top of page

#hivbilgisi arama sonuçları

298 öge bulundu

  • HIV’in kesin tedavisinde dönüm noktası mı, erken bir heyecan mı?

    Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Yayın tarihi: Ekim 2016 Ekim (2016) ayının başında The Sunday Times’ da yayınlanan habere göre, HIV ile son 6 ay içinde enfekte olmuş bireyleri kapsayan, RIVER isimli çalışmaya dahil olan bir katılımcının HIV seviyesi Belirlenemeyen* (undetectable) düzeye indirildi. Araştırma ekibi, bu yöntemle geliştirilecek tedavinin HIV enfeksiyonunu tamamen yok edeceğini ümit ediyor. Yine aynı habere göre, araştırmayı yürüten İngiliz bilim insanları HIV’in kesin tedavisini bulmanın eşiğindeler. Peki durum tam olarak öyle mi? Uzatmadan söylemek gerekirse, araştırmaya ilişkin kesin bir sonuçtan bahsedebilmek için hayli erken ve katılımcılardan herhangi birini HIV’den tamamen arındırılmış olarak tanımlamayı sağlayacak, geniş çaplı bir tıbbi takip henüz söz konusu değil. Araştırmaya Imperial College’dan katılan Prof. Sarah Fidler’in The Sunday Times’ a belirttiğine göre; çalışmaya dahil olan her bir HIV pozitif, beş yıllık kapsamlı bir tıbbi takip altında olacak. Yani henüz çalışmaya ilişkin net çıkarımlar yapabilmek için çok erken bir evredeyiz. -Nedir bu RIVER çalışması? RIVER, açılımı Research in Viral Eradication of HIV Reservoirs (HIV Rezervuarlarını Yok Etme Araştırması) olan bir çalışma. Araştırmadaki deneme çalışmaları, Londra Imparial College, King’s College, Oxford Universitesi ve Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacıların yer aldığı bir konsorsiyum olan CHERUB tarafından gerçekleştiriliyor ve finansal destek NHS (National Institute for Health Research – Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü) tarafından sağlanıyor. Araştırmada sadece primer enfeksiyon olarak adlandırılan dönemde olan yani HIV’le enfekte olma süreleri henüz altı ayı aşmayan bireyler yer alabiliyorlar. Uzman ekibi teorisine göre bu bireylerde HIV’i yok etmek nispeten daha kolay ya da viral yükün yeniden yükselmesinden endişe duymaksızın ART (HIV ilaç tedavisi) kullanımı durdurulabilir. Kırmızı Kurdele İstanbul olarak yakından takip ettiğimiz bu çalışmaya katılan bireylere, kandaki HIV düzeyini diğer antiretrovirallerden daha hızlı şekilde azaltan bir molekülün de dahil olduğu 4’lü ilaç kombinasyonu veriliyor. Bu bireylerin yaklaşık %15’I primer enfeksiyon döneminde başlanmış ilaç tedavisinin, viral yükün yeniden yükselmesinden endişe duymaksızın durdurulabileceğine ilişkin veriler sunan VISCONTI isimli Fransız kohort (aynı ortak özelliklere sahip insanlardan oluşan topluluk) çalışmasından seçilmişler. ART kullanımını takip eden 22 haftanın sonunda, araştırmaya katılanların bir kısmı rastgele seçilerek yukarıda bahsedilen 4’lü ilaç rejimini kullanmaya, bir kısmı da ART’ye ek olarak HIV’le enfekte olmuş hücrelerin bağışıklık tepkilerini arttırmaya yönelik bir aşıyı kullanmaya devam ettiler. Araştırmanın bu kısmındaki katılımcılar aynı zamanda, vücutta saklanmış halde bulunan tüm HIV hücrelerini aktive eden Vorinostat isimli ilaçtan 10’ar doz kullandılar. Eğer bu deneysel yaklaşım gerçekten etkili ise Vorinostat’ın, kendini kopyalarak kandaki virüs miktarını arttıran latent (gizlenmiş) HIV hücrelerini tekmeleyerek (kick) açığa çıkarması ve açığa çıkan tüm HIV hücrelerinin, yüksek etkili yeni ART kombinasyonu sayesinde baskılanması beklendi. Sonraki adımda ise enfekte hücreler bağışıklık sistemi tarafından tespit edilip, aşı aracılığıyla bağışıklık sistemi tarafından yok edilmesi sağlanmalı. 28 günde 10 doz olarak uygulanan Vorinostat kullanımı sonrasında gelişen bu “kick and kill” stratejisi ile enfekte olmuş hücrelerin saklandıkları yerlerden çıkarılıp, vücutta hiç HIV DNA’sı kalmayacak (ya da az çok kalacak) şekilde yok edilmesi hedefleniyor. Yayına hazırlayanın notu; Yukarıdaki paragrafın biraz teknik ve karışık olduğunun farkındayım ve özeti şu; ART kullanımı vücuttaki HIV miktarını azaltsa da sıfırlayamaz, çünkü bir miktar HIV kendini DNA içinde gizleyerek, ilaçların erişemeyeceği bir alan yaratır. Bu makaleye konu olan çalışmada denenen ‘kick and kill’ stratejisi gizlenen bu HIV hücrelerini saklandıklarını yerden çıkarmak zorunda bırakmayı ve hemen yok etmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, hücrelerdeki HIV DNA’sı seviyesini azaltma yada topyekün enfeksiyonu yok etme yaklaşımını test etmek üzere tasarlanmıştır. Araştırmada HIV DNA düzeyleri, 40 – 42 hafta sonra ölçülüyor, fakat 42 hafta sonunda tedavinin tamamen bırakılıp bırakılmayacağına karar verilmiyor. RIVER Araştırması, HIV tanısı primer enfeksiyon döneminde olan 52 bireyi kapsamayı hedefliyor. Araştırmaya katılmak isteyen bireyler için görüşmeler Londra ve Brighton’da yapılmaya devam ediyor. HIV belirtileri hakkında bilgi için tıklayın HIV bulaş yolları hakkında bilgi için tıklayın HIV testleri hakkında bilgi için tıklayın HIV hakkında her şey sayfalarımız için tıklayın -The Sunday Times’ın haberleştirdiği araştırma raporu neydi? The Sunday Times’ın haberine göre bir katılımcıda, araştırmada kullanılan ilaç rejimini tamamlamasından sonra HIV düzeyinin Belirlenemeyen seviyeye geldiği gözlemlenmiş ve katılımcı mevcut HIV ilaçlarını kullanmaya DEVAM ETMİŞTİR. Bu açıdan bakıldığında katılımcıda HIV ENFEKSİYONU TAMAMEN YOK OLACAK ŞEKİLDE TEDAVİ EDİLEMEMİŞTİR VE ARAŞTIRMADA KULLANILAN YÖNTEMİN VİRÜSÜ TAMAMEN YOK EDİP ETMEDİĞİ BEŞ YILLIK UZUN BİR TAKİP SÜRECİNDE TESPİT EDİLEBİLECEKTİR. Londra Imperial College’den Profesör Sarah Fidler’in The Sunday Times’a verdiği röportajda, “Önümüzdeki beş yıl süresince tıbbi testlerimizi sürdüreceğiz ve şu anda kesinlikle bireylere antiretroviral tedavilerini sonlandırmalarını tavsiye etmiyoruz. Ancak ilerleyen süreçlerdeki test sonuçlarına göre ilerleyen yıllarda çok farklı konuşuyor olmamız mümkün” dedi. RIVER Araştırmasının tüm katılımcılar üzerindeki test araştırmaları Aralık 2017’den önce bitmiş olmayacak. Yani, araştırmanın sonuçlarına ilişkin bilgiler en iyi ihtimalle 2018’in ilk yarısından önce yayınlanmayacak. Bu aşamaya gelindiğinde uzmanlar, araştırmada kullanılan ilaç rejiminin, katılımcıların vücudundaki HIV DNA’sına ait tüm izleri silip silmediğini söyleyebilme fırsatına sahip olacaklar. Aslında bütün çalışmayı bir cümle ile özetlemeye çalışırsak, esas mesele; gizlenmiş HIV hücreleri açığa çıkarılıp yok edildikten ve buna bağlı olarak ilaç kullanımı durdurulduktan sonra ne olacağı. Yakın zamanda Missisipi bebeği olarak anılan vakada da benzer bir durum gelişmiş ancak ilaç kullanımının bırakılmasından bir süre sonra HIV geri dönmüş ve viral yük yeniden yükselmişti. RIVER çalışmasının bitiminden sonra ilaç rejiminin vücutta HIV DNA’sını Belirlenemeyen düzeye indirdiğine dair varsayım, ancak katılımcılar ve araştırmacılar arasında yapılacak uzun süreli çalışmalar ve tedaviyi bırakmanın neticelerinin net bir şekilde tespit edilmesiyle doğrulanabilecek. Yani; kesin bir tedavinin bulunmuş olması henüz olgunlaşmamış bir bilgidir. -Yayına hazırlayanın notu; CHERUB ekibi 4 Ekim 2017 tarihinde, RIVER Araştırmasının sonuçlarının 2018 yılında açıklanacağını teyit eden bir bildiri yayınladı. Araştırmacılar, sonuçlar açıklanana kadar, “araştırmayla hedeflenen sonuçlar elde edildi ya da HIV’ın kesin tedavisi bulundu” diyemeyeceklerini özellikle vurguladılar. Araştırma ekibinin önemle hatırlattığı bir diğer konu ise araştırmaya katılan tüm bireylerin kanlarındaki HIV miktarının, ilaç tedavisi altındaki tüm HIV pozitiflerin kullanmakta olduğu mevcut ilaçlara bağlı olarak Belirlenemeyen seviyeye indirilmiş olduğu. Bu durum, bazı haber başlıklarında geçtiği gibi “HIV’e kesin tedavi bulunduğu” ya da bağışıklık sistemlerinin HIV bulaşısına yol vermeyeceği şekilde bir yöntem geliştirdiği anlamına gelmiyor. (Makalede NAM, The Body Pro, The Sunday Times gibi farklı kaynaklardan yararlanılmıştır) www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Aktivist Silvia Petretti'den ilham verici bir öykü; HIV ile 19 yıl

