top of page

#hivbilgisi arama sonuçları

325 sonuç bulundu

  • HIV'in küresel maliyeti dudak uçuklatıyor

    İnsanlık tarihi boyunca tüm toplumları doğrudan ilgilendiren konular arasında en çok konuşulanı belki de HIV olmuştur. Virüsün sosyal, ekonomik ve tüm diğer boyutlarını göz önünde bulundurduğumuzda ise bu haklı şöhretine pek şaşırmayız. Sonuçlarını aşağıda paylaştığımız bir araştırma, HIV’in henüz başlarında olduğumuz 2000’li yıllarda dünya ekonomisine maliyetini ortaya çıkardı ve yeni tartışmalara yol açtı. Uluslararası HIV gündemini ve bilimsel yayınları yakından takip eden, Türkiye'nin güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak istikrarla sürdürdüğümüz yayınlarımızda bu kez, HIV’in dünya ekonomisine, yani aslında hepimize olan maliyetini ele alıyor ve verileri konuyla ilgilenen herkesin faydasına sunuyoruz. İyi okumalar. Geçmişte HIV'i ciddiye almamanın ve yok saymanın maliyeti, yarım trilyondan dolardan fazla! Küresel çapta etkili olan HIV salgınının uzun dönem maliyetini analiz etmek üzere yapılan bu çalışma, sadece 2000 yılından bu yana, enfeksiyonla mücadele için harcanan tutarın yarım trilyon doların üzerine çıktığını ortaya koydu. Yani fatura bol sıfırlı! Araştırma sonucunda belirtilen rakamlara göre, 2000 ile 2015 yılı arasında, tanılama, tedavi ve korunma yöntemleri için yapılan harcamalar toplamının 562.6 milyon dolar olduğunu gösterdi. Bir diğer ilginç veri ise sadece 2013 yılında, yıllık küresel maliyetin 49.7 milyon dolara fırlamış olması. “HIV/AIDS ve Sağlık Harcamaları: 188 Ülkedeki Yerel Sağlık Harcamaları ve Gelişim Yardımı, 1995-2015” isimli bu yeni çalışma, tıp alanındaki gelişmeler ve akademik çalışmalara ait makalelerin yayınlandığı en saygın mecra olan The Lancet isimli sitede, 17 Nisan 2018 tarihinde yayınlandı. Araştırmaya göre gelir düzeyi düşük ülkelerde kişi başına yapılan yıllık sağlık harcamaları sadece 100 dolar seviyesinde kalırken, gelir düzeyi yüksek ülkelerdeki kişi başına yapılan sağlık harcamaları ise 5.000 dolar seviyesine kadar çıkıyor. Ve işte bu devasa fark da, araştırmanın ana konusu ve sonucu olan yüksek tutarların oluşmasında en büyük etkenlerden biri olarak kendini gösteriyor. Konu tüm dünyayı etkileyen bir enfeksiyon olduğunda, kimin HIV pozitif ya da HIV negatif olduğundan bağımsız olarak hepimizi ilgilendirir bir hale geliyor. “Son 50 yılda, sağlık harcamaları gelişigüzel bir oranda artış gösterirken, bu oran çoğu zaman ekonomik büyüme rakamlarını da geçmektedir” diyen araştırmacılar, sözlerine şunları ekliyor: “Küresel ekonominin bir parçası olarak sağlık harcamalarında doğal bir artış söz konusuyken, bu artış içerisinde farklı hastalıklar için yapılan harcamalardaki farklılığı ve dengesizliği de görmüş olmak, bize gerçekten önemli bir veri de sağladı”. Araştırmaya 63 ülkeden 256 araştırmacı dahil olmuş ve araştırmada ülkelerin kendilerine ait yayınladıkları raporlar, çevrimiçi veri tabanlarından alınan sonuçlar, uluslararası dernek ve oluşumların yaptıkları projelerden alınan sonuçlar gibi HIV ve AIDS için yapılan harcamaların listelenebileceği 5385 veri göstergesi analiz edilmiş. Sonuçlardan anlamlı çıktılar alabilmek için ise bilimsel olarak güvenilirliği en yüksek düzeyde olan Spatio-Temporal Gaussion - Süreç Regresyonu (STGP) adı verilen analiz metodu kullanılmış. Araştırma raporlarına göre, gelir düzeyi düşük ülkelerle gelir düzeyi yüksek olan ülkeler arasındaki sağlık harcamaları farkı, küresel düzeydeki sağlık harcamaları miktarını da arttırıyor. Buna ek olarak, gelir düzeyi farklılıkları da, ülkeler arası destek harcamlarının da miktarını arttırmaktadır. Sahra altı Afrika 24.4 milyon kişi* ile, dünyadaki en büyük HIV pozitif nüfusuna sahip bölge ve bu bölge gelir düzeyi yüksek ülkelerin destekleriyle ayakta kalıyor. Güney Asya’da da aynı şekilde, görece daha varlıklı ülkelerin yüksek oranda destekleri söz konusu. Ülkelerin birbirlerine hem gelişim hem de destek anlamında yaptığı yardımlar, tüm HIV/AIDS harcamalarının %64’ünü oluşturuyor. *2015 yılı sonu itibarıyla Washington Ünivertitesi’nde Sağlık Muhasebesi ve Değerlendirme Enstitüsü yöneticisi olarak çalışan Dr. Christopher Murray, sağlık alanı yayınları yapan saygın web sitesi Medical Xpress’e verdiği röportajda konu ile ilgili olarak, şunları söyledi: “Bu araştırma, belirli bir hastalığa özel olarak yapılan harcamaları ve ayrılan kaynakların takibine yönelik önemli bir adım niteliğinde ve aynı zamanda sağlık alanında yapılan harcamalardaki büyümeye neden olan itici güçlerin de tanımlamasını ve buna uygun politikaların analizini mümkün kılıyor” Sağlık harcamalarının kapsam ve karakteristiği üzerine daha önce de farklı araştırmalar yapıldı. Fakat bu çalışma, öncekilerden farklı olarak daha geniş bir coğrafik alanda, toplamda 188 ülke üzerinde yapılmış. Böylelikle salgının etki alanının doğru tanımlanmış ve sonrasında toplanan veriler ile 2000 yılından bu yana enfeksiyonun dünya genelinde bir bütün olarak yarattığı mali etkiyi ölçme ve daha doğru analiz edebilme şansı yakalanmış oldu. Elde edilen bu verilerin, ülkelerin sağlık bütçelerini daha akılcı biçimlerde kullanarak, daha fazla insana tedavi hizmetleri eriştirilmesine katkı sağlaması umuluyor. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrus

  • HIV tedavisi şekil mi değiştiriyor?

    HIV tedavisinde bir sonraki aşamada kullanılması planlanan, uzun süreli bağışıklama (long-acting injection) çalışmalarından olumlu haberler var. ATLAS isimli çalışmadan bildirilen rapora göre, şu anda günlük tablet formunda kullanılmakta olan iki etken maddenin (cabotegravir ve rilpivirine) ayda sadece bir kez kullanılacak, aşı formuna ilişkin ara sonuçlar oldukça umut verici. Şu anda 3. fazda* olan ATLAS çalışması halen HIV ilaç tedavisi ART kullanmakta olan, tedavilerinin 1. ya da 2. yılında olan ve viral yük seviyeleri an az altı aydır ‘Belirlenemeyen’ seviyede olan 618 katılımcıyla sürdürülüyor. (*Bir molekülün ilaç formunu alması için aşması gereken 4 faz vardır. Bu 4 fazın tamamlanması ortalama olarak 12 – 15 yıllık bir süreyi ve ar-ge süreci de dahil edildiğinde yaklaşık 3 Milyar Dolarlık bir bütçeyi bulmaktadır. Konuyla ilgili, yakında yayınlanacak daha detaylı bir #hivbilgisi makalesi için bültenimize üye olun.) Çalışma sürecinin başlarında HIV ilaç tedavisi ART kullanan tüm HIV pozitif bireyler gibi, düzenli ve kesintisiz olarak günlük hap formunda ilaçlar kullanan katılımcılar, bir süre sonra kullanılan etken madde(ler) aynı kalmak üzere, her gün ilaç almak yerine, aynı ilacın enjekte edilebilir ve ayda sadece bir kez kullanmayı gerektiren bir versiyonunu kullanmaya başladılar. Çalışmanın bu aşamasına dair birincil endişe, 48 haftadır tedavi altında olmasına rağmen, viral yükü belirlenemeyen seviyeye erişmemiş HIV pozitif bireylerin, hap formundan aşı formuna geçtiklerinde mevcut viral yük seviyelerinde aşağıya doğru bir gelişme olmayabileceği. Bir başka deyişle, bu endişe ile cevabı aranan soru şu; enjeksiyon formu en az hap formu kadar güvenilir mi? Bu noktada Kırmızı Kurdele İstanbul olarak, HIV ilaç tedavisi ART’yi düzenli ve sadık bir biçimde kullanmanın ve erişilmiş belirlenemeyen seviyenin sürekliliği için tedavi uyumunun önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Muhtemelen aşı formunda HIV tedavisi ilaçları piyasaya çıktıklarında, hap formundan aşı formuna geçişte aranacak ilk gereklilik belirlenemeyen seviyeye erişmiş ve bunu ortalama bir süre (örnek: 48 hafta) boyunca korumuş olmak olacak. Yani nasılsa aşı formu çıkacak diye, halen kullanmakta olunan hap formunu aksamaya başlamak pek de akıllıca bir fikir değil! Bu birincil endişeye ek olarak ATLAS çalışmasından elde edilen ilk sonuçlar, diğer iki uzun salınımlı aşı formunda HIV ilacı çalışması olan LATTE ve LATTE-2 çalışmalarının sonuçlarıyla da kıyaslanacak. Bu kıyaslama ile olası direnç risklerine ilişkin daha kapsamlı ve nitelikli verilere ulaşılması hedefleniyor. ATLAS çalışmasını sürdüren ilaç şirketi, daha ayrıntılı verileri yakın zamanda yapılacak olan üst düzey bilimsel bir toplantıda duyuracak. Uluslararası HIV bilimini ve HIV gündemini düzenli takip eden Türkiye’nin saygın #hivbilgisi sağlayıcısı Kırmızı Kurdele İstanbul olarak ATLAS ve diğer çalışmaları takip etmeye ve başta HIV pozitif bireyler ve Doktorlar olmak üzere konuyla ilgilenen tüm topluluklarla paylaşmaya devam edeceğiz. Tüm güncel haber ve makaleler için sosyal medya hesaplarımızı @RedRibbonTR adıyla takip etmeyi unutmayın. ATLAS çalışmasının basın açıklamasını (İngilizce) bu linkten okuyabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • HIV pozitif ve hamile olmak? Hiç sorun değil!

