top of page

#hivbilgisi arama sonuçları

298 öge bulundu

  • Tedaviye (ART) ara vermek mi?

    Yeni bazı araştırma sonuçlarına göre, HIV tedavisini bırakan bireylerde cinsel sıvı ve kanda virüs, hızlı bir şekilde yeni bulaşları mümkün kılan bir düzeye ulaştı. Fransız biliminsanlarının AIDS Journal’de yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, Kombinasyon Antiretoviral Tedavinin (ART) kesintiye uğramasından sonra cinsel sıvıda, bulaşıcılığı mümkün düzeyde olan, hızlı bir viral yük artışı gözlemlendi. İki haftalık bir tedavi boşluğu sonrasında hastaların kan ve semen (cinsel sıvı, sperm) viral yükün yükseldiği tespit edildi. Tedavinin kesilmesinden sonraki dördüncü haftada ise, tüm katılımcıların semenindeki viral yük tamamen belirlenebilen seviyedeydi. Hatta bazı hastalarda viral yük, cinsel partnerlerine virüsü bulaştırabilecekleri kadar yeterli düzeye –ortalama kopya/ml’ye kadar- ilerledi. “Erken dönemde HIV-RNA’nın tekrar geri dönüşü, araştırmanın her iki bölümünde, bütün katılımcılarda gözlemlendi” diyen araştırmacılar, “Bu bulgular, hastanın kendi kararıyla ART’yi kullanmayı bıraktığı ya da ne sebeple olursa olursa olsun ART kullanımı kesintisinde, cinsel yolla virüsün bulaştırılmasında yüksek riskin olduğunun güçlü birer kanıtıdır. Bu yüzden, olası ART kullanımı kesintisinde, cinsel yaşam danışmanlığı, kondom ya da PrEP kullanımı gibi HIV salgının durdurulması ve HIV-pozitif partnerden HIV-negatif partnere virüsün bulaşmasını önlemek için oluşturulan stratejilere daha ağırlık verilmesi gerekmektedir” diye belirtti. Araştırma sonuçlarını da dikkate aldığımızda, düzenli ART kullanımıyla, belirlenemeyen seviyede viral yüke sahip HIV ile yaşayan bireylerin cinsel partnerlerine virüsü bulaştırmadığına dair güçlü bir kanıt daha karşımıza çıkıyor. Bu sebeple Belirlenemeyen = Bulaştırmayan kampanyası, HIV’ ile mücadele stratejilerinin önemli bir öğesi haline gelmiş oluyor. Yüksek bağlılıkla devam edilen HIV tedavisi, sürdürülebilir viral baskılanması yani devamlı belirlenemeyen seviyede kalmak anlamına geliyor. Bununla birlikte, ART kullanımın kesintiye uğramasından tam olarak ne kadar süre sonra viral yükün yeniden bulaşıcı hale geldiğinin tam net cevabı yok. Çünkü HIV, her bireyde farklı karakteristik özelliğe sahip olabiliyor. Bu konu, önleme tedavisi olarak HIV tedavisini kullanan bireyler için soru işareti oluşturuyor. Aynı zamanda da bu soruya verilecek net yanıt, ART kullanımının kesintiye uğraması durumunun da göz önüne alınarak sürdürülen yeni tedavi ve aşı denemeleri için de önemli! Şimdi gelin biraz, araştırmanın teknik detaylarını inceleyelim: Yukarıda bahsettiğimiz bulgular, aşı araştırması sırasında, hastalar üzerinde gözlemlenen bulgulardan oluşmaktadır. “VR102/ANRS149-LIGHT” adı verilen placebo, yani ilaçmış gibi verilen özelliksiz madde, destekli aşı araştırmasında, rastgele 10 HIV-pozitif erkek seçilmiş. Araştırma sırasında bu erkek adaylarda 4’üne, 24 hafta süresince aktif aşı, geriye kalan 6’sına da placebo enjekte edilmiş. Araştırmanın 36.haftasında ise hastaların aldığı ART tedavisi kesilmiş. Eğer hastalarda viral yük artışı gözlenirse, hastaların 48.haftadan itibaren tekrar ART’ye başlamaları söz konusuymuş. Araştırmanın kesin raporunda, hastalarda 12 haftalık ART kesintisinden sonra, ortalama 48.haftada, kanda viral yük yeniden belirlenebilir seviyeye geri dönmüş. ART tedavisin kesildiği 36.haftada katılımcılardan eşzamanlı kan ve semen örnekleri alınmış ve buna 38,40, 42,44 ve 48.haftalarda da devam edilmiş. Bu örnekler araştırmacılara, HIV tedavisinin kesilmesinden sonra hangi zaman diliminde kanda ve semende viral yükün belirgin hale geldiğini tespit etmelerine olanak sağlamış. Araştırma raporuna göre, araştırma katılımcılarının yaşı ortalama 42. Katılımcıların ortalama 44 haftadır, yani bir yıldan az bir süredir ART kullandıkları ve ortalama 768 hücre/mm3 CD4 hücre sayısına sahip oldukları belirtilmiş. 36.haftada ART tedavisi kesilen katılımcıların hepsinde, tedavi kesildiği zamanki viral yükleri 20 kopya/ml iken, ART tedavisinin kesilmesini takip eden iki hafta içerisinde viral yük belirlenemeyen seviyeye geri dönmüş ve bazı katılımcılarda viral yük 125.000 kopya/ml seviyesine kadar hızlı bir şekilde yükselmiş… Bu bulgular bize, olası bir ART tedavisi kesintisinden sonra viral yükün yükselerek, nasıl yeniden bulaşıcı hale gelebildiğini gösteriyor. Ek olarak araştırmacılar, araştırma raporuna, katılımcılardan birinin partnerine, viral yükün tekrar belirlenebilir hale geldiği dönemde, HIV bulaştırdığını da not düşmüşler. Son olarak araştırmacılar şunun altını çiziyorlar: “ART kullanımının kesintiye uğramasıyla, kan ve semende HIR-RNA’nın nasıl hızlı bir şekilde geri döndüğü gözlemlemek hem mükemmel, hem de bir o kadar ürkütücüydü. Bu bulgular aslında bizlere, HIV tedavisinde kullanılan ilaçların, koruyucu tedavi olarak da kullanılması yönündeki stratejilerin ne kadar doğru ve daha çok desteklenmesini gerektiğini anlatıyor”. Referans: Palich R et al. Viral rebound in semen after antiretroviral treatment interruption in an HIV therapeutic vaccine double-blind trial. AIDS, online edition, doi: 10.1097/QAD.0000000000002058 (2018). www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Whose Matter is HIV?

    Whose Matter is HIV? Turkey's #WAD2018 statement is online now! You can read on www.hivcokdegisti.org/bildiri2018 #redribbonistanbul #hearpreventprotect #allabouthiv

  • HIV kimin meselesi?

    HIV kimin meselesi? 1 Aralık Dünya AIDS günü 2018 bildirisi yayınlandı! Bildiriyi okumak için www.hivcokdegisti.org/bildiri2018 adresine gidebilir ya da buraya tıklayabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • HATAM 20 yaşında!

    Türkiye’de HIV salgını ile mücadele, geçmişten günümüze, farklı kurumlar tarafından çok yönlü faaliyetlerle sürdürülüyor. Bilindiği gibi, 1985 yılından beri dünya ile beraber ülkemizde de sosyal ve toplumsal problemlere yol açan HIV/AIDS hastalığı giderek artan sayıda görülmeye devam ediyor ve bu salgının durdurulması için sadece tıbbi değil, sosyal yönü ile de top yekûn cevap verilmesi gerekli. Bu mücadeleye katkıda bulunmak amacıyla Hacettepe Üniversitesi bünyesinde 1998 yılında kurulan Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi, kısa adıyla HATAM, 20.yılını kutluyor. 29 Kasım 2018 Perşembe günü Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi’nde gerçekleşen toplantıya, T.C. Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü gibi sağlık otoritelerinin temsilcileri, HATAM ve çeşitli üniversitelerin infeksiyon hastalıkları anabilim dalından uzmanlar ile, aralarında Kırmızı Kurdele İstanbul’un da yer aldığı sivil toplum örgütlerinden temsilciler katıldı. Sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki seans olarak gerçekleşen toplantının sabah seansında, HATAM yöneticileri ve çalışanları tarafından, başlangıçtan bugüne HATAM’ın 20 yıllık HIV/AIDS çalışmalarına yer verildi. HIV salgınına yönelik bilimsel veriler ve gelişmelere yer verilen toplantının öğleden sonraki seansında, alanında uzman ve yetkin sağlık otoritesi ve kurum temsilcileri, HIV/AIDS Epidemiyolojisi, Türkiye’de Mevcut Durum ve Hedefler, tanılamadaki yenilikler ve Türk Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün test süreçleri ve doğrulama testlerine dair deneyimleri, ve tedavideki güncel gelişmeler ve öneriler hakkında detaylı bilgilendirmeler yapıldı. İlgi çekici konu başlıkları ile önemli noktaların vurgulandığı sunumların yapıldığı toplantı ve günün önemine ilişkin görüşlerini sorduğumuz HATAM Müdürü Prof. Dr. Serhat Ünal, “Biz yaklaşık 30 yıldır, 1 Aralık Dünya AIDS Günü çerçevesinde bir araya gelerek, son gelişmeleri konuşuyoruz. 1998 yılında, Türkiye’de HIV ve AIDS rakamları artmaya başlayınca ve sadece tedavi etme boyutunun yetersiz kaldığını bizzat gördüğümde, Hacettepe Üniversitesi’nin zenginliğinden yararlanarak, sosyal bölümlerinde içinde olduğu büyük bir organizasyon gerçekleştirdik ve HATAM’ı kurduk. Bugünkü toplantının amacı, 20 yılda HIV epidemisi ile ilgili neler yaptık bunu gözden geçirmekti. Ve görüyoruz ki çok iş yapmışız!” dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti “Sağlık Bakanlığı ve aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ile birlikte, Türkiye’de, ülke çapında, HIV’in yayılmaması için birlikte çalışıyoruz. Ancak rakamlardan görüyoruz, HIV epidemisi dünyada artık düz çizgilerle, hatta azalan eğilimler gösterirken, ülkemizin içinde olduğu bölgede, hele hele Türkiye’de tam tersine bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu sebeple daha çok çalışacağız. Bugünün önemi de biraz aslında, bir araya gelerek gücümüzü tazelemekti. Bu işle uğraşan tıp ya da sivil toplum kuruluşları olarak bir araya gelerek, HATAM’ın kuruluşunun 20 .yılı vesilesiyle, HIV ile mücadele azmimizi çelikleştirdik.” Kırmızı Kurdele İstanbul olarak 20 yıldır HIV ve AIDS ile mücadelede etkin rol oynayan HATAM’ın yeni yaşını gelecek 20 yılda birlikte sayısız işbirlikleri yapmak dileğiyle, yürekten kutluyoruz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Koruyucu HIV aşısı için 5 yıllık stratejik plan

    Yayın tarihi: Kasım 2018 HIV ile mücadelede etkin bir araç olarak kullanılması beklenen aşının, bir an önce kullanılabilir hale gelmesi ve pazara sunulması için uygulanacak 5 yıllık, kapsamlı küresel strateji planı, geçtiğimiz ay, 21 Ekim’de İspanya’nın başkenti Madrid’de gerçekleştirilen toplantı ile duyuruldu. Küresel HIV Aşısı Stratejik Planı adı altında oluşturulan çalışmada, 2018-2023 yılları için, aşının ar-ge çalışmalarını ve pazara sürülmesine dair tüm sürecin kapsamlı olarak değerlendirildi ve sürecin hızlandırılması için gerekli eylemler de sıralandı. Yapılan lansmanın ardından görüşleri alınan Uluslararası AIDS Topluluğu (IAS)’ nun bir önceki başkanı Dr. Linda-Gail Bekker, “Her ne kadar küresel anlamda yeni HIV enfeksiyonu sayısında bir düşüş gözlemlense de, salgın aralarında genç kadınlar, seks işçileri ve damar içi madde bağımlısı bireylerinde yer aldığı belirli risk gruplarında yükselen ivmeyle yayılmaya devam ediyor” diyerek, salgının boyut değiştiren karakteristiğinin altını çiziyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “HIV ile mücadele etkin bir araç olarak kullanacağımız aşıyı bulduğumuzda, artık kaybedecek bir dakikamız bile kalmayacak. Bu sebeple, aşının bulunması ve kullanımının yaygınlaştırılmasının önündeki yasal, yerel sağlık politikaları ve devlet yönetimleri bazındaki tüm engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Ek olarak, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını engellemek, aşı olmadan mümkün değil ve eğer biz HIV aşısını bulabilirsek, dünyada henüz virüse maruz kalmamış bireyleri en azından korunaklı alana çekmiş olabiliriz. Bu yüzden oluşturulan bu stratejik plan, önemli bir sorunu da bertaraf etmeye yönelik etkili bir içeriğe sahip”. HIV aşı çalışmaları hakkında daha yeni bir yazı için aşağıdaki görsele tıklayın! Stratejik planda, alınacak aksiyonlar 3 ayrı bölümden oluşuyor: Ar-Ge çalışmalarına ayrılan fonun arttırılması, araştırmacıların tümünün erişebileceği güncel bilgi ağı ve aşının bulunması ile birlikte ihtiyaç sahiplerinin aşıya erişiminin önündeki tüm engellerin şimdiden kaldırılması. Ayrıca planda, bu aksiyonların bir an önce alınmasının gerektiği, çünkü hali hazırda devam eden 2 ayrı aşı çalışmasının mevcut verilerinin umut verici olduğu da vurgulanmış. Amerika merkezli bir stratejik planlama kuruluşu olan Küresel HIV Aşısı Girişimi, Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından fonlanıyor. Kuruluş, aşıya erişimin sağlanması, üretim, saha çalışmaları ve satışı için yasal prosedürlerin aşılması için, Orta Afrika bölgesindeki devlet yönetimleri ile sıkı görüşmeler gerçekleştiriyor. Dünya Sağlık Örgütü Aşı Araştırmaları Grubu’ndan, Dr. Johan Vekemans’ göre, olası bir HIV aşısı gibi küresel anlamda ihtiyaç olan ve etkin mücadele aracı olarak karşımızı çıkan korunma yöntemlerinde, ciddi anlama karmaşık ve zorlu yerel düzenlenmeler ve yönetmelikler mevcut. Vekemans’ın sözlerini değerlendiren, UNAIDS’in kıdemli danışmanlarından Peter Godfrey-Fausett ise konuya farklı bir boyut kazandıracak çok önemli bir açıklama yaptı: “HIV, farklı bölgelerde farklı karakteristik özelliklerle değişime uğrayan, bugüne kadarki diğer enfeksiyon salgınlarından çok farklı bir salgın! Ama şunu da göz önünde bulundurmalıyız; ihtiyacı olan herkese aşı ulaştırmak isterken, o bölgelerdeki devlet yönetimleri bunu nasıl finanse edecek? Ya da finansman küresel bir işbirliğiyle mi yapılacak? Buna acil olarak karar verilmesi gerekiyor!” Stratejik plan, PrEP gibi önleme araçlarını da içeren, farklı korunma yöntemlerinin stratejilerini de güçlendirici bir özelliği sahip. 29 Ekim’de İngiltere’nin Glasgow şehrinde gerçekleşen HIV Tedavisi Konferansı’nda yapılan sunumlarda, araştırma sonuçlarına göre PrEP kullanımı, yine HIV bulaşılarına karşı etkin bir araç. Ancak Uluslararası AIDS Topluluğu’nun Başkanı Anton Pozniak, önemli bir konunun altını çiziyor: “Dünya çapında sadece 300 bin insanın PrEP’e erişimi söz konusu, ve 2017’de 1.8 milyon yeni HIV bulaşısı gerçekleşti!” Küresel HIV Aşısı Stratejik Planı’nın orjinal metnine ulaşmak için burayı tıklayınız. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivcokdegisti

  • Ulusal HIV/AIDS kongresindeyiz!