    Aktivist Silvia Petretti'den HIV ile yaşanmış 19 yılın ilham verici öyküsü. Bugüne kadar HIV konusunda kaydedilmiş tarihi başarıları, güçlü ve inatçı HIV aktivistlerinin çabalarından bağımsız değerlendiremeyiz. Pek çok uluslararası toplantıdan tanıdığımız Silvia Petretti, o güçlü ve inatçı aktivistlerden biri. 50 yaşına girdiği bu yıl aynı zamanda HIV ile birlikte geçirdiği 19. yıl olan dostumuz Silvia'nın önce kendi blogunda, daha sonra Huffpost'ta yayınlanan bu ilham verici ve teşvik edici yazısını, sadece HIV pozitifler için değil, yaşantısının herhangi bir bölümünde, herhangi bir sebepten ötürü ötekileştirilmiş, ayrımcılığa maruz bırakılmış herkes ve aktivizm çalışmalarımıza destek olan, olmak isteyen tüm dostlarımız için paylaşıyoruz. Yazıyı okuduktan sonra Silvia'ya iletmek istediğiniz düşünceleriniz, duygularınız olursa, bize iletebilirsiniz. Kendisine aktarmaktan keyif duyarız. iyi okumalar. Sevgili HIV, Bugün itibariyle 19 yıldır beraberiz. Ayrıca bu yıl 50 yaşıma bastım. Hayatımın senin ekseninde şekillendiğini yadsıyamam. Beni pek çok yöne sürükledin. Seninle yükseldiğimi de hissettim; alçaldığımı da.. Fakat kendimi hiçbir zaman 19 yıl önceki kadar yalnız ve zarar görmüş hissetmedim. Ama bugün baktığımda şunu görüyorum: sen benim harika insanlarla tanışmama vesile oldun; artık korku, acı, hastalık ve utanç yerine kendimi yükselmiş, dirençli ve gelişmiş hissediyorum. Bildiğin gibi röportaj verdiğim zamanlarda beni en çok sinirlendiren “HIV virüsünü nereden kaptınız?” sorusu oluyor. Sinirleniyorum, zira gazetecilerin aslında bu virüsle ‘nasıl’ enfekte olduğumla ilgilenmediklerini biliyorum. Onların amacı cıvık bir hikaye ortaya koyup, beni bir kurban ya da pervasız bir fahişe olarak göstermek. Fakat olayların neden başımıza geldiğini irdeliyor olmak bence önemli. 70’li ve 80'li yıllarda orta sınıf bir ailenin bir çocuğu olarak İtalya’da büyüdüm. Babam öğretmen, annem arkeologdu. İleri görüşlü ve eğitimli insanlardı. İtalyan Komünist Partisi ile oldukça haşır neşir bir hayatları vardı. Bana adalet için mücadele etmenin önemine dair sarsılmaz bir inanç aşıladılar. Bunun için onlara minnettarım. Yine de onların dünyanın en harika ebeveynleri olduğunu söyleyemem. Beni sevmedikleri veya sevmeyi denemedikleri için değil. Onlar yalnızca, bir çocuğun ihtiyaç duyabileceği besleyici ve duygusal istikrarı sağlayabilecek donanıma sahip değillerdi. Bunun onların kişisel bir kusuru ya da zaafı olduğunu düşünmüyorum. Bunun sebebi bence onların neslindeki birçok insanda olduğu gibi savaş döneminde büyümüş olmanın sebep olduğutravma ve derin yaralar. Annem annesini 9 yaşındayken kaybetmiş; hem de 1945 yılında savaşın sonra ermesine birkaç gün kala kurtarma operasyonunun bir parçası olarak Amerikalıların sivilleri bombalaması sırasında.. Babam orduda görevli olan dedemi 16 yaşına çok az görmüş, savaş sonrasında da yıllarca savaş suçlusu olarak hapiste yatmış. Çocukluğum boyunca onların Nazi işgalinde, faşist bir rejimde ve savaş devam ederken büyüyor olmanın nasıl bir his olduğuna dair konuşmalarına tanık oldum: korku, kasvetli sessizlikler, kara gömlekliler, açlık, terör ve yahudi arkadaşlarının kaybolmalarına dair anlattıkları, benim en çok duyduğum şeylerdi. Savaş sona erdikten sonra, üniversiteden mezun olmuşlar ve hemen evlenmişler. Fakat her ikisinde de manik depresyon ve anksiyete bozuklukları varmış... Özellikle Annem 60’ların ve 70’lerin psikiyatri anlayışı içerisinde akıl almaz uygulamalara maruz kaldı. İzole bir koğuşta yattı, kendisine elektroşok uygulandı; hatta zihninde durgunluk yaratacak kadar sert ilaçlara maruz kaldı. Annem cinsiyetçi normlara uygun hareket eden bir kadın değildi; işte tam bu yüzden cinsiyetçi psikiyatri dünyası anneme karşı çok acımasız davrandı. Çocukları olarak hem ben hem de erkek kardeşim elimizden geldiğince idare etmeye çalıştık. Ebeveynlerim kötü insanlar değillerdi, sadece bizi koruma, bize rehberlik etme ve bizimle çocukları olarak iletişim kurma açısından yeterince donanıma sahip değillerdi. Bütün bunlardan ötürü, depresyon, güvensizlik, düşük benlik saygısı gibi olgularla boğuşmuş olmam ve ağır uyuşturucular kullanıp seksle çok erken yaşta tanışmış olmam şaşırtıcı değil. Bunları anlatmamın nedeni asla kendimi acındırmak değil. Amacım yalnızca benim ve başkalarının başına gelenleri farklı bir açıdan ve tarihi bir perspektiften anlatmak. Depresyonla savaşan ve kendine güveni sıfırlanmış bir genç kız için 1980’li yıllarda İtalya gibi cinsiyetçi bir ülkede yaşamak felaketin tarifiydi. Genç bir kadın olmak kurtarılmış ve sekse daima hazır olmak şeklinde algılanmak demekti. Ancak güç dengesi sizin aleyhinize işliyordu. Prezervatif talep ettiğiniz noktada eğlenceyi berbat etmekle suçlanıyordunuz. En kötüsü de size fahişe yaftası yapıştırılıyordu. Kazanmanıza imkan yoktu. İşlerin şu anda da daha iyi bir noktada olduğundan emin değilim. Son zamanlarda bu durumlar hakkında epeyce kafa yoruyorum. Havadaki faşizm kokusu fakirlere karşı “tasarruf tedbirleri”, mültecilere karşı düşmanlık, Suriye’de kışkırtılmış bir savaş şeklinde vücut buluyor. Tıpkı zamanında Dover’de yaşanan kanlı savaşlar gibi bölüm bölüm bu trajediye şahitlik ediyoruz. Savaştan, yoksulluktan, şiddetten kaçmaya çalışan mültecilerin süregelen travmasını ve bu insanlara yardım etme konusunda ne kadar aciz kaldığımızı düşünmekten kendimi alamıyorum. Ayrıca travmanın bir nesilden diğerine nasıl aktarıldığını da düşünüyorum. Akıl sağlığımla mücadele etmeye devam ediyorum; depresyon dalgalarını geçiştirmeye çalışıyorum. Tüm bu çabamın beyhudeliğini bana anımsatan sesi ise duymazlıktan geliyorum. Ama sevgili HIV, sen benim gücümün ve esnekliğimin aynasısın. Ölümlülük ve kırılganlıkla yüzleşerek ailemden dahi görmediğim dayanışma olgusunu geliştirdim. Direnç gösteren küresel aktivizm topluluklarıyla bağ kurarak güçlendim. Öğrendiğim en önemli şey HIV ile yaşamın izole bir yaşam olmaması gerektiği oldu. Bugün birçok genç HIV’e karşı korunmasız. Zira depresifler ve bununla baş edemiyorlar. Seks kolay bir konfor alanı olabilir. PrEP gibi HIV önleyici tüm araçları kullanmalıyız. LGBT topluluğuna dair olan kişilerin psikolojik problemleri ve onların uyuşturucu problemleri de ne yazık ki görmeden geliniyor. Geçen hafta bir kadın grubuyla HIV ve akıl sağlığı ve çeşitli hizmetlere ulaşma konularına dair paylaşım faaliyetinde bulundum. Şahit olduğum şeyler cinsel şiddet, HIV, akıl sağlığına dair ciddi problemler ve sefaletti. Bu kördüğümü nasıl çözebileceğimden açıkçası emin değilim. Bu yalnızca HIV tedavisi ilaçlarına (ART), sağlık hizmetlerine veya belirlenemeyen virüs yüküne erişmekle ilgili değil. Bu; barışı, güvenliği ve adaleti de tesis etmekle ilgili bir durum. Bunun anlamı; ihtiyacı olanlara barınma imkanı tanımak ve bu insanları destekleyici bir refah sistemi kurmak. Bu; ancak faşizmin bir daha yükselmemesini sağlayacak; saygının ve merhametin hüküm sürdüğü bir dünyayla mümkün. *Bu yazı öncelikle Silvia Petretti’nin kendi blogu olan The Diary of a HIV+ Activist sitesinde daha sonra ise 29/08/2016 tarihinde Huffpost’da yayınlanmıştır. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • 2016 – 2020 HIV/AIDS Ulusal Stratejik Planı Çalışma Grubu toplantısına katıldık