    Araştırmalar HIV pozitif kadınların da mutlu ve başarılı bir hamilelik geçirdiklerini kanıtlıyor. Günümüzdeki etkin ilaçlar (ART), HIV ile yaşayan bireylerde virüsü tamamen baskılamakla kalmıyor, bir çok bireyin de bu durumu kendi ailelerini kurmak için bir fırsat olarak değerlendirmelerini sağlıyor. Son araştırmalar, HIV pozitif kadınların hamilelik süresince bir komplikasyonla (ani gelişen tıbbi sorun) karşılaşmadığını sayısız kez kanıtladı. Sağlıklı HIV pozitif anneler, sağlıklı bebekler doğuruyor Kanada’da yapılan bir araştırma olan Chiwos Study’e göre, gelişmiş HIV tedavileri sayesinde HIV’le yaşayan kadınların hamilelik sürecinde herhangi bir sorun yaşanmıyor. Asıl adı “The Canadian HIV Women’s Sexual and Reproductive Health Cohort Study (Kanadalı HIV Pozitif Kadınların Cinsel ve Üreme Sağlığı Grup Çalışması)” olan ve BC HIV/AIDS’le Yaşam Merkezi tarafından desteklenen çalışmaya göre, kadınların %25’inde HIV tanısı aldıktan hemen sonra gebelik teşhis edildi. Araştırmanın yapıldığı yer olan British Colombia’da son 20 yıldır anneden bebeğe HIV bulaşısı tespit edilmedi. Araştırmaya katılan 1.165 HIV ile yaşayan kadından 492’sinde, HIV tanısı aldıktan sonra gebelik teşhis edildi. Araştırma yetkililerinden Angela Kaida, Kanada’da yayın yapan The Star adlı haber kanalına verdiği demeçte “HIV tanısı almış olmak sizi annelikten mahrum edemez. Artık her şey değişti, artık sağklık, mutlu ve mükemmel bir gebelik yaşayabiliyorsunuz. Bu durumu, salgının ilk zamanlarında aklımıza bile getiremezdik” diye belirtti. Lisa’nın hikayesi British Colombia’da yaşayan Lisa Partridge için tüm yukarıda bahsettiklerimiz sadece istatistiklerden ibaret. Lisa, Henüz 14 yaşındayken, bebekken Romanya’da yapılan bir kan transfüzyonu sırasında kendisine HIV bulaştığını öğrenmişti. Daha bir yaşındayken, Lisa çok hastalanmış ve bunun sebebini bulmak için yorucu bir süreçten geçtikten sonra, doktorunun tavsiyesi üzerine HIV testi yapılmıştı. Test sonucu pozitif çıkan Lisa, sonraki 13 yıl boyunca her gün kullandığı bir dizi ilaçların, doğuştan gelen bir kalp rahatsızlığı nedeniyle olduğunu sanıyordu, çünkü ona bu şekilde bilgi verilmişti. 14 yaşında geldiğinde ailesi ona gerçekleri söylediğinde adeta bir şok geçirdiğini söylüyor Lisa: “Geçirdiğim şokun etkisiyle çıldırdığımı ve ‘Tanrım, neden ben?’ diye bağrındığımı hatırlıyorum. Ancak zaman ilerledikçe ve sağlık durumum hakkında daha doğru ve net bilgiler edindikçe, aslında durumumum korktuğum kadar kötü olmadığını anladım.” Lisa’nın HIV ile ilgili yaşadıkları, 1980’lerden bu yana HIV alanındaki gelişmelerin kısa bir özeti gibi. Günümüz HIV tedavilerinin başarısıyla Lisa artık viral yükü belirlenemeyen seviyede. Bu da onun ve onun gibilerin, başkalarına HIV bulaştırma riski olmadığını ve sağlıklı bir yaşam sürebileceği, hatta bir çocuk sahibi olabileceği anlamına geliyor. “Tabi HIV ile yaşayan herkes benim kadar şanslı olmayabilir, çünkü bana çok değer veren ebeveynlerim ve beni çok seven bir eşim var” diyen Lisa, hayatı boyunca herkesten farklı olarak, sosyal çevresinden ve ilişkilerinde tanıştığı insanlardan hiç ötekileştirmeye ve damgalamaya maruz kalmamış. “Eşimle, kaç tane çocuk yapmak istediğimizi karar veremiyorduk” diye ilişkisinde yaşadıklarından örnekler veren Lisa’nın konuşurken yüzündeki gülümsemede, günümüz HIV tedavilerinin de katkısı bulunuyor. Lisa ve eşinin 4 yaşındaki neşe kaynağı kızları Adriana, sağlıklı ve HIV negatif olarak dünyaya gelmiş. “Aslında eşimle, iki tane çocuk istediğimize karar verdik ancak bir tanesi bile tüm zamanımı alıyor. Sanırım bir tane ile yetineceğiz” diye belirtiyor. Hamilelikte viral yük sıçraması riski var mı? Obstetrics and Gynecology (Gebelik ve Kadın Hastalıkları) isimli tıp dergisinde yayınlanan son araştırmaya göre, baskılanmış ve belirlenemeyen seviyede viral yüke sahip olan bir HIV pozitif hamile kadının, doğumdan bir süre önce viral yükünde oluşması mümkün küçük artışlara “viral yük sıçraması” deniliyor. Kanada Vancouver’daki British Colombia Üniversitesi’nde yürütülen araştırmanın yetkilisi “Her ne kadar HIV ile yaşayan hamile kadınlar, düzenli HIV tedavilerini almaya devam etse de, doğum öncesinde viral yük sıçraması dediğimiz şey gelişebiliyor” dedi. Bununla birlikte, viral yük sıçraması ile karşılaşılan örneklerdeki sıçrama seviyesi çok düşüktü ve araştırmaya katılan kadınların çoğunda viral yük sıçraması kaydedilmedi. Araştırma yetkililerinden Dr. Isabelle Boucoiran, MedPageToday‘e verdiği röportajda, katılımcıların sadece %6’sında sıçrama gerçekleştiğini ve bu sayının yarısında kaydedilen sıçramaların, doğum gerçekleştiği gün oluştuğunu belirtti. Araştırmada bulunan bir diğer umut verici nokta ise, viral yük sıçraması gerçekleşen hamile katılımcılar da dahil olmak üzere, araştırmayan katılan hiçbir hamile kadının bebeğinde, direk bulaşı yani anneden bebeğe oluşan HIV bulaşısının tespit edilmemesidir. Hamilelik planı yapıyorsanız ya da hamile olduğunuzu öğrendiyseniz Eğer HIV ile yaşayan bir birey olarak hamilelik planı yapıyorsanız ya da hamile olduğunuzu öğrendiyseniz, hamilelik sürecinde ihtiyaç duyacağınız tüm bilgiler için Kırmızı Kurdele İstanbul'a ulaşabilir ve doğru yönlendirmeleri alabilirsiniz. Fakat bu kararla ilgili tüm aşamalarda, en büyük belirleyici etkenin HIV tedavinizi sürdüren enfeksiyon uzmanı ile yapacağınız detaylı görüşmeler olduğunu ve tüm detayları birlikte değerlendirmeniz gerektiğini daima hatırlamanız, sürecin sorunsuz ilerlemesi açısından hayati önem taşımaktadır. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Yeni HIV ilaçları yolda!

    HIV tedavisinde ve korunmada kullanılacak 52 yeni ilaç ve aşı sırasını bekliyor. Bundan yaklaşık 40 yıl önce, Amerika’da ilk HIV vakası görüldüğünden bu yana aktivistler, sağlık hizmeti sağlayıcıları, araştırmacılar, devlet kurumları ve ilaç sanayi, HIV’den korunma ve tedavisi için bir çok önemli adım attılar. Yeni bilimsel bulgular sadece HIV’in bulaşmasını önlemekle kalmayıp, kesin tedaviye dair umutları yeşertirken, aynı zamanda da tüm dünyadaki HIV pozitif bireylerin yaşam kalitesini arttırmada da son derece etkili oldular. 2017, bu alanda yapılan çalışmalardaki gelişmelerle, iyimserlik rüzgarlarının esmeye devam ettiği harika bir yıl oldu. Amerika İlaç Araştırmaları ve Üreticileri Birliği tarafından yayınlanan 2017 HIV/AIDS İlaç Gelişmeleri raporunda, 52 adet yeni ilaç ve aşı için çalışmaların devam ettiği belirtiliyor. Listedeki çalışmalardan 32 tanesi yeni antiretroviral ve antivirallere (ART) yönelik ilaç tedavisi, 16’sının aşı ve 4 tanesinin de virüsün hücrelere saldırmasını önlemek adına geliştirilen bir yönteminde dahil olduğu hücre terapileri. Rapor aynı zamanda, bazı çalışmaların klinik denemeler seviyesinde, bazılarının ise Amerika Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) tarafından inceleme-onaylama safhasında olduğu belirtilmiş. HIV bilimi alanında en saygın yayınlardan biri olan The Lancet - Infectious Diseases dergisinde yayınlanan bulgulara göre, Dünya genelinde kullanmakta oldukları ilaçlara direnç* gösteren HIV pozitif bireylerin sayısında artış gözlemleniyor. Söz konusu direnç olunca, bu durumu kontrol altına alacak yeni tedavilerin geliştiriliyor olması nefes kesen bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. 2012 yılında yayınlanan Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri Raporuna göre, her 10 yeni HIV vakasından 2’sinde, bir ya da birden fazla ilaç tedavi grubuna direnç geliştirildiği kaydedilmiştir. *HIV pozitif bireyin kullanmakta olduğu ilaçların, düzensiz ilaç kullanımı ya da tedaviyi bırakmak vb. sebeplerle etkisini yitirmesi durumuna verilen isim Raporlar, geçtiğimiz yıl Amerika’da kayıt altına alınan yeni HIV tanılarından, tüm tedavi gruplarına tam direnç gösterenlerin %1’den daha az olduğu belirtiliyor. Bu oran Türkiye’de çok daha düşük. Ancak istatistiksel olarak küçük olan bu oran, günlük hayatta yüzlerce insan anlamına geliyor. Yeni geliştirilmekte olan ilaçlar aynı zamanda, bu vakalar için de yeni seçenekler, yani yeni umutlar demek. Bu konu ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde, PhRMA Raporunun yayınlanması ile birlikte, Amerika Biofarmasötik Şirketler Topluluğu, tanıtımlarında bir HIV pozitif birey ile ilaç geliştirme laboratuvarında çalışan bir araştırmacının yanyana olduğu “Together (Hep Beraber)” isimli yeni kampanyaya start verdiklerini açıkladılar. PhRMA’nın aktardığına göre, 1981 yılında ilk AIDS vakası görüldüğünden bu yana, FDA 40’ın üzerinde HIV ilacının kullanılmasına onay vermiş. 1990’ların ortasında antiretroviral tedavilerin keşfi ile birlikte, AIDS temelli ölümlerin sayısında ciddi düşüşlerin görüldüğü, eczacılık alanındaki en büyük dönüm noktalarından biri yaşandı. HIV tedavisi alanındaki bir sonraki büyük buluş belki bir “kesin tedavi”, “depo ilaçlar” veya ‘’koruyucu aşı’’ olabilir. Tüm bu alanlarda başarısı küçümsenmeyecek gelişmeler var. Neler olacağını zaman gösterecek. Yayına hazırlayan: Arda Karapınar www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • HIV ve AIDS ile İlgili 10 Mit

    Oldukça ilgi çeken #hivbilgisi makalelerimizden bir olarak www.webunya.com için derleğimiz ve kısa sürede onbinlerce okunma sayısına ulaşan bu ilginç ve keyifli yazıyı aynı keyifle, bir kez de kendi web sitemizden paylaşıyoruz. ''HIV ya da AIDS. Yaklaşık 40k yıl önce tanımlandığı günden bu yana önemli bilimsel gelişmeler kaydedilmiş ve gelişmiş ilaç tedavileriyle tamamen kontrol altına alınmış olsa da, hakkında yapılan dedikodu ve yanlış bilgilerin bitmek bilmediği bir olgu. Türkiye’de vaka sayısı nüfus yoğunluğuna göre henüz düşük seviyede olan bu alanda çalışan yeni bir sivil toplum kuruluşu ise bu dedikoduların ve önyargıların ortadan kalkması adına yaptığı işlerle dikkat çekiyor. Henüz çok kısa zaman önce kurulmuş olmasına rağmen, HIV konusunda yürüttüğü farkındalık ve savunuculuk çalışmalarının yanı sıra #hivbilgisi makaleleriyle de yayınlayan Kırmızı Kurdele İstanbul’un www.webunya.com için derleği bu ilginç ve keyifli yazıyı keyifle paylaşıyoruz; HIV ölümcül bir hastalıktır. Değildir! Zaten özünde HIV bir hastalık değil AIDS’e yol açabilen virüsün adıdır. HIV pozitifler, doğru ve düzenli tedavi ile sağlıklı bir ömür yaşarlar. Doğum kontrol hapı alırsam HIV ile enfekte olmam. Keşke! Ama üzgünüz; olabilirsiniz! Doğum kontrol hapları sizi HIV ya da diğer enfeksiyonlara karşı korumaz. Biz korunmanızı öneririz. Tabi yine de siz bilirsiniz. HIV öpüşmekle, aynı kaptan yemek içmekle de bulaşıyormuş. Bulaşmıyor! Kesin bilgi, yayabilirsiniz! HIV pozitif kadınlar bebek sahibi olamazlar, olmamalılar. Olabilirler, olmalılar! HIV taşıyıcılığını kronik bir tıbbi durum seviyesine indirgeyen ilaçların bulunduğu 1996’dan beri HIV pozitif kadınlar çok basit önlemlerle HIV negatif bebek sahibi olabilirler. HIV pozitifler, HIV negatiflerle ilişki kuramazlar, kurmamalılar. Kurabilirler, kurmalılar! Yine 1996. Bu tarih HIV tedavisinde çok önemli. Çünkü bu tarihten itibaren HIV, ilaçlarla kontrol altına alınabilindiği için virüsü baskılamak mümkün. Zaten baskılandığı için hücrede tespit edilemeyen seviyede bulunan HIV, bir de cinsel ilişkide korunursanız neden bulaşsın? 2 kişi de HIV pozitifse korunmalarına gerek yok. Yanlış bilgi. Tam aksine, her ikisi de tedavi başarısızlığına uğramamak için daha sıkı korunmalı. Çünkü virüsün farklı tipleri var ve farklı virüs tipleri arasındaki transferden kaynaklı dirence çapraz direnç deniyor. İki kişiden ikisi ya da birinin HIV pozitif olması pek bir şey değiştirmiyor. Peki ‘e ikimizde negatifiz?’ diyenler; Korunmayı sürdürmek için ne güzel bir gerekçeniz var. Bilin,Önemseyin, Korunun! Ben HIV pozitif olmam çünkü eşcinsel değilim. Cinsel yöneliminiz ne olursa olsun HIV ile enfekte olabilirsiniz. HIV cinsiyet ayrımı yapmaz. Bu da kesin bilgi, bunu da yayabilirsiniz. HIV Tanrının günahkarlara bir cezasıdır. Değildir! HIV de binlerce türevi gibi sadece bir virüstür ve vücuda girerken kişinin dinine mesleğine, cinsiyetine, eğitim düzeyine bakmaz. HIV Alternatif yöntemlerle HIV tedavi edilebilir. Edilemez! HIV tedavisinde en etkili yol bilimsel yöntemlerdir. Bugünün tıbbi olanakları HIV pozitiflerin, günde sadece bir tabletle virüs taşımıyorlarmış gibi yaşamalarına olanak sağlıyor. Tıp bunu sağlamışken işe yarayıp yaramayacağı belli olmayan risklere kim, neden girmek ister ki? Aslında HIV’in kesin tedavisi bulundu ama insanlıktan saklanıyor. Lütfen yerini bilen insanlığa bir hizmet yapsın ve açıklasın. Bulmak için bir Indiana Jones lazım olacaksa da sorun değil, birileri buna mutlaka gönüllü olacaktır. Virüsü vücuttan atacak mutlak tedavi üzerinde çalışmalar sürüyor ve oldukça hayati gelişmeler var. O güne yapılacak en iyi şey HIV’i baskılayan ve bulaşı önleyen tedavilere sadık kalmak ve korunmaktan vazgeçmemek. HIV belirtileri hakkında bilgi için tıklayın HIV bulaş hakkında bilgi için tıklayın HIV testleri hakkında bilgi için tıklayın HIV hakkında her şey sayfalarımız için tıklayın www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • ‘Acaba HIV pozitif miyim?’ sorusunun en popüler 10 konu başlığı

