Türkiye’yi uluslararası HIV gündeminin önemli parçalarından biri haline getirme hedefi ile daha çok çalışacağız. Yeni yılınız kutlu olsun! #kirmizikurdeleistanbul Ekibi ---------------- We are now one year older! When it was just the beginning of the year 2018, we told that we prepared ourselves for a more adventurous, more active and busier new year. Well, actually, now we are leaving a year behind which was busier and more productive than we expected! Let’s see some of the significant achivements we had in 2018: *We attended the most crowded HIV/AIDS conference of all times in Amsterdam and reported from our social media accounts to our followers. As the first sample of “conference reporting” at a local level, we desire to continue this in a more professional way as a Red Ribbon Istanbul tradition in all the events we will attend. Please click here to watch the interview with Karl Schmid at AIDS2018 Conference. *We took part in AIDS March, an AIDS Conference classic organized around the theme U=U and broke new ground in the Turkish HIV community. Please watch the video of AIDS March 2018, which an NGO from Turkey took part in and Turkish was one of the organization’s main languages for the first time. *We attended the first international conference of the U=U movement which we are one of the first signatories and an international representer. We carried our international visibility to upper levels with the speech we did during the conference session, where the Nobel Prize Winner Dr. Anthony Fauci also participated. *We attended to National HIV/AIDS Congress of Turkey, took place in Antalya in November 2018, as the civil society representative and gave a speech in the session we were invited for. Please watch the interview we made with Prof. Dr. Volkan Korten, and for more interviews please visit our YouTube channel. *We organized HIV Talks with youth and employees of private sector companies in various locations in Turkey. *We launched Positive Academy after a 2-year-long hard work which is already been a role model for some other organizations. Please visit our social media account to see the pictures from the first module of Turkey’s first most comprehensive HIV activist education school with its modular and interactive structure, Positive Academy, in cooperation with Europe’s largest HIV activism network, EATG. These are just some what we have done back in 2018... Besides these, also we answered to thousands of questions in Turkish and English we recieved to our Online HIV Counseling Service, we provided access to hundreds of free and anonymous HIV testings, and sure we made our All About HIV themed website the most referenced #hivinformation source with regular HIV information publishings. We have already started the year 2019 which we are planing to be busier and more creative! We are invited to an inclusive event organized by the European Parliament that will take place in January to talk about the HIV facts in Turkey. We also will give a speech in the European Parliament during the event. We would like to thank those who we walked together, who supported us and contributed to our work with their positive and negative feedbacks, during the last almost 3 years since we founded Red Ribbon Istanbul in 2016. We will be working harder in 2019 to reach the goal “making Turkey an important player of international HIV agenda” around our corporate vision “being Turkey’s most trusted civil society organization working in the HIV field, with international recognition and representation”. Happy New Year! #redribbonistanbul Team

  • Pozitif Akademi Dönem 1, Modül 1 - Positive Academy Term 1, Modül 1

    Türkiye’nin ilk HIV aktivizmi eğitimi – kapasite geliştirme programı Pozitif Akademi başladı. Turkey’s first HIV activism training and capacity building programme Positive Academy has launched! -English below- Türkiye’nin ilk HIV aktivizmi eğitimi – kapasite geliştirme programı Pozitif Akademi başladı. Kırmızı Kurdele İstanbul’un, EATG (European AIDS Treatment Group)’nin teknik desteği ve 5 yıldır uygulanan STEP-UP Training Academy ile işbirliği içinde geliştirdiği 3 modüllük kapsamlı eğitim programının ilk modülü, 8-9 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşti. Aralarında avukat, psikolog, sağlık profesyoneli, sosyal hizmet uzmanı, akademisyen, öğrenci, STK gönüllüsü ve alanda hizmet veren STK çalışanlarının da bulunduğu, 4’ü Türki cumhuriyetlerden, 85’i Türkiye’nin çeşitli yerlerinden toplamda 89 başvuru alındı. Başvuranlar arasından seçilen 16 katılımcı, 4 Kırmızı Kurdele İstanbul eğitmeni ve Norveç’ten 1 konuk aktivistin (EATG üyesi) katılımı ile gerçekleşen ilk modülde HIV enfeksiyonu ve bulaş yolları, tedavi standartları ve tedavi kılavuzu, HIV yaşam döngüsü, ilaç sınıfları ve etken maddeleri, ilaç etkileşimleri ve yan etkileri, tedavi izleme, direnç ve tedaviye bağlılık konuları üzerinde duruldu. Üzerinde 1,5 yıl gibi uzun bir süre çalışılan Pozitif Akademi’nin 2. ve 3. Modülleri, Türkiye ve Avrupa’dan HIV sahasının çok çeşitli alanlarında uzman olan konuk eğitmenleri ağırlayacak. HIV topluluğunun, alanda çalışan STK’ların ve bireylerin güçlenmesi, yeni ve donanımlı hak savunucularının yetişmesini amaçlayan Pozitif Akademi hakkında tüm detaylar için hazırlanan internet sitesi ise önümüzdeki aylarda yayına alınacak. Türkiye’de ilk kez gerçekleşen bu projeye teknik ve içerik desteklerinden ötürü EATG’ye, gönüllülerimize ve tüm katılımcılara teşekkür ederiz. The first module of the 3-module extensive training programme, developed in cooperation with STEP-UP Training Academy lasting for the last 5 years and by EATG's technical support, took place in Istanbul on 8-9 December. A total number of 89 applications (4 from Turkic speaking countries and 85 from Turkey) were received from the people working as an advocate, psychologist, health professional, social care expert, academician, student, NGO volunteer, and NGO professionals. Topics like HIV infection and transmission routes, treatment standards and guidelines, HIV life cycle, drug names and classification, HIV treatment monitoring, adherence and resistance were mentioned in details in the first module with the participation of 16 selected applicants, 4 trainers from Red Ribbon Istanbul and 1 guest from Norway (also EATG member) Positive Academy, created after a 1,5 yearlong hard work, will be hosting various experts working on HIV field from Turkey and the EU in the second and third modules. A private website will be launched in the coming weeks for Positive Academy that aims to empower the HIV community, HIV organizations and the professional working on HIV field. We would like to thank to EATG for their unconditional technical and contextual support to this project organized for the first time in Turkey and also thank to those volunteers and participants.  www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

bottom of page