    Türkiye’de HIV alanında çalışan en genç STK olarak, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından, 23 – 24 Ağustos tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen 2016 – 2020 HIV/AIDS Ulusal Stratejik Planı çalışma grubu toplantısındaydık. İki gün süren ve Türkiye'nin önümüzdeki beş yıl boyunca, HIV olgusuna ulusal düzeyde vereceği cevabın şekillendirildiği toplantıya, alandaki öncü sivil toplum kuruluşu Pozitif Yaşam Derneği ile birlikte katılarak, planlama sürecinde aktif rol aldık. Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu gibi doğrudan muhatapların yanı sıra, uzunca bir süre atıl kaldıktan sonra geçtiğimiz yıl yeniden toplanan Ulusal AIDS Komisyonu’nun da üyelerinden olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu-UNFPA gibi muhatapların da masada olduğu toplantıya WHO temsilcisi ve Türkiye sorumlusu Dr. Pavel Ursu da katıldı. WHO’un hazırladığı raporun sunulmasıyla başlayan toplantı, katılımcıların ‘Yeni vaka sayısı ve hastalığa bağlı ölümleri azaltmak’, ‘Sağlık hizmetlerinin kapasitesini geliştirmek’, ‘Ayrımcılığı ve mahremiyet ihlallerini önlemek’ başlıkları altında üç ayrı çalışma grubuna ayrılmasıyla iki gün boyunca devam etti. Toplantıda Kırmızı Kurdele İstanbul olarak ‘Ayrımcılığı ve mahremiyet ihlallerini önlemek’ başlığı altında aktardığımız saha deneyimleri ve önerilerimizin, WHO temsilcisi ve Türkiye sorumlusu Dr. Pavel Ursu’nun da WHO raporundan aktardığı başlıklarla örtüşüyor olması, doğrudan HIV alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının bilgi ve deneyimlerinden mutlaka yararlanılması gerekliliğini bir kez daha ispatlanmış oldu. İki günün sonunda tüm çalışma gruplarının, öncelikli odak noktamız olan test ve tanıya erişimin önündeki engellerin kaldırılması ve anonim testin vazgeçilmezliği konusunda yaptıkları vurgu hayati önem taşıyor. Aynı konuda, Yönetim Kurulu Başkanımızın tüm katılımcılara hitaben yaptığı, Türkiye’de neden anonim HIV testi yapılamadığı ve bunun neden gerekli olduğuna ilişkin konuşma, çözüme ilişkin bir aksiyon alma isteği yaratması açısından bir başka önemli çıktı olarak kaydedildi. Toplantı süresince , tedaviye erişimin önündeki engellerin kaldırılması, tedavi olanaklarının ve kapasitesinin geliştirilmesi, HIV’e ilişkin ön yargının onarılması için gereken çok katmanlı ve aktörlü çalışmalar, HIV ile yaşayan bireylerin karşılaştıkları damgalama ve negatif tutumların iyileştirilmesi, kamu – STK işbirliklerinin arttırılmasına ilişkin önerilerin plan belgesinde kapsamlı ve net biçimde yer alması konusunda çaba sarf eden tüm hekimlerimize ayrıca teşekkür ederiz. Bu iki günlük çalışma sonucu tamamlanacak olan 2016 – 2020 HIV/AIDS Ulusal Stratejik Planının takipçisi olacağız.

  • A.B.D Büyükelçiliğinin Kırmızı Kurdele İstanbul ve Pozitif Yaşam Derneği ziyareti

    Henüz çok kısa süre önce kurulmuş olmasına rağmen bilgi üretme odaklı ve işbirliğine açık çalışma biçimiyle, farklı toplum kesimlerince şimdiden fark edilen çalışmalar yürüten Kırmızı Kurdele İstanbul, önemli bir buluşmaya daha katıldı. Bu önemli buluşmada, işbirliği ve iletişim içinde olduğumuz Pozitif Yaşam Derneği ile birlikte, Büyükelçiliğin her sene hazırladığı insan hakları raporunun HIV'e ilişkin bölümünde yararlanılmak üzere, sorunları ve çözüm önerilerimizi ilettik. Farklı alanlardan farklı STK'ları ziyaret sonucunda hazırlanacak geniş 2016 yılı raporu A.B.D Büyükelçiliği tarafından kamuya açık olarak yayınlanacak. Hazırlanan bu önemli raporlar, Amerikan Kongresinin ve yerel hükümetin dikkatine sunularak, öncelikli faaliyet alanlarının belirlenmesi süresince etkin rol oynuyor. Büyükelçilik tarafından hazırlanan 2015 yılı raporuna bu linkten ulaşabilirsiniz. #kırmızıkurdeleistanbul #pozitifyaşamderneği #abdbüyükelçiği #insanhakları #hiv #aids

  • Çiftler arasında yapılan ve 4 yıl süren Partner Study (2016) isimli araştırmada sıfır bulaş!