    Kırmızı Kurdele İstanbul kurulduğu günden bu yana, Türkiye’nin en çok başvurulan online HIV danışmanlığı aracılığıyla, HIV’in olası bulaş ve korunma yolları hakkında binlerce soru aldı. Bütün bu sorularsa size HIV bulaşıp bulaşmadığına dair endişelerinizin ne kadar da ürkütücü ve can sıkıcı olabileceğini, bize her defasında yeniden hatırlattı. Ancak gerçek şu ki; HIV, günlük hayatınızı sürdürürken yaptığınız işler ya da ilişki biçimlerinizle bulaşma ihtimali 1000’de 1 düzeylerinde olan bir virüs. Fakat bu bilimsel veriler ve güçlü kanıtlara rağmen, içinizden bazılarınızı ikna etmek hayli güç (imkansız da diyebiliriz). Yani bugüne kadar yayınladığımız tüm yazılar, sitemizin sıkça sorulan sorular bölümü, HIV hakkında her şey bölümü ya da tamamı gönüllülerden oluşan danışman ekibimizin uzman yanıtları içinize sinmiyorsa ve HIV tam olarak nasıl bulaşmazmış onu öğrenmek ve konuyu kapatmak istiyorsanız, bu harika #hivbilgisi makalemizi okumanızı ve korkularınızı sonlandırmanın en net yolu olarak HIV testi yaptırmanızı öneriyoruz. Yayına hazırlayan: Arda Karapınar 1. Öpüşmek Bize gelen soruların en popüler konularının başında, herkesin çok sevdiği ama bir o kadar da “acaba riskli bir eylem mi?” diye düşünmekten de geri durmadığı, öpüşmek geliyor. Sorunun cevabı kısa ve net; öpüşmenin yanaktan yanağa ya da dudaktan dudağa olmasından bağımsız olarak, öpüşme eylemi tek başına bir HIV riski taşımıyor (Ve hatta kapalı yaralar, yani kanaması olmayan yaralar dahi HIV bulaşısına sebep olmazlar). Öpüşmekle HIV bulaşısının mümkün olabileceği en korkutucu senaryo, ağız ya da yanak yoluyla, kan alışverişinin olduğu durumdur. Ancak bu sadece, ağzı yüzü kan-revan içerisinde olan biriyle ya da bir vampirle öpüşmekle mümkün olabilir. Ağzı yüzü kan içinde olan biriyle, HIV’e konu olacak biçimde öpüşmek isteyecek insanlar olduğunu sanmıyoruz ama bir vampirle öpüşmek isteği konusunda emin değiliz. Zira bugünlerde çok pöpülerler! 2. El sıkışmak (tokalaşmak) El sıkışmak sosyal ilişki olarak değerlendirilir ve kesinlikle HIV riski yoktur. Sizin ya da başkalarının ya da her iki tarafın da ellerinin terli ya da kirli olması ya da el derisinin soyuluyor olması veya elde kesik bulunması bu durumu değiştirmiyor. El sıkışmakta HIV riski yok. Benzeri durum, sarılmak ya da birinin sizi tırmalaması, ısırması ya da tırnaklaması için de geçerlidir. Isırık ya da tırmalama çok derinse ve kanamalı bir yara oluşturursa, küçük de olsa bir riskten bahsetmek mümkün. Böyle bir durumda, kişinin HIV pozitif olduğundan da eminseniz ilk fırsatta hastaneye ve enfeksiyon servisine giderek olası riskler hakkında hekim bilgisine başvurmanız yararınıza olacaktır. 3. Fiziksel temas Eğer bu yolla HIV ile enfekte olmak o kadar kolay olsaydı, şimdiye kadar herkes HIV pozitif olmuş olurdu! Fiziksel temas sırasında kan ya da semen (sperm) gibi vücut sıvılarının alışverişi söz konusu değilse, ortada HIV bulaşısı için bir risk de söz konusu değildir. Eğer siz ten teması sırasında karşınızdaki birey ile terinizin birbirine temas etmesinden dolayı HIV bulaşabileceğinden korkuyorsanız, size müthiş bir haberimiz var: HIV ter ile bu laş maz! Fakat geçmişi 35 yılı bulan bu kesin bilginin size nasıl olup da hala ulaşamadığı konusundaki merakımızı nasıl gideririz onu bilemiyoruz. Yani diyoruz ki; kan ya da semen (sperm) gibi vücut sıvıları dışındaki sıvılarda HIV olmadığı için korkulacak da bir şey yok! 4. Dışarıda yemek yemek Bazılarına göre dışarıda yemek yediğimiz büfeler ve restoranlar HIV saçıyorlar! Bazı insanlar, yanlışlıkla elini kesen bir aşcının ya da hijyene dikkat etmeyen bir garsonun HIV saçtığı gibi saçma bir düşünceden yola çıkan ve sonu gelmeyen korku senaryolar yazıyorlar. Hatta bununla da yetinmeyip masada bulunan kürdanların HIV taşıdığına dair fantazilerle senaryoyu genişletiyorlar. Yaratıcı işler yaptığı iddiasında bir kurum olarak itiraf etmeliyiz ki, biz bu seviyede bir yaratıcılığa erişemeyiz! Bunların hepsi hayal ürünü arkadaşlar. Bahsedilen ve korkulan bu senaryoların hiçbiri HIV bulaşısına neden olabilecek etkiye sahip değil. Ek olarak, HIV insan vücudundan dışarı çıktığında öyle sanıldığı gibi saatlerce, günlerce canlı kalabilen bir virus değil. HIV insan vücudundan çıktığı andan sonra uzun süre varlık göstermiyor ve saniyeler içinde yok oluyor. Not: Bu bilgi de aşağı yukarı 35 yıllık. 5. Banyo ve tuvalet Tuvaleti kullanmadan önce klozetin üzerine tuvalet kağıdı koymadınız mı? Ya da banyodan önce küveti dezenfekte etmediniz mi? Panik yapmayın. HIV’lik bir ortam yok! Diyelim ki banyo ya da tuvalet klozetinde, sizden önce orayı kullanan kişinin vücut sıvısı kaldı ve o da sizin bedeninize bulaştı (ki öyle olsa bile o vücut sıvısının sizin kan dolaşımı sisteminize girmesi gerekir), HIV insan vücudu dışında uzun süre yaşayamayacağı için HIV riski filan söz konusu değil. 6. Mastürbasyon Çevremizde büyüklerimiz, öğretmenlerimiz vb. gibi mastürbasyonu ayıp, yanlış, sakıncalı vb nitelendiren insanlar var ve daima olacaklar.. Tüm bu nev-i şahsına münhasır insanlar yüzünden de, mastürbasyon aracılığıyla kendimize HIV ya da cinsel yolla bulaşan başka bir enfeksiyon bulaştırabileceğimiz gibi mantıksız bir düşünceye kapılmak mümkün olabiliyor. (Yok artık’ diyenleri duyar gibiyiz fakat maalesef var artık! Geliyor böyle sorular.) Sevinçle belirtmek isteriz ki, insanlık tarihi boyunca kendisinden kendisine herhangi bir enfeksiyon ya da hastalık bulaştıran tek bir insan olmadı! Bakın biz HIV hakkında konuşurken hangi terimleri kullanıyoruz: “bulaşmak”, “cinsel yolla bulaşmak”… Sahip olmadığınız bir şeyi bulaştıramazsınız! Hele hele kendinize hiç bulaştıramazsınız! 7. Sivrisinek ısırığı Bu minik arkadaşları seven insan sayısı pek de fazla değil. Bu sevgisizlik onları HIV konusunda olağan şüpheli haline getiriyor. Eğer bir sinek önce HIV pozitif bir bireyi ısırır ve sonra da gelir sizi ısırırsa ne olur? Eğer sinek sıtma enfeksiyonunu bulaştırabiliyorsa HIV’i de bulaştırabilir diyorsunuz değil mi? Ama o konu öyle değil! Sıtma HIV’den çok ama çok farklı bir enfeksiyondur. Eğer HIV, sinek tarafından emilmiş kanın içerisinde yaşabilecek bir enfeksiyon olsa bile (ki değil), sineğin sonraki kurbanı olarak sizi HIV ile enfekte edecek derecede bir risk söz konusu olmayacaktır. Kaldı ki, HIV sinekleri sevmiyor. HIV sadece insandan insana aktarılabilen bir virus. Doğasının gereği olarak tuzağına düşürdüğü herkesi ısıran sivrisinek, sizden önce bir HIV pozitifi ısırmış olsa bile HIV, sineğin bünyesinde yaşayamaz. Sivrisinek ile HIV arasında böyle bir ilişki yok! Gerçekten yok! 8. Birlikte yemek yemek ve yemek paylaşmak HIV pozitif olduğunu bildiğiniz bir arkadaşınızla aynı tabaktan yemek yemeniz ve hatta aynı hamburgerden ya da sandviçten ısırmanız, yani kısaca aynı kaptan yemek yemek ya da yemeğinizi paylaşmak HIV bulaşı riski oluşturmaz. HIV tükürük yolu ile bulaşmaz. Ve lütfen artık bunu konuşmayalım. 38 sene oldu! Bu ancak ağzı yüzü kan içinde olan birini, kendinize de kan revan içinde bırakacak bir biçimde öperseniz mümkün ama HIV pozitif olsun ya da olmasın, eğer arkadaşınızın ağzı-yüzü, kan-revan içindeyse onu öpmeyi ya da yemek yemeği falan düşünmeniz çok ayıp; tutun elinden hastaneye götürün, siz onun arkadaşısınız! Dolayısıyla kap-kacak paylaşmak, aynı bardağı kullanmak, aynı lokmayı paylaşmak, HIV bulaşısı için yeterli ortamı yaratmaz ve sizden ricamız lütfen bu konuda durup durup kafanızda bir şeyler uydurup kendinizi bunaltmayınız. Saçma çünkü. 9. İç çamaşırları İnsan hangi durumlarda ve neden bir başkasına ait üstelik temiz olmayan bir iç çamaşrını kullanır bilmiyoruz. Gelen soruladan bazılarına göre böyle bir gerçeklik var. Sonra bir bakılıyor ki, o başkasına ait olan ama sizin üzerinizde olaniç çamaşırında bazı kalıntılar var. Tabi görünce mide kalkıyor, acaba bu neyin kalıntısı falan diye düşünülüyor. Sonra kafamızda binlerce olasılığı sıralayıp, kendimizi o endişeden bu endişeye savurup duruyoruz (tüm bunları okurken gözünüzde canlandı, değil mi?) Öncelikle bir sakin olun. Her nasıl olmuş olursa olsun, bir kumaş parçasının yani o giydiğiniz başkasına ait olan iç çamaşırının üzerinde kurumuş bir kalıntı varsa dahi, HIV insan vücudu dışında uzun süre yaşayamayacağı için bir risk de yok. Yani bu şekilde HIV BU LAŞ MAZ! Ayrıca hiç üstümüze vazife olmadığını biliyoruz ama yine de sadece kendinize ait iç çamaşırları giymenizi tavsiye ederiz (: 10. Öksürmek ve hapşırmak Yıl 2019. HIV bilimi aldı başını gitti ve yeni ilaçlar HIV pozitif bireyden, HIV negatif bireye cinsel ilişki yoluyla HIV geçişini durdurdu. Fakat sayısı milyonlarla ölçülecek sayıda insan HIV pozitif bireylerle aynı ortamda bulunarak kendilerini tehlikeye attıklarını düşünüyorlar. HIV hava yolu ile bulaşabilen bir enfeksiyon değildir ve eğer bir HIV pozitif birey öksürürse ya da hapşırırsa, o HIV pozitif bireydeki virüsler öksürmek ve hapşırma ile havaya saçılıp sonra da gelip sizin kan dolaşımınıza girmezler. Eğer HIV bu kadar basit bir yolla bulaşabiliyor olsaydı, dünyadaki HIV pozitif birey sayısıyla, dünya nüfusu aşağı yukarı aynı olurdu. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Aktivist Silvia Petretti'den ilham verici bir öykü; HIV ile 19 yıl