    HIV bilimi alanındaki güncel araştırmaların ve sosyal gündemlerin tartışıldığı en önemli alanlar olan kongre/konferanslara daima ayrı bir önem veren ve bugüne kadar pek çok üst düzey uluslararası organizasyona katılan Kırmızı Kurdele İstanbul bu yıl ulusal HIV/AIDS kongresini sizler için takip edecek. STK temsilcisi olarak davet edildiğimiz ve ''Hızlanan Epidemiye Daha İyi Nasıl Cevap Verebiliriz? başlıklı oturumda bir de konuşma yapacağımız Ulusal HIV/AIDS kongresi 15 - 18 Kasım tarihleri arasında, Prof. Dr. Volkan Korten'in kongre başkanlığında, Türkiye HIV/AIDS Platformu tarafından düzenlenecek. Türkiye'de Ulusal seviyede gerçekleşen en önemli HIV etkinliği olan kongrede *Ülkemizde ve Dünyada HIV Epidemiyolojisi, *Kesin Tedaviye Dair Çalışmalar, *Yan/Fırsatçı-enfeksiyonlar, *Antiretroviral Tedavide Gelişmeler, gibi önemli konular 4 gün boyunca tartışılacak. Türkiye'de HIV bilimi alanında emek veren pek çok saygın hekimin katılımıyla gerçekleşecek kongre boyunca aldığımız notları aşağıda okuyabilir, video söyleşiler ve anlık aktarımlar için Faceook ve Twitter hesaplarımızı @redribbon34 adıyla takip edebilirsiniz. Kongre bilimsel programını http://hivaids2018.org/sayfa.asp?mdl=sayfalar&id=248 linkinde inceleyebilir, günlük kongre notları için bu sayfayı takip edebilirsiniz. ------------------- 1. Gün Notları Türkiye’de HIV alanında çalışan hekim temelli 5 STK’nin bir araya gelerek oluşturdukları HIV/AIDS platformunca düzenlenen HIV/AIDS Kongresi 2018 15 – 18 Kasım tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşiyor. Kırmızı Kurdele İstanbul olarak, Kongre Başkanlığını Prof.Dr. Volkan Korten’in üstlendiği ve Türkiye’de bugüne kadar düzenlenmiş HIV/AIDS kongreleri içinde en geniş hekim katılımıyla gerçekleşen bu önemli etkinliğe STK temsilcisi olarak katılıyoruz ve kongre notlarını takipçilerimiz, danışanlarımız ve paydaşlarımız için aktarıyoruz. Kongrenin, programını yukarıdaki görselde görebileceğiniz ilk günü Volkan Korten’in açılış konuşmasıyla başladı. Korten konuşmasında kongrenin Türkiye’de bugüne kadar düzenlenmiş HIV/AIDS kongreleri içinde en geniş hekim katılımıyla gerçekleşen kongre olması hedefine ulaştıklarını ve 5 STK’nın bir araya gelerek oluşturdukları platformun bu sonuca ulaşılmasındaki önemli rolünü vurguladı. Prof. Dr. Deniz Gökengin ise Türkiye’nin güncel HIV/AIDS verilerini de paylaştığı konuşmasında kilit toplumlara ulaşmakta yaşanan zorlukları ve bunların olası sebepleri aktardı. Günün paneli ise ‘’Hızlanan epidemiye nasıl daha hızlı cevap verebiliriz’’ başlığıyla, uzman Doktorlarla birlikte Dünya Sağlık Örgütü (WHO) temsilcisi Mustafa Bahadır Sucaklı, Şişli Belediyesi Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezi Temsilcisi Ali Hayati Akaslan ve STK temsilcisi Aktivist Arda Karapınar’ın katılımıyla gerçekleşti. Türkiye’de son yıllarda görülen yeni HIV vakaları içinde kilit toplumların önemli bir oranı kapsadığı gerçeği temelinde ilerleyen tartışma, saha çalışmarı ya da doğrudan hedef kitleye hizmet sunan kurumların elde ettikleri veriler ve görüş önerileri ile oldukça verimli ve yararlı bir panel olarak değerlendirildi. Şişli Belediyesi Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezi Müdürü Akaslan bugüne kadar yapılan testlerde yaklaşık %5 oranında bir pozitiflik değerine ulaşıldığını aktardı. Yurtdışında Şişli Modeli adıyla da anılmaya başlanan modelin içerdiği hizmet çeşitliliğinin ve esnek çalışma saatleri, anonimlik gibi basit ama hedef kitleler için belirleyici olan basit uygulamaların bu kitlelere erişmekte ve dolayısıyla epidemiyi kontrol etmekteki etkisini de vurgulayan Akaslan, benzeri test merkezlerinin oluşmasında sürecinde başta bilgi/tecrübe paylaşımı olmak üzere destekler verebileceklerini ve mevcut merkezi daha da iyi bir seviyeye getirmek istediklerini ekledi. Uzun yıllardır HIV alanında çalışmalar yapılan Prof. Dr. Deniz Gökengin, Dr. Aygen Tümer ve Prof. Dr. Başak Dokuzoğuz ise yıllar içinde edinilen tecrübeler, kamunun HIV/AIDS konusundaki yaklaşımının negatif/pozitif yanlarına vurgu ile aslında tanı sonrası aşamalarda oldukça başarılı hatta Avrupa’nın en iyi ülkelerinden biri olduğumuzu ancak test/tarama/hedef kitlelere erişim, cinsel sağlık eğitimi, farkındalık çalışmaları gibi HIV epidemisinin yayılmasını durdurmada hayati önemi olan konularda eksikliklerimiz olduğuna vurgu yaparak çözüm önerilerini sundular. Çözüm önerilerinin ortak noktası ise daha fazla test yapılabilmesine olanak sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç ve bu ihtiyaçların karşılanması ilişkin gelişecek tüm ortak girişimlerin desteklenmesi fikri ön plana çıktı. WHO’nun Dünya ve Türkiye’de üstlendiği rolleri ve kurum karakterine bağlı olarak yapabileceklerini anlatan Mustafa Bahadır Sucaklı ise Türkiye’nin, en geniş resimde düşünüldüğünde sağlık politikları bakımından başarılı, belirlenmiş hedefe ilişkin sonuç almadaki yeteneğinin ve başarısının yüksek, özellikle HIV tedavisi hizmetlerinde bölgenin en iyi ülkelerinden biri olduğunun altını çizdi. WHO’nun sağlık diplomasisi bakımından verebileceği katkının tüm paydaşların bir arada çalışabilmeleri bakımından yararlanılabilecek bir alan olduğu vurgusu ise önemli bir fırsat olarak not edildi. Panelde konuşan STK temsilcisi Aktivist Arda Karapınar ise Kırmızı Kurdele İstanbul’un kullandığı dil, araçlar ve çalışma modelinin hedef kitlelere erişimdeki başarısını verilerle destekleyerek anlattığı konuşmasında, epideminin durdurulabilmesi için benimsenmesi gereken ilk yaklaşımın güçlü olduğumuz alanlara yönelmek olması gerektiğini ifade etti. Testlerin tamamen anonim ve tedaviye erişimin çok daha kolay olmasının yaratacağı olumlu etkiye ek olarak PrEP hakkında çok daha ciddi bir biçimde konuşmanın ve erişilebilir hale getirmenin gerekli olduğunun altını özellikle vurgulayan Karapınar, konuşmasını dinleyen Türkiye’nin her yerinden gelen hekimlere şöyle seslenerek konuşmasını tamamladı; ‘’ Her şeyden, herkesten önce hekimler kullandıkları dili değiştirmeli ve mağdur dili, negatif imajlar içeren bir dil kullanmaktan vazgeçilmeli. Sisteme ilişkin şikayetlerimiz daima orada olacak. O yüzden güçlü olduğumuz alanlara yönelmek, sebat göstermek ve ilk aşamada olabildiğince çok insanı test edip, tedaviye eriştirmekten başka seçeneğimiz yok. Pozitif bilimi, dünyayı takip etmeli ve bu gelişmeleri paylaşmalı/yararlanmalıyız. Hastalarınıza PrEP gibi yeniliklerden, tüm güncel, pozitif bilimsel gelişmelerden bahsetmekten ve B eşittir B demekten çekinmeyin artık!'’. 2. Gün Notları Bilimsel programını aşağıda bulacağınız 2. gün daha çok hekimlere yönelik grup çalışmaları, olgu tartışmaları ve vaka değerlendirmelerine ayrıldı. Bu olgu tartışmalarından oluşacak notların takipçilerimiz, danışanlarımızdan daha çok doktorlara hitap edeceği, o doktorların ise neredeyse tamamının kongre alanında olmasından hareketle, bugünü söyleşiler yapmak için değerlendirmenin daha anlamlı olduğunu düşündük. Bu serinin ilk videosunda ise, Türkiye'de HIV/AIDS alanına en çok emek veren hekimlerden olan ve aynı zamanda bu yılında Kongre Başkanı olan Prof. Dr. Volkan Korten ile kongreyi, HIV/AIDS platformunu ve güncel konuları konuştuk. Bu samimi ve keyifli söyleşiyi aşağıda ya da https://youtu.be/mkDVe4JIDac bağlantısı ile YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz. Söyleşi için Prof. Dr. Volkan Korten'e teşekkür ederiz. #kirmizikurdeleistanbul #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Belirlenemeyen = Bulaştırmayan (B=B) nedir? Ve neden önemlidir?

    - Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, B eşittir B nedir? Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan ya da kısa adıyla B eşittir B, düzenli HIV ilaç tedavisi kullanımı ile virüs yükleri (viral yük/viral baskı) Belirlenemeyen düzeyinde olan HIV taşıyıcısı bireylerin (kondom kullanmasalar dahi) cinsel ilişki yoluyla HIV bulaştırmayacaklarının bilimsel olarak ispatlandığı anlamına geliyor. HIV ile yaşayan bireylerin uzun ve sağlıklı yaşayabileceklerini, çocuk sahibi olabileceklerini ve başkalarına HIV bulaştırmaktan asla endişelenmemeleri gerektiğini duyuran bu kampanya, hem HIV pozitif bireylerin hem de onların yakınlarının bu gerçekleri anlamalarını sağlayarak kamuoyunu etkilemekte oldukça başarılı olmuştur. 100'den fazla ülkede uygulanan, dünya çapındaki ilk imzacılarından ve uluslararası öncülerinden olan Kırmızı Kurdele İstanbul, Türkiye’de ve dünya genelinde yaptığı çalışmalarla kampanyanın güçlü mesajını daha çok insana ulaşması için çalışıyor. - Belirlenemeyen = Bulaştırmayan neden önemlidir? Kanada’da faaliyet gösteren BC-CfE (Center for Excellence on HIV/AIDS - British Colombia HIV/AIDS Tedavisi Mükemmellik Merkezi) Direktörü Dr. Julio Montaner tarafından birkaç yıl önce başlatılan TasP kampanyası (Treatment as Prevention – Bulaş Önleme Yöntemi Olarak HIV Tedavisi), Prevention Access Campaign (PAC- Tedaviye Erişim Kampanyası) tarafından yürütülen ve Türkiye'ye öncü imzacı ve kampanya küresel sözcülerinden biri olan Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından getirilerek, kesintisiz bir ısrarla uygulanan uluslararası Belirlenemeyen = Bulaştırmayan B=B bildirisinin de çıkış noktası sayılabilir. Her fırsatta duyurduğumuz önemli bir detayı tekrarlamak gerekirse; Belirlenemeyen = Bulaştırmayan'ı kabul eden, onaylayan ve yaygınlaştıran kurumlar arasında CDC, ECDC, WHO ve UNAIDS gibi önemli kamu otoritelerini gösterebiliriz. B=B'den bahsederken, neden SIFIR RİSK ve BULAŞTIRMAYAN gibi net betimlemeler tercih edilmeli? Dr. Montanier, 2006 yılında Kanada Vancouver’da düzenlenen Uluslararası AIDS Konferansı’nda TasP hakkında etkili bir sunum yaparak tüm dünyaya içeriği hakkında bilgi verdi ve bu da global Belirlenemeyen = Bulaştırmayan hareketinin dayandığı bilimsel gerçeklerin ana başlıklarından biri oldu. Geniş çerçevede TasP, HIV pozitif tanısı alan bir bireyin, tanı konulmasını takiben derhal HIV ilaç tedavisine (ART) başlamasının gerekliliği ve bu gerekliliğin tüm dünyada kabul edilip buna uygun tedavi protokelleri izlenmesi sonucu, HIV enfeksiyonunun artış hızının önemli derecede azalacağı anlamına gelmektedir. Dünya'da pek çok ülke 2013’ten bu yana, ulusal bir strateji olarak TasP’ı, yani HIV tedavisine koşulsuz erişim hakkını savunmakta ve uygulamaktadır. Ülkemizde uygulanan HIV tedavi protokolü de aynı evrensel yaklaşıma uygun olarak sürdürülmektedir ve bu yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından duyurulan HIV/AIDS Tanı Kılavuzu'nda da yerini almıştır. Bireysel anlamda TasP, HIV pozitif bireylerin yaşam kalitesini arttırırken, aynı zamanda enfeksiyonu başkalarına bulaştırabilme riskini de ortadan kaldırmaktadır. -Peki *TasP tam olarak nasıl bir süreçtir? (Bulaş önleme yöntemi olarak HIV tedavisi) Düzenli ve kararlı bir tedavi planıyla, bir HIV pozitif bireyin kanındaki virüs miktarı, belirlenemeyen seviyeye düşmektedir. Bu noktada, virüsü cinsel yolla başkasına bulaştırmak, teorik olarak mümkün değildir. Uluslararası düzeyde yapılmış olan “PARTNER Çalışmaları”nda (PARTNER-1 ve PARTNER-2), sero-different olan çiftlerde (yani birinin HIV pozitif ve diğerinin negatif olan çiftlerde) gözlenen korunmasız anal ve vajinal ilişkilerde, gözlem süresinde HIV pozitif olan bireylerin viral yükleri belirlenemeyen seviyede tutulmuş ve gözlem sürecinin sonunda HIV pozitif bireylerden HIV negatif bireylere virüs bulaşmadığı esin olarak ispatlanmıştır. PARTNER çalışmalarının sonuçları 2016 ve 2018’de Uluslararası AIDS konferanslarında açıklanmıştır. TasP kavramı, daha geniş kesimler tarafından daha da bilinir hale gelmeye başladıktan sonra BC-CfE’nin düzenlediği bir internet seminerine konuşan Dr. Montaner “Söz konusu bilimsel çıktılar olunca, sonuçların güvenilirliği ve yayılımı daha kolay artmaktadır” diyerek aslında TasP ve sonraki sürecin ne kadar da önemli bir gelişmeler içerdiğini ifade etmiştir. Ve zaman içerisinde Belirlenemeyen = Bulaştırmayan üzerinde güçlü ve bilimsel bir fikir birliği oluşmuş, düzenli kullanılan tedavi ile sürdürülebilir belirlenemeyen viral yüke sahip HIV pozitif bireylerin cinsel yolla virüsü başkalarına bulaştıramayacaklarına dair su götürmez, bilimsel temelli bir kampanya başlamıştır. 2017 yılı sonbaharında, ABD Hastalık Kontrol Merkezi CDC'nin, sürdürülebilir belirlenemeyen viral yüke sahip olan bireylerin, cinsel yolla ya da kan yoluyla virüsü başkalarına bulaştıramayacaklarını kabul ve beyan etmesi ise sadece kampanya sürecinde değil, HIV/AIDS tarihinde de çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Denilebilir ki; tedavisine düzenli olarak devam eden ve belirlenemeyen seviyede viral yüke sahip olan HIV-pozitif bireylerin virüsü bulaştırabilme riski sıfırdır. Bu söylem aslında onların bulaştırıcı olmadıkları anlamına gelmektedir. Bu durum, güvenilir kanıtlara dayalı bilimsel gerçeklerin ezici üstünlüğüne çok iyi bir örnektir. -Dr. Anthony Fauci, ABD Sağlık Bakanlığı, Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Direktörü, Bilimin ötesinde, Belirlenemeyen = Bulaştırmayan B=B hareketi HIV konusundaki negatif ve ayrımcı söylemlerin değişmesi yönünde oyun değiştirici bir faktör olmayı ve HIV pozitif bir bireyin yaşamını derinden etkileyen damgalamayı sonlandırmayı amaçlamaktadır. HIV hakkındaki yanlış bilgiler ve beraberinde gelen damgalama, bireylerin HIV tedavisine erişimini engellemekte ve tedaviye başlama isteklerini de azaltmakta. Bu engellere, sağlık sigortasına sahip olmama, yoksulluk, ırkçılık ve suçluluk psikolojisi vb. etkenler de eklenince, iş iyice içinden çıkılamaz bir hale geliyor. Tüm bu etkenlerin, HIV pozitif bireylerin tedaviye ve tedavi sürecine karşı direnç göstermesine ve hatta tedaviden vazgeçmesine dahi neden olabildiği bilinen bir gerçek. Bu sebeplerle TasP ve Belirlenemeyen = Bulaştırmayan B=B hareketinin toplumsal düzeyde bilinirliliğinin arttırılması ve doğru, güncel #hivbilgisi'nin yaygınlaştırılması hayati önem taşıyor. Bu iki önemli olgunun arkasındaki bilimsel gerçeklere ilişkin bilinirliğinin artması, HIV pozitif bireylerin ve HIV’den etkilenen toplumsal çevrelerinin, yani aslında herkesin hayatını kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda TasP ve Belirlenemeyen = Bulaştırmayan hareketine duyulan güven, beraberinde bireylerin HIV’den korunmaları bakımından da fayda sağlayacaktır. Bu sebeple dünya genelinde HIV tedavisine erişmin koşulsuz ve sürdürülebilir olmasının önündeki engeller işbirliğiyle kaldırılmalı; HIV’e karşı negatif algının bertaraf edilmesi için devlet yönetimlerinin ülkeler özelinde özel çalışmalar yapması ve risk grupları için kondom, PreP ve PEP gibi korunma ve erken müdahale yöntemlerine erişimin kolaylaştırılması önemli unsurlardır. Dünya'da birkaç ülkede ve TasP yaklaşımının geliştiği Kanada’nın British Colombia bölgesinde bireylerin PrEP’e erişimleri yasal olarak kabul edildi.  Buna bağlı olarak BC-CfE tarafından yapılan ve sonuçları bu yıl açıklanan matematik modellemeye göre, TasP ve PrEP önümüzdeki 10 yılda British Colombia bölgesindeki HIV yayılımını ve gelişen AIDS vakalarını tamamen sona erdirecek. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Belirlenemeyen = Bulaştırmayan'ın temelinde yatan TasP (Bulaş Önleme Yöntemi Olarak HIV Tedavisi) yaklaşımı ülkemizde de benimsenmiştir ve Türkiye'de HIV tedavisi, hiçbir katkı payı gerektirmeksizin GSS şemsiyesi altındaki her birey için tamamen ücretsizdir. B=B hakkında en çok sorulan 9 soru, 9 cevap için tıklayın www.kirmizikurdele.org #hivbilgisi kaynağı #hivhakkindahersey

  • AIDS yayılımını tamamen durdurmak yolunda iddialı ve istekli bir tedavi hedefi:90 90 90

    Birleşmiş Milletler AIDS programı olan UNAIDS tarafından duyurulan 90-90-90; *2020 yılı itibarıyla dünya genelinde HIV (insan bağışıklık yetmezliği virüsü) taşıyan insanların en az %90’ının tanı almış ve HIV taşıyıcısı olduklarının farkında olmalarını, *bu bireylerin en az %90’ının kesintisiz HIV ilaç tedavisine (ART) erişmiş olmalarını, *HIV ilaç tedavisi sürdüren kişilerin en az %90’ında viral baskı (Belirlenemeyen) sağlanmış olmasını hedefleyen küresel bir program ve farkındalık kampanyasıdır. İlk günden bugüne kadar 39 milyon insanın hayatına mâl olan AIDS yayılımını durdurmak hedefi, insani bir görev ya da tarihi bir yükümlülükten çok daha fazla anlamlar ifade ediyor. Bu hedef gelecek nesillere, hayatlarını daha sağlıklı bir dünyada sürdürme fırsatı sunma konusunda da önemli bir aşama. AIDS salgınını sona erdirme hedefi, küresel işbirliği ve dayanışma içinde, bilimsel kanıta ve veriye dayalı, çok sektörlü ortaklıklar yapabilen insanlığın neler başarılabileceğini, bir başka perspektifte bir kez daha ispatlama ve daha kapsamlı küresel kalkınma çabaları için ilham olma potansiyeli de taşıyor. Yani 90 90 90 ve AIDS yayılımını durdurmak hedefi pek çok açıdan önemli, anlamlı ve ancak hep birlikte başarılabilecek ortak bir insanlık hedefi. Bununla birlikte, AIDS epidemisini (yayılımını) tamamen durdurmaktan bahsedebilmek için birden çok stratejiye ihtiyaç duyulduğu da açık. Fakat kesin olan ilk şey; standart HIV ilaç tedavisini (ART) ve bakımını herkes için kolaylıkla erişilebilir hale getirmeden ve İhtiyacı olan herkese HIV tedavisi vermeden, salgını sona erdirmek imkansız. Çünkü başarılı bir HIV ilaç tedavisinin virüsü baskılayarak, virüs yayılımını durdurduğu (Belirlenemeyen seviye) ve sağlıklı HIV taşıyıcılarının asla AIDS tablosuna girmeden, tamamen sağlıklı bir hayat sürdürebildikleri uzun yıllardır bilinen bilimsel bir gerçek. Bu konu hakkında detaylı bilgi için HIV tedavisi, TasP ve B eşittir B sayfalarımızı okuyabilirsiniz. Yine UNAIDS’in 2011 yılında yayınladığı, Dünya genelindeki tüm hükümetlere yönelik ‘HIV ve AIDS’e dair politika bildirgesi’ hesap verebilirliği teşvik etmek ve AIDS yayılımını durdurmak için gereken son aşamaya varmak hedefiyle ortak bir çaba önerirken, 90 90 90 sloganıyla özetlenen 2015 sonrası koyulan nihai hedef, AIDS yayılımını 2030 yılı itibarıyla tamamen durdurmaktır. Aralık 2013'te, toplanan UNAIDS Program Koordinasyon Kurulu, bölgeler ve ülkeler düzeyindeki liderleri ve tüm paydaşları, UNAIDS'i 2015 yılı ve sonrasını kapsayacak biçimde, HIV tedavisinin herkes için kolayca erişilebilir olmasına yönelik hedeflere ilişkin çabaları desteklemeye çağırmıştı. Bu çağrıyı takiben tüm bölgelerde ve ülkelerde, yeni hedefler hakkında paydaş istişareleri gerçekleştirildi. Tüm hükümetlerin yerel düzeyde ve UNAIDS işbirliği ile birlikte belirledikleri bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde etkin rol alacak ilgili bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları, doktorlar, sağlık hizmeti sunucuları dahil pek çok paydaş ise *2020 yılı itibarıyla dünya genelinde HIV taşıyan insanların en az %90’ının tanı almış ve HIV taşıyıcısı olduklarının farkında olmaları, *bu bireylerin en az %90’ının kesintisiz HIV ilaç tedavisine (ART) erişmiş olmaları, *HIV ilaç tedavisi sürdüren kişilerin en az %90’ında viral baskı (Belirlenemeyen) sağlanmış olması ve AIDS yayılımını 2030 yılı itibarıyla tamamen durdurma hedeflerine erişmek için hep birlikte çalışmaya devam ediyorlar. Çevrenizde HIV farkındalığının artmasına ve küresel 90 90 90 hedefine ulaşılmasına katkı sunmak isterseniz, Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından hazırlanan A3 boyutundaki B eşittir B posterini buraya tıklayarak indirebilir ve çıktısını alabilir, UNAIDS'in 90 90 90 stratejik hedef kitapçığını (İngilizce) buraya tıklayarak indirebilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • HIV tedavisinde tek tabletin faydaları