    Yayına hazırlayan: Arda Karapınar, Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı Yayın tarihi: Temmuz, 2016 (Güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı www.kirmizikurdele.org ve @redribbontr sosyal medya hesaplarındaki #hivbilgisi içerikleri ve tüm içerikler KAYNAK GÖSTERMEK ŞARTIYLA herkesin paylaşımına açıktır. Paylaşımlarınızda web-sitemizi kaynak göstermenizi/mention/etiket vb. yapmanızı rica ederiz. Bunlar dışında özel olarak izin sormanıza gerek yoktur.) 14 Avrupa ülkesindeki 75 ayrı tıbbi lokasyonda, 1166 sero-farklılığı bulunan (Bir HIV pozitif, bir HIV negatif) çiftler arasında, Eylül 2010-Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleşen ve 58.000 kondomsuz temasta sıfır bulaş bildiren bu önemli araştırmanın sonuçlarını, Kırmızı Kurdele İstanbul'un partner organizasyonlarından, Londra merkezli tedavi aktivizmi grubu I-Base'den, makalaye konu olan çalışmanın yürütme komitesinde görev alan aktivist *Simon Collins'in kaleminden aktarıyoruz. *Simon Collins, İngiltere'de faaliyet yürüten ve Kırmızı Kurdele İstanbul'un partner kuruluşlarından olan, tedavi aktivizmi grubu I-Base'de çalışan bir aktivist ve bu makaleye konu olan Partner Study yürütme komitesinde görev alan bir temsilcidir. Durban’da gerçekleşen Uluslararası AIDS konferansı ile aynı tarihlerde yayınlanan Partner Study’nin sonuçları, HIV tedavisinin (ART) bulaş engellemeye etkisi konusunda, milyonlarca insanı doğrudan ilgilendiriyor. Sonuçlar, düzenli ART kullanan bir bireyin HIV bulaştırma riskinin, teorik bir risk olmaktan öteye gitmeyeceğini iddia ediyor ve bu açıklama bir tarafın HIV pozitif bir tarafın HIV negatif olduğu ilişki durumlarında (sero different) az da olsa risk her zaman mevcuttur yaklaşımını ters düz ediyor. Partner Study; Belirlenemeyen viral yük seviyesinin, “cinsel yolla HIV bulaşısının söz konusu olmayacağı” gibi bir anlam ifade ettiğine dair güçlü kanıtlara sahip. Eşcinsel ve heteroseksüel çiftlerin yer aldığı Partner Study, kondom kullanmayan bireylerdeki olası ve mutlak risklerin tahmin edilmesi açısından da oldukça önemli bir çalışma. Önceki araştırmalar, özellikle heteroseksüel bireyler arasında yüksek oranda kondom kullanımının söz konusunu olduğunu göstermekteydi. Ancak Partner Study daha önceki araştırmaların hepsinden farklı olarak, art arda 3 kereden fazla olmak kaydıyla, kondom kullanmayan bireylerin dikkate alındığı verileri içeriyor. Bu da katılımcıların sayısı itibariyle, art arda yüzlerce kez kondomsuz anal ilişkiye giren bireylerin varlığı anlamına geliyor. ARAŞTIRMA METODU Partner Study, 14 Avrupa ülkesindeki 75 ayrı tıbbi lokasyonda, 1166 sero-farklılığı bulunan (HIV statüleri farklı olan) çiftler arasında, Eylül 2010-Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleşti. Araştırmaya katılma şartı, ART kullanan HIV pozitif partnerin belirlenemeyen viral yüke sahip olması ve çiftlerin seks yaptıkları tüm zamanlar boyunca kondom kullanmıyor olması olarak belirlendi. Çiftlerden, HIV Negatif partnerin düzenli olarak HIV testi yaptırması da dahil olmak üzere, rutin cinsel sağlık taramalarını gerçekleştiriyor olmaları ve her bir katılımcının da aynı zamanda cinsel geçmiş anketini doldurarak farklı cinsel deneyimlerdeki risklerin tespiti sürece dahil edildi. Pozitif olan partnerin en son viral yükünün belirlenemeyen düzeyde (yani 200 kopya/mL’den az) olduğu çiftler sadece final analizine dahil edilmiştir. Analizin kesin sonucu, farklı yönelimlerdeki tüm çiftlerden HIV negatif olanın HIV pozitif olma durumuna göre, çiftler arası bulaşının oranı dikkate alınarak oluşturulmuştur. SONUÇLAR Kayıt altına alınan 1166 çiftten 1004’ü en az bir kez takip muayenesine geldi ve 888 çift, 1238 çift-yılı süresince takip edildi (Ortalama 1.3 yılda bir – IQR* 0.8 e 2.0). Bu 888 çift, 548’i heteroseksüel (HT) ve 340 eşcinsel çiften oluşmaktadır. Takip analizlerine dahil edilmeyen verinin temel nedeni ise; ilk takibinin henüz yapılmamış olması (162 kişi), yapılmayan HIV testi (20 kişi), PEP ya da PrEP kullanımı (9 kişi), kondom kullanmadan seks yapılmamış olması (15 kişi), viral yükün 200 kopya/mL’den yüksek olması (55 kişi) ve viral yük testinin yapılmamış (17 kişi) olmasıdır. Takip verilerine dahil edilen çiftlerle dahil edilmeyen çiftler arasından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Süreç içerisinde, her ne kadar 11 birey HIV pozitif olmuş olsa da, bunların hiçbirinde enfeksiyonun filogenetik nedenlerden dolayı bulaştığı tespit edilememiştir. Bu vakalar, belirlenmiş ve kayıt altına alınmış olan, kondom kullanmadan yapılan 58,000 cinsel birleşme aksiyonundan sonra gelişmiştir. Diğer bütün sonuçlar gibi, gruplar arasındaki bazı farklılıklarla birlikte HIV statüsü, cinsiyet ve cinsel yönelim kategorileri, katılımcı profili dayanağı olarak rapora eklemiştir. Bu durum sonuçları özetlemeyi karmaşıklaştırsa da, ortamala yaş 40 – 44 olarak tespit edilmiştir (31 – 50 yaş arası tüm IQR değişiklikleriyle). Raporda, eşcinsel erkekler ve HT kadınlar, HT erkeklerden bir kaç yıl daha gençtir. Kadınların %70’i ve eşcinsel erkeklerin %90’ına oranla, HT erkeklerin yaklaşık %80’i beyaz ırktır. Eşcinsel erkeklerin yüksek bir oranı üniversite yada daha yüksek bir düzeyde eğitime sahiptir (tüm heteroseksüellerin %19-%35’ine oranla, yaklaşık olarak eşcinsel erkeklerin %50’i). Bu tarz bazı farklılıkların anlamlı olmasına rağmen, bunların dışında daha az sayıda yaşı daha genç olan erişkin bireyler de, HIV ile yaşayan bireylerin çeşitliliğini yansıtması amacıyla, araştırmaya dahil edilmiştir. HT erkekler, HT kadınlar ve eşcinsel erkekler arasında HIV pozitif olan partnerlerin ART kullanım yılları ortalama 10.6 (IQR: 4.3 ile 15.6), 7.5 (IQR: 3.3 ile 14.2) ve 4.8 (IQR: 1.9 ile 11.4) yıldır. Gruplar arasında farklılıklar olmakla beraber, rapora konu olan çiftler, ortalama 2 yıl (IQR 0.5 ile 6.3) kondom kullanmadan sex yapmışlardır. Örneğin eşcinsel çiftler 1,5 yıl (IQR 0.5 ile 4 years) kondomsuz seks yapmışken, heteroseksüel çiflterde bu sayı yaklaşık olarak 3 yıl (IQR 0.7 ile 11 yıl) olarak görülmektedir. Rapora konu olan çiftlerden yaklaşık %23’ü, araştırma başladığında ilişkilerine henüz yeni başlamışlardı (6 aydan kısa süre). Tüm katılımcılardan %90’dan daha yüksek bir oranının ART tedavisine uyduğu, kendilerince beyan edilmiştir. Buna benzer bir yüzde de yine 350 hücre/ mm3‘den yüksek CD4 sayısı için tüm katılımcılar tarafından tespit edilmiştir. Negatif partnerlerden sağlanan verilere göre, eşcinsel çiftler kondom kullanmadan 22,000 kez (ortalama 41 kez; IQR 17 ile 75 kez arası), heteroseksüel çiftler ise 36,000 kez (ortalama 35 kez; IQR 13 ile 70 kez arası), ve tüm bu sonuçlara göre yılda ortalama 37 kez (IQR 15 ile 71 kez arası) kondom kullanmadan seks yapmışlardır. Ancak bu sayılar, çiftlerden gelen rakamlar doğrultusunda oluşturulduğundan, netliğini kestirmek zordur. Çünkü 108’i eşcinsel (%33) ve 34 ü heteroseksüel (%4) olmak üzere toplamda 108 çift, rapora kaydedilen ilişkisinin dışında da cinsel ilişkiye girdiklerini beyan etmişlerdir. 11 adet (10 eşcinsel ve 1 heteroseksüel) negatif eşe HIV bulaşısı vakalarından hiç biri filogenetik açıdan pozitif partnerle ilişkili değildir. Bu bireylerden bir çocuğunun (11’de 8’i), esas ilişkilerinin dışından başka bireylerle kondomsuz cinsel ilişkiye girdikleri tespit edilmiştir. Konu ile ilgili ek bilgiler, çevrimiçi bilgi deposunda bulunmaktadır (2). Tüm araştırma için sıfır bulaşı ile ilgili %95 güven aralığının (GA) üst sınırı, 100 tane takip edilen çift yılında (TEÇY) 0.3 olarak tespit edilmiştir. Araştırmadaki rakamların ve araştırmanın önemi dolayısıyla tespit edilmiş birer faktör olarak tüm spesifik risklerin her bir kategorisi ait hesaplamalar, farklı üst %95’lik GA sınırına sahiptir: Örneğin, HT cinsel ilişkinin tümündeki GA 0.88 iken, eşcinsel cinsel ilişkinin tümünde GA 0.84’tür. Bu demektir ki, eşcinsel erkeklerde alıcı anal ilişkinin %95’lik üst GA’sını, örnek hacmine ait bir faktor olarak değerlendirilmesi gerekmektedir (Boşalma gerçekleşen cinsel ilişkide oran 2.70 ve boşalma gerçekleşmeyen cinsel ilişkide oran 1.68’dir): Bu konuda az sayıda TEÇY söz konusu olduğundan, üst limit normal olarak daha yüksektir. Bu hesaplama, gerçek riskin ne olduğuna ilişkin sorunsalın içerisindeki potansiyel oranı tespit etmek için oluşturulmuşken, %95’lik GA araştırma konusunun gösterge riski olarak değerlendirilmemelidir. Araştırmadaki bu zorluğa dikkat çekmek için, heteroseksüel anal ilişki için %95’lik GA üst sınırındaki 12.71 ve 8.14’lük (boşalma olarak yada olmadan) en yüksek tahmini risk, bu risk oranının daha yüksek olmasına neden olabilecek herhangi bir biyolojik nedenden farklı bir ana nedene sahip, az sayıdaki TEÇY’ye aittir. Ayrıca heteroseksüel çiftlerin %20’sinden daha fazlası anal ilişkiye girdiklerini belirtmişlerdir. Çalışma, Partner Study 2 başlığıyla ve eşcinsel çiftlere odaklı bir şekilde devam ediyor ve heteroseksüel çiftler üzerindeki araştırmada olduğu gibi güçlü kanıtlara ulaşabilmek adına, daha fazla eşcinsel çifti araştırmaya dahil etmek için, süreç 2019’a kadar sürecek (2). Aynı zamanda çalışma sırasında, 91 HIV pozitif bireyde diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyon (CYBE) tespit edilmiş olup (16 HT erkek, 16 HT kadın ve 59 eşcinsel erkek), bu enfeksiyonların negatif partnerlerindeki enfeksiyonlarla uyumlu olduğu görülmüş, ancak HIV bulaşısına ait herhangi bir risk tespit edilmemiştir. Sonuçlarla ilgili 2 ayrı soru - cevap kaynakçası, i-Base ve Partner Study’nin internet adreslerinde ingilizce olarak yayınlanmaktadır (3, 4). Eşcinsel erkeklerle ilgili riskler hakkında daha fazla veri toplamak için, Çiftler Arası Araştırmanın genişletilmiş bir hali çalışmalarına hala devam edilmektedir (5). YORUMLAR Sonuç basit olarak şöyle yorumlanabilir: 58,000 kez kondom kullanmadan gerçekleşmiş cinsel ilişki sonrasında sıfır bulaşı söz konusudur. Aynı zamanda bu yoğun analizlerin yapıldığı çalışmada, yeni HIV tanılarının hiçbirinin, çiftler arasındaki bulaşı ile olmadığını da belirtmemiz gerekir. Bununla birlikte bu araştırma, bir HIV pozitif bireyin viral yükü tespit edilemeyen düzeyde olduğunda, HIV bulaşısı riskinin ne olduğuna dair en güçlü tahminlere ulaşmamızı sağlamıştır- ki bu riskin de etkileyici bir şekilde “sıfır” olduğu tespit edilmiştir. Hiçbir çalışma, gerçek değer henüz ispatlanmamış yöntemlerle sıfır olsa da, %95’lik GA’nın üst limiti dahilinde bulunan gerçek riskin olasılığını göz ardı etmezken, aslında %95’lik GA asla sıfır olmaz, sadece artan değerle sıfıra yakın olabilir. Aynı şekilde CYBE’lerin varlığı ya da viral yükün test sonuçlarına göre bulaşıya olan etkisi için de bu geçerlidir. Sonuçlar daha çok, tespit edilemeyen viral yük durumunda, HIV bulaşısının gerçekleşmesinin mümkün olup olmadığının sorgulanabilmesi için bilgi toplamayı sağlamaktadır. Bu sonuçlar, HIV olgusunu normalleştirmek, dışlama ve ayrımcılığı önlemeye yardım etmelidir. Sonuçlar, ABD de dahil olmak üzere bir çok ülkede yürürlükte olan, tespit edilemeyen (undetectable) viral yüke sahip bir bireyin kondom kullanarak cinsel ilişkiye girse bile, HIV bulaşısı riski olduğu için hapis cezası verilmesine neden olan ceza kanunlarına karşı bir muhalefet oluşturmaktadır. SERO Projesi’nden (www.seroproject.com) Aktivist Sean Strub şöyle diyor: “ABD’de HIV ile yaşayan yüzlerce birey, tespit edilen ya da muhtemel HIV bulaşısı yayma suçundan dolayı suçlu bulundu. Bazıları sadece karşısındaki bireye tükürme, tırmalama yada ısırma sebebiyle uzun yıllar hapiste yatarken, bazıları da cinsel ilişki öncesinde HIV statüsünü açıklayıp açıklayamadığını ispatlayamadığı için hapiste yattılar (üstelik HIV bulaşısı riski söz konusu değilken bile). HIV’i bir suç unsuru olarak göstermek, hukuk sistemleri içerisinde kendine özgü bir “alt sınıflaştırma” yarattı, sırf bu yüzden bile risk altındaki insanlar kendilerini, ötekileştirmeye maruz kalmamak adına, HIV testi yaptırmaktan kaçındılar.” Araştırmanın sonuçları aynı zamanda, kondom kullanma tercihine bakılmaksızın, HIV pozitif ve HIV negatif bireylerden oluşan farklı statülerdeki ilişkilerin yaşam kalitesine dair iyi yönde etkisi de olacaktır. Hali hazırda devam eden Partner Study 2’de eşcinsel çiftler üzerinde araştırmalar devam etmekte ve vajinal ilişkiye oranla anal ilişkiye ait benzer güçlü istatistikler elde edilmesi için, yeni eşcinsel çiftlerin katılımı da beklenmektedir. Daha fazla bilgi almak için, lütfen Partner Study 2’nin internet sayfasınız ziyaret ediniz (5). *IQR: Interquartile Range: Dörttebirlik Pay –Dörttebirlik Genişlik www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu __________________________________________________________________ KAYNAKÇA 1.) Rodger AJ et al for the PARTNER study group. Sexual activity without condoms and risk of HIV transmission in serodifferent couples when the HIV-positive partner is using suppressive antiretroviral therapy. JAMA, 2016;316(2):1-11. DOI: 10.1001/jama.2016.5148. (12 July 2016). Full free access. http://jama.jamanetwork.com/article.aspx?doi=10.1001/jama.2016.5148 2.) Partner Study Çevrimiçi Bilgi Deposu, JAMA (16 July 2016). Supplemental Content 3.) Partner Study Soru-Cevap http://i-base.info/qa-on-the-partner-study 4.)Partner Study Soru-Cevap http://www.chip.dk/Studies/PARTNER/Q-and-A 5.) Partner Study -2 İnternet Sitesi http://www.chip.dk/PARTNER-2