    Aktivist Silvia Petretti'den HIV ile yaşanmış 19 yılın ilham verici öyküsü. Bugüne kadar HIV konusunda kaydedilmiş tarihi başarıları, güçlü ve inatçı HIV aktivistlerinin çabalarından bağımsız değerlendiremeyiz. Pek çok uluslararası toplantıdan tanıdığımız Silvia Petretti, o güçlü ve inatçı aktivistlerden biri. 50 yaşına girdiği bu yıl aynı zamanda HIV ile birlikte geçirdiği 19. yıl olan dostumuz Silvia'nın önce kendi blogunda, daha sonra Huffpost'ta yayınlanan bu ilham verici ve teşvik edici yazısını, sadece HIV pozitifler için değil, yaşantısının herhangi bir bölümünde, herhangi bir sebepten ötürü ötekileştirilmiş, ayrımcılığa maruz bırakılmış herkes ve aktivizm çalışmalarımıza destek olan, olmak isteyen tüm dostlarımız için paylaşıyoruz. Yazıyı okuduktan sonra Silvia'ya iletmek istediğiniz düşünceleriniz, duygularınız olursa, bize iletebilirsiniz. Kendisine aktarmaktan keyif duyarız. iyi okumalar. Sevgili HIV, Bugün itibariyle 19 yıldır beraberiz. Ayrıca bu yıl 50 yaşıma bastım. Hayatımın senin ekseninde şekillendiğini yadsıyamam. Beni pek çok yöne sürükledin. Seninle yükseldiğimi de hissettim; alçaldığımı da.. Fakat kendimi hiçbir zaman 19 yıl önceki kadar yalnız ve zarar görmüş hissetmedim. Ama bugün baktığımda şunu görüyorum: sen benim harika insanlarla tanışmama vesile oldun; artık korku, acı, hastalık ve utanç yerine kendimi yükselmiş, dirençli ve gelişmiş hissediyorum. Bildiğin gibi röportaj verdiğim zamanlarda beni en çok sinirlendiren “HIV virüsünü nereden kaptınız?” sorusu oluyor. Sinirleniyorum, zira gazetecilerin aslında bu virüsle ‘nasıl’ enfekte olduğumla ilgilenmediklerini biliyorum. Onların amacı cıvık bir hikaye ortaya koyup, beni bir kurban ya da pervasız bir fahişe olarak göstermek. Fakat olayların neden başımıza geldiğini irdeliyor olmak bence önemli. 70’li ve 80'li yıllarda orta sınıf bir ailenin bir çocuğu olarak İtalya’da büyüdüm. Babam öğretmen, annem arkeologdu. İleri görüşlü ve eğitimli insanlardı. İtalyan Komünist Partisi ile oldukça haşır neşir bir hayatları vardı. Bana adalet için mücadele etmenin önemine dair sarsılmaz bir inanç aşıladılar. Bunun için onlara minnettarım. Yine de onların dünyanın en harika ebeveynleri olduğunu söyleyemem. Beni sevmedikleri veya sevmeyi denemedikleri için değil. Onlar yalnızca, bir çocuğun ihtiyaç duyabileceği besleyici ve duygusal istikrarı sağlayabilecek donanıma sahip değillerdi. Bunun onların kişisel bir kusuru ya da zaafı olduğunu düşünmüyorum. Bunun sebebi bence onların neslindeki birçok insanda olduğu gibi savaş döneminde büyümüş olmanın sebep olduğutravma ve derin yaralar. Annem annesini 9 yaşındayken kaybetmiş; hem de 1945 yılında savaşın sonra ermesine birkaç gün kala kurtarma operasyonunun bir parçası olarak Amerikalıların sivilleri bombalaması sırasında.. Babam orduda görevli olan dedemi 16 yaşına çok az görmüş, savaş sonrasında da yıllarca savaş suçlusu olarak hapiste yatmış. Çocukluğum boyunca onların Nazi işgalinde, faşist bir rejimde ve savaş devam ederken büyüyor olmanın nasıl bir his olduğuna dair konuşmalarına tanık oldum: korku, kasvetli sessizlikler, kara gömlekliler, açlık, terör ve yahudi arkadaşlarının kaybolmalarına dair anlattıkları, benim en çok duyduğum şeylerdi. Savaş sona erdikten sonra, üniversiteden mezun olmuşlar ve hemen evlenmişler. Fakat her ikisinde de manik depresyon ve anksiyete bozuklukları varmış... Özellikle Annem 60’ların ve 70’lerin psikiyatri anlayışı içerisinde akıl almaz uygulamalara maruz kaldı. İzole bir koğuşta yattı, kendisine elektroşok uygulandı; hatta zihninde durgunluk yaratacak kadar sert ilaçlara maruz kaldı. Annem cinsiyetçi normlara uygun hareket eden bir kadın değildi; işte tam bu yüzden cinsiyetçi psikiyatri dünyası anneme karşı çok acımasız davrandı. Çocukları olarak hem ben hem de erkek kardeşim elimizden geldiğince idare etmeye çalıştık. Ebeveynlerim kötü insanlar değillerdi, sadece bizi koruma, bize rehberlik etme ve bizimle çocukları olarak iletişim kurma açısından yeterince donanıma sahip değillerdi. Bütün bunlardan ötürü, depresyon, güvensizlik, düşük benlik saygısı gibi olgularla boğuşmuş olmam ve ağır uyuşturucular kullanıp seksle çok erken yaşta tanışmış olmam şaşırtıcı değil. Bunları anlatmamın nedeni asla kendimi acındırmak değil. Amacım yalnızca benim ve başkalarının başına gelenleri farklı bir açıdan ve tarihi bir perspektiften anlatmak. Depresyonla savaşan ve kendine güveni sıfırlanmış bir genç kız için 1980’li yıllarda İtalya gibi cinsiyetçi bir ülkede yaşamak felaketin tarifiydi. Genç bir kadın olmak kurtarılmış ve sekse daima hazır olmak şeklinde algılanmak demekti. Ancak güç dengesi sizin aleyhinize işliyordu. Prezervatif talep ettiğiniz noktada eğlenceyi berbat etmekle suçlanıyordunuz. En kötüsü de size fahişe yaftası yapıştırılıyordu. Kazanmanıza imkan yoktu. İşlerin şu anda da daha iyi bir noktada olduğundan emin değilim. Son zamanlarda bu durumlar hakkında epeyce kafa yoruyorum. Havadaki faşizm kokusu fakirlere karşı “tasarruf tedbirleri”, mültecilere karşı düşmanlık, Suriye’de kışkırtılmış bir savaş şeklinde vücut buluyor. Tıpkı zamanında Dover’de yaşanan kanlı savaşlar gibi bölüm bölüm bu trajediye şahitlik ediyoruz. Savaştan, yoksulluktan, şiddetten kaçmaya çalışan mültecilerin süregelen travmasını ve bu insanlara yardım etme konusunda ne kadar aciz kaldığımızı düşünmekten kendimi alamıyorum. Ayrıca travmanın bir nesilden diğerine nasıl aktarıldığını da düşünüyorum. Akıl sağlığımla mücadele etmeye devam ediyorum; depresyon dalgalarını geçiştirmeye çalışıyorum. Tüm bu çabamın beyhudeliğini bana anımsatan sesi ise duymazlıktan geliyorum. Ama sevgili HIV, sen benim gücümün ve esnekliğimin aynasısın. Ölümlülük ve kırılganlıkla yüzleşerek ailemden dahi görmediğim dayanışma olgusunu geliştirdim. Direnç gösteren küresel aktivizm topluluklarıyla bağ kurarak güçlendim. Öğrendiğim en önemli şey HIV ile yaşamın izole bir yaşam olmaması gerektiği oldu. Bugün birçok genç HIV’e karşı korunmasız. Zira depresifler ve bununla baş edemiyorlar. Seks kolay bir konfor alanı olabilir. PrEP gibi HIV önleyici tüm araçları kullanmalıyız. LGBT topluluğuna dair olan kişilerin psikolojik problemleri ve onların uyuşturucu problemleri de ne yazık ki görmeden geliniyor. Geçen hafta bir kadın grubuyla HIV ve akıl sağlığı ve çeşitli hizmetlere ulaşma konularına dair paylaşım faaliyetinde bulundum. Şahit olduğum şeyler cinsel şiddet, HIV, akıl sağlığına dair ciddi problemler ve sefaletti. Bu kördüğümü nasıl çözebileceğimden açıkçası emin değilim. Bu yalnızca HIV tedavisi ilaçlarına (ART), sağlık hizmetlerine veya belirlenemeyen virüs yüküne erişmekle ilgili değil. Bu; barışı, güvenliği ve adaleti de tesis etmekle ilgili bir durum. Bunun anlamı; ihtiyacı olanlara barınma imkanı tanımak ve bu insanları destekleyici bir refah sistemi kurmak. Bu; ancak faşizmin bir daha yükselmemesini sağlayacak; saygının ve merhametin hüküm sürdüğü bir dünyayla mümkün. *Bu yazı öncelikle Silvia Petretti’nin kendi blogu olan The Diary of a HIV+ Activist sitesinde daha sonra ise 29/08/2016 tarihinde Huffpost’da yayınlanmıştır. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • UNAIDS'ten Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü mesajı

    Birleşmiş Milletler'in AIDS ile mücadele ortak programı olan UNAIDS Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü'nde tüm ülkeleri ve hükümetleri, yasa ve politikalarındaki ayrımcı uygulamaları incelemeye ve eşitlik, koruma ve eşit katılım sağlamak için olumlu değişiklikler yapmaya çağırıyor. Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü için bir demeç veren UNAIDS direktörü Michel Sidibé “Dünya'nın her yerinde, ayrımcı yasalar ve uygulamalar nedeniyle insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Oysa yasalar korumalı, zarar vermemeli. Tüm ülkeler, istisnasız her bireye eşitlik ve koruma sağlamak için yasalarını ve politikalarını dikkatlice incelemeli'' dedi. Birleşmiş Milletler'in AIDS ile mücadele ortak programı olan UNAIDS, her insanın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde belirtildiği gibi eşit itibarını ve değerini hatırlatıyor ve HIV ile yaşayan bireylerim sağlık ve diğer hizmetlere eşit şartlarda erişimi önünde önemli bir engel oluşturabilen ayrımcı yasaları ve uygulamaları değiştirmek için başta hükümetler olmak üzere tüm paydaşları harekete geçmeye çağırıyor. UNAIDS tarafından yayınlanan basın bildirisinde ''Devletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve diğer uluslararası yükümlülükler uyarınca ayrımcı yasaları kaldırmaya ve insanları ayrımcılığa karşı korumaya yönelik yasaları çıkarmak için ahlaki ve yasal bir yükümlülüğü vardır. Ayrımcılığa son vermek ve yasaları değiştirmek hepimizin sorumluluğundadır. Herkes ayrımcılığa son vermeye yardımcı olacak büyük ya da küçük roller üstlenebilir. 2019 yılı Dünya Sıfır Ayrımcılık Günü 2019 kampanyası, herkesi ayrımcılığa sebep olan yasalara karşı hareket etmeye çağırmaktadır'' ifadelerine yer verildi. UNAIDS'in kampanya broşürünü buraya tıklayarak indirebilir, UNAIDS direktörü Michel Sidibé'nin açıklamasını aşağıda izleyebilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Bir yıl daha büyüdük!

    -English below- 2018 yılına başlarken, 2017’den daha atak, daha aktif ve daha yoğun bir yıla hazırlanıyoruz demiştik. İşin doğrusu beklentimizden daha yoğun, planladığımızdan daha verimli olduğumuz bir yılı geride bırakıyoruz. 2018 yılında gerçekleştirdiğimiz bazı önemli başarılara göz atacak olursak; *Tüm zamanların en büyük HIV/AIDS konferansı olan Amsterdam2018’e katıldık ve tüm gelişmeleri anlık olarak paylaştık. Bir tür konferans haberciliği denilebilecek bu uygulamamızı bir #kirmizikurdeleistanbul geleneği olarak, katıldığımız tüm etkinliklerde sürdüreceğiz. Konferans ortamında, Amerikan ABC TV'nin ünlü ekran yüzü, HIV pozitif birey Karl Schmid ile yaptığımız söyleşiyi bu linkten izleyebilirsiniz. *Bir AIDS konferansları geleneği olan AIDS Yürüyüşü’nün düzenleyici kurumlarından biri olarak bir ilki gerçekleştirdik. Tarihte, Türkiye’den bir STK’nin, ana düzenleyicilerinden biri ve Türkçe’nin ana dillerinden biri olduğu ilk AIDS March’tan görüntülerini bu linkten izleyebilirsiniz. *İlk imzacılarından ve uluslararası sözcülerinden biri olduğumuz B=B kampanyasının ilk uluslararası konferansına katıldık ve açılış panelinde Nobelli Dr. Anthony Fauci ile aynı oturumda konuşarak, bu kampanyadaki görünürlüğümüzü bir üst seviyeye taşıdık. *Kasım ayında Antalya’da gerçekleşen Türkiye Ulusal HIV/AIDS kongresine sivil toplum temsilcisi olarak katıldık. Tüm etkinliklerde yaptığımız gibi yerinden anlık bildirimler yaptığımız kongrede bir de konuşma yaptık ve Türkiye’nin önde gelen enfeksiyon uzmanlarından bazılarıyla söyleşiler gerçekleştirdik. Bunlardan biri olan Volkan Korten söyleşini bu linkten, diğerlerini YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz. *Türkiye’nin çeşitli noktalarında, gençlerle ve özel kuruluşlarla HIV söyleşileri gerçekleştirdik. *Üzerinde 2 yıla yakındır çalıştığımız ve şimdiden benzerleri yapılmaya başlanan Pozitif Akademi’yi hayata geçirdik. Avrupa’nın en geniş HIV aktivizmi ağı European AIDS Treatment Group (EATG) desteğiyle hayata geçirdiğimiz, modüler ve interaktif yapısıyla Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı HIV aktivisti okulu olan Pozitif Akademi’nin ilk modülünden fotoğraflar için tıklayın. Bunlar 2018’de yaptıklarımızdan sadece bazıları... Tüm bunların dışında, Online HIV danışmanlığı servisimizle Türkçe ve İngilizce binlerce soru yanıtladık, yüzlerce ücretsiz HIV testine erişim sağladık, düzenli HIV bilgisi yayıncılığı ile #hivhakkindahersey temalı www.kirmizikurdele.org'yi Türkiye’nin en çok başvurulan #hivbilgisi kaynağı yaptık. Daha da yoğun ve kreatif olmayı planladığımız 2019’a ise çoktan ve hızlı başladık bile! Ocak ayınca Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleşecek olan kapsamlı bir etkinliğe, Türkiye’nin HIV gerçeğini aktarmak üzere davet edildik! Detaylarını önümüzdeki günlerde paylaşacağımız bu etkinlik kapsamında Avrupa Parlamentosu’nda bir de konuşma yapacağız. 2016 yılının ilk aylarında başladığımız ve henüz 3 yılı dahi tamamlamadan, pek çok ilki gerçekleştirdiğimiz bu yolculukta yanımızda olan, destek olan, olumlu olumsuz geri bildirimleri ile öğrenmemize, gelişmemize katkısı olan herkese çok teşekkür ederiz. 2019’da, Türkiye’nin en saygın ve uluslararası bilinirliği yüksek STK’larından biri olma vizyonu ve Türkiye’yi uluslararası HIV gündeminin önemli parçalarından biri haline getirme hedefi ile daha çok çalışacağız. Yeni yılınız kutlu olsun! #kirmizikurdeleistanbul Ekibi ---------------- We are now one year older! When it was just the beginning of the year 2018, we told that we prepared ourselves for a more adventurous, more active and busier new year. Well, actually, now we are leaving a year behind which was busier and more productive than we expected! Let’s see some of the significant achivements we had in 2018: *We attended the most crowded HIV/AIDS conference of all times in Amsterdam and reported from our social media accounts to our followers. As the first sample of “conference reporting” at a local level, we desire to continue this in a more professional way as a Red Ribbon Istanbul tradition in all the events we will attend. Please click here to watch the interview with Karl Schmid at AIDS2018 Conference. *We took part in AIDS March, an AIDS Conference classic organized around the theme U=U and broke new ground in the Turkish HIV community. Please watch the video of AIDS March 2018, which an NGO from Turkey took part in and Turkish was one of the organization’s main languages for the first time. *We attended the first international conference of the U=U movement which we are one of the first signatories and an international representer. We carried our international visibility to upper levels with the speech we did during the conference session, where the Nobel Prize Winner Dr. Anthony Fauci also participated. *We attended to National HIV/AIDS Congress of Turkey, took place in Antalya in November 2018, as the civil society representative and gave a speech in the session we were invited for. Please watch the interview we made with Prof. Dr. Volkan Korten, and for more interviews please visit our YouTube channel. *We organized HIV Talks with youth and employees of private sector companies in various locations in Turkey. *We launched Positive Academy after a 2-year-long hard work which is already been a role model for some other organizations. Please visit our social media account to see the pictures from the first module of Turkey’s first most comprehensive HIV activist education school with its modular and interactive structure, Positive Academy, in cooperation with Europe’s largest HIV activism network, EATG. These are just some what we have done back in 2018... Besides these, also we answered to thousands of questions in Turkish and English we recieved to our Online HIV Counseling Service, we provided access to hundreds of free and anonymous HIV testings, and sure we made our All About HIV themed website the most referenced #hivinformation source with regular HIV information publishings. We have already started the year 2019 which we are planing to be busier and more creative! We are invited to an inclusive event organized by the European Parliament that will take place in January to talk about the HIV facts in Turkey. We also will give a speech in the European Parliament during the event. We would like to thank those who we walked together, who supported us and contributed to our work with their positive and negative feedbacks, during the last almost 3 years since we founded Red Ribbon Istanbul in 2016. We will be working harder in 2019 to reach the goal “making Turkey an important player of international HIV agenda” around our corporate vision “being Turkey’s most trusted civil society organization working in the HIV field, with international recognition and representation”. Happy New Year! #redribbonistanbul Team

  • Dr. Fauci’ye göre; ‘Risk sıfır!'