    HIV tedavisi, bu güne kadar uzun bir yol kat etti. HIV'in sebep olduğu AIDS 1980’lerde ölümcül bir hastalık olarak sınıflandırılırken. tedavideki gelişmeler sayesinde HIV, kalp hastalıkları ya da diyabet gibi kronik, yönetilebilen ve kontrol altına alınabilen bir taşıyacılık olarak anılmaya başlandı. Öyle ki tedavideki bu harika gelişmeler, HIV pozitif bireylerin herkes gibi her işi yapabilmeleri, ebeveyn olabilmeleri, virüs taşımayan çocuk sahibi olabilmeleri, hayatlarına virüsü başkalarına bulaştırma korkusu olmadan yaşayabilmelerinin önündeki tüm engelleri kaldırdı. Günümüzde bir HIV pozitif bireyin yaşam beklentisi, HIV taşımayan bir bireyle tamamen aynı! İlk günlerin şok atmosferinde hayal bile edilemeyen tüm bu gelişmeler, HIV biliminin tedavide ve yaşam kalitesinde kat ettiği bu muazzam gelişmelerin doğal bir sonucu. HIV tedavisine genel bakış HIV tedavisinde son yıllardaki en büyük gelişmelerden biri de tek bir ilaç tabletinde birden fazla etken maddenin yer aldığı, tek tablet tedavi rejimi. Kombinasyon teravisi adı da verilen bu tedavi şekli, HIV tedavisinde geçmişte kullanılan ve birden fazla tabletin yer aldığı, kullanımı diğer ilaç kullanım alternatiflerine göre nispeten daha zor olan çoklu tablet kullanımından da önemli bir adımdır. Tarihteki ilk HIV ilacı; AZT Vücuttaki HIV’i kontrol altında tutabilmek hedefli ilk ilaç 1987’de geliştirildi. Bu ilaca “Azidotimidin” ya da diğer adıyla AZT denildi. AZT, virüsün insan vücudunda kendini kopyalarak çoğalmasını engelleyen bir çeşit antiretrovial ilaçtı. Antiretroviral ilaçlar en basit tanımıyla, vücuttaki HIV miktarını baskılayarak, kontrol altına alır ve bağışıklık sisteminin güçlü kalmasını sağlarlar. AZT, “Nükleosit Revers Transkriptaz İnhibitörleri (NRTIs)” adı verilen antiretroviral ilaçlar sınıfındandır. AZT’nin 1986 yılında bulunması, HIV tedavisinde o dönem için çok büyük ve önemli bir gelişmeydi. Fakat AZT’ler  harika ilaçlar değillerdi! O dönemde AZT, tarihteki en pahalı tedavi olarak, yılda kişi başına 8.000 ABD Doları ile 10.000 ABD Doları arasında bir maliyet oluşturuyordu. (Bu hesabı 2017 yılına uyarlarsak, tutar 18.000 ile 22.000 ABD Doları arasına tekabül eder). AZT kullanımını zorlaştıran tek faktör fiyatı değildi. Bu ilacı kullanan bireylerde çok ciddi yan etkileri oluşuyordu ve ilaç yanlış kullanıldığında, HIV kolaylıkla dirençli hale gelebiliyor ve ilaca başlanmadan önceki belirtiler tekrar oluşmaya başlıyordu. Bir diğer sorun ise AZT ile birlikte kullanılması gereken farklı ilaçların bazılarının günde birkaç kez alınması ve buzdolabında saklanmak zorunda oluşuydu. Bütün bu faktörler ise AZT kullanan bir bireyin gündelik hayatını sürdürememesi, evden dahi çıkamaması gibi sonuçlar doğurdu. Fakat günün koşullarında eldeki tek seçenek AZT'ydi ve bugün ART olarak anılan tedavi yaklaşımının gelişmesi için yaklaşık olarak on yıl geçmesi gerekecekti. Tek etken maddeli tedavi Zaman içerisinde, içerisinde proteaz inhibitörleri de olan başka etken maddeler ve ilaç sınıfları geliştirildi. Bu etken maddeler, bağışıklık sistemi hücreleri HIV’den etkilenmiş olsalar dahi, virüsün bu hücreler içinde kendini kopyalamasını engelleme prensibi ile çalışırlar. Başlangıçta bu etken maddeler bir başka etken madde ile kombine edilmeden, tek başlarına kullanıldılarsa da, dçok geçmeden tek etken madde prensibi ile dizayn edilmiş ilaçlarla tedavi gören HIV pozitif bireylerde HIV’in kolaylıkla direnç kazanarak, ilacın etkisini kaybettiği görüldü. Bu da bilim insanlarını yeni ve gerçekten işe yarayan yeni bir tedavi yaklaşımı geliştirmek konusunda daha sıkı çalışmaya itti. Çünkü eni keşiflerin yarattığı HIV'i kontrol altına almak ve HIV taşıyan insanların yaşam kalitelerini geri vermek gibi beklentiler karşılanmamış ve hayal kırıklığı oluşmuştu. Fakat bu hayal kırıklığı onları durdurmadı ve çok kısa sürede gerçekten işe  yarayan bir tedavi yaklaşımı geliştirildi; kombinasyon tedavisi! Kombinasyon tedavisi (Tablet sayısından bağımsız olarak, birden fazla etken maddeden oluşan bir kombinasyon ile tedavisi) Tek etken maddeli ilaç tedavisi yerini 90’larda kombinasyon tedavisine bıraktı. Bu yeni tedavi şekline HAART (Highly Active Antiretroviral Therapy – Yüksek Etkili Antiretroviral Tedavi) denildi. Aynı zamanda cART (Combination Antiretroviral Therapy – Kombine Antiretroviral Tedavi) de denilmektedir. Bu tür ilaçlar bir dozda en az iki farklı, çoğunlukla üç etken madde içerirler. Etkili bir kombinasyon tedavisi, insan vücudundaki HIV miktarını azaltır ve tamamen kontrol edilebilir bir seviyeye, yani *belirlenemeyen seviyeye indirir. Kombinasyon tedavileri, virüsün herhangi bir etken maddeye direnç geliştirmesi olasılıklarını en risksiz seviyeye düşürerek, kandaki HIV miktarının baskılanma oranını arttırmaktadır. Eğer bir HIV pozitif birey, reçete edilmiş olan ve uzman bir enfeksiyon hekimi gözetiminde başladıkları HIV ilaçlarını düzenli kullanır ve tam viral baskı gerçekleşirse, bu durum sürdürülebilir *belirlenemeyen viral yük seviyesi olarak adlandırılır ve bu bireylerin cinsel yolla virüsü bulaştırabilmeleri riski tamamen ortadan kalkar. Viral yükü belirlenemeyen seviyede olan HIV pozitif bireylerin kondomsuz cinsel ilişkide dahi virüs bulaştırmadıkları bir çok geniş çaplı araştırma ile kanıtlanmıştır. Bahsi geçen çalışmalar hakkında Türkçe bilgiler için B eşittir B sayfamızı inceleyebilirsiniz. *Görsel Günümüzde, HIV tedavisi için farklı şekilde kombine edilebilen birçok antiretroviral etken madde sınıfı vardır. Tüm bu etken maddeler vücutta kendini çoğaltmış olan HIV’in kopyaları ile farklı şekillerde etkileşime girer, mücadele eder ve aşağıda özetlediğimiz sonuçlara ulaşarak, başarılı bir HIV ilaç tedavisinin temelini oluştururlar; Giriş İnhibitörleri ve Füzyon İnhibitörler: Bu etken maddeler HIV’in bağışıklık sistemi hücrelerine girişini engellerler. Nükleosit/Nükloitit Ters Transkriptaz İnhibitörleri (NRTIs ya da “Nukes”): NRTIs’ler, virüsün kendi genetik materyalini kopyalamalarını önlemektedirler. HIV, kendi genetik materyali olan RNA’nın dönüştürülebilmesi için ters transkriptazı kullanır. NRTIs’ler, ters transkriptaz adı verilen enzimi bloke ettikleri için, böylelikle HIV kendi genetik materyali olan RNA’nın dönüşümünü gerçekleştiremez ve etkisiz hale gelir.  Non-Nükleosit Ters Transkriptaz İnhibitörü (NNRTIs ya da “Non-nukes”): NNRTIs’ler de virüsün kendi materyalini ters transkriptaz kullanarak dönüştürmesini önlemektedirler; ancak NRTIs’lerden farklı çalışırlar. İntegraz İnhibitörleri: Bu etken maddeleri, virüsün kendi kopya genlerini, insan hücresinin genetik materyaline girişini sağlayan bir enzimin çalışmasını önlerler. Proteaz İnhibitörleri: Bu etken maddeleri, virüsün yeni virüsler yapabilmesi için kullandığı proteinle işlem yapabilmek için gerekli olan “proteaz” adı verilen enzimin çalışmasını önlemektedirler. (Birden fazla molekül içeren) Tek tablet HIV tedavisi Geçmişte, ART tedavisi altındaki bireylerin tamamının günde birkaç farklı ilacı bir arada kullanmaları gerekiyordu. Bu yaklaşım bazen bireylerin kendi tercihleri, bazen uzman doktorun başarılı giden tedavinin değiştirilmemesi prensibine dayalı kararları bazen de diğer alternatif olan tek tabletin o kişide sebep olabileceği olası yan etkiler göz önünde bulundurularak devam etmektedir. Hangi tedavi rejiminin daha yararlı olacağına dair karar, genel istatistiklere dayalı bir karar olmanın ötesinde o kişinin yaşam koşulları, hastalık geçmişi, tedavi uyumu, halen kullanılmakta olan ilaçlardan görülmüş faydalar gibi pek çok faktör göz önünde bulundurularak uzman hekim ve HIV pozitif birey tarafından birlikte alınmalıdır. HIV tedavisinde dikkat edilmesi gereken noktalara işaret eden #hivbilgisi broşürümüz için burayı, 'HIV tedavisine başlamak' başlıklı #hivbilgisi yazımız için burayı tıklayarak konu hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Sabit dozlu kombinasyonlar ise 1997’den beri kullanılabilmektedir. Bu ilaçlar kullanılırken, aynı ya da farklı sınıflardan iki ya da daha çok etken maddenin bir araya gelmesi gerekmektedir. Kombine edilmiş etken maddeli ilk ilaç Combivir isimli tablettir. Bir diğer sınıftan başka bir tabletle birlikte kullanılan bu tabletin içeriğinde iki ayrı etken madde Lamivudine (NRTI) ve Zidovudine (NRTI) bulunur. Günümüzde, 20'ye yakın kombine tek tablet, HIV tedavisinde etkili olarak kullanılmaktadır ve bunların bazıları Türkiye'de de kullanılmaktadır. Bu ilaçlardan bazıları şunlardır: Atripla: İçeriğinde efavirenz (NNRTI), emtricitabine (NRTI) ve tenofovir disoproxil fumarate (NRTI) vardır. Biktarvy: İçeriğinde bictegravir (integrase inhibitor), emtricitabine (NRTI) ve tenofovir alafenamide (NRTI) vardır. Cimdou: İçeriğinde lamivudine (NRTI) ve tenofovir disoproxil fumarate (NRTI) vardır. Complera: İçeriğinde emtricitabine (NRTI), rilpivirine (NNRTI) ve tenofovir disoproxil fumarate (NRTI) vardır. Descovy: İçeriğinde emtricitabine (NRTI) ve tenofovir alafenamide (NRTI) vardır. Genvoya: İçeriğinde elvitegravir (integrase inhibitor), cobicistat, emtricitabine (NRTI) ve tenofovir alafenamide (NRTI) vardır. Juluca: İçeriğinde dolutegravir (integrase inhibitor) ve rilpivirine (NNRTI) vardır. Odefsey: İçeriğinde emtricitabine (NRTI), rilpivirine (NNRTI) ve tenofovir alafenamide (NRTI) vardır. Stribild: İçeriğinde elvitegravir (integrase inhibitor), cobicistat, emtricitabine (NRTI) ve tenofovir disoproxil fumarate (NRTI) vardır. Symfi: İçeriğinde efavirenz (NNRTI), lamivudine (NRTI) ve tenofovir disoproxil fumarate (NRTI) vardır. Triumeq: İçeriğinde dolutegravir (integrase inhibitor), abacavir (NRTI) ve lamivudine (NRTI) vardır. Truvada: İçeriğinde emtricitabine (NRTI) ve tenofovir disoproxil fumarate (NRTI) vardır. Gün içinde farklı zamanlarda alınması gereken 3 4 farklı ilaç yerine tek seferde bir adet ilaç almak, kuşkusuz ki tedaviyi daha da basitleştirmekte ve doz atlanması gibi ihtimalleri azaltarak, tedavi uyumu oranını ve buna bağlı olarak viral baskı oranını da arttırmaktadır. Ek olarak sabit dozlu kombinasyon tedavilerinin, virüsün direnç geliştirmesine daha az olanak sağlayan etkileri de bilinmektedir. Bir tedaviyi daha fazla ilaç kullanarak sürdürmek o tedaviyi bazı hastalar için daha karmaşık ve takibi zor bir hale getirebileceği gibi, bazılarında yan etkilerin artmasına da neden olabilir. Eğer çok tabletli kombinasyon tedavilerinde bir yan etki görülürse bu yan etkinin hangi ilaçtan dolayı olduğunu tespit etmek nispeten daha zor olabilir. Sonuç olarak ister tek tablet, ister birden çok tablete dayanan bir yaklaşım olsun günümüzdeki HIV ilaç tedavisi, HIV pozitif bireylerin herkes gibi her işi yapabilmelerini, ebeveyn olabilmelerini, virüs taşımayan çocuk sahibi olabilmelerini, hayatlarına virüsü başkalarına bulaştırma korkusu olmadan yaşayabilmelerin ve HIV taşımayan bir bireyle tamamen aynı yaşam süresini sağlayan bir tedavi.  Tüm seçenekler içinde, tek tablete dayanan bir uygulama, konforu ve tedavi uyumu kolaylığı  açısından daha cazip görünse de belki diğer seçenekler sizin için daha uygun olabilir. Unutmayın; en önemli nokta aldığınız ilacın sayısı değil, ne işe yaradığı! O yüzden, hangi tedavi rejiminin daha yararlı olacağına dair kararın, genel istatistiklere dayalı bir karar olmanın ötesinde o kişinin yaşam koşulları, hastalık geçmişi, tedavi uyumu, halen kullanılmakta olan ilaçlardan görülmüş faydalar gibi pek çok faktör göz önünde bulundurularak uzman hekim ve HIV pozitif birey tarafından birlikte alınması gerekliliğinin altını bir kez daha çizmekte yarar görüyoruz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Beliştirmeyen = Bulaştırmayan için yeni sosyal medya kampanyası; +series

    Prevention Access Campaign tarafından geçtiğimiz günlerde duyurulan +series isimli sosyal medya kampanyası, Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan (B = B); Undetectable = Untransmittable (U=U) kampanyasının temelindeki güçlü mesajın daha fazla insana ulaştırılmasını amaçlıyor. Başta ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri CDC, Avrupa Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri ECDC, UNAIDS, Dünya Sağlık Örgütü WHO gibi saygın otoritelerin de onayladığı B eşittir B mesajı, düzenli ilaç tedavisine bağlı olarak virus yükü belirlenemeyen seviyede olan HIV pozitif bireylerin, cinsel ilişki yoluyla HIV bulaştırmalarının mümkün olmadığına dair sağlam bilimsel kanıtlardan güç alarak yaygınlaşmaya devam ediyor. +series kampanyasını oluşturan ekip, hazırladıkları video, poster ve giflerin, B = B mesajını yaygınlaştırmak isteyen sivil toplum kuruluşları, aktivistler ve sağlık departmanlarının çabalarına katkı sunmasını ve işlerini kolaylaştırmasını umuyor. Dee Connor, Katie Willingham, Kaleb Anderson ve Fernando De Hoyos isimli dört bireyin kişisel hikayelerinden oluşan içerikleri positiveseries.org adresine giderek inceleyebilir ve dilerseniz kişisel/kurumsal mesajlarınızı eklemenize olanak kılan kişiselleştirme seçeneği ile sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilir ya da poster çıktılarını alabilirsiniz. Kırmızı Kurdele İstanbul’un başlangıcından bu yana partneri ve sözcülerinden biri olduğu, küresel çapta bir aktivizm hareketi haline gelen Undetectable = Untransmittable (Belirlenemeyen = Bulaştırmayan) kampanyasının direktörü, dostumuz Bruce Richman +series isimli projeyi ‘’bu başta HIV’e ilişkin ayrımcılık olmak üzere, önemli konulara dokunan ve insanlara bu konular hakkında doğru mesajları güçlü hikayeler ve görseller aracılığıyla aktarmayı hedefleyen bir çalışma. Bu projenin B = B’nin güçlü mesajının viral baskı ve tedavi başarısının ötesinde, ayrımcılığın bitmesini hedefleyen sosyal yanını da vurgulamasını amaçlıyoruz. İlham verici hikayelerini projeye bağışlayan De, Katie, Kaleb ve Fernando’ya ve sponsorumuza çok teşekkür ederim’’ ifadeleriyle tanıttı. İçerikle ve proje hakkında daha fazla bilgi positiveseries.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