  • HIV’e dair damgalama ve ayrımcılıkla başa çıkmanın 7 yolu

    HIV'e dair damgalama ve ayrımcılıkla başa çıkmanın 7 yolu Çevremizdeki nefret dolu söylemlerden kaçmak neredeyse imkansız. Çünkü her yerdeler! Günümüzde tehditkar yaklaşımlar kaygı verici bir şekilde, fiziki şiddete dönüşmüş durumda ve artık birçok insan değişik sebeplerle, kendilerini “öteki” olarak damgalanmış bulmaktalar. Üstelik sadece ırkları, etnik kökenleri, akıl sağlığı ve madde bağımlılığı sorunları, engelli olmaları, sığınmacı ya da göçmen olmaları ya da HIV’i de içeren bir çok sağlık durumları nedeniyle. Damgalamayı (stigma), “bir bireyi itibarsızlaştırma ya da çamur atma zihniyetine dayalı, genellikle sebepsiz ve etkisini uzun süren ayrımcılık olarak gösteren yıkıcı bir süreç” olarak ifade etmek mümkün. HIV ile yaşayan bireyler damgalamanın, duygusal ve bazen fiziki güvenliklerine hatta varoluşları ve özsayglarını yok etmeye yönelik derin zararlar veren etkisini çok iyi bilmekteler. Ancak şunu unutmamak önemli; duygusal anlamda ne kadar güçlü olursanız, damgalamaya karşı durmak ve sesinizi çıkartmak konusunda da o kadar güçlü olursunuz. Televizyondan, çevremizden ve hatta ailemizden gelen en klasik suçlama ise, bir yerde hata yaptığınızdır ve bu suçlamanın sahipleri kendinizden utanmanızı beklerler. Ve siz bu duyguyu bir kez içselleştirirseniz, dışarıdan gelecek benzer nefret söylemlerine gerek dahi kalmayacaktır. HIV tanısı aldıktan sonra, damgalama ve ayrımcılığa maruz kalmış bir çok bireyden şuna benzer şeyleri duyuyoruz: “kendimi darmadağın hissediyorum!”, “ben çok utanç verici bir insanım!”, “ben kötü bir insanım ve bunlar bu yüzden başıma geldi!”. Damgalama ve ayrımcılığa karşı yürütülen eğitim programları, ne yazık ki sadece saldıran tarafa odaklanır. Bu eğitimlerde, doğru bir iletişim ve buna ek olarak da pozitif bir yaklaşımla, yanlış inanç ve bakış açılarının üstüne gidilmeye çalışılır. Ancak damgalama ve ayrımcılığa maruz kalan birey, yaşadıklarının yarattığı sonuçlarla tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Bu bireylerin birçoğu yaşadıkları duygusal acıları hissizleştirmek için bağımlılıklar geliştirirler, bazıları ise kendilerini içten içe bitiren ve giderek daha da öfkelendiren bir ruh hali ile riskli seks davranışlarına yönelirler. Bu bağlamda, duygusal dayanıklılığınızı arttırmak için yararlı yollar bulmak bazen oldukça zor olabilir. Bu yüzden, karşılaştığınız damgalama ve ayrımcılığa karşı sağlıklı tepkiler verilebilmesini kolaylaştıracağını umduğumuz yedi ipucunu sizler için yazdık. 1. Güçlü bir “ben” bilinci geliştirin Özsaygınızı yaratmak ve onu korumak; kendinizi, kim olduğunuzu, nasıl biri olduğunuzu sorgulamak ve değerlendirebilmekten geçer. Bu süreç ise sadece, kendi doğrularımızı ve güçlü yanlarımızı keşfedeceğimiz bir içe bakışla başlar. Bahsettiğimiz bu süreç, damgalamaya maruz kalmış bir bireyin, bu olumsuz duruma karşı oluşturacağı iyileştirici gücü kendinde bulmaya çalıştığı, daha önceden başarılı örnekleri olan bir süreçtir. Şunu unutmayın; başarılı ve sağlıklı bir “ben” bilinci geliştirebilmenin yegane kaynağı içinizdedir. Kesinlikle bu kaynağın, yaşam tarzınız, sahip olduğunuz varlıklar ya da benzeri dışsal etkenlerle alakası yoktur. Sahip olduğunuz tüm bu fiziki varlıklara güvenmek aslında, egonun bir ürünü olarak, “kim olduğumuza” olan inancınızı içten içe zayıflatmaktadır. İçe bakış sürecinde mutlaka kendinize olan duyarlılığınızı kullanmalı ve kendinizi dinlemelisiniz. Bir çok HIV pozitif birey, ilk tanı aldığı dönemlerden itibaren, damgalamaya ve ayrımcılığa maruz kalır ve bu zamanla travmaya dönüşerek, artık bireye hizmet etmeyen bir savunma şekli gelişmesine neden olur. Bu yüzden, yaşadıklarınıza ve kendinize dürüst bir şekilde bakın; yanlış inançlarınızdan, davranışlardan ve hatta size kendinizi kötü hissettiren insanlardan kendinizi uzak tutacak ve koruyacak gerekli değişiklikleri yapın. 2. Kendinizi cesaretlendirin Damgalama ve ayrımcılıkla karşılaştığınızda bir savunma kalkanı kullanıyor olmanız çok doğal. Bu gibi durumlarda kendinizi koruma içgüdünüzün söylediğinin aksine bir davranış göstermeniz için ise içinizdeki cesareti keşfetmeniz gerekir. Elbetteki korku nedeniyle kendinizi koruma içgüdüsü, çok normal bir reflekstir ve kendinizi güvende hissetmeniz için önemlidir. Bu yüzden bu gibi durumlarda cesaretinizi kuvvetlendirecek ve sizi koruyacak birkaç küçük püf noktasına kulak kesilmek iyi bir fikirdir. Bunlardan ilki bilinçli nefes alıp vermektir. Derin ve usulüne uygun alınan nefes, o anki psikolojinizi düzenler ve aşırı duyarlı olmaktan daha çok tepkilerinizi kontrol edebilmenizi sağlar. Cesaretli olma dürtüsü, bireyi konfor alanından çıkarır. Bunu yaparken aynı zamanda düşüncelerinizin farkında olmanız da çok önemlidir. Bir çoğumuz genelde içimizden kendiliğinden gelen, öz saygımızı ve gücümüzü ve hatta kendimizi savunmak için konuşma isteğimizi sorgulayan, negatif sesleri duyarız (Örn: “Sakın cevap verme, cevap verirsen daha da sıkıştıracaklar seni?” Ya da “Azını açtığın anda seni aşağılamaya başlayacaklar ve rezil olacaksın; HIV pozitif olduğunu herkes öğrenecek!” vb). Önemli olan bu seslere karşı koymak ve anda kalmaktır. Düşüncelerimizin geçmişte yaşadıklarımıza ya da olası yaşayacaklarımıza kayması emin olun çok kolaydır ve normaldir de! Ancak bu, kendi iç benliğimizle tam bağlantı kurmamızı zorlaştırır. Bu sebeple sizi sabote eden iç sesinizle mücadele edecek ve kendinizi size kaygı ve korku yaşatan insanlara karşı koruyacak cesareti bulmanız önemlidir. 3. Israrcı olun Damgalama ve ayrımcılığa maruz kalmak, sizin içsel motivasyonunuza yönelmenize ve bir çıkış yolu aramanıza neden olur. Böylesi güçlü bir duygu mutlaka öz disiplin ve yaratıcı düşünceyle zenginleştirilmelidir. Çünkü yanlış başlangıçlar ve aşırı duyarlı tepkiler zamanla cesaretimizi kırar ve aynı yanlış sonuçlara neden olur. Bu sebeple kendinizi, öz disiplininizi sağlamak ve “daha iyisini nasıl başarabilirim?” sorusunun cevabını bulmak adına, ısrarcı bir duygu durum içerisine sokarak, azimli olma eğilimi içine sokmanız gerekir. 4. Başkalarının deneyimlerini dinleyin Damgalama ve ayrımcılığa maruz kalmak insanı yalnızlaştıran bir durumdur. Çünkü bu iki olgu zamanla öfke, depresyon ve ümitsizlik duygu durumlarını ileri derecede tetikler. Bu gibi çok güçlü negatif duygularla karşılaşan bireylerin bir çoğu, genellikle kendisini geri çeker ve yaşadıkları stres durumunu kendileri çözmeye çalışır. Unutmayın ki, tanıdığınız başka insanlar da sizin yaşadıklarınızı deneyimlemiştir. Kendinizi rahat hissedeceğiniz bir bireyi seçin ve onunla konuşun; onların yaşadıkları benzeri deneyimlerde ne gibi yöntemler bulduklarını dinleyin ve kendiniz için neler yapabileceğinizi tasvir edin. 5. İnsanlarla güçlü ilişkiler kurun Sağlıklı sosyal ilişkiler, kişisel dayanıklılığınızı arttırabilmek için güçlü bir araçtır. Çünkü insanın kendini yalnızlaştırması, damgalama ile ayrımcılığın bir sonucu karşımıza çıkabilmektedir ve bu tarz güçlü sosyal ilişkiler mücadele yeteneğinizi arttıracaktır. Bu konuda, başka bireylere ulaşmanıza ve onlarla güçlü ilişkiler kurmanıza engel olan, kendinizden şüphe duymanıza sebep her türlü ruh hali ile yüzleşmeniz önemlidir. Böylece iletişim kurma yeteneğinizi ve isteğinizi arttırabilirsiniz. Birlikte ortak bir güç gibi hareket eden bir grup insanın yarattığı sinerji, damgalama ve ayrımcılığa karşı güçlü bir mücadele yöntemi olabileceği gibi, aynı zamanda da muazzam bir konfor alanı anlamına gelir. Güçlü sosyal ilişkiler kurmak, tek başına bile, duygusal ve fiziksel sağlınızı destekleyecek en önemli unsurdur. 6. Başkalarının sağlık durumlarını önemseyin Bir bireydeki damgalama ve ayrımcılığa karşı mücadele etme gücü onu kendisini daha da geliştirmeye ve daha iyi mücadele edebilme isteğine yöneltecektir. Ancak bu her ne kadar doğal bir içgüdü olsa da, bunu yaparken birey sağlığını umursamayıp, kedisini tehlikeye de atabilir. Bu yüzden başka bireylerin ve HIV pozitif arkadaşlarınızın sağlık durumlarını düşünmeniz ve onlara destek olmanız çok önemlidir. Başkalarının sağlık durumlarına odaklanmak ve onları düşünmek, sizi bir bütünün parçası yaparak sorumluluk yükleyecek ve böylece kendinizi bir zincirin halkası olarak görmenizi sağlayarak, kişisel gelişiminizi hızlandıracaktır. 7. İnançlarınızı sonuna kadar savunun Damgalama ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek için kendi kişisel gücünüzü keşfetmeniz ve diğer arkadaşlarınızla sosyal ilişkilerinizi sağlam tutmanız, bireysel dönüşümü daha etkili hale getirecektir. Mutlaka başkalarının sizlerle paylaştığı konuları ve sorunları dinleyin, çözümler üretmeye çalışın, eğer çözüm üretemiyorsanız size destek olacak başka bireylerle iletişime geçin ve konunun ne kadar basit ya da zor olduğuna bakmaksızın öncelikle kendi gelişiminiz, sonrasında da diğer bireylerin gelişimleri için konuyu sonuna kadar takip edin. Kendini henüz içsel olarak güçlü hissetmeyen bireylere destek olmak için içinizden gelen isteği sürdürün. Bunu yaparken de, öğreneceğiniz her yeni bilgiyle, ne kadar daha güçleneceğinizi ve başkalarına güç vereceğinizi düşünün. Bu, içinizdeki inanç ve güç duygularını harekete geçirecek en etkili yöntemlerdendir. Damgalama ve ayrımcılıkla mücadele etmek, bazen aranızdaki en güçlü bireyler için bile zor olabilir. Ancak bu mücadele arzusu, bireysel ve sosyal değişimi yaratmak için gerekli olan, özsaygı ve bağlılık içgüdülerini ayakta tutan yegane araçlardan biridir. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • UNADIS'e göre HIV vakalarındaki düşüş durdu. AIDS vakalarında artış var.