    Dünya'nın önde gelen bilim insanlarından Dr. Fauci; Objektif Bir Bakış Açısıyla, Risk SIFIR! Geçtiğimiz yıl CDC* ve Dünya çapında 500’ün üzerinde organizasyon, B = B kampanyasının üzerinde yükseldiği bilimsel gerçeğe sahip çıkarak desteklediler. Kampanyanın temelindeki güçlü, sarsıcı ancak bir o kadar da riskli mesaja cesaretle sahip çıkarak, negatif eleştirileri göğüsleme cesaretini gösteren imzacı organizasyonlar ve bilim insanları, bu konudaki fikirlerini coşkuyla beyan edip kamuoyu yarattılar. *Amerikan hastalık önleme ve kontrol merkezleri Kırmızı Kurdele İstanbul ise erken imzacılarından ve resmi partneri olarak başladığı çalışmalarına, 2017 yılının dünya çapında en önemli HIV olayı seçilen kampanyanın global sözcülerinden biri ve Türkiye’den imza koyan tek kurumu olarak devam ediyor. B = B hakkında detaylı bilgi için burayı tıklayın. Yine de eğer henüz duymadıysanız kısaca açıklayalım; B = B en az altı aydır belirlenemeyen viral yüke sahip HIV taşıyıcısı bireylerin (kondom kullanmasalar dahi) cinsel partnerlerine HIV bulaştırmayacanın bilimsel olarak ispatlandığı anlamına geliyor. ​ Fakat tüm kanıtlara rağmen bazıları bu bilimsel gerçeğe sırt dönmeye, risk olmadığı yönündeki sayısız bilimsel kanıtı, bilimsel olmayan sığ bir bakış açısıyla görmezden gelmeye, hatta reddetmeye devam ediyorlar. Oysa, Kırmızı Kurdele İstanbul’un düzenli #hivbilgisi yayınlarından aşina olduğunuz Dr. Anthony Fauci’nin, Amerikalı HIV blog yazarı ve aktivist dostumuz Josh Robbins’e verdiği röportajdaki mesajı çok açık ve net: “Çalışmaların sonuçları objektif olarak incelendiğinde görüyoruz ki bulaş riski sıfır. Endişlenmeyi bırakın artık!” Risk gerçekten sıfır mı yoksa tereddütlerin haklı bir sebebi var mı? Röportaj sırasında, son iki yıldır bazı ülkelerdeki kamu kuruluşlarının ve risk almayı sevmeyen uzmanların olaya yaklaşım biçimleri ve kafa karışıklığı yaratan söylemlerinden de bahsediliyor. Ortalıkta en çok dolaşan ifadelerden bazıları şöyle: neredeyse sıfır risk, gerçeğe yakın sıfır risk, kısmen sıfır risk, göz ardı edilebilir sıfıra yakın risk vs.vs. Bu söylemlerin bilimsel olmadığını ve bilimsel yaklaşımlarla aynı kefeye asla konulamayacağını belirten Fauci, bilim insanlarından her zaman duymayı umduğumuz netlik ve objektif bir yaklaşımla, kanıtlarla desteklediği bir cevap veriyor: ''RİSK SIFIR!'' Bu ifade Belirlenemeyen eşittir Bulaştırmayan’ın net kanıtıdır. Dr. Fauci devam ediyor: “Umarım ne demek istediğimi anlatabiliyorumdur. Göreceli risk bağlamında, hayat kaliteniz ve tedaviye uyumunuzla doğru orantılı olarak, risk sıfırdır!” Dr. Fauci’nin kampanyayı ve arkasındaki bilimsel gerçekleri cesaretle sahiplenen bizim gibi aktivistler için cesaret verici bu sözleri elbette çok önemli. Fakat aynı paragraftaki bir başka önemli detayın altını çizmek de aynı oranda önemli; ‘’hayat kaliteniz ve tedaviye uyumunuzla doğru orantılı olarak...'' Yani tedavinin gereklerini harfiyen yerine getirmek, uzman hekiminizin tedavi yönerge ve tavsiyelerini takip etmek, ‘nasılsa tedavi işe yarıyor’ gibi boşvermeye yatkın bir anlayışı asla benimsememek gibi basit bir alışkanlık edinmek konusunda istekli değilseniz, B = B’nin sıfır risk daveti maalesef sizin için değil. Toplum sağlığına yönelik mesajlar Röportaj sırasında, B = B hakkında yazılmış yüksek etkileşimli tweetlerden biri de konuşuluyor. Tweet’de geçen ifade şöyle; “Eğer bir bireyde HIV belirlenemeyen seviyedeyse, bu bireyin başkalarına HIV bulaştırması riski sıfırdır.” Tweeti şu soru takip ediyor: “Eğer bu tweette belirtilen şey gerçeğe dayalı ise ve toplum sağlığını korumaya yönelik atılmışsa, tartışmasız kesinlikte bir bilgidir diyebilir miyiz?” Soruya Dr. Fauci’nin yanıtı; ‘’İspat noktasına defalarca geri dönmek istemiyorum. Söylediğim şeyin arkasındayım. Bilimsel ve objektif bir bakış açısıyla, tekrar söylüyorum, bilimsel ve objektif bir bakış açısıyla, o bilgi kesinlikle doğru bir bilgidir. Eğer toplum sağlığına yönelik bir mesaj oluşturuyorsanız ve bunu laf olsun diye yapıyorsanız, o mesaj ilgili topluma, hedef kitleye asla ulaşmaz. Bu sebeple, konuştuğumuz konuyu göreceli risk bağlamında değerlendirip, hayat kaliteniz ve tedavi uyumunuza doğru orantılı olarak, risk sıfırdır demeliyiz.” “Bilim insanları “risk sıfırdır” ya da vb. şeyler söylemek konusunda ketum davranırlar. Diğer bir deyişle hiçbir şey %100 etkili ve %100 risksiz değildir. Ancak bu noktada takılıp kalırsanız, işte tam orada kafa karışıklığı yaratmış olursunuz” “Riskin sıfır olduğu bir dünyada yaşamak imkansızdır, ancak bilimsel ve objektif bir bakış açısıyla olaya yaklaştığımızda, eğer siz hayatınızı nasıl yaşadığınızı, neler yaptığınızı, ne kadar kaliteli ve kendinize değer vererek yaşadığınızı biliyor ve bunu aynı şekilde cinsel hayatınızda da uyguluyorsanız, pardon ama burdaki risk tam olarak nedir? Bu yüzden de, tekrar söylüyorum, çalışmaların sonuçları objektif olarak incelendiğinde görüyoruz ki bulaş riski sıfır. Endişlenmeyi bırakın artık!'' #BeşittirB sloganıyla, HIV alanında değişim ve dönüşümü yaratmayı hedefleyen Tedaviye Erişim Kampanyası 2016 yılında başladı ve kısa sürede global bir HIV harekete dönüşerek 2017 yılının en önemli HIV olayı seçildi. Kampanyaya ilk günlerinde dahil olan ve o günlerde aldığı eleştirileri tüm yayın ve sunumlarında olduğu gibi bilimsel kanıtlarla yanıtlayan Kırmızı Kurdele İstanbul ise, mesajın öncelikle Türkiye HIV çevresinde yaygınlaşması ve benimsenmesi için yaptığı çalışmalardan kısa sürede aldığı sonuçlarla, kampanyanın global sözcülerinden biri olmayı da başardı. 2017 yılının HIV bilimi alanındaki en büyük konferansı olan IAS 2017 Paris’te, 75 ülkeden 575 üye organizasyon adına ana sahneden dünya HIV çevresine hitaben bir konuşma yaptığımız kampanyanın direktörü Bruce Richman’ın Kırmızı Kurdele İstanbul hakkındaki görüşleri için aşağıdaki videoyu izleyin. Verilen mesaj çok net! Sonuç olarak, soru da , yanıt da, verilen mesaj da net. İlk günlerden bu yana HIV üzerinde çalışan, hatta virüsü keşfedenlerden biri olan, uluslararası saygınlığını bir de Nobel ödülüyle perçinleyen bir biliminsanı, risk nedir sorusuna yüzlerce keredir verdiği cevabı bu kez tartışılmayacak bir netlikte tekrarlıyor; RİSK SIFIR! Bu netliğe ve kanıtlara rağmen, HIV ile yaşayan bireyleri potansiyel tehlike olarak görmeye devam eden herkes ve HIV pozitiflerin maruz bırakıldığı ayrımcılığı bitirmeye olanak veren bu güçlü kampanyayı sahiplenmeyen kuruluşlar, gelecekte pek de iyi hatırlanmayacaklar. Fakat biz umutlıuyuz. Ulusal ve uluslararası düzeyde yapılacak ısrarlı çalışmaların devam etmesiyle, yanlış bilgiye dayanarak hareket edenlerin de bu güçlü kanıtlara ikna olması kaçınılmaz. Her ne kadar değişim zor, HIV pozitif bireyleri ötekileştirmek/suçlu ilan etmek kolaysa da, çok yakında onlar da HIV konusunda uluslararası bilinirliliğe, saygınlığa hatta nobele sahip bu bilim insanının ve diğerlerinin görüşlerine mutlaka kulak vereceklerdir. B = B hakkında detaylı bilgi için burayı, B = B önyargıyı ve ayrımcılığı da önler mi başlıklı inceleme yazımız için burayı, B = B broşürümüz burayı hemen tıklayın. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • Turkey's joint declaration for World AIDS day I 1 Aralık bildirisi; HIV çok değişti, peki ya biz?

    -English below- Bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede, HIV'e ilişkin negatif algı ve dilin iyileştirilmesi konusunda ciddi çalışmalar yapan Kırmızı Kurdele İstanbul'dan, bu yıl ilk kez duyurduğu Kırmızı Kurdele Haftasında yeni bir girişim; 1 Aralık 2017 Dünya AIDS günü ortak bildirisi. Geçtiğimiz aylarda, HIV alanında çalışan farklı kurum ve paydaşların, düzenli bir biçimde bir araya gelerek, ortak çalışmalar yapması hedefiyle 'HIV Danışma Kurulu (TKCAB)'in oluşmasına da öncülük eden Kırmızı Kurdele İstanbul'un kaleme aldığı bildiriyi aşağıda okuyabilirsiniz. Türkiye'de doğrudan ya da dolaylı olarak çalışan saygın hekim dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarının da görüş ve imzaları ile desteklediği bu bildiri, geniş katılım ve benzer hedefler doğrultusunda çalışan derneklerin güçlü ortak hedefler koymaları bakımından Türkiye'de bir ilk. Bildiride imzası olan ve Türkiye'de HIV'e ilişkin sorunların çözülmesi için katkı sunan tüm kurum ve bireylere teşekkür ediyor ve henüz imzası olmayan diğer kurumlar için bildirinin imzaya sürekli olarak açık olduğunu hatırlamak istiyoruz. 1 Aralık 2017 Dünya AIDS Günü Bildirisini okumak ve indirmek için tıklayınız (Yukarıdaki linkte sorun çıkması durumunda yedek link; bit.ly/1aralikbildirisi2017_ ) www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu Turkey's joint declaration for World AIDS day; HIV has changed; Have we? Red Ribbon Istanbul (Kirmizi Kurdele İstanbul) Association which has been strictly working on changing the negative perception of HIV and achieved improving a more positive language usage in such a short time of 1,5 years since it was found now has a new intervention on local HIV community: 1 December World AIDS Days Joint Declaration! Here you can find regarding declaration text which written by Red Ribbon Istanbul as the leading NGO which also organized the first “Turkish HIV Community Advisory Board (TKCAB)” structured from different NGOs and stakeholders working in HIV field to build cooperation in the community in previous months. This statement, signed by MD-NGOs and civil society organizations which directly or indirectly work in the field, has a unique importance to set powerful goals with wide acceptance in Turkey. Please click for Turkey's joint statement for World AIDS day 2017. Thanks to Simon Colins, I-Base for proofreading on english version www.redribbonistanbul.tk #allabouthiv #hearpreventprotect

  • Bilinen en yaşlı HIV pozitif birey 100. yaşını kutluyor!