  • Pratik HIV bilgisi videoları projesi; HIV'in doğrusu

    Yeni bir Kırmızı Kurdele İstanbul projesi; HIV'in doğrusu! Güncel ve doğruluğu bilimsel olarak ispatlanmış #hivbilgisini, toplumun tüm kesimlerine ve kolay anlaşılır bir dille aktarırken, kullanabileceğimiz tüm teknolojik araç ve metotları da kullanıyoruz. Bu sayede, talep edilen #hivbilgisi'nin ne olduğunu ve bu eksik bilginin hangi yöntem ve dille sunulduğunda daha da kolay anlaşılacağını anlamaya dönük analizler yapıyor, o verilere uygun olarak projeler geliştiriyoruz. İşte o projelerden biri daha: Pratik HIV bilgisi videoları projesi; HIV'in doğrusu! Bu proje ile, hizmete aldığımız günden bu yana kapsamlı ve uzman bir hizmet sunan online HIV danışmanlığı servisimize ulaşan on binlerle ifade edilecek miktarda soruyu konu ve başlık düzeyinde inceleyerek, yüzdesel olarak öne çıkan konulara kısa, net ve takibi kolay yanıtlar vermeyi hedefledik ve onları videolaştırdık. Günün standart teknolojisi ve yaygın sosyal ağ mecraları kullanılarak, herkesin kolayca erişebileceği bu kısa videolar, HIV şüphesi içindeki negatif bireylerin herhangi bir ifşa, mahremiyet vb. endişeler taşımalarını ve cevap beklenen sürede negatif düşüncelere kapılmalarını da engelleyecekler. Hiçbir parasal destek olmaksızın sadece gönüllülerimizin katkılarıyla uyguladığımız HIV'in doğrusu projesinin, Ne zaman HIV testi yaptırmalı? HIV tedavi edilebilir mi? HIV'in bulaş yolları nelerdir? B=B nedir? Başlıklı ilk 4 videosunu YouTube kanalımızda hemen izleyebilir, yeni videolardan haberdar olmak için kanalımıza abone olabilirsiniz. Gönüllülerimizin emekleriyle, hiçbir kurumdan maddi destek almadan gerçekleştirdiğimiz bu projedeki katkılarından dolayı, ses kayıt ve mastering için Cansun Küçüktürk'e, grafik tasarım için Oğulcan'a teşekkür ederiz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • HIV test tipleri ve ideal test süreleri

    Kırmızı Kurdele İstanbul'dan HIV endişelerinin en temel konularından biri hakkında daha başvuru kaynağı olacak bir #hivbilgisi yazısı; HIV test tipleri ve ideal test süreleri. HIV'e ilişkin bilgi ihtiyacı eğilimlerini ve en temel ihtiyaç alanlarını belirlemek ve kapsamlı #hivbilgisi sağlayıcılığı iddiamızı daha da kapsamlı bir alanda sürdürmek için, gün gün analiz ettiğimiz Türkiye'nin en çok başvurulan* #hivbilgisi kaynağı olan internet sitesi ve #onlinehivdanismanligi servisi verilerine göre, %35'e yakın bir oranda HIV testleri, ideal test süreleri ve test tiplerine ilişkin bilgi talebi ile karşılaşıyoruz. İşte bu yüzden, 'X günde test yaptırdım, sonuç yeterli mi?', 'x günde x tipi test yaptırdım, sonuç pozitife döner mi?' vb. soruların tamamına kesin cevaplar vermek zor olsa da, HIV biliminin test teknolojileri ve uygulamaları konusunda geldiği aşama ve bu aşamada sunulan HIV testi hizmetlerine ilişkin veri bazlı, güvenilir, herkesin kolay anlayabileceği dilde bir kaynak hazırladık. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibinin farklı referansları karşılaştırarak derlediği bu kaynak yazının yararlı olmasını ve pek çok soru üreten bu endişenin giderilmesine yardımcı olmasını umuyoruz. HIV test tipleri ve ideal test süreleri başlıklı yazımızı, bu ve benzeri tüm #hivbilgisi içeriklerimizin amacına ve bilgi ihtiyacı içinde olanlara ulaşması için kendi sosyal medya hesaplarınızda paylaşmanızı bir kez daha rica ederek paylaşıyoruz. Yazıyı okumak için buraya tıklayabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun #hivindogrusu *Eylül 2018  Google, Alexa, Similarweb karşılaştırmalı analizlerine göre.

  • B=B ve Emzirme I B=B HIV pozitif anneler ve bebekleri için bir anlam ifade ediyor mu?

    Yayına hazırlayan: Kırmızı Kurdele İstanbul #hivbilgisi içerik ekibi Yayın tarihi: Eylül 2018 Güncelleme : Ocak 2021 Saygın HIV bilimi araştırmacıları çok merak edilen, önemli ancak hakkında oldukça az bilimsel çalışma yapılan bir konuya dikkat çektiler. Tıp dünyasının en önemli referans kaynaklarından biri olan The Lancet dergisinin HIV bölümünde yayınlanan bir makalede, düzenli HIV ilaç tedavisi ART kullanımı ile viral yükü belirlenemeyen seviyeye inmiş HIV pozitif annelerin, bebeklerini emzirmeleri konusunda daha açık ve net öneriler sunulabilmesi için acilen geniş kapsamlı bilimsel çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu belirtildi. Makaleyi kaleme alan bilim insanları, her ne kadar viral yükü baskılanmış kadınların virüsü bulaştırabilme ihtimalleri çok düşük olsa da, ne yazık ki kanıtlara dayalı öneri ve yönlendirmeler yapılabilmesi için, B=B prensibinin emzirme için de geçerli olup olmadığına dair henüz cevaplanmamış birçok soru olduğunun da altını çizdiler. Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü HIV pozitif annelerin bebeklerini emzirmelerini sadece, mama ile beslemenin tıbben yeterli olmadığı koşullarda öneriyor. Bu önerinin anlamlı ve risklerin en aza indirgendiği bir öneri olabilmesi için, HIV pozitif annenin HIV ilaç tedavisi ART ve bebeğin de antiretroviral profilaksi (önleyici tedavi) kullanması gerektiğini hatırlatalım. Günümüzde bir kaç ülke hariç pek çok ülkenin sağlık otoriteleri, annenin HIV ilaç tedavisi ART alıyor olması durumunda bile emzirmeyi asla ama asla önermiyorlar. Buna karşın başta dünyanın en saygın bilim insanları topluluklarından biri olarak kabul edilen Avrupa Klinik AIDS Araştırmaları Topluluğu (EACS), Amerikan Sağlık Bakanlığı (CDC) ve İngiliz HIV Topluluğu (BHIVA), güncelledikleri yeni tedavi kılavuzlarında, belirlenemeyen viral yüke sahip bir HIV pozitif annenin bebeğini emzirmeyi tercih etmesinde ciddi bir sakınca bulunmadığını, ancak kandaki virus miktarının ölçümünü yapan virus yükü testlerinin emzirme devam ederken, normalden daha sık aralıklarla yapılmasını ve diğer kan testlerinin de aynı sıklıkta düzenli gözlemlenmesinin riski en aza indirmek açısından önemli olduğunu büyük harflerle vurguluyorlar. Fakat buna rağmen The Lancet HIV’de yer alan makalenin yazarları, viral yükü baskılanmış ve belirlenemeyen seviyede olan bir HIV pozitif annenin, bebeğini emzirmesinin ne kadar riskli olup olmadığının tam olarak bilinmediğini özellikle belirtiyorlar ve konu hakkındaki başlıca soruları sorarak, yanıt arıyorlar. #hivbilgisi okuma tavsiyesi; HIV ve hamilelik Plazma ya da anne sütünde, HIV’in bulaşamadığı bir alt seviye var mıdır? Şimdiye kadar yapılan bazı çalışmalarda, her ne kadar plazmadaki viral yük belirlenemeyen seviyede olsa da, anne sütünde viral yükün belirlenebilir seviyede kaldığı gözlemlenmiştir. Amerika’da yapılan “Emzirme, antiretroviraller ve beslenme”* isimli araştırmanın sonuçlarına göre, plazmada 100 kopya/ml üzerinde viral yüke sahip olan anneler emzirme sırasında HIV bulaştırırken, plazmadaki viral yük seviyesinin 100 kopya/ml’nin altında olduğu durumlarda emzirme ile bulaşının gerçekleşmediği gözlemlenmişti. Bununla birlikte, Bostwana’da gerçekleştirilen “Mma Bana” isimli çalışmada ise, doğumdan bağımsız olarak, muhtemelen emzirme sürecinde gerçekleştiği ve annelerin 50 kopya/ml ‘nin altında viral yüke sahip olduğu iki ayrı vaka kayıt altına alınmıştır (her iki vakada da bebeklerin doğum sonrası ilk 90 günde enfeksiyonları pozitif olarak kaydedilmiştir). Bunlara ek olarak ayrıca Malawi’de, annenin hem plazmadaki hem de anne sütündeki viral yükünün belirlenemeyen seviyede olmasına rağmen (<37 kopya/ml) emzirme yoluyla virüsü bulaştırdığı başka bir vaka daha kayıtlara geçmiştir. 2012’den bu yana klinik deneyler ve gözlemsel kohort çalışmalarından elde edilen veriler ışığında, UNAIDS tarafından gerçekleştirilen matematiksel modelleme çalışmalarından çıkan tahminlere göre, doğumdan önce HIV ilaç tedavisine başlayan annelerde, her bir emzirme ayına karşılık gelen bulaşı riski %0,16; yani yaklaşık 750’de 1 olarak öngörülmüştü. Tüm bu çalışmalar, bilimsel bir netlikte konuşmaya yetmeyecek, küçük gruplar üzerinde yapılmış olsa da, bu bulgulara göre bulaşı riskinin oldukça düşük olduğunu söylemek yanlış olmaz. Evet oldukça düşük, ancak SIFIR DEĞİL! Makaleyi kaleme alan bilim insanları, HIV pozitif anneler tarafından emzirilen tüm bebeklere ait detaylı ölçüm ve gözlem sonuçlarının kayıt altına alınacağı bir uluslararası kayıt sisteminin hayata geçirilmesini öneriyor. İlaçların bebekler üzerindeki etkilerinin gözlemlenmesi kadar oluşturulacak bahsi geçen kayıt sistemi ile, oluşabilecek her türlü bulaşı vakası ve arkasındaki sebeplerin de kolaylıkla araştırılabileceğinin altı çiziliyor. Antiretroviral ilaçlar, hücreye bağlanmış virüsü de baskılayabilir mi? Uzmanlara göre, anne sütünün plazmadaki viral baskılamaya rağmen bulaştırıcı olabilmesinin sebebi, muhtemelen anne sütündeki, hücreye bağlanmış virüslerin bir sonucu. HIV hücreden bağımsız hareket edebildiği gibi, bağışıklık sisteminin aktörlerinden olan CD4 hücreleri ile oluşturduğu gibi bir bağlanma ilişkisi de kurabilir. Bu şekilde, anne sütü de HIV ile enfekte olabilecek farklı türden hücresel yapıları içerebilir. Bu hücreler, HIV ile enfekte olmuş uzun ömürlü CD4 hücrelerini içerebilir ve bu yeni yapılar antiretroviral ilaçlara karşı duyarsız olabilirler. Bilim insanları, virüsün yukarıda bahsettiğimiz bu nitelikleri nedeniyle, emzirmeden önce uzun dönem antiretroviral tedavi kullanımının, anne sütündeki hücreye bağlı viral yük seviyesini azaltıp azaltmadığının kanıtlanabilmesi için daha çok detaylı araştırmaların yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu tekrar tekrar vurguluyorlar. Emziren kadınlar, hangi viral incelemelere tabi tutulmalılar? İngiliz HIV Topluluğu (BHIVA), antiretroviral tedavi altında emziren kadınların, kendilerine ve bebeklerine viral yük testinin yapılması için, mutlaka her ay doktorlarına başvurmalarını önermektedir. Amerika’da kullanılmakta olan tedavi kılavuzunda ise bu süre 1-2 ayda bir olarak belirtilmiştir. Her ne kadar BHIVA’nın hazırlayıp yayınladığı tedavi kılavuzunda emzirme açık bir şekilde “tavsiye” edilmese de, bu kararı verecek olan kişinin yine kadının kendisi olduğunun ve riskleri aza indirgemek için düzenli olarak doktor kontrolüne gitmelerinin sorumluluğunun da kendilerinde olduğunun altı çiziliyor. BHIVA’nın tedavi kılavuzundaki bu yaklaşım, çeşitli çevreler tarafından, daha çok bir “zarar azaltma” yöntemi olarak görülüyor: “Emzirme süresince eğer bebekte sindirim sistemi sorunları görülürse, derhal emzirmeyi bırakın” ya da “eğer annede meme iltihabı, memede sertleşme ya da meme enfeksiyonu gelişirse, anneye ve bebeğe viral test yapılması için derhal doktorunuza başvurun”. BHIVA, tedavi kılavuzunda annelere verdiği emzirme serbestisi ve tercihini de yine şu cümleyle farklı bir zemine taşıyor: “Eğer viral yükü belirlenemeyen seviyede olan bir anne bebeğini emziriyorsa, bebeğini ciddi bir HIV enfeksiyonu riskine soktuğu için, düzeli olarak sağlık ve sosyal yardım desteği almalıdır”. www.kirmizikurdele.org/sosyal #hivhakkindahersey #hivindogrusu Yazımıza konu olan Lancet yayını Waitt C et al. Does U=U for breastfeeding mothers and infants? Breastfeeding by mothers on effective treatment for HIV in high-income settings. The Lancet HIV, advance online publication, 27 June 2018. https://www.thelancet.com/journals/lanhiv/article/PIIS2352-3018(18)30098-5/fulltext Açıklamalar *Investigators on the Breastfeeding, Antiretrovirals and Nutrition (BAN) Study **The Mma Bana study in Botswana

  • ''Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan''ın en yeni ve en güçlü kanıtı; PARTNER 2