    Birleşmiş Milletler'in (BM) AIDS ile mücadele kuruluşu UNAIDS'in son küresel raporunda, son yıllarda AIDS ile mücadelede özellikle de anneden bebeğe HIV virüsü geçişinin durdurulmasında önemli aşama kaydedilmesine rağmen, HIV vakalarındaki düşüşün durduğuna dikkat çekildi. Rapora göre, son beş yılın her birinde ortalama 1,9 milyon kişi HIV ile enfekte oldu ve Türkiye'de de AIDS vakalarında artış gözlendi. Geçen yıl Orta Avrupa ve Kuzey Amerika'da yaklaşık 91 bin kişinin HIV ile enfekte olduğu belirtilen raporda, HIV vakalarının yarısından fazlasının ABD'de, dörtte birinden fazlasının ise Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Türkiye, İngiltere ve Kuzey İrlanda'da görüldüğü ifade edildi. Doğu Avrupa ve Orta Asya'da 2010-2015 yılları arasında HIV vakalarında yüzde 57 artış yaşandığı kaydedilen raporda, bu iki bölgede her 10 vakadan 9'unun Rusya ve Ukrayna'da görüldüğü, HIV vakalarının yaklaşık yarısının ise ortak şırınga kullanımının neden olduğu belirtildi. Raporda, HIV vakalarında daha önce düzenli bir düşüşün gözlemlendiği Karayipler'de son beş yılda yüzde 9, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ise yüzde 4 artış yaşandığı vurgulandı. UNAIDS Genel Direktörü Michel Sidibe raporla ilgili açıklamasında, HIV'in yeniden yayılmaya başlaması durumunda salgını kontrol etmenin imkânsız olacağı uyarısını yaptı. Rapora göre, HIV baş gösterdiğinden bu yana yaklaşık 78 milyon milyon kişi enfekte yakalanırken, 35 milyon kişi AIDS ile ilişkili hastalıklardan ötürü hayatını kaybetti. Dünya genelinde ise yaklaşık 36,7 milyon kişi HIV taşıyor. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişi HIV ile enfekte oluyor, 17 milyon kişi HIV tedavisi (ART) görüyor, 1,1 milyon kişiyse AIDS ile ilişkili hastalıklardan ötürü hayatını kaybediyor. Raporun tamamını bu linkten okuyabilirsiniz. #kırmızıkurdeleistanbul #unaids #aids #hiv