    Sizi önümüzdeki aylarda ‘Lizbon hastası’ adıyla yayınlanacak bir çalışma ile Dünya HIV çevresinin tüm detaylarıyla tanıyacağı Miguel’le tanıştırmak istiyoruz. 100. yaşın doğum gününü kutlamak pek çok kişi için hayal, o güne erişenler için ise tarifi zor bir his olabilir. Fakat Miguel için 100. doğum gününe ulaşmak kişisel anlamlardan fazlasını taşıyor. O 100 yaşına sağlıkla erişen bir HIV pozitif birey olmanın hem HIV ile yaşayanlara hem de HIV bilimi çevresine vereceği güçlü mesajların da farkında ve bundan ötürü çok mutlu. Amerikan CTV’nin haberine göre, Miguel 2004 yılında Lizbon yakınlarındaki bir hastaneye başvurduğunda, ileri evrelerde görülen belirtiler taşıyordu ve bağışıklık sistemi çok zayıflamıştı. Tanı konulduğu gün 84 yaşında olan Miguel’in ve HIV pozitif olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Hemen HIV ilaç tedavisi ART’ye başlandı ve bu vaka, etkin ART kullanımının 84 yaşında, son evrede tanı almış birini dahi sağlığına yeniden kavuşturmadaki etkisinin kanıtı olarak kaydedildi. Miguel’e günlük hayatında yardımcılık yapan bir sağlık profesyoneli olan Ines, Miguel’in ilerlemiş yaşına rağmen koruduğu sağlığının, düzenli HIV tedavisinin HIV pozitif bireylere sağlıklı ve uzun bir ömür sürmekteki yararı konusundaki tüm açıklamaları doğrular nitelikte olduğunu söylüyor. Kendisine uzun yaşamın sırrı sunulan Miguel’in cevabı ise ilginç: limon çayı! ‘’Bu yaşa ulaşmamın nedeni, her gün yatmaya gittiğimde bir bardak limonlu çay yapmam” diyor gülerek. “Büyükçe bir dilim limon, kabuğu ile beraber beş dakika kaynar ve sonunda bir tatlı kaşığı bal eklerim”. Araştırma ekibinden, HIV uzmanı olan Dr. Guaraldi, Miguel’in durumunda küçük bir ilhamdan fazlasını buluyor. İtalya, Modena Üniversitesi'nde çalışan Guaraldi, “Bu olaydaki ana mesajın HIV pozitiflerin sadece daha uzun bir ömür sürebilecekleri değil, uzun, sağlıklı, dolu dolu bir ömür sürecekleri. Lizbon Hastasının HIV ile yaşayan bireylere sağlıklı yaşama ve sağlıklı yaşlanma konusunda umut, bir sembol olduğuna inanıyorum. Araştırmacılar ve doktorlar için ise HIV ile yaşayan insanlara daha iyi bakım sağlayabileceğimize ilişkin iddialarımızın bir kanıtı’’. Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak Miguel’e sağlıklı ve olabildiğince uzun bir ömür diliyor ve hem HIV pozitif bireylere ilham olduğu hem de HIV bilimine katkıları için teşekkürü borç biliyoruz. HIV hakkında her şey sayfalarımızdaki temel konu başlıklarından biri olan ‘HIV ile yaş almak’ başlıklı #hivbilgisi yazımızı buraya tıklayarak hemen okuyabilirsiniz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • What a year it was!

    We are about to come to the end of a year filled with the first times! Let’s have a quick look at it; It was a year that we made presentations at top-level HIV science conferences and got the international recognition and prestige, It was a year that we organized some events first time in Turkey like #redribbonweek, #redribbonparty, #redribbongala which will be well-known brands in the future, It was a year that we contributed on raising the awareness and #hivknowlegde in the society with the science based easy-to-understand pu blications and leaflets under the theme #allabouthiv, It was a year that we worked to try to give to those people a new point of view which doesn’t contain discrimination with the broadcasts, seminars and talk sessions, It was a year that we provided free and anonymous HIV testings to more than 600 people in a very short time with a smart model which its tech was used for the first time in Turkey, And it was a year that we already have started preparing innovative and creative, local and international projects. The year is ending, but the works we started with the aim of creating a more positive and more inclusive HIV language will continue accelerating. We wish a happy new year to all those counselees and followers who are the reason why we need to work harder and do better with their questions, feedbacks and support messages throughout the ending year, and wish them to keep on HEARing, PREVENTing and PROTECTing! Team Red Ribbon Istanbul www.redribbonistanbul.tk #allabouthiv

  • Whose Matter is HIV?

    Whose Matter is HIV? Turkey's #WAD2018 statement is online now! You can read on www.hivcokdegisti.org/bildiri2018 #redribbonistanbul #hearpreventprotect #allabouthiv

  • HIV’e dair damgalama ve ayrımcılıkla başa çıkmanın 7 yolu

    HIV'e dair damgalama ve ayrımcılıkla başa çıkmanın 7 yolu Çevremizdeki nefret dolu söylemlerden kaçmak neredeyse imkansız. Çünkü her yerdeler! Günümüzde tehditkar yaklaşımlar kaygı verici bir şekilde, fiziki şiddete dönüşmüş durumda ve artık birçok insan değişik sebeplerle, kendilerini “öteki” olarak damgalanmış bulmaktalar. Üstelik sadece ırkları, etnik kökenleri, akıl sağlığı ve madde bağımlılığı sorunları, engelli olmaları, sığınmacı ya da göçmen olmaları ya da HIV’i de içeren bir çok sağlık durumları nedeniyle. Damgalamayı (stigma), “bir bireyi itibarsızlaştırma ya da çamur atma zihniyetine dayalı, genellikle sebepsiz ve etkisini uzun süren ayrımcılık olarak gösteren yıkıcı bir süreç” olarak ifade etmek mümkün. HIV ile yaşayan bireyler damgalamanın, duygusal ve bazen fiziki güvenliklerine hatta varoluşları ve özsayglarını yok etmeye yönelik derin zararlar veren etkisini çok iyi bilmekteler. Ancak şunu unutmamak önemli; duygusal anlamda ne kadar güçlü olursanız, damgalamaya karşı durmak ve sesinizi çıkartmak konusunda da o kadar güçlü olursunuz. Televizyondan, çevremizden ve hatta ailemizden gelen en klasik suçlama ise, bir yerde hata yaptığınızdır ve bu suçlamanın sahipleri kendinizden utanmanızı beklerler. Ve siz bu duyguyu bir kez içselleştirirseniz, dışarıdan gelecek benzer nefret söylemlerine gerek dahi kalmayacaktır. HIV tanısı aldıktan sonra, damgalama ve ayrımcılığa maruz kalmış bir çok bireyden şuna benzer şeyleri duyuyoruz: “kendimi darmadağın hissediyorum!”, “ben çok utanç verici bir insanım!”, “ben kötü bir insanım ve bunlar bu yüzden başıma geldi!”. Damgalama ve ayrımcılığa karşı yürütülen eğitim programları, ne yazık ki sadece saldıran tarafa odaklanır. Bu eğitimlerde, doğru bir iletişim ve buna ek olarak da pozitif bir yaklaşımla, yanlış inanç ve bakış açılarının üstüne gidilmeye çalışılır. Ancak damgalama ve ayrımcılığa maruz kalan birey, yaşadıklarının yarattığı sonuçlarla tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Bu bireylerin birçoğu yaşadıkları duygusal acıları hissizleştirmek için bağımlılıklar geliştirirler, bazıları ise kendilerini içten içe bitiren ve giderek daha da öfkelendiren bir ruh hali ile riskli seks davranışlarına yönelirler. Bu bağlamda, duygusal dayanıklılığınızı arttırmak için yararlı yollar bulmak bazen oldukça zor olabilir. Bu yüzden, karşılaştığınız damgalama ve ayrımcılığa karşı sağlıklı tepkiler verilebilmesini kolaylaştıracağını umduğumuz yedi ipucunu sizler için yazdık. 1. Güçlü bir “ben” bilinci geliştirin Özsaygınızı yaratmak ve onu korumak; kendinizi, kim olduğunuzu, nasıl biri olduğunuzu sorgulamak ve değerlendirebilmekten geçer. Bu süreç ise sadece, kendi doğrularımızı ve güçlü yanlarımızı keşfedeceğimiz bir içe bakışla başlar. Bahsettiğimiz bu süreç, damgalamaya maruz kalmış bir bireyin, bu olumsuz duruma karşı oluşturacağı iyileştirici gücü kendinde bulmaya çalıştığı, daha önceden başarılı örnekleri olan bir süreçtir. Şunu unutmayın; başarılı ve sağlıklı bir “ben” bilinci geliştirebilmenin yegane kaynağı içinizdedir. Kesinlikle bu kaynağın, yaşam tarzınız, sahip olduğunuz varlıklar ya da benzeri dışsal etkenlerle alakası yoktur. Sahip olduğunuz tüm bu fiziki varlıklara güvenmek aslında, egonun bir ürünü olarak, “kim olduğumuza” olan inancınızı içten içe zayıflatmaktadır. İçe bakış sürecinde mutlaka kendinize olan duyarlılığınızı kullanmalı ve kendinizi dinlemelisiniz. Bir çok HIV pozitif birey, ilk tanı aldığı dönemlerden itibaren, damgalamaya ve ayrımcılığa maruz kalır ve bu zamanla travmaya dönüşerek, artık bireye hizmet etmeyen bir savunma şekli gelişmesine neden olur. Bu yüzden, yaşadıklarınıza ve kendinize dürüst bir şekilde bakın; yanlış inançlarınızdan, davranışlardan ve hatta size kendinizi kötü hissettiren insanlardan kendinizi uzak tutacak ve koruyacak gerekli değişiklikleri yapın. 2. Kendinizi cesaretlendirin Damgalama ve ayrımcılıkla karşılaştığınızda bir savunma kalkanı kullanıyor olmanız çok doğal. Bu gibi durumlarda kendinizi koruma içgüdünüzün söylediğinin aksine bir davranış göstermeniz için ise içinizdeki cesareti keşfetmeniz gerekir. Elbetteki korku nedeniyle kendinizi koruma içgüdüsü, çok normal bir reflekstir ve kendinizi güvende hissetmeniz için önemlidir. Bu yüzden bu gibi durumlarda cesaretinizi kuvvetlendirecek ve sizi koruyacak birkaç küçük püf noktasına kulak kesilmek iyi bir fikirdir. Bunlardan ilki bilinçli nefes alıp vermektir. Derin ve usulüne uygun alınan nefes, o anki psikolojinizi düzenler ve aşırı duyarlı olmaktan daha çok tepkilerinizi kontrol edebilmenizi sağlar. Cesaretli olma dürtüsü, bireyi konfor alanından çıkarır. Bunu yaparken aynı zamanda düşüncelerinizin farkında olmanız da çok önemlidir. Bir çoğumuz genelde içimizden kendiliğinden gelen, öz saygımızı ve gücümüzü ve hatta kendimizi savunmak için konuşma isteğimizi sorgulayan, negatif sesleri duyarız (Örn: “Sakın cevap verme, cevap verirsen daha da sıkıştıracaklar seni?” Ya da “Azını açtığın anda seni aşağılamaya başlayacaklar ve rezil olacaksın; HIV pozitif olduğunu herkes öğrenecek!” vb). Önemli olan bu seslere karşı koymak ve anda kalmaktır. Düşüncelerimizin geçmişte yaşadıklarımıza ya da olası yaşayacaklarımıza kayması emin olun çok kolaydır ve normaldir de! Ancak bu, kendi iç benliğimizle tam bağlantı kurmamızı zorlaştırır. Bu sebeple sizi sabote eden iç sesinizle mücadele edecek ve kendinizi size kaygı ve korku yaşatan insanlara karşı koruyacak cesareti bulmanız önemlidir. 3. Israrcı olun Damgalama ve ayrımcılığa maruz kalmak, sizin içsel motivasyonunuza yönelmenize ve bir çıkış yolu aramanıza neden olur. Böylesi güçlü bir duygu mutlaka öz disiplin ve yaratıcı düşünceyle zenginleştirilmelidir. Çünkü yanlış başlangıçlar ve aşırı duyarlı tepkiler zamanla cesaretimizi kırar ve aynı yanlış sonuçlara neden olur. Bu sebeple kendinizi, öz disiplininizi sağlamak ve “daha iyisini nasıl başarabilirim?” sorusunun cevabını bulmak adına, ısrarcı bir duygu durum içerisine sokarak, azimli olma eğilimi içine sokmanız gerekir. 4. Başkalarının deneyimlerini dinleyin Damgalama ve ayrımcılığa maruz kalmak insanı yalnızlaştıran bir durumdur. Çünkü bu iki olgu zamanla öfke, depresyon ve ümitsizlik duygu durumlarını ileri derecede tetikler. Bu gibi çok güçlü negatif duygularla karşılaşan bireylerin bir çoğu, genellikle kendisini geri çeker ve yaşadıkları stres durumunu kendileri çözmeye çalışır. Unutmayın ki, tanıdığınız başka insanlar da sizin yaşadıklarınızı deneyimlemiştir. Kendinizi rahat hissedeceğiniz bir bireyi seçin ve onunla konuşun; onların yaşadıkları benzeri deneyimlerde ne gibi yöntemler bulduklarını dinleyin ve kendiniz için neler yapabileceğinizi tasvir edin. 5. İnsanlarla güçlü ilişkiler kurun Sağlıklı sosyal ilişkiler, kişisel dayanıklılığınızı arttırabilmek için güçlü bir araçtır. Çünkü insanın kendini yalnızlaştırması, damgalama ile ayrımcılığın bir sonucu karşımıza çıkabilmektedir ve bu tarz güçlü sosyal ilişkiler mücadele yeteneğinizi arttıracaktır. Bu konuda, başka bireylere ulaşmanıza ve onlarla güçlü ilişkiler kurmanıza engel olan, kendinizden şüphe duymanıza sebep her türlü ruh hali ile yüzleşmeniz önemlidir. Böylece iletişim kurma yeteneğinizi ve isteğinizi arttırabilirsiniz. Birlikte ortak bir güç gibi hareket eden bir grup insanın yarattığı sinerji, damgalama ve ayrımcılığa karşı güçlü bir mücadele yöntemi olabileceği gibi, aynı zamanda da muazzam bir konfor alanı anlamına gelir. Güçlü sosyal ilişkiler kurmak, tek başına bile, duygusal ve fiziksel sağlınızı destekleyecek en önemli unsurdur. 6. Başkalarının sağlık durumlarını önemseyin Bir bireydeki damgalama ve ayrımcılığa karşı mücadele etme gücü onu kendisini daha da geliştirmeye ve daha iyi mücadele edebilme isteğine yöneltecektir. Ancak bu her ne kadar doğal bir içgüdü olsa da, bunu yaparken birey sağlığını umursamayıp, kedisini tehlikeye de atabilir. Bu yüzden başka bireylerin ve HIV pozitif arkadaşlarınızın sağlık durumlarını düşünmeniz ve onlara destek olmanız çok önemlidir. Başkalarının sağlık durumlarına odaklanmak ve onları düşünmek, sizi bir bütünün parçası yaparak sorumluluk yükleyecek ve böylece kendinizi bir zincirin halkası olarak görmenizi sağlayarak, kişisel gelişiminizi hızlandıracaktır. 7. İnançlarınızı sonuna kadar savunun Damgalama ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek için kendi kişisel gücünüzü keşfetmeniz ve diğer arkadaşlarınızla sosyal ilişkilerinizi sağlam tutmanız, bireysel dönüşümü daha etkili hale getirecektir. Mutlaka başkalarının sizlerle paylaştığı konuları ve sorunları dinleyin, çözümler üretmeye çalışın, eğer çözüm üretemiyorsanız size destek olacak başka bireylerle iletişime geçin ve konunun ne kadar basit ya da zor olduğuna bakmaksızın öncelikle kendi gelişiminiz, sonrasında da diğer bireylerin gelişimleri için konuyu sonuna kadar takip edin. Kendini henüz içsel olarak güçlü hissetmeyen bireylere destek olmak için içinizden gelen isteği sürdürün. Bunu yaparken de, öğreneceğiniz her yeni bilgiyle, ne kadar daha güçleneceğinizi ve başkalarına güç vereceğinizi düşünün. Bu, içinizdeki inanç ve güç duygularını harekete geçirecek en etkili yöntemlerdendir. Damgalama ve ayrımcılıkla mücadele etmek, bazen aranızdaki en güçlü bireyler için bile zor olabilir. Ancak bu mücadele arzusu, bireysel ve sosyal değişimi yaratmak için gerekli olan, özsaygı ve bağlılık içgüdülerini ayakta tutan yegane araçlardan biridir. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu

  • B eşittir B için yeni bir bilimsel kanıt daha geldi!