    Amsterdam’da gerçekleşen 2018 Uluslararası AIDS Konferansının en ilgi çekici oturumlarından biri, Londra Üniversitesi’nden Dr. Alison Rodger’ın PARTNER 2 çalışmasının sonuçlarını açıkladığı oturumdu. Dr. Roger "Eğer ART kullanıyorsanız ve viral yükünüz baskılanmışsa yani Belirlenemeyen düzeydeyse cinsel açıdan bulaştırıcılığınız yoktur. Risk sıfır!” diyerek konferansa damga vurdu. Araştırma sonuçlarına göre, en az bir kişinin viral yükü baskılanmış yani Belirlenemeyen düzeyde HIV pozitif bir birey olduğu eşcinsel çiftler arasında gerçekleşen 77.000 kondomsuz cinsel ilişkide, hiç bir HIV bulaşısı tespit edilmedi. Bulgular konferansta büyük heyecan ve coşkuyla karşılandı. Dr. Rodger, hastalarına gerçeklerden bahsetmekten korkan ve bu güçlü bilimsel mesajı paylaşmayan doktorlar için ise “Artık hiçbir bahaneleri kalmadı” ifadelerini kullandı. Araştırma sonuçları açıklanırken pek çok bilim insanı da konferans salonundaydı. 2011 yılında “HIV Önleme Denemeleri Ağı 052 Araştırması” adı altında heteroseksüel çiftler arasındaki bir araştırmayı yöneten ve hemen hemen aynı sonuçları alan, Kuzey Carolina Üniverstesi’nden Dr. Myron Cohen, gazetecilere verdiği demeçte “Bu bir dönemin bitişi. Tıpkı okulun son günündeki mezuniyet töreni gibi çoşkulu bir açıklamaydı” diyerek PARTNER-2 Araştırması’nı destekledi ve sözlerine “aslında tüm bu araştırmaların sonuçları, 1990’larda ilk kez ortaya konan bir hipoteze yapılan yatırımların ne kadar da başarılı olduğunu gösteriyor” diye ekledi. ÜST DÜZEY GÜVENİRLİLİK PARTNER-2 Araştırması, #hivbilgisi sayfalarımızdan hatırladığınız, eşcinsel ve heteroseksüel çiftler arasında 58.000 kondomsuz cinsel ilişkiyi kapsayan ve sıfır HIV bulaşısı ile sonuçlanan PARTNER-1’in devamı olarak ve sadece eşcinsel çiftler üzerinde yapıldı. PARTNER-1 çalışması ile ilgili #hivbilgisi yazımızı bu linkte okuyabilirsiniz. Ancak PARTNER-1 Araştırması’nda elde edilen bulgular, eşcinsel çiftler üzerinde, heteroseksüel çiftlerde olduğu kesinlikte bir sonuçta bahsetmeye yetecek ölçüde yeterli değildi. Çünkü araştırmaya beklenildiği kadar eşcinsel çift katılmamıştı. Bu sebeple Dr. Rodger’ın da açıkladığı gibi PARTNER-2 Araştırması, özellikle heteroseksüel çiftlerde elde edilen bulgulara benzer bulgular elde edilip edilemeyeceğini bulabilmek adına özellikle tasarlanmış bir çalışma olarak ayrı bir öneme sahip. Araştırmada birinin negatif, diğerinin ise pozitif olduğu eşcinsel çiftlerin arasında gerçekleşen korunmasız temas yoluyla virüs bulaşısı olgusunun, koruyucu baskılayıcı tedavi ile olan ilişkisi üzerinde duruldu. Araştırmacılar aynı zamanda, PARTNER-1 araştırması’nda heteroseksüel çiftler için elde edilen 0.46’lık yıllık güven aralığının geçerliliğini de kontrol ettiler ve PARTNER-2 araştırması’nda bu sonuç 0.84 olarak belirlendi. Yani PARTNER-2 çalışmasından elde edilen verilen PARTNER-1’in verilerinden de güvenilir! PARTNER-2 Araştırması’na 14 Avrupa ülkesindeki 75 sağlık merkezinden toplam 972 sero-different (yani biri HIV-negatif, diğeri HIV-pozitif olan) eşcinsel çift katıldı. Tüm çiftler belirli ön testlerden geçirildikten sonra, çalışma sırasında her 6 ve 12. aylarda yeniden çağırılarak, HIV pozitif bireylerde viral yük testi, HIV negatif bireylerde de HIV testi sonuçları düzenli olarak takip edildiler. Takiplerde eğer HIV-negatif katılımcının HIV testi sonucu pozitif çıkarsa yani HIV ile enfekte olduğu anlaşılırsa, bu durumda da araştırmacılar HIV negatif bireyin HIV ile nasıl enfekte olduğunu bulmak adına filogenetik araştırmaya tabi tutulacaktı (yani HIV bulaşısının HIV-pozitif partnerden gelip gelmediğini bulmak için özel testler uygulanacaktı). Ancak araştırma sırasında böyle bir araştırmaya tabi tutulacak tek bir birey dahi tespit edilemedi. Araştırma ekibi, olası bulaşının tespit edilebilmesi için, araştırmada üç ayrı yöntem kullandı. Çalışma sürecinde, HIV-pozitif erkeklerin %27’si ve onların HIV-negatif eşlerinden %23’ünde cinsel yolla bulaşan farklı enfeksiyonlar tespit edildi. Ancak bu bireylerin %37’si de kendisini farklı bireylerle de cinsel ilişki yaşadıklarını ve asıl eşleriyle “açık ilişki” yaşadıklarını belirtmişlerdi. Sonuçlar hakkında konuşan Dr. Rodger “Takibini yaptığımız çiftlerden sadece %5’inde yıllık bazda viral yük 200 kopyanın üzerinde tespit edildi. Bu durumda bu vakalar için ileri düzey bir viral kontrol uygulamasında bulunduk” diyerek sözlerine devam etti. Çalışma sırasında sadece 15 bireyde HIV bulaşısı tespit edildi ancak yapılan genetik incelemelerde virüsün çiftler arasında gerçekleşen cinsel ilişkilerden dolayısıyla bulaştığını dair bir kanıt elde edilemedi. Bu 15 bireyin 11’inin verdiği beyanlarda, asıl partnerinden başka bir partnerle korunmadan cinsel ilişkiye girdiği bilgisi alındı. "Bunlar, çalışmamızın genel olarak kesin sonuçları” diyen Dr.Rogder, sözlerine şöyle devam etti: “Çalışma sonuçlarına göre, çiftlerin tüm cinsel alışkanlıklarını da hesaba katarsak, korunmadan yapılan cinsel ilişki ile HIV bulaşısı arasında bir ilişki tespit edilememiştir.” Yani çalışma sonuçlarını açık bir ifadeyle tekrar etmek gerekirse; eşcinsel erkekler arasında korunmadan gerçekleşen 77.000 temasta hiçbir HIV bulaşışı görülmemiştir! Konferans salonundaki konuşmasını şu sözlerle sonlandıran Dr.Rodger, salonda ayakta alkışlandı: “İlaç tedavisi altında viral yükü Belirlenemeyen seviyeye erişmiş HIV pozitif bir birey, korunmadan cinsel ilişkiye girse dahi, virüsü bulaştırmaz. Bundan eminiz!” Birinin “Belirlenemeyen” Olduğunu Nasıl Anlarsınız? Konferans sırasında, çalışmanın bulguları genel olarak övgüyle karşılandı. Ancak yine de Dr.Rodger’a sorulan bazı sorular ilgi çekici ve pek çoğumuzun aklını kurcalayan noktaları işaret ediyordu. Konferans katılımcılarından biri, çalışmaya katılan bireylerden ne kadarının uyuşturucu kullanan bireyler olduğunu sordu. Cevap “çok az bir kısmı” idi ve bu bireylerde de herhangi bir HIV bulaşısı tespit edilememişti. Bir başka kullanıcı ise viral yükün 200 ile 1000 kopya arasında olan bireylerdeki HIV bulaşısı oranını sorduğunda Dr. Rodger detaylı sonuçların ayrıca açıklanacağı bilgisini verdi. Soru sormak için söz alan Cohen adındaki katılımcı ise, ilaç kullanımı sonrası viral yükü henüz yeni olarak baskılanmış bireylerde en az 6 aylık süresinin geçmesini bekleme konusundaki endişesini ve bunun tam olarak ne anlama geldiğini sorması üzerine Dr. Rodger “biz bu çalışmada viral yükün baskılanmış olmasındaki sınırı 6 ay olarak belirledik, dolayısıyla araştırma sonuçlarına göre anlamlı bir sıfır bulaşıdan bahsetmek için en az 6 aydır belirlenemeyen seviyede olunması gerekiyor” diye cevapladı. Cohen’den sonra söz alan başka bir katılımcı ise “Tam olarak bir bireyin belirlenemeyen seviyede viral yüke sahip olduğunu nasıl anlıyorsunuz ve bunun takibi için ne kadar sürelerde bireyin test ile takip edilmesi gerekir?” diye sorması üzerine Dr.Rodger “her bireyin takip ve tedavi tablosu farklıdır. Size şu kadar aralıklarla takip edilmelidir dersem, bilimsel açıdan yanlış bir söylemde bulunmuş olurum. Dolayısıyla bir bireyin belirlenemeyen olması bireye özgüdür ve bazı durumlarda özellikle dirençli hastalarda farklı süre aralıklarında takip gerekmektedir” diye cevapladı ve sözlerine ekledi “Bir bireyin, bir kere viral yükü baskılanmışsa, tedavi planına uygun olarak ilaçlarını kullandığı sürece, viral yük baskılanmış olmaya devam edecektir” dedi. Kırmızı Kurdele İstanbul'un öncü imzacılarından ve uluslararası sözcülerinden biri olduğu Belirlenemeyen = Bulaştırmayan kampanyası ve arkasındaki güçlü bilimsel kanıtlar hakkında daha fazla bilgi için B eşittir B sayfamızı ve aşağıdaki diğer #hivbilgisi yazılarımızı okuyabilir, Türkçe'deki ilk B = B broşürünü bu linkten okuyabilir ve indirebilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • HIV tedavisi şekil mi değiştiriyor?

    HIV tedavisinde bir sonraki aşamada kullanılması planlanan, uzun süreli bağışıklama (long-acting injection) çalışmalarından olumlu haberler var. ATLAS isimli çalışmadan bildirilen rapora göre, şu anda günlük tablet formunda kullanılmakta olan iki etken maddenin (cabotegravir ve rilpivirine) ayda sadece bir kez kullanılacak, aşı formuna ilişkin ara sonuçlar oldukça umut verici. Şu anda 3. fazda* olan ATLAS çalışması halen HIV ilaç tedavisi ART kullanmakta olan, tedavilerinin 1. ya da 2. yılında olan ve viral yük seviyeleri an az altı aydır ‘Belirlenemeyen’ seviyede olan 618 katılımcıyla sürdürülüyor. (*Bir molekülün ilaç formunu alması için aşması gereken 4 faz vardır. Bu 4 fazın tamamlanması ortalama olarak 12 – 15 yıllık bir süreyi ve ar-ge süreci de dahil edildiğinde yaklaşık 3 Milyar Dolarlık bir bütçeyi bulmaktadır. Konuyla ilgili, yakında yayınlanacak daha detaylı bir #hivbilgisi makalesi için bültenimize üye olun.) Çalışma sürecinin başlarında HIV ilaç tedavisi ART kullanan tüm HIV pozitif bireyler gibi, düzenli ve kesintisiz olarak günlük hap formunda ilaçlar kullanan katılımcılar, bir süre sonra kullanılan etken madde(ler) aynı kalmak üzere, her gün ilaç almak yerine, aynı ilacın enjekte edilebilir ve ayda sadece bir kez kullanmayı gerektiren bir versiyonunu kullanmaya başladılar. Çalışmanın bu aşamasına dair birincil endişe, 48 haftadır tedavi altında olmasına rağmen, viral yükü belirlenemeyen seviyeye erişmemiş HIV pozitif bireylerin, hap formundan aşı formuna geçtiklerinde mevcut viral yük seviyelerinde aşağıya doğru bir gelişme olmayabileceği. Bir başka deyişle, bu endişe ile cevabı aranan soru şu; enjeksiyon formu en az hap formu kadar güvenilir mi? Bu noktada Kırmızı Kurdele İstanbul olarak, HIV ilaç tedavisi ART’yi düzenli ve sadık bir biçimde kullanmanın ve erişilmiş belirlenemeyen seviyenin sürekliliği için tedavi uyumunun önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Muhtemelen aşı formunda HIV tedavisi ilaçları piyasaya çıktıklarında, hap formundan aşı formuna geçişte aranacak ilk gereklilik belirlenemeyen seviyeye erişmiş ve bunu ortalama bir süre (örnek: 48 hafta) boyunca korumuş olmak olacak. Yani nasılsa aşı formu çıkacak diye, halen kullanmakta olunan hap formunu aksamaya başlamak pek de akıllıca bir fikir değil! Bu birincil endişeye ek olarak ATLAS çalışmasından elde edilen ilk sonuçlar, diğer iki uzun salınımlı aşı formunda HIV ilacı çalışması olan LATTE ve LATTE-2 çalışmalarının sonuçlarıyla da kıyaslanacak. Bu kıyaslama ile olası direnç risklerine ilişkin daha kapsamlı ve nitelikli verilere ulaşılması hedefleniyor. ATLAS çalışmasını sürdüren ilaç şirketi, daha ayrıntılı verileri yakın zamanda yapılacak olan üst düzey bilimsel bir toplantıda duyuracak. Uluslararası HIV bilimini ve HIV gündemini düzenli takip eden Türkiye’nin saygın #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul olarak ATLAS ve diğer çalışmaları takip etmeye ve başta HIV pozitif bireyler ve Doktorlar olmak üzere konuyla ilgilenen tüm topluluklarla paylaşmaya devam edeceğiz. Tüm güncel haber ve makaleler için sosyal medya hesaplarımızı @RedRibbonTR adıyla takip etmeyi unutmayın. ATLAS çalışmasının basın açıklamasını (İngilizce) bu linkten okuyabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Ekonomik dalgalanmalar, ilaç erişiminde sorun yarattı mı?