  • HIV tedavisine (ART) başlamak

    İster yakın zamanda HIV tanısı almış olun, ister durumunuzu belli bir süredir biliyor olun, ilaç tedavisi hakkındaki sorular kafanızı meşgul ediyor olabilir. Çünkü muhtemelen HIV tedavisi hakkında, (çoğunlukla ART olarak da anılırlar) ilaç kullanan birisinden duyduğunuz ya da internet kaynaklı bilgilere sahipsiniz. Tüm bu sorular ve tedaviye ilişkin endişeleriniz konusunda en önemli başlangıç doktorunuzla konuşmak olacaktır. Doktorunuzla görüşmeden önce kafa karışıklığınızı biraz olsun giderebilecek temel bilgileri sizin için derledik. HIV tedavi edilebilir mi? Bu sorunun cevabı hem evet hem hayır. Çünkü Türkçe’de tedavi kelimesi iki anlama birden gelebiliyor. O yüzden ‘tedavi’ ve ‘kesin tedavi’ şeklinde iki ayrı kavram kullanmak işleri kolaylaştırabilir. Evet, HIV gelişmiş ilaç tedavileriyle baskılanabilir, kontrol altına alınabilir ve bu ilaçlar, vücutta HIV yokmuş gibi yaşama olanağı sunar. Ama hayır; HIV tamamen tedavi edilemez. Yani vücudu HIV’den tamamen arındıran ‘kesin tedavi’ çalışmaları henüz başarıyla sonuçlanmadı. HIV ilaçları (ART) kullanan pek çok insan, HIV taşımayan (HIV negatif) insanlar gibi sağlıklı bir yaşam sürdürüyorlar. ART tedavisi vücuttaki HIV düzeyini (viral yük) belirlenemeyen düzeyde tutarak, virüsün bağışıklık sistemini yıpratmasını engellediği için, kişiye virüsle enfekte olmadan önceki sağlığını sunuyor. Yani başarılı giden bir HIV ilaç tedavisi, ilişkinize, işinize, okulunuza, gelecek planlarınıza, aile yaşantınıza ve her ne yapmak istiyorsanız ona aynen devam edebileceğiniz anlamına geliyor. Tedaviye ne zaman başlamalıyım? Tedaviye henüz başlamamış HIV pozitiflerin kendilerini zaman zaman da olsa, ART kullanmaya devam eden HIV pozitiflere kıyasla hasta hissetmelerinin olağan bir beklenti olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüzde pek çok yeni tedavi kılavuzu, HIV pozitif bireylerin tanı alır almaz tedaviye başlamalarının yararlarından bahsediyor. Elbette bu noktada yerel olanaklar, kişinin tedaviye hazır olup olmaması gibi faktörleri de göz önünde bulundurmak gerek. Bu kararın verilmesinde ayrıca CD4 (T hücresi olarak da anılırlar) ve viral yük gibi temel değerlere ilişkin ölçümler de belirleyici. CD4 olarak anılan hücreler bağışıklık sistemi için son derece önemli hücrelerdir. Çünkü sisteme saldıran virüs ve enfeksiyonlarla mücadele edenler tam olarak bu hücrelerdir. HIV vücuda girişiyle birlikte bu hücrelere saldırır, bir miktarına zarar verir ve bağışıklık sistemini güçsüz düşürerek hastalık ve enfeksiyonlara yanıt verme hızını yavaşlatır. Bütün bu bilgiler ışığında, tüm olumlu ve olumsuz faktörleri göz önünde bulundurarak ART tedavisine başlanacak en uygun zamanı belirlemek üzere doktorunuzla konuşmak, bu sürecin en önemli evrelerinden biridir. ART tedavisine başlamak için diğer sebepler ART tedavisi sadece CD4 düzeyinizi maksimize etmeye değil ayrıca viral yükü (vücuttaki HIV miktarı) minimize etmeye de yarar. Bu bir başkasına HIV bulaştırma olasılığınızın da günden güne azalmasını ve giderek sıfır seviyesine yaklaşmasını sağlayacaktır. Bir diğer önemli sebep ise hamilelik planlamasıdır. HIV ile yaşayan kadınların HIV ile enfekte olmayan çocuk sahibi olmalarının önünde hiçbir tıbbi engel yoktur. Günümüzde dünyanın çok çeşitli ülkelerinde, başarılı ART tedavisi ile HIV’I baskılanmış annelerden doğan HIV negatif bebekler görmek mucize değil, tıbbın sağladığı olağan bir durumdur. HIV pozitif erkekler ve kadınlar HIV ile enfekte olmayan çocuk sahibi olabilirler ve hamilelik sürecine ilişkin tıbbi gereklilikler diğer tüm hamile kadınların süreçleriyle hemen hemen aynıdır. Ek olarak, HIVnegatif bir bireyle düzenli bir cinsel ilişki içinde olmak ART tedavisine başlamak için bir diğer önemli sebeptir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi başarılı bir ila tedavisi vücuttaki HIV’I baskılar ve bulaş riskini minimum düzeye indirir. HIV ilaç tedavisi başlamaya hazır olmak Kuşkusuz tedavinin en önemli aşaması bu. Günümüzdeki HIV tedavisi tüm gelişmiş özellikler ve oldukça az yan etkiler barındırmakla birlikte her gün ilaç almayı gerektiren bir tedavi. Tüm faydalarını gözettiğinizde HIV ilaçları kullanmaya başlamak size elbette iyi hissettirecektir. Fakat bununla beraber her gün ilaç almak konusunda endişe ya da sorularınız olması da çok normal. Bu soru ve endişelerin giderilmesi konusunda sabırlı olun, kendinize zaman tanıyın ve tüm bu soruları gerek doktorunuza gerek Kırmızı Kurdele İstanbul’a sormaktan çekinmeyin. ART hakkında diğer endişeler Size en uygun ART ilaçlarının belirlenmesi için doktorunuzla mutlaka konuşmalı ve tedaviye başlamadan önce tüm sorularınızı gerekirse defalarca sormuş olmanız önemli. Kafanızdaki soru işaretlerinin çokluğu, tedaviye uyum konusunda problemler yaratabilir. Eğer aynı süreçte bir başka kronik ya da geçici sağlık sorunu için ilaç kullanıyorsanız, uygun ilacı belirlemek için yapacağınız bu konuşmalar daha önemli. Tıbbın hızlı gelişimi ile birlikte ilaçlar arasında etkileşim minimum düzeye inmiş olsa da, işin henüz başında tüm olasılıkları düşünmekte fayda var. Ayrıca tüm kılavuzların mutlaka önerdiği ancak Türkiye’de zaman zaman problem olabilen direnç testi konusu da mutlaka konuşmanız gereken konulardan biri. Bu test, enfekte olduğunuz virüsün türüne ilişkin bilgi verecek ve eğer dirençli bir virüsle enfekteyseniz, mevcut ilaçlardan hangilerinin yararlı olamayabileceği ile ilgili bir yol haritası çıkarılmasına yardımcı olacak. Bütün bu kısa bilgiler ışığında HIV tanısını takip eden süreçte, ART tedavisi üzerine düşünmeye ve sorular sormaya başlamak oldukça yararlıdır. Tüm bu sorulara cevaplar bularak kendinizi daha iyi hissetmenize ve sağlığınızı korumaya yarayacak ART tedavisine başlamak ise pek çok güncel kılavuzun önerdiği bir plandır. ART ilaç kullanımı ve tedavi ile ilgili HIV tedavisi başlıklı #hivbilgisi yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Güvenli cinsellik atölyesi ''Güvenli Bölge''

    Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı ile geçtiğimiz günlerde duyurduğumuz işbirliğinin ilk ortak çalışması İstanbul LGBTİ+ Onur Haftasında! Bu yıl 24.sü gerçekleştirilecek olan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftasında ''Güvenli Bölge'' atölyesinde güvenli seks pratiklerini konuşacağız. Güvenli seks, güvenli olmayan seks, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, korunma yolları ve pek çok güncel başlığın tartışılacağı atölye çalışması 24 Haziran Cuma günü saat 14:30'da. Onur haftası ile ilgili tüm bilgiler için Onur Haftası Facebook sayfasını, detaylı mekan bilgisi ve daha fazla bilgi için tüm sosyal medya hesaplarımızı @redribbon34 adı altında takip edebilirsiniz. #hıvbilgisi #kırmızıkurdeleistanbul #tapv #wwwkirmizikurdeleorg #pride #onurhaftası #hiv #aids #güvenliseks #lgbti #bilonemsekorun

  • Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfını ziyaret ettik.

    Resmi kuruluş sürecinin ardından tanışma ziyaretlerini sürdüren Kırmızı Kurdele İstanbul Derneği yönetim kurulu, Türkiye’nin köklü vakıflarından TAPV'yi ziyaret etti. Yönetim Kurulumuzun, derneğin kısa, orta ve uzun vade planlarını HIV/AIDS konusundaki ihtiyaçları aktarmasının ardından, özellikle cinsel sağlık programı bünyesinde HIV/AIDS’e dönük farkındalık çalışmaları da sürdüren TAPV ile ortak çalışmalar yürütmek konusunda fikir birliğine varıldı. Öncelikle, yaklaşan Onur haftasının değerlendirilmesi ve akabinde farklı konu başlıklarında işbirliklerinin hayata geçirilmesi üzerinde mutabık kalınan görüşme ve için Kırmızı Kurdele İstanbul olarak TAPV Genel Koordinatörü sayın Nurcan Müftüğluna teşekkür ederiz. Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfını ve Kırmızı Kurdele İstanbul işbirliğinde gerçekleştirilecek projeler ve tüm çalışmalarımız için tüm sosyal medya hesaplarımızı @redribbon34 adı altında takip edebilir ve haber bültenimize üye olabilirsiniz. #wwwkirmizikurdeleorg #wwwtapvorgtr #siviltoplum #hıv #aids #bilonemsekorun

  • Kuruluş haberimiz Hürriyet Kelebek'te

    Çalışmalarını 'Bil. Önemse. Korun.' sloganı altında yürüten Kırmızı Kurdele İstanbul'un kuruluşuyla ilgili haber Türkiye'nin en çok okunan sağlık haberleri sayfasında. Haberi bu linkten okuyabilirsiniz. #kırmızıkurdeleistanbul #aids #hıv #redribbonistanbul #hürriyetsağlık #kelebek

  • Pozitif Yaşam Derneği'ni ziyaret ettik

    Resmi kuruluş işlemlerini tamamlar tamamlamaz proje çalışmalarına başlayan Kırmızı Kurdele İstanbul, Pozitif Yaşam Derneği'ni ziyaret etti. Kırmızı Kurdele İstanbul Derneği adına Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Sekreterimizin katıldığı görüşmede, Pozitif Yaşam Derneği'nden aynı zamanda eski mesai arkadaşlarımız olan Yönetim Kurulu Başkanı, Destek Merkezi Sorumlusu ve Danışman arkadaşlarımızla buluştuk ve HIV alanında çalışan iki öncü kurum olarak Türkiye'de sivil toplumun, HIV olgusuna verdiği cevabın daha güçlü olabilmesi adına yapılması gerekenler konusunda fikir alıverişinde bulunduk. Yanı sıra gelecekte mümkün olabilecek, olası ortak proje fikirlerini de değerlendirdiğimiz yararlı görüşme ve sıcak ev sahiplikleri için Pozitif Yaşam Derneği Yönetim Kurulu'na teşekkür ederiz. #hıv #aids #kırmızıkurdeleistanbul #wwwkirmizikurdeleorg #pozitifyaşamderneği #bilonemsekorun #siviltoplum

