HIV ilaç tedavisi kilo aldırıyor argümanları tarihe mi karışıyor?
- Red Ribbon Istanbul
- 2 dakika önce
- 4 dakikada okunur
Aktivist ve Topluluk Yazarı Arda Karapınar’dan ilgiyle okunacağına inandığımız yeni bir #hivbilgisi yazısı.
Sonuçları IAS2025’te sunulan bir araştırma, baskılayıcı HIV tedavisi ilaçları kullananlardaki kilo artışının asıl nedenlerine ve bu konuda göz ardı edilmiş diğer faktörlere odaklanıyor.
HIV ile yaşayan birçok kişinin hekimlerine belki de en sık sordukları ve tedavi sürecinde en çok dile getirdikleri kaygılardan biri, virüs baskılayıcı ve bulaş engelleyici HIV tedavisi ilaçlarının kilo aldırıp aldırmadığı konusudur. En azından hekimlerle yaptığımız görüşmelerden ve online HIV danışmanlığı servisimize gelen sorulardan hareketle, bu konuda güçlü bir gözlem ve çıkarım yapmamız mümkün.
Hatta öyle ki, çoğu zaman virüs baskılayıcı ve bulaş engelleyici HIV tedavisi ilaçları kullanmaya yakın zamanda başlayan birinin birkaç kilo alması hemen bu teoriyle açıklanmaya çalışılır. Oysa HIV tedavisinin en temel kazanımı, bağışıklık sistemini güçlendirip kişiyi sağlıklı bir hayata döndürmektir. Buna bağlı olarak – özellikle de ilk dönemde – görülebilen kilo artışı, çoğu kez iyileşmenin doğal parçasıdır ve bu kilo artışını doğrudan ilaç kullanımına bağlayan söylemlerin bilimselliğine şüpheli yaklaşılabilir.
IAS2025 Konferansı’nda sunulan yeni bir araştırma, bu tartışmayı yeniden masaya yatırıyor ve sonuçlar, kilo artışının tek başına ilaçlarla açıklanamayacağını, asıl nedenlerin çok daha karmaşık olduğunu ortaya koyuyor.
İyi okumalar.
www.kirmizikurdele.org herkes için #hivbilgisi #hivhakkindahersey
Herkes için #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler kaynak göstermek ve bağlantı vermek şartıyla herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda www.kirmizikurdele.org'yi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı özellikle rica ediyoruz.

-Araştırma nasıl yapıldı?
ABD'de yürütülen bu gözlemsel çalışma, HIV tedavisi ilaçları kullanan ve virüs yükleri belirlenemeyen seviyeye baskılanmış HIV pozitifleri 3 yıl boyunca takip etti. İlk yılın sonuçları analiz dışı bırakıldı, çünkü o dönem genellikle “sağlığa dönüş etkisi” ile açıklanan doğal bir toparlanma süreci olarak değerlendiriliyor. Böylece araştırmacılar, uzun vadeli kilo artışının hangi etkenlerle ilişkili olduğunu net bir biçimde anlamaya odaklandı.
-Kimlerde kilo artışı görüldü?
Katılımcıların yaklaşık %12’si, üç yıl içinde vücut ağırlıklarının %10’undan fazla kilo aldı ve beden kitle indeksinde (BMI) belirgin değişimler gözlendi.
Bu gruba daha yakından bakıldığında dikkat çeken ortak noktalar şöyle:
Daha genç yaşta olmak
Kadın olmak
Siyah ırktan/Azınlık olmak
Tedaviye başlarken düşük CD4 sayısına sahip olmak
Bu veriler, kilo artışının biyolojik olduğu kadar toplumsal koşullarla da şekillendiğini gösteriyor.
-Kilo alımında ilaçların rolü
Araştırmada, kullanılan ilaçların kilo artışına doğrudan ve güçlü bir etkisi saptanmadı. Bazı küçük değişiklikler (örneğin TDF’den TAF’a geçiş yapanlarda) gözlemlense de, bunlar geniş ölçekli tabloyu açıklayacak düzeyde değildi.Yani sıkça dile getirilen “ilaçlar kilo aldırıyor” söylemi, bu veriler ışığında gerçeği yansıtmıyor.
Araştırmaya göre kilo artışı; yaş, cinsiyet, bağışıklık düzeyi ve en önemlisi de damgalama, ayrımcılık, marjinalize edilmiş gruplara dâhil olmak gibi sosyal eşitsizlikler gibi çok daha geniş bir çerçeveyle ilişkilendirilmeli.