    Bu hafta boyunca, geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberlerin endişelendirdirdiği pek çok takipçimizden ilaç erişiminde bir sorun olup olmadığına dair sorular aldık. Ülkemizin son günlerde içinde bulunduğu ekonomik koşullara bağlı olarak basına yansıyan haberlerden kaynaklı bu endişeler oldukça anlaşılır. Ancak konu hakkında açık ve güvenilir bir görüş bildirmek için gerekli iletişimleri kurmadan, hemen ilk anda bir açıklama yapmak ihtiyacı karşılamayan, soruna işaret etse de çözüm önermeyen bir reflkes olacağı için, tüm çalışmalarımızda takip ettiğimiz, güvenilirlik, veriye dayalı konuşmak ve uluslararasılık gibi temel prensiplere bağlı kalarak konuyu takip ettikten sonra bir bilgilendirme yapmayı daha doğru buluyoruz. Bu çerçevede, ilgili firmaların gerek lokal gerekse uluslararası düzeydeki yöneticilerinden edindiğimiz bilgilere göre şu anda hiçbir firma, ilaç erişiminde aksama yaratacak bir iş planı değişikliği içinde olmadığı gibi böyle bir planları da yok. Bu bilgiyi doğrulamak için görüşlerine başvurduğumuz farklı eczanelerden de, herhangi bir aksaklığa ilişkin geri bildirim almadık. Konuyu takip ederken ilgili ilaç firmalarının yurt içinde ve dışındaki temsilcileri dışında, üyesi olduğumuz güçlü uluslararası ağların deneyim ve güçlerinden de yararlanmak üzere işbirlikleri yapmaya devam ediyoruz. Üyesi olduğumuz, Avrupa’nın en geniş kapsamlı HIV aktivizm örgütü EATG (European AIDS Treatment Group) ile koordine bir çalışma içinde, HIV tedavisi ilaçları Türkiye’de kullanımda olan firmalara hitaben, mevcut durumu ve bizlere ulaşan endişeleri aktaran kapsamlı bir bilgi notunu ise önümüzdeki günlerde göndereceğiz. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak konuyu gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde ve en yüksek seviyede takip ettiğimizi tekrar ifade etmek isteriz. Bu bilgilere ragmen, konuyla ilgili herhangi bir aksama yaşarsanız online HIV danışmanlığı ya da Facebook sayfamız üzerinden bize ulaşarak detayları aktarabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • Özel video söyleşi; Amerikan ABC TV'nin ünlü sunucusu, HIV pozitif birey; Karl Schmid

    Tüm zamanların en büyük konferansı #AIDS2018'den anlık bildirimlerle konferasın Türkçe sesi olan Kırmızı Kurdele İstanbul, yeni Youtube kanalının açılışını özel bir söyleşi ile yapıyor; ABC TV'nin ünlü sunucusu Karl Schmid! HIV pozitif olduğunu TV ekranında açıklayarak dikkatleri çeken ve HIV üzerinde yeni bir tartışma yaratan ABC'nin ünlü sunucusu Karl Schmid ile Amsterdam'da #AIDS2018'de B eşittir B, aktivizm hikayesi ve Kırmızı Kurdele İstanbul hakkında kısa bir söyleşi yaptık. Söyleşiden başlıklar; ''HIV pozitif olmak, üç harf ve bir sembol, ölüm anlamına gelmiyor. Çocuk sahibi olamayacağınız anlamına gelmiyor'' ''Belirlenemiyorsa, Bulaşmıyor! Bundan daha basit söylemek isteseydiniz bile yapamazdınız!.. Bu, oyunu yeniden dizayn eden, HIV ile yaşayanların hayatlarını değiştiren bir mesaj. Ayrıca umarım HIV'den korkan, bu konuda eğitimsiz HIV negatiifler için de öyle'' ''Sizlerin, Kırmızı Kurdele İstanbul'un Türkiye'de yaptığınız işlerin olağanüstü olduğunu düşünüyorum'' Söyleşiler. kısa #hivbilgisi videoları ve başka bir çok içerikle düzenli olarak güncellenecek olan ve hiçbir kaynaktan fon almaksızın, gönüllü olarak hazırlanan Kırmızı Kurdele İstanbul'un Youtube kanalına hemen abone olun. Konferans yoğunluğu dolayısıyla videoya Türkçe altyazı eklemeye fırsat bulamadığımız ve videonun başındaki kısa kesinti için özür dileriz. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi www.kirmizikurdele.org #hivhakkındahersey #hivindogrusu

  • AIDS2018 Konferans günlüğü

    23 – 27 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen ve sağlık alanında herhangi bir konuda yapılmış, tüm zamanların en büyük konferansı olan #AIDS2018’in Türkçe sesi olan Kırmızı Kurdele İstanbul’un, geriye dönük notlar ve eklemelerle de güncellenecek olan kısa konferans notlarını gün gün bu sayfada okuyabilirsiniz. Gün 0: B eşittir B ön konferansı Kırmızı Kurdele İstanbul’un resmi proje partneri ve sözcüsü olduğu U = U kampanyasının ilk bildirisi 2 yıl önce yayınlandı. İki yılın sonunda 89 ülkeden 689 kurumun imzaladığı ve UNAIDS, WHO, CDC, ECDC gibi güvenilirliği tartılmayan otoriteler ve Nobelli Dr. Fauci gibi bilim insanlarının, kampanyanın temelini oluşturan mesajları onayladığı bu büyük küresel kampanya ilk büyük konferansını AIDS2018 kapsamında Amsterdam’da gerçekleştirdi. 100’den fazla tedavi aktivistinin katıldığı ve Kırmızı Kurdele İstanbul temsilcisinin de ana konuşmacılardan olduğu konferansın sözcüsü Dr. Fauci’ydi. B eşittir B’nin temelinde yatan bilimi, 10 yıllık bir perspektiften bilgiler ve net sonuçlarla bir kez daha anlatan Fauci’nin ardından konuşan kampanya yöneticisi B. Richman, kampanyanın iki yılda eriştiği noktanın emek veren herkes için olduğu gibi, bu hayat değiştirici bilgiye ihtiyaç duyan herkes için de önemli ve duygusal bir nokta olduğunu ancak mesajı herkese ulaştırmak ve ayrımcılığı sonlandırmak için çok daha sıkı çalışmak gerektiğini ifade etti. Bruce Richman’ın ardından konuşan temsilcimiz, her şeyden önce Türkçe’yi ve Türkiye’yi uluslararası HIV gündemini doğrudan etkileyen bu kampanyanın temel dil ve ülkelerinden bir yapmaktan ve değişime öncü olmaktan gurur duyduklarını söyledi. B eşittir B mesajının sadece bir kişi ya da kuruma ait olmayan, evrensel ve HIV tarihinde tüm zamanların en güçlü aracı olduğunu ekleyen temsilcimiz kampanyayı hala imzalamayan diğer kuruluşlara da seslenerek ‘artık kaybedecek zaman yok’ mesajını iletmek istediğini söyledi. Richman’ın ‘kampanyanın geleceğinde daha aktif ve daha öncü bir rol üstlenecek olan Kırmızı Kurdele İstanbul’un kampanyanın en erken imzacılarından biri olmasının, Türkiye HIV topluluğunun kapasite ve vizyonu hakkında çok iyi bir fikir verdiğini’ eklediği, temsilcimizin konuşmanın ardından, farklı ülkelerin deneyimlerinden kampanya örnekleri ve gelecek stratejisi tartışmalarıyla tamamlanan ön konferans, bundan sonra düzenlenecek ulusal ve uluslararası etkinliklerle mesaja gereksinim duyan herkese ulaşılması için daha çok çalışma sözüyle tamamlandı. Gün 1: AIDS yürüyüşü ve resmi açılış 15.000'den fazla delegenin katıldığı ve KKİ’nin Türkiye’den katılan tek STK olarak Türkiye’yi de temsil ettiği konferansın ilk gün tarihi bir gün oldu. HIV tarihinde ilk kez, Türkiye’den bir STK’nın bu çapta bir konferansta, düzenleyici organizasyonlarından biri olduğunu söylemekten gurur duyduğumuz AIDS yürüyüşünde Türkçe mesaj, pankartlar ve tişörtlerle yürüdük. Katılımcıların farklı dillerde sloganlar attığı yürüyüşün çeşitli anlarında Türkçe sloganların da yükselmesi mutluluk vericiydi. Yürüyüş esnasında, HIV pozitif olduğunu televizyon ekranında açıklayan sunucu Karl Schmid ile yaptığımız kısa söyleşi günün fotoğraflarını konferansı takip eden günlerde bu sayfada bulabilirsiniz. Yürüyüş ve çeşitli workshoplarla tamamlanan günün ardından gerçekleşen resmi açılış ise oldukça görkemli ve etkileyiciydi. Düzenleyici kuruluş IAS’nin Başkanı Linda Gail Baker, kendisinin görevi yakın zamanda devredecek olduğunu ve ardından tarihte ilk kez, açık HIV pozitif kimliğiyle yaşayan bir kişinin, Dünya’nın en büyük AIDS temelli organizasyonu olan IAS’nin Başkanlık görevini üstleneceğini aktardı. Bu detayın otuz altı yıl boyunca verilen mücadele ve bilimsel eforun ulaştığı noktanın önemini kanıtladığını söyleyen Linda Gail Baker’in konuşmasından notlar, açılış töreninden diğer anlar ve konferanstan anlık notlar için #AIDS2018, #AIDS2018KKİ etikelerini ve @redribbon34, @AIDS_conference hesaplarını Twitter üzerinden takip edin. Gün 2: Ünlüler geçidi ve Partner 2 22. Uluslararası AIDS Konferansı’nın 2. günü politikacılar ve geniş katılımlı çalışmaların sonuçlarının açıklandığı bilim seansları ana oturumlarda, daha detaylı ve spesifik tedavi ptorokolleri üzerine yapılan sempozyumlar ise kapalı seanslarda devam etti. Oskar ödüllü oyuncu Charlize Theron tarafından kurulan “African Outreach Project (Afrika Sosyal Yardım Projesi)” detayları, yine ünlü oyuncu tarafından ana sahnede anlatıldı. Sosyal ve maddi olarak ayrıcalıklı kesimde yer alan herkesin benzeri sorumluluklar alarak, dezavantajlı bireylere destek olmasının insanı bir sorumluluk olduğunun altını çizen Theron, özellikle Amerika’daki ünlüleri, ellerini taşın altına koymaya davet etti. Charliz Theron’un aksine farklı bir tavır sergileyen Elton John ise, konsferansa özel düzenlenen basın toplantısında “Artık benim gibi ünlülerin HIV konusunda birşey yapmaları yerine, politikacıların birşey yapma zamanı geldi” diyerek eleştirilerin odağına G8 ülkelerinin politikacılarını koydu. Gün içerisinde farklı oturumlarda ve kapalı seanslarda konuşma yapan Sussex Dükü Prens Henry ise dikkatleri genç nüfusun üzerine yönlendirdi. İngiltere Hükümeti tarafından revize edilen ve yeniden yapılandırılan fonlar sayesinde, özellikle 15-25 yaş arası genç nüfusun HIV’den etkilenmemesi için gerekli tüm aksiyonların alınması gerektiğini önemle vurguladı. “Gençlerin HIV’e maruz kalmalarını önlersek, salgınla mücadelede de önemli adımlar atmış oluruz” diye Sussex Dükü, yeni fonlama sistemi ile özellikle genç nüfusa odaklanacaklarının altını çizdi. Daha önce Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından Türkçe’ye çevrilerek takipçilerimizle paylaştığımız PARTNER-1 Çalışması’nın ikincisi olan PARTNER-2 çalışmasının sonuçları basın toplantısıyla açıklandı. Universty College London’dan Dr. Alison Rodger tarafından açıklanan çalışma sonuçları, geçtiğimiz yıl sonuçları açıklanan ilk çalışmanın tezini doğrular nitelikte: Korunmadan yapılan 77.000 anal yollu cinsel ilişki ve “sıfır” bulaşı! PrEP kullanımının yaygınlaşmasının gerekliliği üzerine durulan oturumlarda ise, şüpheli ilişkilerde karşılaşılabilecek olası HIV bulaşısına karşı PreP’in önemli ve etkili bir korunma yöntemi olduğunun altı bir kez daha çizildi. Konferanstan anlık notlar için #AIDS2018, #AIDS2018KKİ etikelerini ve @redribbon34, @AIDS_conference hesaplarını Twitter üzerinden takip etmeyi unutmayın! Gün 3: Kesin tedavi ve aşı hala uzak mı? - Lisans savaşını aktivistler kazandı! 22. Uluslararası AIDS Konferansı’nın 3.günü, merak edilen konularından başında gelen kesin tedavi ve aşı denemeleri, PreP, ayrımcılıkla mücadele örnekleri ve gün içerisinde oluşan önemli son dakika gelişmeleri ile devam etti. Günün ile oturumlarından biri olan, HIV tedavisindeki yeni yaklaşımları ve yeni ilaç denemeleri konu başlığı altında, çarpıcı ve bir o kadar da olumlu gelişmeler hakkında bilgi verildi. Weil Cornell Medicine’den Brad Jones, yaptığı sunumla tüm dikkatleri üzerine çekti. Bugüne kadar yapılan kesin tedavi ve aşı denemeleri hakkında bilgi veren Jones, iki alanda da hızla süren çalışmalar olduğunu ancak farklı bağışıklık sistem tepkileri ve aynı zamanda da HIV’in kendi evrimi dolayısıyla kısa sürede bir sonuca ulaşmanın henüz mümkün olmadığını belirtti. Gün içerisinde farklı gruplar tarafında sürdürülen kadın ve gençlik ana konulu panellerde, genel olarak bu iki alanda HIV ile ilişkili konularda çalışmanın dünya genelinde ne kadar zor olduğu üzerinde duruldu. Panellerde yer alan konuşmacılar, bölge ya da ülkelerdenb bağımsız olarak, en büyük hatanın kadın organizasyonlarında kadınların ve gençlik organizasyonlarından gençlerin yeterince yer alamıyor olmasını eleştirdi. Günün en çok ilgi çeken ve aslında bir anlamda da AIDS2018’in tüm havasını değiştiren haber ise Avrupa Hukuk Mahkemesinin, yerel saat ile 15:00 (TS 16:00) sularında açıkladığı karar oldu. Yaklaşık 2 yıldır, Avrupa genelindeki aktivistlerin büyük savaş verdiği ve Truvada’nın yeniden lisanslanması konusundaki davada, daha önceden Gilead’ın, Truvada’nın lisans hakkını tekelinde tutması için yaptığı yeniden ruhsatlandırma başvurusunun, Avrupa Hukuk Mahkemesi tarafından yasalara uygun olmadığına karar verildi. Konferans genelinde büyük bir ses getiren kararla, jenerik Truvada üretiminin önündeki engeller kaldırılarak, PreP kullanımının yaygınlaşması ve erişilebilir olması konusunda sürdürülen çalışmalarda büyük bir başarı sağlanmış oldu. AIDS2018 3. gününde ana oturum ile devam ediyor. İlk oturumda yer alan konuşmacılar HIV tedavisi(cure) ve aşı çalışmaları konusunda son gelişmelerden bahsetti. Vurgulanan bazı noktalar: -Öncelikle HIV ile yaşayan bireylerin cömertliğine ve çalışmalara verdiği desteğe dair minnetlerini tüm konuşmacılar dile getirdi. HIV alanında yapılan çalışmaların kanser immünoterapisine yaptığı büyük katkı oldukça önemli. - ART (Anti-Retroviral Tedavi/ Günümüzde uygulanan mevcut HIV tedavisi) kullanımı ile HIV virüsü saptanamayacak düzeye getirilebiliyor olsa da HIV virüsünün anatomik depolarda saklı olarak kalması tam bir tedavinin önündeki önemli bir engel. Bu anlamda sürdürülen farklı araştırma modelleri var. 2018 yılında yapılan son çalışmalar cesaretlendirici olsa da bu uzun soluklu bir araştırma süreci. Alınması gereken uzun bir yol var ancak insanların dahil olduğu primat cinsindeki diğer türlerde yapılan ve tedavinin sağlandığı çalışmalar ümit veriyor. - Aşı çalışmalarına yönünde de devam eden birçok deneme var ancak HIV virüsüne karşı insan vücudunun oluşturduğu antikorların yapısı bu konuda aşılması zor bir engel sunuyor. Virüsün evrimi ve insan vücudunun verdiği tepki üzerine daha fazla temel bilimler çalışmasının gerektiği vurgulandı. Yapılan çalışmalar belirli antikorların seçilmesi ve laboratuvar ortamında genetik mühendeslik ile üretilmesi üzerinden yürüyor. Yine primatlarla yapılan çalışmalardan en ümit verici olan ad26(Recombinant Adenovirus Serotype 26) kaynaklı aşı çalışmaları. Bu aşının insan olmayan primatlarda etkinliği tam anlamıyla kanıtlanmış durumda. Çalışmalar bu aşının insanlara nasıl uygulanabileceği yönünde ilerliyor. Hem tedavi hem aşı konusunda ümitli ancak sabırlı olmak ve temel bilim çalışmalarını desteklemek şu an için yapılacak en doğru şey. - ART tedavisinde ilaç etkileşimleri, direnç ve protokeller hakkında yapılan çok sayıda araştırma var. Bu anlamda araştırmalar daha önce ART almamış(naif) erken evrendeki bireyler, geç evredekiler, direnç gösterenler, viral yükü saptanamayanlar ve hamile kadınlara yönelik farklı protokeller öneriyor. Bu anlamda bilmek, takip etmek ve güncel kalmak oldukça önemli. Tanı almış kişilerin ART alımını aksatmaması kritik bir önem taşıyor. Saptanamayan viral yük HIV'ye dair tüm baskıyı bir kenara bırakıp yaşamanın en önemli yolu. -İlk gün de yazmış olduğumuz gibi üreme çağındaki kadınların ARV kullanımında dikkatli olması gerektiği önemli bir vurgu noktası. Dolutegravir kullanımı etkili bir şekilde kontraseptif kullanımını zorunlu kılıyor. Bunun yanında hamile kalmayı düşünen kişilerin acilen hekimine danışması lazım. DTG'nin yenidoğana etkisine dair çalışmalar hala yeni ve tartışmalı. - Son olarak halk sağlığı uygulamaları ve politikalar ele alındı. HIV tanısı alan kişilerde tedaviye başlamak için CD4 sayımının 500 hücre/mm3 altında olması 2016 yılında Dünya Sağlık Örgütü'nün 'Herkesi Tedavi Et!' politikası ile yürürlükten kalktı. Bunun yanında tedavi takibinde de CD4 sayımı yerine Viral Yük testi öneriliyor. Oturumda gerçekleşen tartışmada DSÖ politikalarının ulusal HIV politikalarına ne ölçüde uygulandığı, bu anlamda engeller ve nasıl aşılabileceği önemli yer edindi. #aids2018 #hivturkey #redribbonistanbul #kırmızıkurdeleistanbul #hivtesti #ücretsizhivtesti #hivtedavisi