  • HIV tedavisi süresince kullanılan testler

    HIV tedavisi süresince rutin olarak yapılması gereken testler, tedavi başarısının takibi için oldukça önemlidir. Ancak bu önemli testler, HIV tedavisi görenler için zaman zaman kafa karıştırıcı olabilir. Hangi testin niçin önemli olduğunu ve ne işe yaradığını bilmek, Doktorunuzla geçirdiğiniz zamanı daha iyi kullanmayı sağlayacağı gibi, kendi tedavinizin seyrini takip açısından da önemli ve yararlıdır. Bu yüzden sizler için HIV tedavisi süresince kullanılan testleri kısaca açıklayan bir #hivbilgisi yazısı hazırladık. HIV TEDAVİSİ SÜRESİNCE KULLANILAN TESTLER HIV’le yaşamak, genel sağlık durumunuzun düzenli olarak takip edileceği anlamına da gelir. Bu periyotlarda, vücudunuzun HIV ilaç tedavisine nasıl cevap verdiğini ve aynı zamanda genel sağlık durumunuzun nasıl olduğunu görmek için, bazı kan testleri 3 ila 6 aylık rutinler halinde tekrarlanır. Türkiye'nin en çok başvurulan, güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul, HIV tedavisi boyunca yaptıracağınız ve bilmeniz gereken bazı laboratuvar testlerini sizin için sıraladı. CD4 hücre sayımı CD4’ler (t hücreleri olarak da geçer) vücudunuzdaki hastalık yapıcı organizmalarla savaşan, bağışıklık sistemine ait beyaz kan hücreleridir. Bu hücreler aynı zamanda HIV’in hedef alıp yok ettiği hücrelerdir. Normal koşullarda CD4 sayısının aralığı, her bir mm³ için ortalama 500 ila 1500 hücre kadardır. Ancak HIV kontrol altına alınmazsa, CD4’ler 0 düzeyine kadar azalabilmektedir. 2015 yılından itibaren pek çok yeni kılavuz, HIV tanısı alan kişilerin CD4 sayısına bakılmaksızın hemen ilaç tedavisine başlamasını önermekteler. Bu sayı 200’ün altında düştüğünde, AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrom – Kazanılmış Bağışıklık Yetmezlik Sendromu) ile ilişkili kaposi sarkomu ya da non-hodgkins lenfoma gibi enfeksiyon ya da kanser türlerine karşı yüksek derecede riskli hale gelinebilir. Viral yük (VY) Bu test kanınızda bulunan HIV miktarını ölçer ve tedavinin işe yaradığından emin olmak için kullanılmaktadır. Genellikle, her bir mm³'’teki virüs sayının 50 kopyanın altında olması “belirlenemeyen” (undetectable) virüs miktarı olarak adlandırılır ve tedavinin olması gerektiği gibi gittiğini gösterir. Eğer ilaç tedavisi aksatılmadan sürdürülüyorsa, virüs miktarının tespit edilemeyen düzeyde olması doğal beklentidir. Tedaviye rağmen VY’nin tespit edilemeyen düzeye inmemesi ya da tekrar tespit edilebilir seviyeye yükselmesi durumunda, bu değerlerin yeni bir testle doğrulanması ve sonuca göre yeni tedavi yaklaşımlarının değerlendirilmesi düşünülebilir. Böyle bir durum söz konusu olursa doktorunuzla müzakere ederek, ihtimalleri değerlendirmek önemlidir. Tam kan sayımı (Hemogram- CBC) Tam kan sayımı, bilhassa kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri ve trombosit gibi esas kan hücrelerini ölçer. Muhtemel yorgunluk, güçsüzlük, enfeksiyon, morarma ve kanamanın nedenlerini bulmak için size ve doktorunuza yardımcı olması nedeniyle tam kan sayımını ölçmek önemlidir. HIV enfeksiyonu, diğer hastalıklar ve ART’ler (HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar) tam kan sayımı anormalliklerine neden olabilirler.. Kan yağları (Lipidler) Kan yağları, kolesterol ve trigliserit de dahil olmak üzere, kanınızdaki yağ oranını ölçer. Bazı HIV tedavileri kan yağı oranını yükseltebilir ve yüksek yağ oranı artan kalp hastalığı riskinin habercisi olabilir. Kan şekeri Yüksek kan şekeri (glukoz da denilir), diyabete dönebilen insülin direncinin habercisi olabilir. Bazı HIV tedavileri artan diabet riskine neden olabilir. Karaciğer ve böbrek fonksiyonları Bu testler, bu iki organın ne derece iyi çalıştığını gösterir. Karaciğeriniz, yediğiniz her şeyi işler ve bazı HIV tedavileri karaciğer toksiklenmesine ve böbrek problemlerine yol açabilir. Eğer aynı zamanda Hepatit B ya da C taşıyıcısıysanız karaciğer testleri özellikle çok önemlidir. İlaç direnç testleri HIV tanısı aldıktan sonra doktorunuz, taşıyıcısı olduğunuz virüsü test ederek mevcut ART’lere olan direnciniz olup olmadığını tespit etmek isteyecektir. Direnç testleri ART kullanımına başlamadan önce yapılması gereken ve mevcut tüm kılavuzların önerdiği bir testtir. Bu test, ilaç tedavisine başlama kararı verdiğinizde, mevcut ilaç seçenekleri bakımından yol gösterici olacaklar. Bu testler aynı zamanda, tedavisi sürecinde beklenmedik VY değişimleri olan kişilerde de kullanılmaktadır. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Yaşayan Kütüphanedeydik

    Doğruluğu bilimsel verilerle kanıtlanmış HIV bilgisini kolay anlaşılır biçimlerde, farklı toplum kesimlerine ulaştırmayı amaçlayan Kırmızı Kurdele İstanbul, HIV konusundaki ön yargıların en net biçimde görüldüğü ve hızla ortadan kaldırabildiği benzersiz farkındalık aktivitelerinden biri olan Yaşayan Kütüphanedeydi. 27 - 28 Nisan tarihlerinde Koç Üniversitesinde 'Hakkında değil, kendisiyle konuş!' sloganıyla sürdürülen etkinlikte iki gün boyunca 70'e yakın okumada bulunan gönüllümüz, HIV'e ilişkin en çok merak edilen soruları, kendi yaşam deneyimlerinden örneklerle yanıtlayarak en popüler kitaplardan biri oldu. Kırmızı Kurdele İstanbul, farkındalık çalışmalarının bir parçası olarak yaşayan kütüphane etkinliklerinde olmaya devam edecek. Duyuruları sosyal medya hesaplarımızı takip ederek ya da email listemize kayıt olarak takip edebilirsiniz.

  • Kırmızı Kurdele İstanbul'u sosyal medyada takip edin

    Güncel gelişmeler, haberler, tartışmalar, görseller ve Kırmızı Kurdele İstanbul'dan haberler için sosyal medya hesaplarımızı takip edin. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Kırmızı Kurdele İstanbul Kuruldu

    Çalışmalarını 'Bil. Önemse. Korun.' sloganı altında yürüten Kırmızı Kurdele İstanbul Derneği aktivist Arda Karapınar öncülüğünde kuruldu. Hukuk, sağlık, eğlence, politika gibi farklı alanlardan gelen kurucu üyelerinin birikimleriyle doğru HIV bilgisini toplumun tüm kesimlerinin erişimine sunmayı hedefleyen Kırmızı Kurdele İstanbul'un kuruluş sebep ve amaçlarını, hedeflerini ve değerler taahhütünü bu linkten okuyabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Proje Panosu'na konuştuk

    Sivil Toplum, Sosyal Girişimcilik ve Gençlik Çalışmaları alanlarında Türkiye'nin en büyük blogu olmayı hedefleyen ve şimdiden en çok okunanlar arasına giren Proje Panosu'na konuk olduk. Türkiye'deki HIV/AIDS olgusu, projelerimiz ve hedeflerimizden bahsettiğimiz röportajı bu linkten okuyabilirsiniz. Sayfalarında bize yer veren Proje Panosu'na teşekkür ederiz. Keyifli okumalar.

  • HIV hakkında her şey

    Kent efsaneleri, dedikodular, eksik ve yanlış bilgilerden kaynaklı HIV endişesi içinizi kemirip durmasın. HIV hakkında, sormaya çekindiğiniz ya da kime soracağınızı bilemediğiniz tüm soruların yanıtları www.kirmizikurdele.org'de! HIV hakkında ihtiyaç duyduğunuz her türlü bilgiyi, Türkiye'nin en çok başvurulan* ve en güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul'un hazırladığı ve sürekli güncellediği HIV hakkında her şey sayfalarından öğrenin. HIV Testleri, HIV Tedavisi, risk oranları, HIV ve hamilelik, PrEP, Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan, HIV bulaş yolları, HIV'den korunmanın yolları, doğru sanılan yanlışlar, sıkça sorulan sorular, Online HIV danışmanlığı, en güncel bilimsel araştırmalardan #hivbilgisi makaleleri ve daha fazlası için www.kirmizikurdele.org/hivhakkindahersey sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. *Kaynak: Similarweb, Eylül 2018 www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

bottom of page