    Amerika Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi (NIAID), virüs miktarları (virüs yükü, viral load) yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış HIV pozitif bireylerin dahil olduğu 12 ayrı çalışmanın sonuçlarını inceleyerek, ses getirecek bir bildiriye imza attı. Bildiriyi hazırlayan saygın uzmanlar B = B’nin karşı konulamayacak kanıtlara sahip olduğunu bir kez daha vurguladılar. Amerika’nın önde gelen sağlık otoritelerinden biri sayılan Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi’nin (NIAID) yayınladığı, “Viral yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanan HIV pozitif bireyler, cinsel yolla virüsü bulaştıramazlar” ifadesini içeren bildiri, B eşittir B’nin sayısız güçlü kanıtları arasında yerini aldı bile. Son yıllarda B eşittir B üzerinde yapılan araştırmaları inceleyen Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi uzmanları, bilim tarihinin en basit ama en güçlü mesajlarından biri olan B = B’yi bir kere daha ve çok daha güçlü bilimsel bir referansla tekrarlamış oldular. NIAID araştırmacıların hazırladığı özet çalışma geçtiğimiz günlerde Amerikan Tıp Derneği Dergisi’nde (Journal of the American Medical Association – JAMA) yayınlandı. Çalışmanın rapörtörü ise dünyada HIV alanında en tanınmış uzmanlardan biri olan ve Kırmızı Kurdele İstanbul ekibi olarak bizim de çok sevdiğimiz ve Amsterdam’da gerçekleşen AIDS2018 kongresinde aynı oturumda panelist olma gururunu yaşadığımız NIAID Direktörü Dr. Anthony Fauci. ''Ezici Kanıt” NIAID tarafından hazırlanan bildiride, Belirlenemeyen = Bulaştırmayan mesajı için “ezici” kanıt betimlemesi özellikle kullanılmış. Viral yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış HIV pozitif bireylerin virüsü bulaştırma ihtimallinin olmadığının yanı sıra Belirlenemeyen seviyenin uzun dönem sağlıklı yaşam beklentilerine de katkı sağladığı belirtilmiş. Düzenli #hivbilgisi yayınlarımızda okuduğıunuz PARTNER ve PARTNER-2 çalışmalarından alıntıların yapıldığı bildiride, bu çalışmalarda çok sayıda kondomsuz ilişki söz konusu olmasına rağmen, biri HIV pozitif diğeri HIV negatif olan (sero-different) çiftlerde virüs geçişinin asla gerçekleşmemiş olmasının, HIV ilaç tedavisi ART’lerin bir başarısı olduğuna da değinilmiş. Bildiride ezici kanıtların yanı sıra, tedaviye bağlılığın önemi, viral yükün baskılanmasının kişiden kişiye değişerek 1-6 ay arasında gerçekleşebileceği ve her HIV pozitif bireyin düzenli olarak *kan testleri ve doktor takibi yaptırması gerekliliğinin de altı çizilmiş. *HIV tedavisi süresince kullanılan testler hakkında kılavuz #hivbilgisi yazımız için buraya tıklayın Geçtiğimiz günlerde #hivbilgisi blogumuzda duyurduğumuz bir başka *çalışma sonucu da araştırma bildirinde yerini almış. NIAID bildirisinde, tedaviye bağlılığın ilk ve vazgeçilmez şart olduğunu ve “eğer ART kullanımına ara verilirse, yaklaşık 2-3 hafta gibi bir sürede viral yükün tekrar görülerek, bulaşıcılığın söz konusu olacağı” da belirtilmiş. *HIV ilaç tedavisine ara vermek mi? başlıklı #hivbilgisi yazımız için burayı tıklayın Ülkemize bakacak olursak, her ne kadar tanı koyma başarısı düşük seviyede olsa da, tanı sonrası tedaviye ve ilaca erişimin olanaklarının iyi ve tedaviye bağlılık oranlarının yüksek, UNAIDS’in küresel 2020 hedefi olan *90-90-90’ın ikinci ve üçüncü 90’lar olan ilaca erişim ve viral baskılanmanın gerçekleştirilerek, bu konu başlıklarında hedeflere ulaşıldığını söyleyebiliriz. *90-90-90 hakkında hazırladığı bloğumuzda duyurduğumuz bir başka *çalışma sonucu da araştırma bildirinde yerini almış. NIAID bildirisinde, tedaviye bağlılığın ilk ve vazgeçilmez şart olduğunu ve NIAID tarafından yapılan çalışmanın sonuçları Amerika’da da büyük ses getirdi. Sonuçları büyük bir hayranlıkla ve coşkuyla kutlayanlardan birisi de, B=B kampanyası direktörü Prevention Access Campaign’in kurucusu, yayınlarımızdan ve videolarımızdan tanıdığımız dostumuz *Bruce Richman oldu. Dostumuz Bruce Richman ile AIDS2018 Amsterdam’da kaydettiğimiz özel video söyleşiyi aşağıda izleyebilirsiniz. Richman sosyal medya platformu Twitter’dan paylaştığı notta“Bu çok büyük bir haber ve dünyanın 3 numaralı tıp dergisinde alanında en önemli kişiler tarafından onaylandı” dedi. Uluslararası proje ortaklarımızdan NAM-AIDSmap’in yöneticisi Matthew Hodson’ın ise Star News gazetesine verdiği demeçte “Anthony Fauci Amerika’nın HIV alanında çalışan en üst düzey bilim insanı. Onun B=B mesajını tartışmasız kabul ediyor ve destekliyor olması çok ama çok memnuniyet verici” diye belirti ve sözlerine şöyle devam etti: “HIV’e karşı damgalama ve ayrımcılık günümüzde hala devam etmekte ve aslında bu sosyolojik bir krizden daha çok bir sağlık krizine dönüşmekte. Viral yükü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış bir HIV pozitif bireyin virüsü bir başkasına bulaştıramayacağının hem bilimsel hem de toplumsal kabul edilmesi, beraberinde ayrımcılık ve damgalamayı da sonlandıracaktır. Bu sebeple kamu yönetimleri, B=B mesajını çekinmeden ve yüksek sesle dile getirmeli ve toplum geneline yaymak için öncü olmalı; bu onların sağlık otoritesi olarak, HIV ile mücadeledeki önemli görevlerinden biridir.” Kırmızı Kurdele İstanbul’un erken imzacılarından biri ve Uluslararası sözcüsü olduğu B=B kampanyası, 2016’nın ilk aylarında duyurulduğu ilk günlerde hayli yüksek seviyede bir şüphe ile karşılanmış, pek çok doktor tarafından önemsenmemiş ve pek çok ilgili STK uzun süre bu tarihi bildiriyi imzalamamıştı. Bugün ise dünya genelinde 97 ülkeden 815 sivil toplum kuruluşu ve 300 kamu sağlık kurumu tarafından destekleniyor. UNAIDS, CDC, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) gibi dünya çapında sağlık otoritelerinin de imza koymasıyla küresel değeri büyüyen ve HIV aktivizmi tarihinin en köklü değişimine sebep olan bu kampanyayı dünya genelinde açıkça ve yüksek sesle destekleyen ilk bir kaç STK’dan biri olmaktan ve pek çok saygın kongrede kürsü konuşmaları yaparak küresel seviyede tanınan, ciddi bir aktörü olmaktan ülkemiz adına duyduğumuz gururu, bu yayını fırsat bilerek bir kez daha sizlerle paylaşmak isteriz. İlk günden bu yana yorum, paylaşım ve mesajlarıyla B eşittir B konusunda bizlere açık destek olan tüm takipçilerimize teşekkürler. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu Kaynak yazı bağlantısı; https://www.nih.gov/news-events/news-releases/science-clear-hiv-undetectable-equals-untransmittable

  • HIV ve Sigara

    Her ne kadar bırakması büyük çoğunluk için hayli zor olsa da, sigaranın genel sağlık üzerindeki olumsuz etkileri herkes tarafından bilinir. ​Konu HIV ve sigara ilişkisi olduğunda ise durum biraz daha karışık. Son yıllarda HIV tedavisinde görülen hızlı gelişmelere paralel hızda çoğalan bilimsel çalışmaların önemli başlıklarından biri de sigara ve HIV’in sağlık üzerindeki etkileri. Doğruluğu bilimsel olarak ispatlanmış ve kolay anlaşılır #hivbilgisi üretmek hedefimize uygun olarak, Türkçe'de pek az kaynak bulunan bu önemli başlık altında yapılmış uluslararası çalışmaları inceleyip, sizler için derleyerek, her zaman başvurulacak kaynak bir makale hazırladık. İyi okumalar. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #hivindogrusu Sigara ve HIV Eğer sağlığınızla ilgili endişeler taşıyorsanız yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri sigarayı bırakmak ya da henüz başlamadıysanız hiç başlamamaktır. İnsan sağlığını en olumsuz etkileyen şeylerden biri olarak da bilinen sigara, 70’i doğrudan kansere neden olan 7000’den fazla kimyasal içerir. Bu maddeler içerdikleri karbon monoksitten dolayı kanınızdaki oksijen seviyesini düşürerek, organlara ulaşması gereken enerji seviyesinin de düşmesine neden olur. Ayrıca sigara içmek, kan basıncı, doğurganlık, cilt, diş ve akciğerleri etkileyerek kanser, kalp hastalığı ve felç gibi riskleri de arttırır. Ocak 2015’de poz.com’da yayınlanan bir çalışmaya göre hem HIV tedavisi (ART) görüp, hem de sigara içmeye devam eden HIV pozitif bireylerin ölüm riski sigara tiryakilerine oranla iki katıdır. Sigara HIV pozitif bireyler için sorunlara sebep olur mu? Yukarıda da referans verdiğimiz araştırmaya göre HIV ilaç tedavisi gören ve sigara içen bireylerin ölüm riski iki katına çıkmaktadır. HIV ilaç tedavisi gören ve sigara içmeyen bireyler için ömür beklentisi ise normal seviyededir. Tam da bu noktada, günümüzdeki gelişmiş HIV ilaçları sayesinde HIV pozitifler için beklenen ömür süresinin HIV negatif bireylerle aynı seviyelerde olduğunun altını özellikle çizmeliyiz. Bununla birlikte, bazı çalışmalar HIV ile yaşayan kişiler arasında sigara tüketme alışkanlığının HIV negatif bireylere oranlar daha yüksek olduğuna işaret ediyor. HIV’in kendisinin kardiyovasküler sorunlara sebep olan veya hızlandıran kolesterol değerlerinde değişiklikler yapabilme olasılığı da üzerinde durulmaya değer başka bir bulgu. Eğer bu karışıma sigarayı da eklerseniz, riskleri arttırmış olacağınız gerçeği iyice belirginleşecektir. Tüm bu bulgular sağlıklı ve normal bir ömür süresi için sigara bırakmayı denemenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyorlar. Bu kararı almak ve uygulamak kimileri için anlık bir meseleyken, kimileri için karmaşık bir hal alabilir. Ancak farklı yardım ve destekleri değerlendirerek sigarayı bırakmak mümkündür. HIV pozitif bireyler sigara içmeyi neden bırakmalı başlıklı başka bir (ingilizce) makale için bu linki tıklayabilirsiniz. Eğer HIV taşıcısıysanız sigara içmeye daha mı yatkınsınız? Bir başka Amerikan araştırması, 'değiştirilebilir kanser riskleri' oranlarının, HIV pozitif kişilerde daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır. Belirli düzeyde kontrol edebildiğimiz 'değiştirilebilir kanser riskleri' örnekleri şunlardır: Sigara tüketmek, Alkollü içkiler tüketmek HPV enfeksiyonu ve Hepatit B, C enfeksiyonları Çalışma, HIV ile yaşayan kişilerde, bu değiştirilebilir risklerin genel nüfusa kıyasla daha yüksek oranlarda gerçekleştiğini göstermiştir. Söz konusu çalışmaya katılan HIV pozitif bireylerin %54’ü sigara kullanıyorlardı. Bu oran, Amerika nüfusundaki genel sigara tüketimi oranına göre yaklaşık bir buçuk – iki kat kadar daha yüksektir. Sigarayı nasıl bırakabilirim? Sigarayı bırakmak için eksik olanı yerine koyma ya da karşılama tedavisi olarak adlandırılabilecek, nikotin ihtiyacını karşılayacak alternatif ürünler kullanmak mümkün. Bunlar; nikotin bantları, pastiller, sakızlar vb. şeklinde olabilir ve nikotin isteği yavaş yavaş geçene kadar kullanılabilir. Bu konuda doktorunuza ve sigara bırakma poliklinikleri ile Alo 171 hattına danışmanız, sigarayı bırakmak konusunda planlı ve istikrarlı hareket etmenizi sağlayabilir. Elektronik sigarayı denemeli miyim? Pek çok sigara kullanıcısı elektronik sigaranın, sigarayı bırakma konusunda yardımcı olduğunu belirtmiştir. Elektronik sigaralar bağımlılık yaratan nikotini içerebilmesine rağmen, kanser ve kalp hastalığına neden olan ve sigara dumanında bulunan tüm toksinleri içermemektedir. İngiliz ulusal sağlık hizmeti kuruluşu NHS, elektronik sigaraların, normal sigara içimine göre daha az kötü olduğunu belirtmişse de, elektronik sigaranın içindeki kimyasal maddelerin de zararlı olduğu hakkındaki tartışmalara dikkat çekmeyi de ihmal etmiyor.. Şu ana kadar elektronik sigaraların etkileri hakkında çok geniş çaplı bir çalışma yapılmadı.. Elektronik sigaralar hakkında daha fazla (ingilizce) bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