  • AIDS2018'in Türkçe sesi: Kırmızı Kurdele İstanbul

    Türkiye'nin saygın, üst düzey işbirlikleri ve projelerle uluslararası HIV gündeminin önemli aktörlerinden biri olmayı başaran sivil toplum kuruluşu Kırmızı Kurdele İstanbul 23 -27 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek ve sağlık alanında herhangi bir konuda, tüm zamanların en büyük konferansı olacak olan AIDS2018'in Türkçe sesi olacak! Bunun yanı sıra, daha önce katıldığı konferanslarda etkinlikler düzenleyen ve/ya da sunumlar yapan ekibimiz bu konferans boyunca da etkinlikler ve sunumlarda, Türkiye'nin HIV gündemini Dünya'nın her yerinden gelecek olan uluslararası katılımcılarla paylaşacak. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi, 22 Temmuz günü gerçekleşecek olan, resmi kampanya sözcüsü olduğumuz U = U, B = B ön konferansında bir sunum ve konuşma yapacak. 23 Temmuz günü ise düzenleyicilerinden biri olduğumuz AIDS March 2018'de TÜRKÇE pankartlar ve mesajlar taşıyarak yürüyeceğiz. Ayrıca, Türkçe'yi uluslararası HIV gündeminin dillerinden biri yapmak hedefimiz doğrultusunda, daha önceki konferanslarda da olduğu gibi, Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi tarafından Türkçe'ye çevirilen Amsterdam (AIDS2018) bilgirgesini, bu linkten okuyabilirsiniz. Konferans boyunca diğer etkinliklerimiz ve oturumlardan anlık bildirimler, konferans alanından video söyleşiler için @redribbon34 kullanıcı adııyla sosyal medya hesaplarımızı hemen takibe almayı ve #AIDS2018kki etiketini takip etmeyi unutmayın! www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #aids2018 #hivtürkiye #hiv #aids #kırmızıkurdeleistanbul #redribbonistanbul #konferans #aidsbelirtiler

  • Amsterdam (AIDS2018) bildirgesi: Toplum, Siyaset, İrade

    22.Uluslararası AIDS konferansı için kaleme alınan ve Türkçe'ye Kırmızı Kurdele İstanbul tarafından çevirilen 'Amsterdam Bildirgesi'nin ingilizce versiyonunu bu linkte okuyabilir, Türkçe bildirgeyi indirmek için, bu linki kullanabilirsiniz. Amsterdam (AIDS2018) bildirgesi: Toplum, Siyaset, İrade 2016 yılında Durban’da düzenlenen Uluslararası AIDS Konferansı’ndan bu yana çok şey değişti. Viral yük belirlenemeyen seviyedeyken (B = B) HIV’in bulaşmadığının kitlelerce kabul görmesi, artan PrEP kullanım oranları, yenilikçi tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi, kesin tedavinin bulunması için ümit veren çalışmalar ve aşı araştırmaları gibi harika bilimsel gelişmeler… Fakat her ne kadar başarı hikayelerimiz olsa da, korunmaya yönelik çalışmalardaki yavaş ilerlemeler, anahtar gruplarda ve özellikle genç kadınlarda yeni HIV enfeksiyonlarında artışa neden oldu. Bahsettiğimiz bu gruplar, kasıtlı şiddet, damgalama ve ayrımcılığa hala maruz kalıyorlar. Artan popülizm, tartışmaya açık siyasi taahhütler ve liderlik, azalan mali kaynaklar ile birleştiğinde, HIV olgusu kırılgan bir ortamda varlık gösteriyor diyebiliriz. Toplum, siyaset ve irade, salgının tam kalbinde yer alıyor. Bu kesişim noktası, üzerinde mutabık kalınan küresel hedeflere ve evrensel sağlık teminatlarına ulaşılmasında kritik öneme sahip olmaya devam edecek. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ DESTEKLEMEK Küresel sağlık gündemi hakkında bilgilendirin: Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, tüberküloz, viral hepatit ve ek hastalıklar da dahil olmak üzere yan enfeksiyonlar için oluşturulan servis ağları varlıklarını korumalı. Bu ağları ortadan kaldırmak beraberinde sağlık alanındaki kazanımları geliştirecek ve milyonlarca insanı etkileyecek bu kazanımları güçlendirecek evrensel ve ve insan merkezli yaklaşımları arttıracak olanakları da kısıtlayacaktır. Ancak bu salgınları sonlandırmak için kaliteli ve uygun fiyatlı ilaçlara, tanı koyma imkanlarına ve aşılara erişimin sağlanması da kritik öneme sahip. Bu, diyabet ve yüksek tansiyon gibi bulaşıcı olmayan ancak önem düzeyi yüksek olan hastalıklar için de aynı. Kanıtlara dayalı çalışmaları arttırın: “Bilim karşıtı” söylemlerin gittikçe arttığı bir ortamda bilimin rolü, tam da tüm bu söylemlerin ortasında yer alıyor. Çalışmalar, gerçekleri yaşayan bireylere yönelik ve kaliteli verilerle zenginleştirilmiş, yerel salgın olgularını işaret edecek şekilde bilgilendirici ve öğretici olmalıdır. Ulusal, bölgesel ya da toplumsal gruplar bazında sürdürülen korunmaya yönelik çalışmalar, gerekli olan asıl faaliyetlerdir. Herkes için ortak olan konular, zarar azaltma, kapsamlı cinsel eğitim, PrEP ve PEP'i içeren cinsel ve üreme sağlığı programları olmalıdır. Siyasi taahhütleri arttırın: Siyasi taahhütleri güçlendirmek, finansal ve insani kaynakları güvence altına almak, koruyucu aşı geliştirme stratejilerine, uzun süre etkili olan ve damar içine enjekte edilebilen PrEP ve kesin HIV tedavisine ve aynı zamanda da sağlam farmakovijilans sistemlerinin (ilaçların güvenilirliğine ilişkin klinik çalışmalar) bir arada olmasına yönelik bilimsel araştırmaları arttırmanın temel unsurudur. Dahası, siyasi söylem ve taahhütler, korunma, tedaviye erişim ve zararı azaltma çalışmalarına yönelik uygun ortamlar yaratmak adına yerel kaynakları arttırmak için gereklidir. DIŞLAMAYI (AYRIMCILIĞI) SONLANDIRMAK Anahtar/ Kilit topluluklara odaklanın: Eşcinsel erkekler ve erkeklerle seks yapan erkekler, damar içi madde kullananlar, hapishanede bulunan bireyler ve özgürlükleri kısıtlanmış diğer gruplar, seks işçileri ve trans bireyler, HIV’den orantısız bir şekilde etkilenmekteler. Sağlıklı ortamların oluşturulması ancak olumlu ve etkili eğitim ve GIPA İlkeleri’nde yer alan başlıklara dikkat çekilerek, kilit toplulukları suçlayan ve damgalamaya, ötekileştirmeye ve dışlamaya devam eden yasaların, yönetmeliklerin ve uygulamaların kaldırılmasını da içeren işyeri ve sosyal koruma programları ile mümkün olacaktır. Cinsiyet eşitliğini ve cinsel hakları savunun: Cinsiyet eşitsizliği, özellikle genç kadınları özellikle HIV’e karşı daha savunmasız hale getiriyor. Kendi içinde çeşitliliği vurgulayarak kadınlar için cinsiyet eşitliğini yaratmaya yönelik çabaların tümü, toplumsal düzeyde etki sağlayacak, HIV başta olmak üzere, cinsel sağlık, üreme sağlığı ve haklarına yönelik çalışmalarla uyumlu, zorbalık ve cinsiyet temelli şiddete odaklı ve erkeklerin cinsiyet eşitliğine dair yaratıcı ve olumlu düşünmelerini sağlayacak, cinsiyetler arası eşitlik temelli yaklaşımlar içermelidir. Göçmenler/Sığınmacılar da dahil olmak üzere, öncelikli grupların ihtiyaçlarına odaklanın: Sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, kısıtlı sosyal korunma ve yükselen toplumsal dışlama; göçmenler, mülteciler, yerli halklar ve etnik azınlıklardaki HIV’e maruz kalma oranının artış göstermesinin etkenlerinden bazılarıdır. Etkili sınır ötesi sağlık hizmetlerine yönelik girişimleri, ücra yerlerdeki topluluklara taşınabilir sağlık hizmetlerinin ulaştırılabilmesini ve özellikle muhafazakâr topluluklarda “sağlık turizmi”ne olan zorlayıcı bakış açılarını da içeren, HIV ile ilişkili hizmetlere erişmedeki yapısal bariyerler özenle ele alınmalıdır. HAK SAVUNUCULARINI GÜÇLENDİRMEK Sağlık çalışanlarına yatırım yapın: İşe alım süreçleri, işyeri ve hizmetiçi eğitimleri de dahil olmak üzere, özellikle ergen ve genç bireylere kaliteli ve insan odaklı sağlık hizmeti verilebilmesi için, sağlık çalışanlarına yapılan yatırımlar arttırılmalı. Bilhassa evrensel sağlık teminatlarını ve sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi için, hastaya ilk hizmeti sunan ya da komünite temelli sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanları da herkesin kapsamlı HIV ve diğer sağlık hizmetlerine erişimlerini arttırmak adına, insan odaklı hak savunuculuğunun merkezinde konulmalı ve ön saflarında olmalıdırlar. Topluluk (komünite) tepkilerini güçlendirin: Aktivistlerin, savunucuların ve hizmet sağlayıcıların işten çıkarılmaları durumunda, siyasi liderleri bu durumda rolleri tekrar gözden geçirilmeli ve teyit edilmelidir. Özellikle hükümetlerin hizmet sunumunda gönüllü olmadığı ya da sivil toplumun saf dışı bırakıldığı durumlarda, komünite bazlı hizmetler yeterli ölçüde sağlanmalı. İnsan hakları savunucularını destekleyin: Araştırmacıların ve gelecek neslin genç liderlerinin ve hak savunucularının da yer aldığı, hızla büyüyen HIV topluluğunun, cinsel şiddete dur diyecek bir çağrı kampanyası yapmak gibi toplumsal değişime ilham verecek her türlü ortak çalışma için, eşgüdümlü çalışması ve ortak bir zemin bulması gerekmekte. Diğer toplumsal hareketlerle birlikte dayanışma içinde olmak, HIV’le yaşayan ve HIV’in tüm toplumsal etkileriyle her gün yüzleşen bireylerin, toplum geneline yayılmış damgalama ve ayrımcılığın üstesinden gelebilmek adına toplumsal normlar, algılamalar ve uygulamalarla mücadele etmek ve değişim yaratmak için başarılı bir yöntem olacaktır. Bildirgede imzası* bulunan bizler, sürdürülebilir ve eşgüdümlü çalışmaları desteklemek, içerisinde bilim insanlarının, araştırmacıların ve sivil toplumun da yer aldığı geniş bir hak savunucuları kitlesinin sesini güçlendirmek ve sürece katılımlarını teşvik etmek, savunmasız ve ötekileştirilmiş bireylerin HIV olgusunun arkasında gizlenmek zorunda kalmamalarını sağlamak adına, konuya olan bağlılığımızı tekrar beyan ediyoruz. Yaygın tutucu ideolojilerin yarattığı uygulama ve çalışma zorlukları bir yana biz, daha etkin, katılımcı ve çok yönlü sektörel cevaplarla köprüler oluşturmak için, Amsterdam’da yakalayacağımız bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve ona sımsıkı sarılmalıyız. HIV bize insanlık hakkında çok güzel dersler verdi ve bizler hem bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları kaybetme riskine hem de ilerlemeyi sürdürme fırsatına aynı anda sahip olduğumuz bu kritik kavşakta, öğrendiğimiz bu dersleri unutmamalıyız. Susmamalıyız. Şimdi, daha adil ve katılımcı cevaplar bulmak için, toplumun, siyasetçilerin ve iradelerin bir araya gelmesine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var! *Bildiriyi imzalamak ve imzacıları görmek için tıklayın www.aids2018.org #AIDS2018 www.kirmizikurdele.org #kirmizikurdeleistanbul #hivhakkindahersey

bottom of page