-Kilo alımı ve olgu yönetiminde sosyal eşitsizliklerin ve kişi davranışlarının rolü
Araştırma, kilo artışını anlamak için sadece ilaçlara ya da biyolojiye bakmanın yeterli olmayacağını vurguluyor. Yani insanların nasıl beslendikleri, ne kadar hareket ettikleri, stresle başa çıkabilip çıkamadıkları, hangi sağlık hizmetlerine zorlanmadan erişebildikleri ve hangi sosyal baskılarla mücadele ettikleri gibi sosyal faktörler kilo alımında ilaçlardan çok daha belirleyici durumda.
Dolayısıyla, HIV ile yaşayan bir kadının gündelik yaşamı ile HIV ile yaşayan bir erkeğin gündelik yaşamının ya da yüksek gelir düzeyine sahip biriyle düşük gelirli birinin çevresel şartlarının aynı olmayışı gibi basit gerçekler bile mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Irkçılığın, toplumsal cinsiyet rollerinin ve ekonomik eşitsizliklerin yarattığı farklar, insanın sadece psikolojisinin değil bedeninin hikâyesinin oluşumunda da belirleyici durumda.
Bu nedenle, kilo artışını sadece “HIV ilaç tedavisinin yan etkisi” olarak görmek, damgalanma, ayrımcılık, mahremiyet endişesi, ifşa edilme korkusu ve mahalle baskısı gibi etkenlerin; tedaviye uyum, toplumsal hayata katılım, genel halk sağlığı yönetişimi gibi alanlardaki olumsuz etkilerini görmeyi ve bunları tartışmayı imkânsız hâle getirecektir.
-Çözüm zor mu?
Araştırma, bizlere çözümün de tek boyutlu olamayacağını hatırlatıyor.
İlaç tedavisine erişim ve uyum elbette çok önemli bir adım.
Ancak bunun çok ötesinde:
HIV tedavisi sunulan kliniklerde beslenme danışmanlığı desteği
Ulaşılabilir ve kapsayıcı fiziksel aktivite imkânları
Psikososyal destek ve stres yönetimi hizmetleri
Eşitlikçi sağlık politikaları ve damgalanma ile ayrımcılıkla mücadele
gibi faktörler, HIV ile yaşayan kişilerin daha sağlıklı bir yaşam sürebilip süremeyeceklerini belirlemede kritik rol oynuyor.
Bunlara ek olarak, son yıllarda kilo kontrolü için geliştirilen GLP-1 inhibitörleri gibi yeni tedavi seçenekleri de gündemde. Ancak bu ve benzeri ilaçların tek başına mucize çözüm olmadıkları, olamayacakları; bu konunun yaşam tarzı ve toplumsal koşullarla birlikte ele alınması gerektiği unutulmamalı.
-Bahaneden gerçeğe
IAS2025’te paylaşılan bu bulgular, yıllardır yinelenen “ilaçlar kilo aldırıyor” söylemlerini anlamsızlaştıracak gibi görünüyor. Dolayısıyla kilo artışının gerçek nedenlerini bulabilmek için yaş, bağışıklık durumu, cinsiyet ve çok çeşitli toplumsal eşitsizliklerle mücadele etmek zorunda olmak gibi şartlara bağlı olarak şekillenen ve kişiden kişiye değişen davranışlara odaklanmak; genel şablonlar yerine özne merkezli olgu yönetimi yaklaşımlarını benimsemek gerekiyor.
Bu noktada, HIV ile yaşayan kişilerin haklarının yalnızca virüsü baskılayan bir ilaç tedavisiyle sınırlı olmadığını hatırlamak gerekir. Bir toplumu gerçekten sağlıklı kılan şey, herkesin sağlık hizmetlerine ve ilaçlara erişebilmesi değil; ayrımcılığın, damgalanmanın ve ötekileştirmenin olmadığı, herkesin toplumsal yaşama kendi kimliğiyle ve eşit imkânlarla katılabildiği bir toplumsal hayatın varlığıdır. Bunu hatırlamak, toplum olarak uzun zamandır unuttuğumuz bir şeyi – yukarıda bahsettiğim gibi – sağlıklı bir toplumsal hayatın inşa edilmesi ve sürdürülmesi konusunda hepimizin ödevleri ve sorumlulukları olduğunu da (umarım) hatırlatacaktır.
Not: Bu #hivbilgisi yazısındaki bilgiler, IAS2025’te sunulan bir araştırmaya dayanmaktadır. Kişilerin kendi sağlık durumlarıyla ilgili tüm soruları için mutlaka hekimlerine danışmaları gerekir.
herkes için #hivbilgisi