  • HIV ve Alkol

    Alkol HIV pozitif bireyler için sorunlara sebep olur mu? Yapılan pek çok araştırma, alkolün HIV ile yaşayanlar için biraz daha fazla zararlı olabileceğini doğruladı. Buna ek olarak, çok sayıda çalışma, haftada 14 birimden fazla alkol alınmamasını tavsiye etmeye devam ediyorlar. Ne miktarda alkolü gönül rahatlığıyla tüketebilirim? Yukarıda da söylediğimiz gibi, resmi sağlık tavsiyeleri haftada 14 birimden (birimlerin nasıl hesaplanacağına ilişkin tablo aşağıda) fazla alkol alınmamasını tavsiye ediyor. Daha önce bu değer haftada 21 birim olarak tavsiye ediliyordu. Elbette haftada 14 birim tavsiye ediliyor diye bunu sonuna kadar kullanmamak iyi bir fikir. Ancak ille de içecekseniz bu miktarı günlere bölmek, ilk cümledeki kadar olmasa da bir başka iyi fikir! Aşırı alkol tüketiminin hastalanmalar, yaralanmalar vb. sebeplerden doğacak riskleri arttırdığını bir de Kırmızı Kurdele İstanbul hatırlatmış olsun. Tavsiye edilen alkol tüketim miktarındaki değişikliğin nedeni ise; alkol tüketenlerdeki ağız, boğaz ve göğüs kanseri, felç, kalp hastalığı, karaciğer hastalığı gibi beyin ve sinir sistemi hasarı riskinin artış göstermesi. 1995 yılından önceki tavsiyelerde, az miktarda alınan alkolün kalp üzerinde olumlu etkileri olabileceği düşünülüyordu. Yeni çalışmalar bu faydanın sadece 55 yaş üzeri ve haftada beş birimden az alkol tüketen kadınlar için söz konusu olduğunu ispatladı. HIV pozitif olmam içeceğim miktarı etkiler mi ? Kesinlikle evet. YALE Üniversitesinde yapılan Veterans Aging Cohort Study (VACS) araştırması, HIV ile yaşayan bireyler için alkolün kötü olup olmadığını öğrenmek için erkek gaziler üzerinde bir çalışma yaptı. Çalışma yapılan erkeklerin haftada 13 birimden fazla alkol aldıklarında, HIV negatif erkeklere oranla daha fazla ölüm riski taşıdıkları sonucuna vardı. Bu sonuc yeni yönergelerde belirtilen haftada 14 birim önerisiyle birebir örtüşüyor. Başka bir VACS çalışması gösterdi ki; özellikle viral yükü henüz saptanabilir düzeyde olan bireyler daha az içki ile sarhoş olabiliyorlar. Kulağa çok daha ekonomik ve eğlenceli geliyor ama emin olun öyle değil. Bu çalışmada sadece HIV pozitif erkeklerdeki alkolün etkileri incelendi, ancak biliniyor ki bir birim alkol kadınlara erkeklerden daha çok zarar veriyor. Araştırmacılar, bu çalışma kadınlar üzerinde yapıldığında da aynı sonuçları vereceğini, hatta haftalık önerilen birim düzeyinin daha da düşük olabileceğini söylüyorlar. Nedir bu bir birim ölçüsü? Bir birim, 8 gram ya da 10 ml saf alkole eşdeğerdir. Alkollü içki çeşitlerine göre birimler şöyle; Şarap 1 küçük kadeh: 1.5 birim Şarap 1 standart kadeh : 2.1 birim Şarap 1 büyük kadeh: 3 birim Şarap 1 Şişe: 10 birim Light Bira 1 bira bardağı: 2 birim Bira 1 Bira Bardağı: 3 birim 1 Kadeh Viski : 1 birim Çeşitli 14 birim örnekleri ise şöyle; 6 bardak şarap 6 bardak bira 5 bardak meyve şarabı 14 tek viski Peki, sevgili Kırmızı Kurdele İstanbul, ben bu 14 birimin hepsini tek seferde içersem? Yapmasanız daha iyi. Zira çok da iyi bir fikir değil! Hayır ben ille de yapacağım diyorsanız, bu 14 birimi tek seferde içmekle ilgili verilebilecek en tavsiyeler ancak şunlar olabilir; - İçeceğiniz miktara mutlaka sınır koyun, - Gıda ile eş zamanlı tüketin, - Kadehler arasında mutlaka su için. Alkol almak HIV tedavimi etkiler mi? Alkol ve HIV ilaçları arasında doğrudan bir etkileşim olmadığı biliniyor. Fakat şu bilgi çok önemli; eğer alkolden dolayı ilacınızı içtikten bir saat sonra kustuysanız dozunuzu tekrarlayın. Ancak en olumsuz etkilerden birisi, alkolün etkisiyle HIV ilaçlarını almayı unutabilmektir. Bunun dışında, zaten söyledik ama tekrar tekrar söylemekte yarar var; ağır içki kullanımı sağlığınıza ağır zararlar verir. Eğer aşağıdaki durumlardan en az birine sahipseniz alkol tüketiminizi minimuma indirmeniz veya daha iyisi, tamamen bırakmanız öneriliyor. - Hepatit gibi bir karaciğer hastalığınız varsa, (HIV ilaçlarının faydasını görmek için sağlıklı bir karaciğere ihtiyacınız var) - CD4 sayısı düşük ise (yani, zayıf bir bağışıklık sistemine sahipseniz) - HIV ilaçlarını kullanmaya başlamadıysanız, alkol kullanımı bağışıklık sisteminizi düşürecek ve enfeksiyonlardan kurtulmanız yavaşlayacak, - Kanınızdaki yağ oranı yüksekse. Hamileyken alkol kullanabilir miyim? Bu soruyu hiç sormadınız sayıyoruz. Alkol ve sağlıklı tüketim hakkında daha fazla bilgi için; Aklınıza takılan tüm soruları önce enfeksiyon uzmanınıza, daha fazla bilgi ve yardım gerekiyorsa onun yönlendirmelerini takip ederek farklı uzmanlara yöneltmekte ve daha az alkol tüketmenin, gerekiyorsa bırakmanın yollarını aramakta fayda var. Daha uzun ve sağlıklı yaşam hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu bilgilerin gereklerini yapmak, herkes için olduğu gibi HIV ile yaşayan bireyler için de oldukça önemli. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

  • HATAM 20 yaşında!

    Türkiye’de HIV salgını ile mücadele, geçmişten günümüze, farklı kurumlar tarafından çok yönlü faaliyetlerle sürdürülüyor. Bilindiği gibi, 1985 yılından beri dünya ile beraber ülkemizde de sosyal ve toplumsal problemlere yol açan HIV/AIDS hastalığı giderek artan sayıda görülmeye devam ediyor ve bu salgının durdurulması için sadece tıbbi değil, sosyal yönü ile de top yekûn cevap verilmesi gerekli. Bu mücadeleye katkıda bulunmak amacıyla Hacettepe Üniversitesi bünyesinde 1998 yılında kurulan Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi, kısa adıyla HATAM, 20.yılını kutluyor. 29 Kasım 2018 Perşembe günü Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi’nde gerçekleşen toplantıya, T.C. Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü gibi sağlık otoritelerinin temsilcileri, HATAM ve çeşitli üniversitelerin infeksiyon hastalıkları anabilim dalından uzmanlar ile, aralarında Kırmızı Kurdele İstanbul’un da yer aldığı sivil toplum örgütlerinden temsilciler katıldı. Sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki seans olarak gerçekleşen toplantının sabah seansında, HATAM yöneticileri ve çalışanları tarafından, başlangıçtan bugüne HATAM’ın 20 yıllık HIV/AIDS çalışmalarına yer verildi. HIV salgınına yönelik bilimsel veriler ve gelişmelere yer verilen toplantının öğleden sonraki seansında, alanında uzman ve yetkin sağlık otoritesi ve kurum temsilcileri, HIV/AIDS Epidemiyolojisi, Türkiye’de Mevcut Durum ve Hedefler, tanılamadaki yenilikler ve Türk Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün test süreçleri ve doğrulama testlerine dair deneyimleri, ve tedavideki güncel gelişmeler ve öneriler hakkında detaylı bilgilendirmeler yapıldı. İlgi çekici konu başlıkları ile önemli noktaların vurgulandığı sunumların yapıldığı toplantı ve günün önemine ilişkin görüşlerini sorduğumuz HATAM Müdürü Prof. Dr. Serhat Ünal, “Biz yaklaşık 30 yıldır, 1 Aralık Dünya AIDS Günü çerçevesinde bir araya gelerek, son gelişmeleri konuşuyoruz. 1998 yılında, Türkiye’de HIV ve AIDS rakamları artmaya başlayınca ve sadece tedavi etme boyutunun yetersiz kaldığını bizzat gördüğümde, Hacettepe Üniversitesi’nin zenginliğinden yararlanarak, sosyal bölümlerinde içinde olduğu büyük bir organizasyon gerçekleştirdik ve HATAM’ı kurduk. Bugünkü toplantının amacı, 20 yılda HIV epidemisi ile ilgili neler yaptık bunu gözden geçirmekti. Ve görüyoruz ki çok iş yapmışız!” dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti “Sağlık Bakanlığı ve aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ile birlikte, Türkiye’de, ülke çapında, HIV’in yayılmaması için birlikte çalışıyoruz. Ancak rakamlardan görüyoruz, HIV epidemisi dünyada artık düz çizgilerle, hatta azalan eğilimler gösterirken, ülkemizin içinde olduğu bölgede, hele hele Türkiye’de tam tersine bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu sebeple daha çok çalışacağız. Bugünün önemi de biraz aslında, bir araya gelerek gücümüzü tazelemekti. Bu işle uğraşan tıp ya da sivil toplum kuruluşları olarak bir araya gelerek, HATAM’ın kuruluşunun 20 .yılı vesilesiyle, HIV ile mücadele azmimizi çelikleştirdik.” Kırmızı Kurdele İstanbul olarak 20 yıldır HIV ve AIDS ile mücadelede etkin rol oynayan HATAM’ın yeni yaşını gelecek 20 yılda birlikte sayısız işbirlikleri yapmak dileğiyle, yürekten kutluyoruz. www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey #bilonemsekorun

  • Pozitif Akademi Dönem 1, Modül 1 - Positive Academy Term 1, Modül 1

    Türkiye’nin ilk HIV aktivizmi eğitimi – kapasite geliştirme programı Pozitif Akademi başladı. Turkey’s first HIV activism training and capacity building programme Positive Academy has launched! -English below- Türkiye’nin ilk HIV aktivizmi eğitimi – kapasite geliştirme programı Pozitif Akademi başladı. Kırmızı Kurdele İstanbul’un, EATG (European AIDS Treatment Group)’nin teknik desteği ve 5 yıldır uygulanan STEP-UP Training Academy ile işbirliği içinde geliştirdiği 3 modüllük kapsamlı eğitim programının ilk modülü, 8-9 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşti. Aralarında avukat, psikolog, sağlık profesyoneli, sosyal hizmet uzmanı, akademisyen, öğrenci, STK gönüllüsü ve alanda hizmet veren STK çalışanlarının da bulunduğu, 4’ü Türki cumhuriyetlerden, 85’i Türkiye’nin çeşitli yerlerinden toplamda 89 başvuru alındı. Başvuranlar arasından seçilen 16 katılımcı, 4 Kırmızı Kurdele İstanbul eğitmeni ve Norveç’ten 1 konuk aktivistin (EATG üyesi) katılımı ile gerçekleşen ilk modülde HIV enfeksiyonu ve bulaş yolları, tedavi standartları ve tedavi kılavuzu, HIV yaşam döngüsü, ilaç sınıfları ve etken maddeleri, ilaç etkileşimleri ve yan etkileri, tedavi izleme, direnç ve tedaviye bağlılık konuları üzerinde duruldu. Üzerinde 1,5 yıl gibi uzun bir süre çalışılan Pozitif Akademi’nin 2. ve 3. Modülleri, Türkiye ve Avrupa’dan HIV sahasının çok çeşitli alanlarında uzman olan konuk eğitmenleri ağırlayacak. HIV topluluğunun, alanda çalışan STK’ların ve bireylerin güçlenmesi, yeni ve donanımlı hak savunucularının yetişmesini amaçlayan Pozitif Akademi hakkında tüm detaylar için hazırlanan internet sitesi ise önümüzdeki aylarda yayına alınacak. Türkiye’de ilk kez gerçekleşen bu projeye teknik ve içerik desteklerinden ötürü EATG’ye, gönüllülerimize ve tüm katılımcılara teşekkür ederiz. The first module of the 3-module extensive training programme, developed in cooperation with STEP-UP Training Academy lasting for the last 5 years and by EATG's technical support, took place in Istanbul on 8-9 December. A total number of 89 applications (4 from Turkic speaking countries and 85 from Turkey) were received from the people working as an advocate, psychologist, health professional, social care expert, academician, student, NGO volunteer, and NGO professionals. Topics like HIV infection and transmission routes, treatment standards and guidelines, HIV life cycle, drug names and classification, HIV treatment monitoring, adherence and resistance were mentioned in details in the first module with the participation of 16 selected applicants, 4 trainers from Red Ribbon Istanbul and 1 guest from Norway (also EATG member) Positive Academy, created after a 1,5 yearlong hard work, will be hosting various experts working on HIV field from Turkey and the EU in the second and third modules. A private website will be launched in the coming weeks for Positive Academy that aims to empower the HIV community, HIV organizations and the professional working on HIV field. We would like to thank to EATG for their unconditional technical and contextual support to this project organized for the first time in Turkey and also thank to those volunteers and participants.  www.kirmizikurdele.org #hivhakkindahersey

bottom of page